Şarkın Sultanı Selahaddin Eyyübi
İslam medeniyeti bugüne kadar, Halid bin Velid, Amr ibn El-Aas ve Saad Bin Ebi Waqas gibi dünya çapında tanınan cesur ve başarılı birçok askeri komutana sahip olmuştur. Üstelik bu komutanların sadece askeri yönden değil, aynı zamanda diğer alanlarda da öncülük ettikleri reform ve yenilikler tarih sayfasındaki yerini almıştır. Hiç kuşkusuz bu komutanlardan biri de Selahaddin Eyyubi’dir. Selahaddin Eyyubi, yaşadığı döneminde elde ettiği başarılarla İslam medeniyetinde geniş bir ün kazanmıştır. Kaleme alınan bu kısa yazı, bahsi geçen liderin başarılarını tümüyle işlemeye yeterli değildir. Ancak çerçeveyi olabildikçe dar tutarak Türk okuyucusuna Arapça kaynaklardan derleme kısa ama öz bilgilerin sunulması amaçlanmıştır.
Ailevi Kökeni ve Eğitim Hayatı
Tam ismi Ebu Muzaffer Yusuf İbn Eyyub Bin Shazidir. Ancak “Elmalk Elnasır”, “Kral Nasır” Selahaddin Eyyubi ismiyle tanınmıştır. Ailesi, Azerbaycan sınırları içinde yer alan “Duane” şehrinden gelmektedir. Selahaddin Eyyubi’nin ailevi kökeni üzerine tarihçiler arasında genel kabul gören görüş onun Kürt soyundan geldiği yönündedir. Bu anlamda ailesinin dönemin Kürt kabilelerinin en büyüğü olan “El-Ruuadi” (Ravvadi) kabilesinden olduğu belirtilmektedir. El-Ruuadi kabilesi, El-Hazaniye kolundan gelmektedir. Dedesi, iki oğlu olan Assad Eldin ve Najm Eldin Eyyubi’yi alarak Şam Vilayetine göç etmiştir. Daha sonra Tikrit’e giderek hayatını sonuna kadar burada yaşamıştır. Nitekim türbesi hala bu şehirde mevcuttur. Selahaddin Eyyubi, 1138 yılında Tikrit, Irak’ta dünyaya gelmiştir. Doğduğu gün babası Najm Eldin Tikrit’tan Baalbek’e giderek orada 7 yıl boyunca Vali olmuştur. Daha sonra Selahaddin Eyyubi’yi yanına alarak onunla birlikte Şam’a gitmiştir. Böylece Selahaddin Eyyubi gençliğini Şam’da, Şam Kralı Eladil Zureldi’nin yanında geçirmiştir.
Her ne kadar Şam’da geçirdiği süreye ilişkin tarih sayfalarında yeterli bilgi olmasa da o dönemde Şam’ı çok sevdiği ve derslerinde çok başarılı olduğu bilinmektedir. Ayrıca özellikle din, matamatik, mühandeslik ve şecere/biyografi bilim dallarına askeri bilimden daha yatkın olduğu ifade edilmektedir. Bununla birlikte Arap tarihi ve şiiri ile yakından ilgilendiği kaydedilmektedir. Öte yandan asil Arap atlarına ve biniciliğe karşı büyük bir ilgi duyduğu da pek çok tarihi eserde geçmektedir.
Mısır Vezirliği Dönemi
Selahaddin Eyyubi’nin yıldızının parlamaya başladığı dönemde, Abbasî Devleti, birkaç devletçiğe parçalanmış durumdaydı. Mısır o zaman “Fatimiya Devleti’nin” başkentiydi fakat Fatımi Kralının yetki anlamında ciddi bir ağırlığı yoktu. Yönetim, Vezirin elindeydi. Diğer taraftan o dönemde Mısır’da farklı mezhepler arası gerginlikler ve Türk, Fas ve Sudanlı Memlükler’de çıkan iç isyanlar yaşanmaktaydı. Bu isyanları gören Kral Nureldin Mahmud, Selahaddin Eyyubi’nin amcası olan Assadeldin’nin komutası altında Şam’dan Mısır’a bir ordu göndermiştir. Ordunun gönderilmesinin altında yatan nedenlerden biri de Kudüslü Haçlı Kralı Amalrik’in (Amaury) Mısır’daki kargaşa durumundan yararlanarak buraya hâkimiyeti altına almak istemesidir. Sonuç itibariyle Kral Nureldin’in Mısır’a ordu göndermesiyle birlikte Haçlı Kralı Amalrik bu düşüncesinden vazgeçmiştir.
Selahaddin Eyyubi de gönderilen ordunun başındaki komutan olan amcasının yardımcısı olarak Mısır’a gelmiştir. Mısır’a vardıktan sonra amcası ile Fatımi Halifesi arasında güçlü bir yakınlaşma yaşanmış ve amcası vezir olarak tayin edilmiştir. Ancak amcası iki ay gibi kısa bir süre sonra yerini yeğeni Selahaddin Eyyubi’ye bırakmıştır. Üstte zikredilen
Vezirin büyük yetkilerine dayanarak Mısır’da özellikle dini eğitim alanında büyük değişiklikler gerçekleştirmiştir. Zira dönemin en büyük iki okulu olan Nasiriya ve Kamelya Okullarını açmıştır. Fatımi Halifesinin vefatıyla Mısır’da hâkimiyeti ele geçiren Selahaddin Eyyubi, daha sonra Şam, Mısır, Yemen ve Hicaz devletlerini Abbasi bayrağı altında toplayan “Eyyubi Devleti’ni” kuracaktır. Ayrıca Sünni Müslüman olarak bilinen Eyyubi’nin hayatının bu evresine ilişkin son olarak, Kadiriye hareketinin takipçisi olduğu yönündeki savları da ekleyebiliriz.
“Kudüs Fatihi”
Eyyubi, Mısır’da vezirken feraseti, güçlü ve cesur kişiliğiyle ün salmıştır. Yine Kudüs’e karşı özel bir sevgi beslediği de onun her konuşmasına tezahür etmiştir. Zira Kudüs o dönemde Haçlıların elindeydi. Savaştan savaşa, fetihten fethe bir hayat geçiren Eyyubi, “Kudüs’ü fethetmeden hayatımın mutluluğuna eremem” dediği ifade edilmektedir. Nitekim 1187 yılında Kudüs’ü Haçlı kuvvetlerinden alarak Kral Meheldin bin Zeki’nin ilk Cuma orada hutbe okumasını sağlamıştır. Eyyubi’nin Kudüs seferinin başarılı sonuçlanmasında rol oynayan birkaç faktör bulunmaktadır. Bunların başında Kudüs’e karşı taşıdığı büyük bir kişisel sevgi ve kendini onun fethetmeye adaması; İslam âlemini tek bir devlet altında birleştirme düşüncesi ve savaşı kazanma adına yaptığı askeri hazırlıklar gelmektedir. Eyyubi’nin Kudüs fethi zaferine değinirken özellikle kendisinin burayı kontrol eden Haçlılara karşı nefretten duygusundan değil, İslam’ın bu kutsal şehir üzerinde egemen olması gerektiğine dair taşıdığı dini motivasyonun etkili olduğunu belirtmekte yarar vardır.
Vefatı
Henüz 55 yaşındayken büyük komutan Eyyubi safra ateşi hastalığına yakalanmış ve sadece 12 gün sonra 1193 yılında hayata gözlerini yummuştur. Haçlılara karışı yürüttüğü uzun ve zorunlu savaş onu yormuş ve hastalıklara karşı dayanıksız kılmıştır. Vefatıyla birlikte İslam âlemi en emin ve dürüst liderlerinden biri kaybetmiştir. Öyle ki vefatından sonra arkasında bıraktığı servet sadece 1 Dinar ve 36 Dirhem’dir! Ölümünün ardından kurduğu “Eyyubi Devleti” uzun süre ayakta kalamamış olsa da, Selahaddin Eyyubi’nin kendisi hala Tüm İslam âleminde “Kudüs Fatihi” olarak tanınan, tarihin en güçlü liderlerden birisi olarak görülmektedir. Kişiliği ve hayatına ilişkin binlerce bilimsel eserin yanısıra, gerek Arap gerekse yabancı menşeli film ve tiyatro gibi sanatsal alanlarında da çok sayıda çalışma vardır.
Tirab Abbkar TİRAB
YENİ HABERLER
YORUMLAR
Henüz hiç yorum yapılmamış.