S-400 Füze Satışı Türk-Rus İlişkilerinin Stratejik Dönüşümünü Sağlayabilir mi?

1 Aralık 2018, 01:56

Türkiye’nin Rusya’dan S-400 füze sistemi satın alması, iki ülkenin askeri alanda tam teşekküllü bir askeri işbirliği kurmayı başarabilmesi için ilk işaret olabilir. Bu kapsamda stratejik bir yakınlaşma için Moskova ve Ankara’nın şansının ne olduğunu inceledik. Son zamanlarda iki ülke arasındaki ilişkilerde gelişmekte olan durumun olağandışı olduğunu, özellikle son 20 yıldaki olayların arka planındaki gelişmelerin tarihsel bir ölçekte ortaya çıktığını fark etmek gerekir.

 

 

Rusya ile Türkiye arasındaki işbirliğinin ivme kazanması sebepleri arasında; Rusya açısından Moskova, Brüksel ve Washington arasındaki ilişkilerde yaşanan krizin ağırlaştırdığı hayal kırıklığı ile Türkiye açısından Türk Silahlı Kuvvetleri içine yuvalan Batı yanlısı FETÖ’cülerin 2016 yazındaki hain darbe girişimi ile Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı devirme girişiminin başarısızlığı sayılabilir. Bu olaylar iki ülke askeri ve siyasi ilişkilerin düzelmesinde dramatik ve duygusal bir değişime yol açtı.

 

 

Savaş sonrası dönemde meydana gelen stratejik istikrarın son direklerinin çökmesiyle Rusya ve Batı arasında yeni bir soğuk savaş başlamıştır. Öte yandan Türkiye ile AB arasındaki ilişkiler, Ankara’nın Avrupa Birliği’ne katılma çabalarının başarısızlığı, insan haklarına saygı ve  enerji alanındaki sorunlara yaklaşımı gibi  bir dizi farklı konuda ortaya çıkan çelişkilerin gölgesinde kalmıştır. Bir çok açıdan benzer sorunlar Türkiye ile ABD arasındaki ilişkileri de zora sokmaktadır.  Özellikle Suriye ve Ortadoğu ihtilafının çözümüne yönelik umutlarla ilgili derinleşen çelişkiler ile başarısız darbe girişiminin arkasında ABD’nin desteği,  ABD’ye duyulan güven ve sempatiyi  sarsmıştır.

 

 

Bu şartlarda iki kadim komşu Rusya ve Türkiye arasında enerji ve Savunma Sanayi’nde işbirliğine gidilmesi doğal bir adımdı.  Ancak bu Bu işbirliği uzun bir yolculuğun başlangıcı olabilir mi? Bugüne kadar, iki ülke arasındaki askeri-teknik işbirliği, sürekli olmayan kesintili zaman süreçlerinde zaman zaman ucuz ekipmanların Türkiye tarafından nispeten küçük miktarlarda satın alınmasıyla karakterize edilebilir.

 

 

Bu kapsamda son yılların en önemli anlaşmaları arasında, Rusya’dan;  1995 tarihli bir sözleşme ile Türk Jandarması için Mi-17 helikopterleri ile yaklaşık 500 BTR-80 zırhlı personel taşıyıcısı tedarik edilmesi, 2008 yılında imzalanan bir sözleşme ile KKK. lığına Kornet tipi Anti tank güdümlü roket satın alınması sayılabilir.Ancak bu anlaşmaların hiçbiri resmi bir bütün olarak değiştirmedi. Türkiye, Askeri işbirliğinde Batı’ya bağlı bir ülke olmayı sürdürdü. Bu arada Rusya’nın Türkiye pazarındaki konumunu güçlendirmek için yeteri kadar çabaladığını söylemek doğru olmayacaktır. Sonuç olarak, Rus tüccarlarının ana “ganimeti”, yukarıda belirtilen ekipmanların bakımı ve diğer ülkeler tarafından Türkiye tarafından satın alınan Sovyet yapımı silahların hizmet sözleşmeleriydi.

 

 

Bilindiği gibi iki ülke arasında 2015-2016 yılının bilinen olaylarından sonra uzun müzakereler sonunda S-400 Uzun Menzilli Hava Savunma sistemi alınması sözleşmeleri imzalanmıştır. Sözleşme uyarınca Ankara, yaklaşık 2.5 milyar dolar değerinde dört S-400 (Batı terminolojisinde bir tabur) satın alacaktır. Anlaşmanın ölçeği ve satın alınan sistemin stratejik seviyede olması nedeniyle, bu sözleşmenin iki ülke arasındaki işbirliğinin gelişimini ciddi biçimde etkileyebilecek kendine has özellikler taşıdığı muhakkaktır.

 

 

Peki İki ülkenin işbirliği gelecekte nasıl gelişebilir? Bir başlangıç olması bakımından genel parametreleri vurgulamak ve hedefleri belirtmek yerinde olacaktır. İlk olarak, birçok durumun aksine Rusya ve Türkiye’nin askeri-teknik işbirliğine iki yönlü olarak bakmak doğru olacaktır. Rusya ve Türkiye’deki askeri teknolojilerin seviyesine bakıldığında , her iki tarafın  nihai ürün ve teknolojiyi devralarak ithalatçı ve ihracatçı olarak hareket etmesi beklenmelidir. Her iki taraf da üçüncü ülkelerin katılımı ile ortak programlar ve projeler geliştirebilir. Özellikle, Türkiye’de Batı’ya karşı duyulan sempatinin zayıflaması, bu işbirliği için iyi bir fırsat sunmaktadır. Askeri alanda somut potansiyel işbirliği örneklerinden bahsedersek, yakın gelecekte ciddi değişikliklerin mümkün olabileceği askeri havacılık alanından başlamak mümkündür.

 

 

 

Türk Hava Kuvvetleri için F-35’in temin edilmesindeki zorluklar ve Ankara’nın S-400’ü satın alma kararından dolayı bu uçakların ABD tarafından verilmemesi durumunda, Rusya’dan Su-35 savaş uçağı satın alınması seçeneği düşünülebilir. Rusya ile 80–100 adet SU-35 Uçağı kapsayacak bir sözleşme yapılması halinde montaj, bakım, uçakların ve motorların onarımı gibi Türk sanayisine bir dizi işin aktarılması söz konusu olabilecektir. Bununla birlikte Uçağın bazı parçalarının Türkiye’de üretimi dâhil olmak üzere teknolojilerin aktarılması mümkün hale gelebilecektir. Bununla birlikte Rusya’da seri üretimi planlan beşinci nesil Su-57 (T-50) Savaş uçakları için de benzer bir işbirliği kurmak mümkün olabilecektir.  SU serisi yeni nesil uçaklar, sadece F-35’in yerini almakla kalmayıp, aynı zamanda Türkiye’nin bir dizi yabancı bileşenin tedarik edilmesiyle de kendi savaş uçaklarını imal etme arzusunu tatmin edebilecektir.

 

 

 

Hava savunması alanında, daha önce de belirtildiği gibi, S-400’ün teslimatı, Türk sanayisinin aktif katılımıyla, Türkiye’nin bütünleşmiş bir ulusal hava savunma sisteminin kurulmasına giden yolu açmaktadır.Rusya ile S-400 sistemleri ile koordineli olarak orta ve kısa menzilli sistemler ve hava savunma sistemlerinin ortak gelişimi üzerine işbirliği yapılabilir. Rusya, Güney Kore örneğinde olduğu gibi SAM orta menzilli hava savunma sistemi geliştirmiştir. Rus füze teknolojilerinde işbirliğine gidilmesi, füze sistemlerinin ortaklaşa geliştirilmesi ve üretilmesi ile üçüncü ülkelere ihracat imkânlarını yaratabilir.

 

 

Deniz teknolojisi alanında, Türk Deniz Kuvvetleri için yeni nesil  dizel denizaltıların ortak üretilmesi alanında işbirliğine gidilebilr. Bu çalışma Türkiye’nin denizaltı filosunun yenilenmesine katkıda bulunabilir.  Rusya ve Türkiye müteakip yıl denize indirilmesi planlanan ANADOLU tipi gemilerin Rusya’da inşası konularında da işbirliği yapabilirler. Terörle mücadele konusunda Rusya’ Türkiye’nin tecrübelerinden yararlanabilir. Son olarak, her iki taraf da kendi silahlı kuvvetleri ve üçüncü ülkelere ihracat için ortak projeler geliştirebilir.

 

 

Sonuç olarak son zamanlarda tanık olduğumuz jeopolitik değişimi güvence altına alacak uzun vadede bir işbirliği ortamı yaratmaktan söz etmeliyiz. Ortak eğitim programları yapılmalıdır. Teknik ve Sosyal Bilimler alanında birçok üniversitede ortak bölümler açılmalıdır. Silahlı Kuvvetlerin arasında ortak tatbikatlar, staj ve değişim programları planlanmalı ve icra edilmelidir. Konuya teknik bir açıdan bakılırsa Türkiye müşteri veya alıcı olarak değil, potansiyel bir ortak olarak algılanmalıdır.  Türkiye pek çok alanda Rusya’nın gerisinde değil hatta ilerisindedir. Bu durum iki ülkenin birbirini tamamlaması ve eksikliklerini gidermesi için iyi bir fırsattır. Ama bir satıştan söz edilecekse her şeyden önce Türkiye’nin sahip olmadığı hava savunma sistemleri ifade edilebilir.

 

 

Bu beklentilerin ne kadar uygun olacağını ve gerçekleşebileceğini şimdiden söylemek hayli zordur. Her halükarda, Ankara ve Moskova’nın enerji işbirliği alanındaki ortak çıkarları, siyasette alanında işbirliği ve bölgesel sorunlara benzer bakış açıları hesaba katılırsa, bunlar iki ülke arasındaki bağları derinleştirmek için bir dayanak noktası haline gelebilir.  Dünyanın değişimin eşiğinde olduğu gerçeği uzun zamandan beri konuşulmaktadır. O halde Rus-Türk ilişkilerinde Stratejik bir dönüşüm neden beklenmemelidir?

Hayrettin GÜLER

Kur.Alb. (E)
RUSEN Güvenlik Stratejileri ve Terör Uzmanı

YENİ HABERLER

YORUMLAR

Henüz hiç yorum yapılmamış.

YENİ HABERLER