Rusya’nın Fırat Doğusu Suriye Kuzeyine Yapılacak Askeri Bir Harekata Yaklaşımı
7 Eylül 2018 tarihinde Suriye Krizi’nin çözümüne ilişkin Türkiye, Rusya ve İran’ın katılımlarıyla gerçekleştirilen Tahran Zirvesi, Ankara açısından olumsuz algılanmış ancak söz konusu zirve sonrası 17 Eylül 2018 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Soçi’de gerçekleştirdikleri ikili görüşmelerde İdlib Mutabakatı’na varması, daha önce Tahran Zirvesi’nde oluşan bu olumsuz atmosferi dağıtmıştır. İdlib Mutabakatı her anlamda önemli bir kazanımdır.
Bu sayede Türkiye ve Rusya bölgede yeni bir dramın yaşanmasını önlemişlerdir. Ankara, İdlib konusunda elini taşın altına koymuş ve bölgenin istikrara kavuşması yönünde büyük sorumluluk almıştır. Taraflar bahsi geçen mutabakatın gerçekleşmesi için zamana ihtiyaç duyulduğu konusunda hemfikirdir. Burada önemli olan sürecin ilerlemesidir. İdlib konusunun çözüme yaklaşması, Fırat’ın doğusunu gündeme taşımaktadır. Dolayısıyla olası bir operasyon durumunda Rusya’nın tutumunun ne olacağının analiz edilmesi gerekmektedir.
12 Aralık 2018 tarihinde Cumhurbaşkanı Erdoğan “Fırat’ın doğusuna harekât birkaç güne başlayacak. Teröristleri oradan biz çıkaracağız, iş başa düştü.” şeklinde bir açıklama yaparak, operasyona yeşil ışık yakmıştır. Bu açıklamadan bir gün önce ise 11 Aralık 2018 tarihinde Rusya Federasyonu Suriye Özel Temsilcisi Alexander Lavrentiev ve Rusya Federasyonu Dışişleri Bakan Yardımcısı Sergey Vershinin, Ankara’yı ziyaret etmiş ve Türk yetkililerle Suriye konusunda fikir alışverişinde bulunmuşlardır. Basına yansıyan haberlerde her ne kadar “Suriye’deki siyasi çözüm sürecinin önemli bir aşaması olarak Anayasa Komitesi’nin erkenden kurulması ve çalışmalarının başlatılması konuları ayrıntılı olarak ele alınmıştır.” ifadesine yer verilse de Fırat’ın doğusuna düzenlenecek operasyonun detaylarının tartışıldığı da tahmin edilmektedir.
Erdoğan-Putin arasındaki güven, yakın işbirliği ve istişareler, iki ülkenin Suriye konusundaki adımlarının uyumlu hale getirilmesine yardımcı olmaktadır. Örneğin, 1 Aralık 2018 tarihinde Arjantin’in başkenti Buenos Aires’te düzenlenen G-20 Zirvesi esnasında Erdoğan ile Putin bir araya gelmiş ve Suriye üzerine istişarede bulunmuşlardır.
Bu görüşmelerde “Fırat’ın doğusu” meselesinin de gündemde olduğu düşünülebilir. Nitekim, Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova, Fırat’ın doğusundaki durumu sürekli gündeme getirmektedir. Örneğin Zaharova, 30 Kasım 2018 tarihindeki basın toplantısında şunları belirtmiştir:
“Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Ordusu, kuzeydoğu Suriye’de ayrılıkçı Kürt aktivistler yardımıyla oluşturdukları devletçiğe ‘güvenlik şemsiyesi’ sağlamayı görev edinmiş bulunmaktadır. Geçen hafta, onlar Tel Abyad ve Ayn Al-Arab bölgelerindeki Suriye-Türkiye sınırı boyunca ‘Amerikan’ gözlem noktalarını inşa etmeye devam ettiler.”
Bu açıklamada en dikkat çeken husus şudur ki; Rusya, Fırat’ın doğusundaki bölgeyi ABD tarafından oluşturulan bir “devletçik” olarak görmektedir. Daha da önemlisi Rus yetkililer, bölgedeki yerleşim yerlerini algı yönetimi üzerinden empoze edilmiş isimlerle değil, orijinal adlarıyla ifade etmektedirler. Burada da görüldüğü gibi, söz konusu yerleşim yeri “Kobani” olarak değil, “Ayn al-Arab” olarak ifade edilmektedir.
5 Aralık 2018 tarihindeki basın toplantısından Mariya Zaharova, ABD’nin “Kürt kartı”nı oynama olasılığına dikkat çekmektedir:
“Daha genel olarak, yasadışı Amerikan varlığının amacı; gördüğümüz gibi, ülkenin birliği ve toprak bütünlüğüne olan bağlılığıyla ilgili resmî açıklamalarına rağmen, Fırat’ın doğusunda “Kürt kartı”nı oynayarak egemen Suriye’nin parçalama girişiminde bulunmaktır.”
Rusya Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan bu açıklamanın, Erdoğan-Putin’in G-20 Zirvesi’ndeki görüşmesinden sonra yapıldığı görülmektedir. Zaten Zahavorova, açıklamasının başında da 1 Aralık 2018 tarihinde Buenos Aires’teki G-20 Toplantısı kapsamında iki liderin görüşmesine değinmektedir. Buradan yola çıkarak, Rus karar alıcılarının arasında ABD’nin Kürt kartını oynayacağına dair beklentinin oluştuğu ifade edilebilir. Erdoğan’ın Fırat’ın doğusuna yönelik operasyonla ilgili açıklaması da bu çerçevede değerlendirildiğinde Moskova’nın operasyonu desteklediği sonucuna varılmaktadır.
Rusya’nın Suriye’deki ulusal çıkarları bakımından söz konusu operasyonu desteklemesi uygundur. Hatta Moskova açısından bakıldığında Türkiye ile ABD arasındaki gerginliğin artması Rusya için faydalı olacaktır. Dolayısıyla, burada Ankara’nın dikkat etmesi gereken konu; Türk Ordusu’nun bölgedeki ABD askerleriyle çatışmasının önlenmesi meselesidir. Bu bağlamda Erdoğan’ın “Hedefimiz asla Amerikan askerleri değil. Bölgede faaliyet gösteren terör unsurlarıdır.” açıklaması, böyle bir senaryoyu önlemeyi hedeflemektedir.
Sonuç olarak, Türkiye’nin güney sınırlarında kendisine tehdit oluşturabilecek herhangi bir terör yapılanmasına izin vermeme noktasındaki kararlılığı, başta Rusya olmak üzere Suriye Krizi’ne müdahil olan güçler tarafından da anlaşılmıştır. Açıkçası bu güçlerin hiçbiri oluşabilecek bir krizden Türkiye kadar etkilenmeyecektir. Çünkü Türkiye, Suriye’yle komşuluk ilişkisi olan tek devlettir. Ne Moskova ne Washington ne de Tahran, Suriye hakkında Ankara kadar hassas değildir. Dolayısıyla, Fırat’ın doğusuna yönelik düzenlenecek operasyon, Türkiye’nin ulusal güvenliğine yönelik tehditleri bertaraf etmek adına gerçekleştireceği bir meşru müdafaa hareketidir. Kendi ülkesinde, özellikle güney sınırında mültecilere zulmeden ABD’nin, milyonlarca mülteciye kucak açan ve aynı zamanda terörle etkin bir mücadele yürüten Türkiye gibi bir ülkenin güney sınırında terör devletine izin vermeyeceğini anlaması gerekmektedir.
E.Kurmay ALB. Hayrettin GÜLER
RUSEN Askeri ve Güvenlik Danışmanı
YENİ HABERLER
YORUMLAR
Henüz hiç yorum yapılmamış.