Suriye’de İdlib’te uzlaşmasızlık Rusya için neden risk taşıyor?
Rusya ve Türkiye başkanları Vladimir Putin ve Recep Tayyip Erdoğan 8 Ocak 2020’da İstanbul’da TükAkım doğalgaz hattının açılışı için bir araya geldiler. Bu açılışta aslında sadece TürkAkım değil aynı zamanda Suriye, Libya ve İran da gündeme geldi. İstanbul buluşması öncesinde Vladimir Putin, Suriye’de Beşar Esed ile görüştü. Suriye ziyareti önceden bildirilmese de Moskova’nın Suriye’yi İran ve ABD arasında bir çatışma bölgesine dönüşmesine izin vermeyeceğine yönelik mesajları önemliydi. Putin’in Şam ziyareti sırasında Türkiye’nin ise Esed’i Suriye’nin “geleceğine yön verecek bir lider” olarak görmediği açıklaması Rusya’ya mesaj olarak algılanabilir.
Rusya-Türkiye arasında açılışı yapılan TürkAkım projesi aslında iki ülkenin birbiriyle ilişkilerine dair stratejik bir adım olarak değerlendirilmelidir. 2014 yılında gündeme gelen bu proje ile Türkiye, Bulgaristan, Sırbistan ve Macaristan Rus gazını hem ucuz hem de güvenli biçimde tedarik edecek. Bu proje sayesinde Rusya-Moskova arasındaki Suriye, Libya, Dağlık Karabağ, Kırım vb. sorunların çözümü daha da uzlaşmacı biçimde ilerleyecektir.
Suriye’de İdlib konusu Türkiye-Rusya arasında çözümsüz bir konu gibi gözükse de son 3 yıldır elde edilen gelişmeler oldukça vizyoneldir. Astana Formatı iki ülke arasında diğer kriz bölgelerinde de uygulanabilir bir formül olarak sıkça gündeme geliyor. Fakat Astana Formatının Rusya üzerinden Esed rejiminin gücünü artırdığını da unutmayalım. Astana Formatını iyi değerlendiren Rusya, Türkiye’ye Esed rejiminin Suriye üzerindeki etkinliğini kabul ettirmeye çalıştığı gibi muhalefeti de Esed hükümetine isyan eden terör güçleri olarak göstermeyi amaçlıyor.
Suriye’nin toprak bütünlüğü çerçevesinde Suriye’nin kuzeyinde Esed hâkimiyetini Türkiye’ye kabul ettirmek Rusya açısından önemli bir başarıdır. Fakat Rusya’nın görmezden geldiği bir konu var. Türkiye, Esed hükümetini hiçbir zaman Suriye’nin geleceğinde etkin rol oynayabilecek bir lider olarak görmüyor. İdlib konusunun bu kadar uzlaşmasız bir sürece ilerlemesinde de yine Rusya’nın Esed ısrarı var. Esed hükümetinin Rusya desteğiyle İdlib’e saldırması Türkiye’ye yeni sığınmacı akınına sebep olduğundan Türkiye’nin bu sebeple İdlib’i teslim edeceği öngörüsü maalesef başarısızlıkla sonuçlanır.
Eylül 2018 ve Ekim 2019’da Rusya ve Türkiye arasında varılan İdlib mutabakatları ve ateşkes çoğu zaman Esed rejimi tarafından bozuldu. Şu anda İdlib mutabakatı Esed rejiminin anlaşmaya aykırı biçimde birçok bölgeyi ele geçirmesiyle yeni bir sürece girdi. Türkiye Savunma Bakanının Türkiye’nin önceden varılan anlaşmayla kurulan hiçbir gözlem noktasından çekilmeyeceğini duyurması aslında ele geçirilen toprakların Esed hükümetinin kontrolüne geçmesine izin verilmeyeceği anlamını da taşıyor. Türkiye, İdlib’e yapılan saldırı sebebiyle 400 bin kişinin yer değiştirmesine bağlı olarak bu durumun bilerek ve planlı biçimde yapıldığını, Türkiye’nin sığınmacı tehdidiyle İdlib’i Esed’e bırakmaya mecbur bırakılmaya itildiğinin farkındadır. Bu nedenle İdlib’te Rusya’nın desteğiyle Esed güçlerinin saldırıları bir çözüm getirmeyecektir. İdlib çözümü ancak savaşsız ve Esed’siz olabilir.
Rusya Savunma Bakanlığı 13 Ocak 2020’den itibaren İdlib’teki sivillerin tahliyesi ve gerginliğin azaltılması için 3 geçiş açılacağını duyurduysa da bu önlem geçişler için yeterli değildir. Çünkü Esed zulmünden kaçan Suriye’liler sırf bombalanmamak için geri Esed’e dönmeyeceklerdir. Bu süreç iki ülke heyetlerinin Türkiye ve Rusya’da uzun süreli çalışmaları sonucunda nihayete erdirilecektir. İdlib uzlaşmazlığı aynı zamanda yeni anayasanın yazım sürecini de olumsuz etkilemektedir. Eğer İdlib’te saldırılar bu şekilde devam ederse muhaliflerin Anayasa yazım sürecinden çekilmeleri sürpriz olmamalıdır. Rusya’nın 2021’de Suriye’de seçimlere yeni anaysa olmadan gitmesine destek vermesi savaşın durmasına değil tam tersi daha da şiddetlenmesine fırsat verecektir.
ABD-İran arasındaki gerilim ve Kasım Süleymani suikastı Suriye’nin zamanla iki ülke arasında savaş alanı haline gelmesine neden olabilecek işaretler ortaya çıkmaktadır. ABD, özellikle Ocak ayında Suriye’de İran güçlerine yönelik birçok noktayı vurmuştur. Bu süreç Rusya açısından önemli riskler içermektedir. İsrail’in zamanla Suriye’de İran güçlerine yönelik saldırıları İran’ın Rusya’ya karşı cephe almasına da neden olabilir. ABD-İran gerginliği arasında Rusya’nın politikaları iki güç açısından da riskler içermektedir.
Rusya bu süreçte İdlib gerginliği bahanesiyle Türkiye ile masada çözüm ararken diğer taraftan hem ABD hem İran hem de İsrail ile yeni cephelerin açılmasına da neden olabilir. ABD, özellikle Suriye’de İran güçlerini hedef alarak olası bir kayıp da Rusya’yı da suçlayarak bölgede yeni cephe açabilir. İsrail saldırılarının da teşvik edilmesi ile İran toplumunda Rusya bakışı olumsuza dönecek ve işbirliği süreci Esed’i de etkileyecektir.
Rusya, her halükarda hem İdlib’te hem de Libya’da Türkiye ile işbirliği avantajını iyi değerlendiremezse Suriye’de kontrolü kaybedebilir.
Prof. Dr. Salih Yılmaz
Türkiye/Ankara Rusya Araştırmaları Enstitüsü Başkanı ve Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi öğretim üyesidir.
YENİ HABERLER
YORUMLAR
Henüz hiç yorum yapılmamış.