Türkiye’nin Avrasya politikasında yeni ortak Özbekistan
Özbekistan-Türkiye İşbirliği kaldığı yerden güçlü biçimde devam ediyor
Özbekistan’dan Türkiye’ye 20 yıl sonra ilk kez bir ziyaret gerçekleştirildi. Özbekistan Cumhurbaşkanı Şavkat Mirziyoyev, 20 yıl aradan sonra Türkiye’yi cumhurbaşkanı düzeyinde ziyaret eden ilk Özbek lider oldu. Ziyaret de Ankara’da 22, İstanbul’da 4 olmak üzere 22 de anlaşma imzalandı. Selefi İslam Kerimov, Özbekistan’da göreve geldiği 1990’dan, ölümü 2016’ya kadar Türkiye’yi hiç ziyaret etmemiş, Türkiye ile ilişkileri de genel olarak soğuk geçmişti.
Özbekistan Cumhurbaşkanı Şavkat Mirziyoyev ile Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan arasında ekonomiden savunma sanayine, sağlıktan tarıma, eğitimden kültüre birçok alanda işbirliği imkânları değerlendirildi. Özbekistan’ın potansiyelini göz önüne aldığımızda iki ülke arasındaki ilişkilerin geliştirilmesinin iki ülkeye de katkı sunacağı yadsınamaz. Türk Cumhuriyetlerinden biri olarak Özbekistan, Orta Asya yani Türkistan’da 31.5 milyon nüfusu ile ön plana çıkıyor. Yer altı ve yer üstü kaynakları açısından da oldukça zengin ve stratejik bir ülke konumunda. Öyle ki, dünyanın en büyük yedinci doğalgaz, dördüncü uranyum, altıncı pamuk üreticisi ve ikinci büyük pamuk ihracatçısıdır.
Özbekistan ile ticari işbirliği adımları atıldı
Türkiye’nin dış ticaretteki diğer partnerleriyle düşünüldüğünde Özbekistan ile ticari hacmi yeterli olmasa da 2016 yılında 1,2 milyar dolar civarında gerçekleşti. Gerçi bu oranı 1992’den 2002’ye, 2002’den de günümüze oranla değerlendirdiğimizde önemli bir oran olduğunu da söylemek gerekir. Örneğin; Türkiye ile Özbekistan arasındaki ticaret hacmi 1992’de 75 milyon dolarken, 2000’li yılların başında yaklaşık 200 milyon dolara yükselmiştir.
İki liderin görüşmelerinde Türkiye, Özbekistan’ın özellikle alt ve üst yapı yatırımlarına istinaden müteahhitlik sektörünü ön plana sürdü. Yine özellikle iki ülke arasında kültür ve turizm sektörleri arasındaki ilişkinin geliştirilmesi de amaçlanıyor. Başkent Semerkant ve Buhara’nın tarihimiz için önemi bunda ana rol oynuyor. Bu amaçla THY de 16 Mart tarihinden itibaren Semerkant’a tarifeli seferlerini başlatacak. Ayrıca Türkiye başta kayak turizmine yönelik olmak üzere birçok müteahhitlik projesini de hayata geçirecek. En önemli gelişmelerden bir diğeri ise iki ülke arasında İmam Buhari ve İmam Maturidi Enstitüsü gibi konularda ittifak yapılacak olmasıdır.
Özbek liderin bu ziyareti ekonomik ilişkiler açısından daha büyük önem taşıyor. Öyle ki, Türk-Özbek İş Forumu, iki ülke arasındaki ticaret hacminin artması açısından da bir dönüm noktası niteliğinde. Geçen yıl ticaret hacmi 1.2 milyar dolar iken, İş Forumunda 3.5 milyar tutarında 35 proje imzalanacak. Ayrıca Türk iş adamları için 1 senelik müteaddit girişli vizeler 3 gün içinde yine Türk turistler için vizeler ise 1 ay süreyle verilecek.
Özbekistan-Türkiye işbirliği Avrasya’ya etki edecek
Özbek liderin bu ziyaretini ve Türkiye ile Özbekistan arasındaki ilişkileri daha geniş çerçevede makro düzeyde de ele almak gerekir. İlk olarak şunu söylemek gerekir ki, iki ülke arasındaki ilişkilerin gelişmesinde Türkiye’nin Avrasya politikası başta Rusya olmak üzere Kazakistan ve Çin ile ilişkilerinin seyri de oldukça önemlidir. 24 Kasım 2015 tarihinde Rus uçağının düşürülmesiyle kopma seviyesine gelen Türkiye – Rusya ilişkileri; olayın deşifre edilmesi ve ABD’nin ev sahipliği yaptığı Fethullah Gülen’in liderliğini yaptığı FETÖ’nün 15 Temmuz darbe ve işgal girişimi sonrası tekrardan düzeldi ve hatta bazı görüşlere göre 2015 yılı öncesinden de daha iyi bir seviyeye geldi.
FETÖ’nün Özbekistan-Türkiye işbirliğine vurduğu darbe tamir ediliyor
FETÖ kaynaklı 17-25 Aralık ve 15 Temmuz süreçleri, Suriye’de yaşanan olaylar ve PKK terör örgütünün Suriye kolu PYD-YPG’ye silah dağıtılması Türkiye ile ABD arasındaki ilişkiler de büyük krizlere yol açtı. Yine Batı’nın Suriye’li Mülteciler konusunda Türkiye’ye söz verdiği yeterli desteği sunmaması, FETÖ ve PKK militanlarını koruması, AB’nin Türkiye’nin üyeliği konusunda ayak diretmesi Türkiye ile Batı arasında ki ilişkilerde de derin uçurumlara sebep oldu. Uluslararası ilişkilerdeki bu tıkanmışlığı Türkiye çok boyutlu diplomasi ile aşmayı denedi ve Avrasya politikasını geliştirmeye odaklandı.
Türkiye’nin başta Rusya ile ilişkilerinin gelişimi ve Şanghay İşbirliği Örgütü’ne yönelik ilgisi bu eksende güçlendi. Örgütün diyalog ortağı olan Türkiye üyelik başvurusunu da yaptı ve ısrarcı oldu. Yine Örgütün Enerji Kulübü Başkanlığını üstlendi. Çin’in İpekyolu Projesinin ortaklarından oldu. Rusya ile başta S-400 füzeleri olmak üzere birçok konu ve projede stratejik ortak konumuna geldi. Yine Astana süreciyle Rusya ve İran ile Suriye sorununa yönelik önemli bir ortaklık başlatıldı
Türkiye, Avrasya’ya daha fazla ilgi gösteriyor
Türkiye’nin Avrasya politikasının 90’lara nazaran duygusal değil daha akılcı ve karşılıklı fayda ekseninde revize edildiği ve geliştirildiği anlaşılmaktadır. Karşılıklı güven ve fayda ekseninde Türkiye; başta Rusya, Çin, Hindistan, Kazakistan ve Özbekistan gibi ülkelerle kültürel ilişkilerinin yanı sıra merkezde ekonomik ve siyasi ilişkilerin olduğu bir politika anlayışı geliştirmiştir. Bu anlayış Türkiye’nin Orta Asya yani Türkistan ülkeleriyle olan ekonomik ilişkilerine de yansımıştır. Öyle ki Türk Cumhuriyetleri dediğimiz Kazakistan, Kırgızistan, Azerbaycan, Özbekistan, Tacikistan ve Türkmenistan’ın bağımsızlıklarını kazandıktan sonra 1992’den 2000’lere kadar ticaret hacmi 186 milyon dolardan yalnızca 577 milyon dolara yükselmişken; AK Parti’nin iktidara gelişi sonrasında ise bu oran hızla artmış 2014 yılında 9 milyar doları da aşmıştır. Şanghay İşbirliği Örgütü üyeleriyle olan ticaret hacmine bakılırsa 2000 yılında 8.3 milyar dolar olan hacmin, 2014 yılında 85,6 milyar doları da aştığı görülmektedir. ŞİÖ’ nün Türkiye’nin dış ticaretindeki payı %20’lerin de üzerindedir.
Türkiye, ABD’den bağımsız politikalar yürütüyor.
Türkiye’nin Avrasya politikasının sadece kültürel ve ekonomik öğelere dayanmadığı Rusya ile S-400 savunma sistemi görüşmelerinin yapılmasıyla da ortaya konmuştur. Bunu ABD ve NATO da anlamış olacaktır ki, NATO Askeri Komitesi Başkanı Petr Pavel, Türkiye’nin S-400 alımına ilişkin “kararlarında bağımsızlar ama sonuçlarına katlanmakta da bağımsızlar” diyerek Türkiye’yi bir nevi tehdit etmektedir. Türkiye’nin Avrasya politikasını sürdürdükçe Atlantik bloğuyla ilişkilerinin daha gerilimli geçeceği ortadadır ancak ABD ve Batı’nın başta FETÖ ve PKK’ya yönelik yaptığı hamilik, Suriye ve Irak konuların kaosu destekler tavrı karşısında Türkiye’nin attığı adımları da akıl dışı görmemek gerekir. Öte yandan başta Suriye ve Irak’ta yaşanan gelişmeleri Türkiye hayati bir mesele olarak görmekte, yapay bir Kürt devletinin Güney sınırlarında kurulmaması için adım atmak zorundadır. Suriye’de Rusya ve İran, Irak’ta ise İran ile kurulan diyalog ABD’yi rahatsız etse de, Türkiye kendi beka sorununu çözmede de bağımsız hareket etmektedir.
Türkiye’nin Atlantik bloğuyla yaşadığı siyasi ve askeri krizlerin, ekonomide oluşturacağı olumsuz etkileri bertaraf etmesinin yolu dış ticaret de ikame gelir kaynakları bulmasından geçecektir. Avrasya politikası bu noktada Türkiye için kritik bir öneme sahip olup, başta Rusya, Çin, Hindistan ve Türk Cumhuriyetleri olmak üzere Şanghay İşbirliği Örgütü’nün ekonomik partner rolünün arttırılması oldukça elzemdir. Bu nedenle ŞİÖ ile mevcut dış ticaretin ve payın yükseltilmesi gerekir. Özbek lider Şavkat Mirziyoyev’in Ankara ziyaretini ve bu ziyaret de atılacak ekonomik hamlelerin Türkiye için ne kadar önemli olduğu da böylelikle daha iyi anlaşılmaktadır.
RUSEN Dış Politika Stajyer Uzman
Erdem EREN
erdemeren2234@gmail.com
YENİ HABERLER
YORUMLAR
Henüz hiç yorum yapılmamış.