2018’de Rusya’da Neler Yapılır, Nereler Gezilir?
Rusya’da Neler Yapılır, Nereler Gezilir?
Öncelikle şunu söylemeliyim ki, 5 yıldır kardeşim bu ülkede yaşıyor olmasına rağmen, tarihi ayarlayıp bir türlü gidemediğim bir ülkeydi. Rusya’da mayıs sonu temmuz başı beyaz geceler olması sebebiyle gezimizi bu tarihlere getirdik ve 2017 yılı şeker bayramı tatilinde Rusya’ya gitmeye karar verdik. Ülke kuzey enlemlerinde yer alması sebebiyle bu tarihlerde hava akşam 11 civarlarında kararmaya başlıyor. Bu sebeple beyaz geceler olarak adlandırılır. Bu dönemde Rusya’ya talep fazla olduğundan uçak bilet fiyatları da oldukça yüksekti. Biraz araştırma ile uygun tur fırsatı yakalayarak, 6 gece 7 günlük Rusya gezimize ilk adımı atmış olduk. Vize başvurularımızı yaparak, gidiş günümüzü heyecanla beklemeye başladık. Bu arada eskiden vize almak zorunda değildiniz, ancak şuan vize zorunlu unutmayın derim. Yurt dışı tatillerinde geziye başlamadan önce biraz araştırma yapmanız size her yönden fayda sağlayacaktır. Maliyetleri düşüreceği gibi, zaman yönünden de size fayda sağlar. Turla bile gidiyor olsanız, gittiğiniz şehirde kendiniz gezebilirsiniz. Seyahat keşif dolu olacağı gibi, kimseye bağlı olmadan, özgürce seyahatin tadını çıkartmış olursunuz.
Gezi günü İstanbul’dan Thy uçuşu ile Moskova Sheremetyevo havaalanına 2,5 saatlik bir uçuş sonrası iniş yaptık. Moskova Rusya’nın başkentidir. Türkiye ile arasında 1 saat saat farkı bulunmaktadır. Bu ülkenin para birimi ise Rubledir. Hava alanındaki kur şehir içi change ofislere nazaran bir hayli yüksek olduğundan size tavsiyem bu ülkeye gelirken de yanınızda bozuk Usd/Euro bulundurmanızdır. Ruble olursa daha iyi olur ancak, Usd/Euro da iş görüyor. Rusya’ya girişte bir göçmen formu doldurup, bunu seyahat boyunca yanınızda taşımanız gerekli. Bize seyahat boyunca kimse sormadı, ancak görevli yanınızda bulundurmanızı istiyor temkinli olmakta fayda var. Hava alanı şehir merkezine yaklaşık 45 dak. uzaklıktadır. Hava alanından otobüs ve metro ile şehir merkezine ulaşmak mümkün. Biz otele gitmeden önce otobüsle panaromik bir şehir turu yaptık. Yol üzerinde Moskova üniversitesi ve Lenin tepelerine uğradık. Buradan Moskova’yı kuş bakışı seyretme imkanı bulduk. Sonrasında Moskova’da görülebilecek en önemli yer olan Kızıl meydan’a geldik. Kızıl Meydan, adeta şehrin kalbi.. Burada Kremlin Sarayı, Cam fanus içinde Lenin’in mozolesi, Aziz Vasili katedrali, Rus tarih müzesi, Senatskaya, Spasskaya, Kutafya kuleleri, Meçhul Asker Anıtı, Büyük Ivan Çan Kulesi, Gum alışveriş merkezi, Alexander Garden, Bolşoy tiyatrosu bulunmaktadır.
Rus Devlet başkanlarının ikametgahı olan Kremlin Sarayı’nın 1482 de yaptırıldığı tahmin ediliyor. Kale anlamına gelen Kremlin Sarayı içerisinde saray ve kiliseler bulunuyor. Müze haline getirilmiş olan saraylarda, çarlara ait eşyalar, mücevherler, mobilyalar sergilenmektedir. Kesinlikle görülmeli… Sarayın bir özelliği de başkentin en merkezi noktasında olmasıdır. Resmi geçitler bu meydanda yapılmaktadır.
Yine Kızıl Meydan’da bulunan Aziz Vasili katedrali ise 1555-1561 yılları arasında Rus devletinin Kazan ve Astrahan halkalarına karşı kazandığı zaferi kutlamak için Korkunç İvan tarafından yaptırılmıştır. Genellikle Kremlin ile karıştırılır. Değişik şekilde tasarlanmış olan sekiz kubbe, sekiz ayrı zaferi simgeler. Kubbeleri ilk yapıldığında som altından olup sonrasında renklendirilerek boyanan Aziz Vasili Katedrali meydanın en önemli yapısıdır. Rehberin söylemine göre yapıyı yapan mimarın, katedrali sonradan tekrar etmemesi için kör edildiği söylenmektedir. Burada fotoğraf çektirmeden giderseniz Moskova’ya gelmiş sayılmıyormuşsunuz.
Rus devlet tarih müzesinde ise Rus tarihini simgeleyen eserler bulunmaktadır. Klasik müzik eşliğinde müzeyi gezebilirsiniz. Sergilenen eserler olağanüstü. Rus tarihini incelemek isteyenler için vazgeçilmez bir müze niteliğindedir. Bu müzenin önünde 2. Dünya Savaşı’nda Almanları yenilgiye uğratan Rus ordusu ve komutanlarını simgeleyen at üzerinde bir heykel var. Heykele dikkat ederseniz, Atın ayakları altında gamalı haç var, çiğnedim geçtim anlamında..
Atlı heykelin yan tarafında ise Iberian chapel – sıfır noktası bulunmaktadır. Moskova merkezden herhangi bir yerin uzaklığı ölçüleceği zaman baz alınan ‘sıfır noktası’ bronz bir plaka. İsteyen kişiler burada dilek tutup, omuzun üzerinden para atıyorlar. Para karenin içerinde kalırsa dileğin olacağına, dışında kalırsa olmayacağına inanılıyor. Bende şansımı denemeden edemedim tabi.
Sarayın hemen yanında Gum alışveriş merkezi mevcut. Ben ilk gördüğümde tarihi eser zannetmiştim. İçine girdiğinizde alışveriş merkezi olduğunu anlayabiliyorsunuz. Rusya’daki mimariye hayran olmamak elde değil, bu yapıları görünce daha önce neden gelmedim diye kızıyor insan kendine J Gum alışveriş merkezinden ünlü markalardan alışveriş yapabilir, sevdiklerinize hediyelik eşyalar alabilirsiniz. Ayrıca dondurmasını yemenizi tavsiye edebilirim, biz bayıldık.
Meşhur Bolşoy tiyatrosunda çok istememe rağmen tarih ve saat ayarlayamadığımız için bir performans izleyemedik maalesef.. Kuğu gölünü burada izlemek şahane olabilirdi. Bir sonraki gelişimizde umarım nasip olur.
Kızıl meydan yakınlarındaki kafelerde biraz mola vererek, birer kahve içtikten sonra otelimize doğru yola çıktık. Otelimiz gayet kaliteli ve temizdi. (Park Inn by Radison) Geldiğinizde burada kalmanızı tavsiye edebilirim. Günün devamında dillere destan Moskova metrosunu kullanarak şehir merkezine indik. Metroda her durak ayrı motiflerle süslenmiş, kesinlikle görülmeye değer yerler.. Mayakovskaya, Arbatskaya, Kievskaya, Teatralnaya, Tretyakovskaya bunlardan başlıcaları.. Yalnız Rusya da kiril alfabesi kullanıldığından metro biraz karışık gelebilir. Çünkü ingilizce yön levhaları bulunmuyor. Kardeşimin yanımızda olması bize büyük avantaj sağladı tabiki, o Rusça bildiği için biz çok zorlanmadık. Size tavsiyem akıllı telefon metro uygulaması indirin ve metroya ilk girişte genel bir tablo mevcut, onun fotoğrafını çekmeniz, size büyük kolaylık sağlayacaktır. Yine gittiniz yerlerin fotoğrafını çekerek ilerlerseniz hatları karıştırmadan geri dönüş yapabilirsiniz. Bu arada Rusya da metro harici ulaşım için sizlere yandex i tavsiye ederim. Bunun içinde yandex taxi uygulamasını indirmeniz gerekiyor. Bu şekilde istediğiniz yere ucuz ve güvenilir bir şekilde transfer sağlayabilirsiniz.
Rusya deyince akla park ve bahçeleri gelir. Hava daha aydınlık olduğundan bizde Sokolniki Park’a geldik. Sokolniki park iş çıkışı insanların stres attığı, spor yaptığı güzel bir park biz çok sevdik. Çok büyük bir alana yayılmış olan parkta zaman zaman etkinlikler düzenlenmekte imiş. Gittiğimizde konser vardı, insanlar meydanda dans etmekteydi. Bizde onlara katılarak eğlencenin tadına vardık.
Akşam yemeği için Cafe Pushkin’i tercih ettik. Pushkinskaya durağında yer alan mekana yoğun talep olduğundan rezervasyon şart. Burada kendinizi 18.yy romanında gibi hissetmeniz mümkünJ Yemekler oldukça lezzetli.
2. gün sabah erkenden uyanıp, kahvaltıya indik. Ruslar genelde kahvaltıda krep yiyorlar. Bizim damak tadımıza uygun.. Kahvaltımızı yaptıktan sonra Moskova’nın en meşhur parkını görmek için yola çıktık. Yine metro kullandık. Bu sayede metro duraklarındaki şeheserleri de görmüş oluyorduk. Rusya’da park deyince ilk akla Gorki Park gelir. Gorki park, 109 hektarlık bir alana yayılmıştır. Burada spor yapan, bisiklet, kaykay ve ginger kullanan gençleri birarada görmek mümkün. Zaman zaman eğlenceler düzenlemekte olan parkta, cıvıldayan kuş sesleri ile doyumsuz yeşil manzaranın tadını çıkarıp, hayatın zorluklarından bir müddet uzaklaşabilirsiniz. Nazım Hikmet, Gogol, Anton Çehov gibi ünlü yazar ve devlet adamlarının mezarlarının bulunduğu Novodevichy mezarlığı da görülecek yerlerdendir. Sportivnaya istasyonunda bulunmaktadır, giriş ücretsizdir.
Pushkin, Çehov, Çaykovski’nin evinin bulunduğu Arbat caddesi de Moskova’ya gelip de görmeden gidilmeyecek bir yer.. Burada bizde bol bol alışveriş yaptık. (matruşka, el işi ahşap kutuları vb.) Ressamların eşsiz tabloları eşliğinde kahvemizi yudumlayıp, birbirinden değişik Rus tatlıları ile bu anı taçlandırdık. Rusya’da en sevdiğim şeylerden birisi de sanata verilen değer.. Her köşe başında sokak sanatı yapan insanlar ile karşılaşmanız mümkün.. O kadar kaliteli müzik yapıyorlar ki bayılmamak elde değil..
Akşam yemeği için White Rabbit adlı restaurantı tercih edebilirsiniz. Burası Dünya’nın en iyi 50 restaurantından biri. 16. Katta bulunmakta ve şehri buradan panoromik olarak izleyerek, yemeğinizi yiyebiliyorsunuz. Rezervasyon şart. Kfc, Burgerking, Subway, Mc donald’s gibi yerlerde de yiyebilirsiniz tabi. Biz rezervasyon için aramamıza rağmen White Rabbit’te yer bulamadık ve KFC’de hamburger yemeye karar verdik.
Sonrasında Kremlin’in gece nasıl göründüğünü görmek için yeniden Kızıl Meydan’a geldik. Gündüz rengarenk olan Moskova, gece de ışıl ışıl.. Görmenizi isterim. Kızıl Meydan’ın karşısında Tverskaya caddesinde dünyaca ünlü en seçkin markalar ve gece klüpleri bulunmaktadır. Meraklılarına duyurulur.
Moskova zamanımız dolmuş, sanatın ve mimarinin şehri Saint Petersburg’a geçme vaktimiz gelmişti. Biz uçakla 1 saatte geçmeyi tercih ettik. Trenle geçme şansınızda var, geze geze gidebilirsiniz. Yaklaşık 4,5 saatlik yolculuk sonrası St.Petersburg’a ulaşmış oluyorsunuz. Ünlü Rus Çarı Deli Petro tarafından kurulan şehir, tarih boyunca Rusya’nın Batı’ya açılan kapısı olmuş.. Rusya’nın Moskova’dan sonra ikinci büyük şehri olan St.Petersburg şehri, Dünyanın en çok müze bulunduran şehridir. St.Petersburg sınırları içerisinde yaklaşık 306 müze bulunmaktadır. St.Petersburg şehrinin ismi birçok kez değişmiş, ilk adı Sankt Petersburg’muş. Peter’in Alman hayranlığı sebebiyle şehre Almanca isim koymuştur.(Aziz Peter’in kalesi anlamında) Ancak I. Dünya savası sonrası Petrograd, ardından Leningrad isimlerini almış; Sovyetler yıkılışından sonra yeniden St.Petersburg olmuştur.
Dostoyevski’nin doğum yeri olan St.Peterburg’da ilk gün Aurora gemisini, Donanma binasını, Dökülen Kan Kilisesi, Kazan katedrali, Isaac katedrali, Rusya Ulusal kütüphanesi, Yeniden diriliş Kilisesi, Peter and Paul kalesini ziyaret ettik. Kale, Neva nehrinin kenarında yer almakta ve 1900’lerdeki Rus devriminde ve sonrasında ünlü isimlerin tutsak edildiği eski bir cezaevidir. Dökülen kan kilisesi ise Çar II.Alexander burada öldürülmüş, onun onuruna inşa edilmiş. Burada Peter ve Katherina kostümleri giyen kişiler ile fotoğraf çektirmeniz mümkün. Kilisenin hemen karşısında bulunan turist pazarı matruşka vb. hediyelik eşyaları almanız için uygun bir yer, fiyatlarda diğer yerlere nazaran daha uygun.. Kilisenin yanında Mikhailovsky parkı bulunmakta ve alışveriş yaptıktan sonra dinlenmek için ideal bir yer tavsiye ederim.
Kanlı Katedral’in yakınlarında Kazan katedrali, St. Isaac Katedrali ve Singer binası bulunmaktadır. Buraları gezerek Singer binasına geldik, leziz Fransız usulü tatlılar ve kahve eşliğinde yorgunluğumuzu attık. Buraları biraz daha keşfettikten sonra otelimize geldik. Otelde biraz dinlendikten sonra metroyu kullanarak Nevsky caddesine geldik. Buranın metrosu Moskova metrosuna göre çok daha kolay, İngilizce yazılar görmeniz mümkün, rahatlıkla kullanabilirsiniz. Metrodan Nevsky prospekt durağında inip, hemen caddeye karışabiliyorsunuz. Nevsky caddesi çok kalabalık. Bu arada Nevsky’de Griboedova kanalı civarında Raskalnikov’u aramadım desem yalan olur.
Karnımız iyice acıkmıştı. Rus restaurantlarından birine girerek, yerel lezzetleri tatmak istedik. Pancar kökü, biftek, patates, havuç, lahana ve soğanla yapılan geleneksel Borş çorbasını, yemek, tatlı ve içeceklerini denedik. Türk yemeklerine aşık olan biri için açıkçası yemekleri çok lezzetli değil. Tatlıları muhteşem yalnız, hayatımda yediğim en güzel panna cottayı burada yedim diyebilirim. Bu keyifli yemek molasının ardından caddede gezmeye devam ettik. Her köşe başında Arbat caddesinde ve metrolarda olduğu gibi sokak sanatçılarıyla eğlendik. Bu arada Rusların yardımsever olmadığını söyleyenler yalan söylemiş olur. Karşılaştığımız Ruslar ellerinden geldiğince bize yardımcı oldular. Hatta biraz konuştuktan sonra kanka olduğum Rus kız grubu ertesi gece akşam yemeği için rezervasyonumuzu bile yaptırdı. Halbuki yalnızca mekan ismini ve nerede olduğunu sormuştum. Ruslar İngilizce biliyor ve isterlerse çok yardımcı oluyorlar.
Sabahtan beri ne çok şey yapmıştık, ancak vakit ilerlemiyordu. Saat ilerlese bile hava geç karardığından uykunuz gelmiyor ve bir günü iki gün yaşamış gibi hissediyorsunuz. Hal böyle olunca biz aynı gece Neva nehri turunu da yapıp aradan çıkartmak istedik. Tur hem gündüz hem gece yapılabiliyor, ücret farkı olmasına karşın biz büyük ve üzeri açık teknede gece turuna tercih ettik. Gece 12 den sonraki turlara katılmanız durumunda Neva nehri üzerinde bulunan Bolsheokhtinsky köprüsünün açılma ve kapanma anını görme fırsatı yakalayabiliyorsunuz. Çok keyifli, kaçırmayın derim. Şunu da eklemeliyim, burada iklim karasal iklim olduğundan yazları bile serin olabiliyor. Yağmurluk ve birkaç tane kalın kıyafet götürmenizi tavsiye ederim. Kışın gidecek olanlar temkinli olmalı. Gece tura katılmanız halinde üzerinize ekstra bir şeyler alırsanız iyi olur.
Ertesi gün erkenden kalkarak Neva nehri kenarında bulunan Hermitage Müzesi’ne gitmek üzere yola çıktık. Gidiş çok kolay metro ile ulaşım sağlayabiliyorsunuz, kısa bir yürüme mesafesi ile müzeye ulaşabiliyorsunuz. Kesinlikle turun ücretli gezisine katılmayın. Bu arada hatırlatayım öğrenciye girişler ücretsiz. (halen yüksek lisans öğrencisi olduğum için bende çoğu müzeye ücretsiz veya indirimli giriş yaptım. Kimlikleriniz yanınızda olsun.
Hermitage müzesi 1852’de kurulmuş, Büyük Katherina’nın özel sanat koleksiyonu olarak başlamış, ancak Bolşevikler döneminde ulusallaştırılmış, yapılan eklemeler ile Dünyanın en kapsamlı sanat koleksiyonlarından biri haline gelmiştir. Van Gogh, Raphael, Leonarda da vinci gibi sanatçıların eserlerini barındıran müzede üç milyondan fazla sanat eseri bulunmaktadır. Tüm eserlerin tek tek incelenmesi halinde 11 yıl süreceği söylenmektedir. Mutlaka bir gününüzü buraya ayırmalısınız.
Hermitage müzesini detaylı gezdikten sonra merkeze gelerek bu defa Rus yemekleri yerine cadde manzaralı bir İtalyan restaurantında pizza ve makarna yedik, İtalyan restaurantları her yerde kurtarıcımız oluyor. Değişik tatları tattıktan sonra bildiğimiz yiyecekleri yemek istiyor insanın canı.. Sohbet, muhabbet eşliğinde keyifli akşam yemeğimizin ardından otelimize döndük, dinlendik. Malum ertesi gün Peterhof gezimiz olduğu için enerji depolamamız gerekliydi.
St.Peterburg’da Peterhof ve Puskin Çar kasabası görülecek önemli yerlerdendir. Bizde iki saray arasında tercih yapmak zorunda kaldık. Giden herkesin tekrar tekrar gitmek istediği Peterhof’u tercih ettik. Puskin Sarayı hakkında size biraz bilgi vereyim. Bu saray, Katherina’nın sarayı olarak adlandırılır, Tsarskaya Selo’dadır. 18.yy.’da inşa edilen 600 hektarlık alanda yer alan bir kompleksdir. Puşkin’in eğitim gördüğü okulda buradadır. II. Katerina’nın ölümünden sonra Peterhof Sarayı gözde hale gelmiş ve uzun süre bu saray kullanılmamış.
Peterhof Sarayı; bizim için deli, Rusların büyük, İngilizlerin çılgın Petro’sunun yazlık sarayıdır. 1709 yılında Rusların İsveç’e karşı kazandığı Poltova Savaşından sonra, Ruslar için büyük bir tehdit ortadan kalkmış ve Büyük Petro, Baltık Denizi kıyısındaki bu sarayı yaptırmaya karar vermiştir. Saray, 1714-21 yılları arasında Jean Baptiste Le Blond isimli bir mimar tarafından yapılmış. Resmi açılış tarihi 1723 tür. Daha sonraki dönemlerde yenileme ve değişikliklerle bugünkü halini almış. Bahçeleri ve çeşmeleriyle ünlüdür. Finlandiya körfezinin güney kıyısında kuruludur, Unesco Dünya mirasına dahildir.
Metronun son durağından bineceğiniz tren veya otobüs ile de gidebilirsiniz. Hermitage’ın önünden kalkan hızlı tekneler ile Saint Petersburg’un biraz dışında kalan Peterhof’a gitmek mümkün. Hatırlatayım önceden gidip tekne için bilet almanız gerekli. Yaz aylarında çalışıyor, yaklaşık 45 dak. sürüyor. Tekne Baltık kıyısında bahçelerin kuzey ucunda bırakıyor. Bahçeler için oradan bilet alabiliyorsunuz. Öğrenci indirimli. Sarayı gezmek için ayrıca bilet almak gerekli. Peterhof’un içinde 176 tane çeşme ve fıskiye bulunmaktadır. Doğal enerji ile çalışan şelaleler Finlandiya Körfezine açılmaktadır. Müzik eşliğinde ve bir program dahilinde açılan fıskiyeler büyüleyici güzellikte olup, sabah saatlerinde giderseniz açılışı yakalayabilirsiniz. Peterhof’un içinde birde Petro’nun şaka yolu bulunmaktadır, misafirleri buradan geçirirken hazırladığı fıskiye sistemi ile onları ıslatmaktadır. Biz bu parkta vakit geçirirken hem hayran kaldık, hem çok eğlendik. Şiddetle gelmenizi tavsiye ederim.
Güzel ve yorucu bir Peterhof gezisinden sonra otelimize döndük. Gece uzun olduğundan otelimizde biraz dinlenerek ve hazırlıklarımızı tamamlayıp, daha önce rezervasyon yaptırdığımız Rus gecesinin yapıldığı Troyka Restaurant’a akşam yemeği için geldik. Bu arada unutmadan Rusya’da bol bol havyar yiyebilirsiniz. Mezeler havyar eşliğinde sunuluyor. Burada birbirinden güzel Rus kız ve Rus erkeklerinin yapmış olduğu danslar eşliğinde Rusya’dan ayrılmadan keyifli bir gece yaşamış olduk. Yalnız danslar belirli günlerde oluyor ve nezih bir restaurant olduğundan rezervasyon yaptırmazsanız sıkıntı yaşayabilirsiniz. Keyifli bir gece sizleri bekliyor.
Ve dönüş vakti gelip çatmıştı. Çok güzel bir tatil geçirmiş oldum. Bu şehre aşık olarak ayrılıyordum ülkeden. Yeniden geleceğim Saint Petersburg…
Bu güzel yazıyı yazan arkadaşımıza çok teşekkür ederiz, eğer onu Instagram’dan takip etmek istiyorsanız @glshkale
YENİ HABERLER
YORUMLAR
Henüz hiç yorum yapılmamış.