Türkiye-Rusya ilişkilerinde ABD faktörü yeniden devreye girebilir
Doğu Avrupa’da Rusya-Ukrayna arasında yaşanan kriz, NATO’yu yeniden aktif hale getirdi diyebiliriz. Kerç Boğazında yaşanan krizden sonra NATO Genel Sekreterinin, Ukrayna lehine yaptığı açıklama ve NATO’nun Ukrayna’ya askeri ekipman desteği vereceğini duyurması bu bölgede krizin daha da derinleşebileceğinin habercisidir. ABD-Rusya arasında orta menzilli nükleer füzeler anlaşmasının (INF) ihlaline dair karşılıklı açıklamalar da iki ülkenin önemli silahlarını Doğu Avrupa’da sınırlara yerleştirmeye başlayacağını gösteriyor. ABD’ye göre Rusya anlaşmaya sadık kalmayarak Avrupa’nın güvenliğini tehdit ediyor ve NATO’nun buna karşı acil önlem alması isteniyor.
ABD, NATO’yu harekete geçirmek için İngiltere-Rusya arasında yaşanan gerilimi de örnek göstererek Avrupa’nın lider ülkelerini birleşmeye zorluyor. ABD, NATO üzerinden bölgede etkili önlemler alacağını duyurdu. ABD’nin Rusya’ya karşı sadece Doğu Avrupa’da değil aynı zamanda Kafkasya, Orta Asya ve Suriye’de de farklı stratejilerle Rusya’ya cevap vermesi bekleniyor. ABD, 2019 yılında eski SSCB ülkeleri nezdinde etkinliğini artırarak Rusya’nın bölgede gücünü azaltmaya çalışacaktır. Peki bu nasıl olabilir?
ABD, Türkiye-Rusya ilişkilerini Ermenistan üzerinden hedef almaya çalışıyor.
ABD ilk olarak Rusya’nın kendi hinterlandı olarak gördüğü Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü (KGAÖ) ve Avrasya Ekonomik Birliği’ne üye olan ülkelerle ilişkilerini güçlendirerek Rusya’yı bu bölgede zayıflatmayı deneyecektir. ABD’nin ilk adımını Ermenistan’da değişim parolasıyla yönetime gelen Paşinyan ile atacağını öngörebiliriz. Ermenistan’ın ABD açısından önemi ise hem İran’ı çevrelemek hem de Türkiye ile olan anlaşmazlıkları çözerek Kafkasya’da yeni bir ittifak alanı oluşturmaktır.
ABD’li uzmanlara göre Ermenistan-Azerbaycan ile Ermenistan-Türkiye arasındaki anlaşmazlıkların çözümünü Rusya’nın inisiyatifine bırakmak bölgede Türkiye-Rusya ilişkilerinin geri dönülmez bir seviyeye ulaşmasını sağlayacaktır. Türkiye-Rusya arasında Kafkasya’da barışın sağlanmasıyla oluşabilecek siyasi, askeri ve ekonomik atılıma bağlı olarak ABD’nin Orta Asya ülkeleriyle bağlantısının da kopabileceğinden endişe edilmektedir. Bu nedenle ABD, Kafkasya’da Rusya’dan önce inisiyatif alarak bölgesel sorunları çözme konusunda kararlı gözüküyor.
ABD’nin bir diğer hedefinde ise KGAÖ bulunuyor. 1992 yılında güvenlik merkezli kurulan bu örgüt her ne kadar şu ana kadar etkisiz gözükse de olası krizlerde etkin olmasından ve Rusya’nın bu örgütün yetkilerinden faydalanılmasından çekiniliyor. ABD’nin bu örgütün dağılması anlamında Ermenistan, Azerbaycan ve Kazakistan’a daha fazla destek vererek Rusya ile ilişkilerin zayıflatılmasına yönelik bir planı ortaya koyacağına dair uzman görüşleri mevcut. KGAÖ üyelerinin Rusya’nın Ukrayna ile yaşadığı krize bağlı olarak Kırım’ın Rusya’ya bağlanmasını kabul etmemeleri ve Kerç Boğazı krizinde tarafsız kalmaları da buna delil olarak gösteriliyor.
Rusya’nın dâhil olduğu uluslararası örgütler dağılma tehlikesiyle karşı karşıyalar.
ABD, Rusya merkezli olarak Şanghay İşbirliği Örgütü, KGAÖ, Avrasya Ekonomik Birliği gibi birçok oluşum olmasına rağmen Rusya’nın Suriye’de tek başına mücadele etmesi üzerinden bir değerlendirme yapıyor. Rusya’nın Ekim 2002 tarihinde altı Bağımsız Devletler Topluluğu ülkesi Rusya, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Beyaz Rusya ve Ermenistan tarafından kurulan hükûmetlerarası askerî ittifak KGAÖ bünyesinde her ülke ile son dönemde anlaşmazlıkları derinleşiyor. Belarus ile Rusya arasında doğalgaz fiyatı üzerinden bir kriz yaşanıyor. Rusya-Ermenistan arasında Paşinyan yönetimi ile ABD’ye doğru bir kayma bariz gözüküyor. Rusya-Kazakistan arasında Rus azınlığın Kazakistan’da bağımsızlık konusunda sık sık Rusya ile dayanışma açıklamaları Kazakistan’ı rahatsız ediyor. Kırgızistan-Rusya arasında son dönemde Rusya’daki ekonomik krize bağlı olarak karşılıklı bağımlılık azalmış durumdadır. Rusya bu haliyle Doğu Avrupa, Kafkasya, Orta Asya ve Suriye üzerinden kuşatılmıştır.
Avrupa Birliği Parlamentosunun 14 Aralık 2018 tarihinde Kuzey Akım2 doğalgaz boru hattının yapılmamasına yönelik aldığı karar da Rusya’yı ekonomik anlamda çevrelemenin diğer bir cephesini güçlendirmiş durumdadır. Bu haliyle Rusya’nın ekonomik anlamda Türkiye’ye olan ihtiyacı gün geçtikçe artıyor. Türkiye’nin Rusya ile ilişkilerde kararlı durması da Türkiye’yi NATO nezdinde hedef haline getiriyor. Rusya’nın Türkiye ile Suriye’de var olan işbirliğinden ABD’nin rahatsız olduğu açıktır. Hatta Astana Sürecini kendisi için tehdit olarak gören ABD, Türkiye ile ilişkileri geliştirmek adına James Jefrey faktörünü daha fazla kullanmaya çalışıyor. Suriye ve Kafkasya’da ABD’nin inisiyatifi üzerinden Türkiye-ABD arasında bir işbirliği gerçekleşirse Rusya-Türkiye ilişkilerinin geleceğine dair mutlak belirsizlik oluşabilir. İki ülke arasında ekonomik ilişkiler devam etse de askeri anlamda işbirliği sınırlı olacaktır. Rusya’nın Türkiye’ye olan güvensizliği ve kendi sistemi içerisinde Türkiye muhalifi aktörlerin etkinliği bu süreci daha da hızlandırabilir.
ABD, Rus doğalgazına karşı Kuzey Irak ve Katar doğalgazını piyasaya sürmeye çalışıyor.
Avrupa Parlamentosunun KuzeyAkım2 doğalgaz boru hattının yapılmasına karşı çıkan kararı ile ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Sandra Oudkirk’in Türkiye’nin ABD’den sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) alabileceği yönündeki açıklamasını da birbiriyle bağlantılı düşünmek gerekiyor.
ABD her ne kadar TürkAkım projesini doğrudan hedef alarak Türkiye’yi kızdırmak istemese de farklı alternatifleri gündeme getirerek bu projenin daha etkin hale getirilmesini önlemeye çalışıyor. ABD’ye göre TürkAkım, Ukrayna ve Avrupa’nın güvenliği için bir tehdit oluşturuyor. ABD, Türkiye’nin Rusya ve İran’dan aldığı doğalgazı Kuzey Irak ve LNG üzerinden temin ederek yeni bir enerji stratejisi ortaya koyuyor. ABD, Rusya’nın Türkiye’ye doğalgaz fiyatını düşürerek bir strateji uygulamasına karşılık da önlemler alıyor. Buna göre Katar’ın OPEC’ten ayrılması ve LNG ticaretine önem vereceğini açıklaması aslında Katar doğalgazının Türkiye ve Avrupa’ya yönlendirilmesine dair bir planı gündeme getiriyor.
Katar’ın şu anda 70 milyon metreküp üretimini 110 milyon metreküpe çıkarmasıyla Rusya’nın TürkAkım’dan taşıyacağı 16 milyon metreküp doğalgazın yaklaşık 2,5 katı bir Katar doğalgazı piyasaya sürülmüş olacaktır. Bu haliyle Rusya, doğalgaz piyasasında yeni bir rakiple ABD desteği üzerinden karşılaşmış olacak.
Rusya’nın İdlib ve PKK/PYD politikası Türkiye ile ilişkilerde kritik bir role sahiptir.
Türkiye-Rusya ilişkileri ABD’nin bölgede yeniden şekillendirmeye çalıştığı politikalara göre yeni bir sürece girebilir. Türkiye’nin Suriye’de PKK/PYD hedeflerine karşı başlattığı operasyonlarda Rusya ve ABD’nin tavrı da Türk toplumunun nezdinde tercih belirlemede etkin olacaktır. Rusya’nın sık sık Esed üzerinden Türkiye’ye yönelik talepleri, Türk toplumunda rahatsızlık oluşturuyor. Türkiye’de genel anlamda İdlib’te ne yaparsak yapalım Rusya’yı memnun edemeyeceğiz, bir bahane buluyor anlamında bir kanaat mevcuttur. Rusya’nın İdlib üzerinden Türkiye’yi sıkıştırmaya yönelik çabaları ve Türkiye’den talepleri hem siyaset hem de Türk toplumunda Rusya’ya karşı olumsuz bakışı artırıyor.
Türkiye’nin Fırat’ın doğusunda PKK/PYD hedeflerine karşı başlattığı operasyonlarda Rusya’nın destek açıklaması ilişkilerin güçlenmesini sağlayabilecek en önemli etkenlerdendir. Türkiye’deki deyimle “Dost kötü günde belli olur” sözünden hareketle Rusya, ABD’den farklı olduğunu Türkiye’ye vereceği destekle göstermelidir. Rusya’nın bu konuda sessiz kalması veya Esed üzerinden PKK/PYD’ye vereceği destek ABD’nin Türkiye’ye bölgede alan açmasıyla tersine dönecek ve Astana Süreci de kendiliğinden geçersiz bir hale gelebilecektir. Astana Süreci devam edecekse Rusya’nın İdlib konusunda Türkiye’yi eleştirmekten ve her hafta yeni bir taleple gündem olmaktan vazgeçmesi ve Türkiye’nin PKK/PYD mücadelesine destek vermesi bekleniyor.
Pavel BEREZİN
RUSEN Uluslararası Güvenlik Uzmanı
YENİ HABERLER
YORUMLAR
Henüz hiç yorum yapılmamış.