Üst Akıl Şokta

4 Temmuz 2016, 15:11

Rusya ve İsrail’le kriz bitti. Prof. Dr. Salih Yılmaz’a göre, Birinci Dünya Savaşı’ndan beri en hızlı politik manevraya imza atan Türkiye, ‘üst aklı’ temsil eden ülkeleri şaşkına çevirdi. Washington’un yanlız bıraktığı Ankara, yeniden Şanghay sınamasına girişebilir.

Rusya ile 7 ay süren krizin sona ermesi ve İsrail ile ilişkilerin geldiği yeni aşama dikkatleri dış politikaya yöneltti. Suriye’de devam eden savaş ve bölgedeki dengeler ışığında Türkiye’nin son hamlelerinin ne anlama geldiğini, ayrıca İsrail’le yeni dönemin Filistin üzerindeki etkisini Prof. Dr. Salih Yılmaz’a sordum. Rusya alanında önemli çalışmalara imza atan Yılmaz, ‘Rusya Neden Suriye’de’ kitabının da yazarıdır.

Rusya ile ilişkiler açısından yeni bir sayfa açtık. Bu aşama ile ilgili neler söylersiniz?
24 Kasım 2015’te Rus savaş uçağının Türkiye sınırını ihlal etmesi ve düşürülmesine bağlı kriz yaklaşık 7 ay sonra karşılıklı anlayışa bağlı olarak barış ile sonuçlandı. Bu 7 aylık süreçte aslında iki ülke de birbirinin yokluğuna alışmaya çalıştıysa da sonuç itibariyle barışın katkılarının daha fazla olduğunun farkına vardılar. İki ülke ilişkilerine bakacak olursak Rusya’nın Türkiye’ye başta doğalgaz olmak üzere tarımsal ürünler, kereste, madenler vb. sattığını biliyoruz. Türkiye ise yine tarımsal ürünler başta olmak üzere, inşaat ve turizm bakımından Rusya’yı besliyor. Yeni açılan sayfa ile birçok kişi aksini iddia etse de iki ülke birbirine daha sıkı sarılacaktır.

ABD, RUSYA KRİZİNDE TÜRKİYE’Yİ YALNIZ BIRAKTI
Rusya-Türkiye ilişkilerinin normal seyrine dönmesi küresel dengeler açısından nasıl bir değişim ortaya çıkarır?
Şöyle ki, Türkiye-Rusya krizi patlak verdiğinde herkesin algısı ‘dünya yeniden büyük bir savaşa doğru ilerliyor’ şeklindeydi. Fakat özellikle Türkiye’nin sağduyulu tavrı beklentileri boşa çıkardı. Kriz çıktığında başta AB ülkeleri olmak üzere ABD’nin bu durumdan hoşnut olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü uzun zamandır Türkiye-Rusya ilişkilerinin geldiği nokta hem ABD’yi hem de AB’yi rahatsız ediyordu. Kriz hem AB’ye hem de ABD’ye bölgede Rusya’yı çevreleme fırsatı verdi. Rusya, ABD’nin NATO şemsiyesi adı altında yavaş yavaş sınırlarına doğru ilerlediğinin farkına vardı. Bu nedenle de Suriye’de İran’ı sahaya sürdü. Şanghay İşbirliği Örgütü’nü aktif hale getirerek Hindistan ve Pakistan’ın üyeliğini hızlandırdı. Mısır, Irak, Yemen vb. bölgelerde etkin oldu. ABD-Rusya mücadelesinde ABD’nin müttefiklerini koruyamadığını gördük. Daha doğrusu NATO’nun en büyük müttefiklerinden birisi olan Türkiye’nin ABD tarafından yalnız bırakıldığını bu krizde görmüş olduk.

AB İPTAL İÇİN BAHANE ARADI

ABD, Türkiye’yi nasıl yalnız bıraktı?

AB ile Türkiye arasındaki ilişkiler ise Suriye krizi sonrası bir dram haline gelen mülteciler sorunu ile yeniden masaya yatırılmış ve vize muafiyeti anlaşması imzalanmışsa da AB’nin Türkiye’nin hendek terörü ile karşı karşıya kaldığı bir dönemde ‘terör yasasını değiştireceksiniz’ diyerek diretmesiyle yeniden krize girdi. AB aslında mülteci krizini durdurmak için Türkiye’yi kullanıp sonra da anlaşmayı iptal için bahaneler aradı. ABD’nin Rusya ile yaşanan krizde hiçbir şey olmamış gibi davranarak bunun üstüne PYD’yi terör örgütü olarak tanımadığını ısrarla ilan etmesi, Türkiye’nin politikalarını yeniden revize ederek çıkarları doğrultusunda Rusya ve İsrail ile ilişkileri normalleştirmesiyle sonuçlandı. Bundan sonra Avrasya coğrafyası başta olmak üzere Karadeniz’de ve Suriye merkezli olmak üzere Ortadoğu’da hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Özellikle ABD’nin istediği gibi olmayacaktır. Türkiye, AB ve ABD’ye güvenini yitirmiştir. Daha doğrusu daha önce de güvenmiyorsa da Rusya kriziyle bunu test etme fırsatı bulabilmiştir.

İsrail ile anlaşma Filistin’de nasıl karşılık buluyor?
Türkiye’nin İsrail ile yaptığı anlaşma aslında İsrail’in Türkiye’nin şartlarını koşulsuz kabul etmesiyle olmuştur. Gazze’de 2 milyona yakın kişi su, elektrik ve sağlık hizmetlerinden mahrum yaşıyor. Bu anlaşma aslında onların yeniden insan gibi yaşamalarının önünü açmıştır. Sadece Gazze için değil Batı Şeria için de bir gelişme fırsatı doğmuştur. Türkiye’nin İsrail ve Rusya ile krizleri sona erdirmesiyle olumlu havanın Filistin’e de etki etmesi beklenmeli. Çünkü Rusya da Filistin’de barışı destekliyor. Hatta İsrail’i bu konuda cesaretlendiriyor.

‘HER ŞEYE EVET’ DÖNEMİ BİTTİ

Tüm bu adımlar dış politikada bir vizyon değişikliği mi?
Türkiye, Birinci Dünya savaşı sonrasında ilk defa hızlı bir diplomatik manevrayla dezavantajlı durumunu yeniden avantaja çevirmiştir. Toplumda ilk başlarda bir şaşkınlık oluştuysa da zamanla bu stratejinin gerekliliğine toplum da inanmış gözüküyor. Türkiye zor dönemlerden geçiyor. Bir tarafta hendek terörü ile uğraşılırken diğer taraftan da Gezi ve 17/25 Aralık sivil darbeleriyle ülkeye ayar vermeye çalışan bir güç ile mücadele ediliyor. Bu yetmezmiş gibi son dönemde dışarıda Türkiye’yi IŞİD ile bağlantılı olarak gösterip içeride de IŞİD saldırılarıyla kargaşa çıkarmaya çalışan üst aklın saldırısı var. Türkiye’nin attığı bu stratejik adım bu aklı da şoka uğratmış durumdadır. Çünkü AK Parti ile Türkiye, eskiden olduğu gibi AB, ABD veya diğer ülkelerin isteklerine koşulsuz ‘evet’ diyen bir ülke değil. Türkiye bölgede bağımsız bir güç olmuş ve bu gücünü de Afrika, Balkanlar, Orta Asya ve Orta Doğu’da hissettiren bir ülkedir.

Kremlin’den güvenli bölgeye destek ihtimali
Rusya ve İsrail adımıyla birlikte Suriye’de çözüme bir adım daha yaklaşıldı mı?
Suriye’de çözüm bizim düşündüğümüz gibi kolay değil. Çünkü Suriye’de çözümden daha çok çözümsüzlük isteniyor. Bu sayede başta enerji olmak üzere diğer alanlarda kazanımlar elde eden ülkeler var. Fakat Rusya, ABD’nin bölgede tek başına bir karar verici olmasını istemediğinden Türkiye ile işbirliği yaparak çözüme dair adımlar atabilir.

Güvenli bölge açısından yeni bir gelişme olabilir mi?
Türkiye, Suriye’de mülteci krizinin hafifletilmesi ile IŞİD’in etkisinin kırılması adına Kuzey Suriye’de bir ‘Güvenli Bölge’ oluşturulmasını tavsiye etmekte. Fakat Türkiye’nin bu stratejisi ABD tarafından desteklenmedi. ABD, bölgede suni bir güç olarak oluşturduğu PYD ile ortaklığı tercih etti. Rusya, Suriye’deki savaşın bu haliyle bitmeyeceğini anladı. O nedenle IŞİD’in Halep’e kadar uzanan bölgede etkinliğini yok etmek adına Cerablus bölgesinde bir güvenli bölge kurulmasına destek olabilir. Bu sayede IŞİD’in Türkiye sınırındaki etkinliği sona erdirildiği gibi ABD’nin oluşturmaya çalıştığı PYD kuşağı da başarısız olacaktır. Rusya ve Türkiye’nin çıkarları burada orta noktada buluşacaktır.

Yeniden Şanghay
Krizin çözülmesinde iki ülke açısından da etkili olan nedir?
Rusya-Türkiye krizinde Rusya, Türkiye’nin bölgesel önemini çok iyi anladı diyebilirim. Çünkü NATO’nun Karadeniz’de etkinliğini artırarak bölgede dengeleri değiştirmesi Rusya’yı korkuttu. Yine Avrasya Ekonomik Birliği üyelerinden Kazakistan’ın Türkiye hassasiyeti ve Azerbaycan’ın işgal altındaki Dağlık Karabağ vetosu da Rusya’yı endişelendirdi. Türkiye-Ukrayna ilişkilerinin stratejik boyuta doğru gitmesi de Rusya’yı korkuttu. Bu süreçte Rusya anladı ki, ABD ile birlikte hareket edebilecek bir Türkiye sadece ekonomik olarak değil güvenlik açısından da Rusya’yı tehdit edecekti. Bu şartlar altında ihtiyaçlar dengelendi ve iki ülke birbirini tamamlayan unsurlara sahip olduklarının farkına daha iyi vardı. Türkiye, Rusya’nın güvenlik endişelerini azaltacak bir etkiye hem de Avrasya Birliği ile Şanghay İşbirliği Örgütü’nün başarısının temeli olabilecek potansiyele sahip. Çin, Yeni İpek Yolu Projesi kapsamında Türkiye’yi bölgede en önemli ortaklardan birisi olarak görüyor. Türkiye ise AB ve ABD’nin tutarsız politikaları karşısında kendisi ile kazan-kazan ölçüsünde ilişkiler yürütebileceği Rusya’yı daha işbirliği yapılabilir görmüştür.

Rusya ile ilişkiler Türkiye’nin bölgedeki pozisyonunu nasıl etkiler?
Rusya-Türkiye krizinin sona ermesiyle Türkiye dezavantajlı olan coğrafi konumunu yeniden avantajlı duruma getirmiştir. Türkiye bundan sonra enerji hatlarının geçtiği merkez ülke olmak potansiyelini yeniden elde etmiştir.
Peki, Türkiye geleceğine Rusya ile yeni ortaklıklar kurarak mı geleceğine yön verecek?
Türkiye, krizler ve terörle mücadelesinde AB ile ABD’den gerektiği desteği göremedi. Hatta NATO’dan bile gerekli destek alamadı. Türkiye şunu anladı ki en zor zamanlarında ne AB ne de ABD güçlü vermedi. O zaman Türkiye’nin bundan sonra AB ve ABD ile ilişkilerini tamamıyla koparmadan özellikle Şanghay İşbirliği Örgütüne ilgi göstereceğini söyleyebilirim. Burada da yine Rusya’nın tavırları Türkiye’nin yönünü belirleyecektir. Rusya yine eskiden olduğu gibi ŞİÖ’ye üyelik mevzusunu duymazlıktan gelir ve Avrasya’da Türkiye ile ortaklık yerine rekabeti seçerse en sonunda Türkiye’yi yeniden Batı ile stratejik işbirliğine itecektir.

IŞİD bazılarının işine geliyor

Son İstanbul saldırısı sonrası dünya kamuoyu öncekilere göre daha ‘ilgili’ davrandı. Bunu nasıl anlamak gerek? IŞİD’le ortak mücadeleye doğru mu…

Her ne hikmetse bu saldırıya verilen güçlü tepkiler Türkiye’nin Rusya ve İsrail ile ilişkilerini normalleştirmesinden sonra geldi. Avrupa ülkelerinin Türkiye’ye verdikleri destek belki de Rusya ile yaşadığımız uçak krizinde bile bu kadar güçlü ve sesli olmadı. IŞİD ile ortak mücadele konusunda ise şu an için bir şey söylemek mümkün değil. Çünkü IŞİD’in bölgede ve Avrupa’da yürüttüğü terör faaliyetleri bazı ülkelerin işine geliyor. Şöyle ki; IŞİD ortaya çıkmadan önce ABD’nin politikaları bütün dünyada eleştiriliyordu. Ayrıca AB dünyada örnek gösterilen en başarılı projelerden birisiydi. Fakat ne olduysa IŞİD çıktıktan sonra AB dağılmaya, ABD kurtarıcı ülke olarak gözükmeye, Orta Doğu ülkelerinin kaynakları yeniden sıfırlanmaya başladı. Hepimiz düşünelim. IŞİD kimin işine yarıyor?

Kaynak: http://www.yenisafak.com/dunya/ust-akil-sokta-2490290

YENİ HABERLER

YORUMLAR

Henüz hiç yorum yapılmamış.

YENİ HABERLER