RUSEN[HABER]: Orta Asya’da bir Türk devleti Türkmenistan
Sovyetler Birliğinin dağılmasından sonra 27 Ekim 1991 tarihinde bağımsızlığına kavuşan Türkmenistan, bugünden itibaren, milli kimliğini korumaya, değerlerini yeniden yerleştirmeye çalışmakta ve bölgede güçlü ve istikrarlı bir devlet olma yolunda hızla ilerlemektedir.
Türkmenistan Rusya’nın işçi ve çiftçi partisi adı altında kurduğu cumhuriyetler birleşiğine (SSCB) 1924 senesinin 27 Kasımında resmen dâhil olmuş oldu. Türkmenistan isminin sonuna katılan “stan” kelimesi Rusların “stanisa” kelimesinden türemiş ve büyük yerleşim yeri ya da ülke anlamına gelir. Türkmenistan, Kazakistan, Özbekistan gibi Orta Asya milletlerinin arkasına “stan” kelimesini koşarak her birini ayrı bir cumhuriyet devleti haline getirmiş ve sınırlarını belirlemiştir.
Bu devletler Rus işçi ve çiftçi partisi ile Rus imparatorluğunun arasında çıkan yönetim kavgalarına resmen dahil olmuşlardır. Yönetilen sınıfı ile yöneten sınıf arasında çıkan bu kavgalar Rus topraklarında olduğu gibi Orta Asya topraklarında da baş göstermiştir. Bu milletler arasında eskiden Rus imparatorluğu tarafından Orta Asya’ya sürgün ettikleri Rus aileler yerli liderlerinden talimat alarak buralarda propaganda yürüterek yönetilen halkın ayaklanmasına öncülük etmişlerdir.
Orta Asya SSCB’ye dahil olmadan daha önce Rus imparatorluğunun hakimiyeti altına girmiştir. Bu yüzden SSCB kendi faaliyetlerini sadece Rus topraklarında değil, Rus egemenliği içerisindeki toprakların hepsinde geniş çaplı yönetme kararı almışlardır. Bu yüzden Rus imparatorluğuna karşı cephe alan yöneten halk isyanları Rusya ve Rusya yanlısı ülkelerin tümünde baş göstermiştir. . Makalede Türkmenistan’ın, tarihi, coğrafi konumu, bayrağı ve toplum yapısı hakkında bilgi verildikten sonra kültürel değerleri anlatılacaktır.
1-) Türkmen Adı
Türkmen sözcüğünün anlamı için çeşitli yorumlar yapılmıştır. Avrupalı tarihçiler Türkmen adını “Saf kanlı Türk” olarak nitelendirirken, Türk tarihçileri “Özen Türk” yani “Türk halklarının kökü” diye değerlendirmektedir. Arap kaynaklarının ifadesine göre; Müslüman olmayan Oğuzlar, Müslüman olan Oğuzlara “İnançlı Türk” anlamına gelen “Türk- iman” adını vermişlerdir. Bu da zamanla “Türkmen” şekline dönüşmüştür.
İslam Kaynaklarının ifadesine göre Müslüman olan Oğuzlara Türkmen denilmektedir. Türkmen kelimesinde olduğu gibi Müslüman olan Kuman, Karaman, Ataman ve Kölemenlerin adlarında görülen –men/-man eklerinin Müslüman Türklerin isimlerinin sonuna o devirde eklendiği söylenmektedir. Türkmen adı bugün dar manada Türkmenistan Cumhuriyetinde, Irak, İran, Afganistan, Suriye ve Anadolu’daki bazı Türk boylarına mensup olanlar için kullanılmaktadır.
Türkmen adını ilk zikreden XI. yüzyılda yazılmış Dîvânü Luga-ti’t- Türk’ün yazarı Kaşgarlı Mahmud’dur. Kaşgarlı Mahmud, Dîvânü Luga-ti’t- Türk’te Türkmen adını şu cümlelerle açıklamıştır: “Bunlar iki kabiledir. Zülkarneyn gelip bunları saçlı ve üzerlerinde Türk belgeleri bulunduğunu görünce sormadan onlara Türkmânend demiş ‘Türk’e benzer’ demektir. İşte bu ad onlarda bugüne kadar kalmıştır.
2-) Türkmenistan Tarihi
Türkmenler esas itibariyle 9. asırda Salır, Kınık, Yazır, Kayı, Bayat gibi boylarından oluşan Oğuzlardan gelmekle beraber, Türkmen medeniyetinin oluşmasında bu topraklarda hüküm sürmüş olan Massagitler, Dahlar, Parfiyalılar, Alanlar, Sakalar ve Hazarlar gibi birçok kültür ve halkın etkisi olduğu kabul edilmelidir.Bununla birlikte “Türkmen” adının tarih sahnesine çıkışı 10. yüzyıla rastlamaktadır.İslam kaynaklarında Müslüman olan Oğuzlara “Türkmen” denilirdi. Hz. Osman döneminde İran ve Horasan üzerine yapılan fetih sonucunda İslam topraklarına katıldı.
Türkmenistan toprakları Abbasiler döneminde bölgede kurulan Tâhirîler ve Sâmânîler’in egemenliğine girdi. Serahs-Merv arasındaki bölgede meydana gelen Dandanakan Savaşı’nda (1040) Gazneliler’i yenen Selçuklular bölgenin hâkimiyetini ele geçirdiler ve Büyük Selçuklu Devleti’ni kurdular. Merv şehri Selçuklular’ın önemli yönetim merkezlerinden biri haline geldi. Büyük Selçuklu Devleti’nin kuruluşuyla Türkmenler’in tarihinde yeni bir devir başladı. Türkmenlerin bir kısmı Anadolu’ya ve Azerbaycan’a yerleşti.
Mâverâünnehir’de ve Horasan’da kalan Türkmenler, Özbek-Kazak, Kırgız ve Karakalpaklar’la birlikte önce Moğollar, daha sonra Timurlular hâkimiyetinde varlıklarını devam ettirirken Mangışlak bölgesindeki Türkmenler, o yörenin istilâ yolları üzerinde bulunmamasından faydalanıp XVII. yüzyılın ortalarına kadar müstakil ve rahat bir hayat yaşadılar.
- yüzyılda, Orta Asya’daki Rus istilasına zemin hazırlayan Kalmukların saldırısına uğrayan Türkmen boylarının birleşmeye başladıkları görülmektedir. 18. yüzyıl, Türkmenler ile İranlılar arasında savaşlarla geçmiş ve bu yüzyıl Türkmenlerin üstünlüğü ile sonra ermiştir. 1820’li yıllarda ise Türkmenlerin Ruslara karşı direnişlerinin başladığı yıllardır. Ruslara uzun süre direnen Türkmenler, sonunda Özbekler ve Kazaklar gibi Rusların boyunduruğu altına girmek zorunda kalmışlardır.
- yüzyılın başlarına kadar Çarlık idaresinin ağır baskıları altında yaşamak zorunda kalan Türkmenlerde, bu yüzyıldan itibaren fikri ve siyasi uyanışın başladığı görülmektedir. Ekim 1924’te Ruslara bağlı olarak kurulan Türkmen Sosyalist Cumhuriyet’i, Sovyetlerin dağılmasının ardından 1991 yılında tam bağımsızlığını kazanmıştır. Türkmenistan’ın birçok şehrinin ve köyünün ipek Yolu istikametinde yerleştiğini belirtmek lazım gelmektedir. Bu yol eski dönemlerde ve Ortaçağ’da Akdeniz kıyısındaki ülkeleri Doğu ile birleştirmiştir. İpek Yolu içinden geçtiği devletlerin ekonomik ve kültürel ilişkilerini sağlamlaştırmakta önemli bir vasıta olmuştur.
3-) Türkmenistan Bayrağı
Türkmenistan bayrağı, 19 Şubat 1992’de bağımsızlığını ilan ettiğinde “ulusal bayrak” olarak kabul edilmiştir. Bayrağın sol tarafında kalın bir şerit olarak uzanan “Türkmen halısı” motifi yer almaktadır. Bu motiflerin her biri ülkenin 5 idari eyaletini temsil etmektedir. Türkmen halısı ve yeşil zemin Türkmen tarihini ve İslam’ı simgelemektedir. Çapraz olarak dizayn edilen yarım hilal İslamiyet’i, beş yıldız ise Türkmen vilayetlerini simgelemektedir. Ay ve yıldız motiflerine Türk halklarının kullandığı bayraklarda sıklıkla rastlanılmaktadır. 1992’den itibaren her Şubat ayının 19’unda “Bayrak Bayramı” kutlanmaktadır. Hatta bu aya “Bayrak Ayı” da denilmektedir.
4-) Türkmenistan Coğrafi Konumu
Türkmenistan Cumhuriyeti 53- 66 doğu boylamı ile 36- 43 kuzey enlemleri arasında yer almaktadır. Türkmenistan’ın yüzölçümü 488.100 km2’dir. Bu rakam Yunanistan, Avusturya, Hollanda gibi Avrupa ülkelerinin yüz ölçümlerinden daha büyüktür. Türkmenistan’ın kuzeybatısında Kazakistan, kuzeydoğusunda Özbekistan, güneydoğusunda Afganistan, güneybatısında İran, batısında ise Hazar Denizi yer alır. Başkenti Aşkabat’tır. Aşkabat “Aşıklar Şehri” anlamına gelmektedir. Ülke 5 idari bölgeye ayrılmıştır. Bunlar; Balkan, Daşoğuz, Ahal, Mary, Lebap’tır. Bunların yanı sıra diğer önemli şehirleri ise Çardcov, Nebit-Dağ, Köhne Ürgenç, Kerki’dir.
Türkmenistan coğrafyası, sade ve düz bir coğrafyadır. Karakum Çölü ülke topraklarının %72’sini kaplar. Ülkenin önemli nehirleri ise şunlardır; Amıderya, Murgap, Tecen, Etrek ve Sumbar nehirleridir. Türkmenistan’ın iklim yapısı ise sert karasal iklimdir. Yazları çok sıcak ve kuraktır. Kış ayları ise oldukça soğuktur.
5-) Türkmenistan’ın Yer altı Kaynakları
Türkmenistan’ın başlıca yer altı kaynakları doğal gaz, petrol, sülfür, kükürt, kurşun ve kromdur. Kömür, mineral tuzlar, alüminyum, potasyum, nitrojen, magnezyum, iyot ve sodyum sülfat diğer önemli yer altı kaynaklarını oluşturur. Başta Rusya federasyonu olmak üzere yeni Türk cumhuriyetleri ve Ukrayna’da bulunan doğalgaz rezervleri dünya toplam doğalgaz rezervlerinin yaklaşık %40’ını oluşturmaktadır. Bu ülkelerdeki toplam doğalgaz rezervlerinin de yaklaşık %85’i Rusya federasyonunda bulunmaktadır. Yeni Türk cumhuriyetleri arasında en büyük doğalgaz rezervlerine ve yıllık kapasitesine sahip olan Türkmenistan’dır. Türkmenistan’daki doğalgaz rezervleri bu bölgedeki toplam rezervin %5’ini oluşturmaktadır.
Ülkeler | Rezerv (Milyar m3) | Yıllık Üretim (Milyar m3) |
Azerbaycan | 110 | 10 |
Kazakistan | 1700 | 10 |
Kırgızistan | 5 | 0,1 |
Özbekistan | 1800 | 45 |
Türkmenistan | 2700 | 100 |
Ukrayna | 1000 | 28 |
Rusya Federasyonu | 47000 | 607 |
Toplam | 54315 | 800,1 |
5.1. Türkmenistan’da Doğalgaz
Türkmenistan’da yapılan arazi çalışmaları sonucunda gaz yatakları bulunmuştur. Potansiyel gaz rezervi bakımından bağımsız devletler topluluğunda ikinci sıradadır. Şimdiye kadar büyük ve orta büyüklükte elliden fazla yatak bulunmuştur. Gaz yatakları apsiyenden orta juraya hatta permo-triyasa kadar geniş bir zaman aralığında oluşan çöken kayaçlar içindedir. Shatlı, Sovetabad, Açae, Naip, Samantepe, Sakar ve Koturtepe bölgelerinde doğalgaz rezervleri bulunmaktadır. Toplam doğalgaz rezervi yaklaşık 2700 milyar m3’tür. Yıllık üretim 100 milyar m3’tür. Türkmenistan doğalgazı Sovyet döneminden kalan boru hatlarıyla bölgedeki diğer ülkelere sevk edilmektedir. Diğer yandan elektriğinde ihraç edildiğini görüyoruz. Türkmenistan doğalgazı yeni kurulacak doğalgaz boru hattı ile hem Türkiye’de kullanılabilecek hem de Türkiye üzerinden Avrupa’ya sevk edilecektir.
6-) Demografik Yapı
Çeşitli yıllarda yapılan nüfus sayımları farklılık arz ederken Türkmenistan’ın nüfusu 2010 verilerine göre 5.450.000’dir. Türkmenistan’da nüfusun % 90’dan fazlası Türk (Türkmen, Özbek, Kazak, Tatar, Azeri) ve genelde Sünnî ve Hanefî mezhebine mensup Müslüman’dır. Ülkede Türkmenlerin dışında Azeriler, Kazaklar, Karakalpaklar, Ermeniler, Ruslar, Tatarlar ve Özbekler de yaşamaktadır. Ülkede resmî dil Türkmencedir. Ayrıca Rusça, Özbekçe ve Kazakça da konuşulur. Türkmenistan nüfusunun yaklaşık yarısı kırsal kesimde, yarısı şehirlerde yaşamaktadır.
Türkmen toplumunun genellikle göçebe halde yaşadığı tarihi bir gerçektir. Günümüzde de yerleşmiş insanların sosyal hayatında göçebe kültürünün ve yaşamının izlerini görmek mümkündür. Örneğin, evlerde hala çok fazla eşya olmadığını, sofrada tek büyük bir kabın olduğunu, çoğunlukla gıda olarak et ve süt ürünlerinin tüketildiğini, sıvı yağın pek tüketilmediğini, fazla yemek çeşidinin olmadığını, kentte yaşayan birçok ailenin hayvanı olduğunu ve halı dokumanın her kadın için hala vazgeçilmez bir beceri olduğunu gözlemleyebiliyoruz. Türkmen toplumunun temelinde İslam inancı ve ahlakı vardır.
Türkmenistan’da toplum “tayfa” ve “boy” denilen aşiret ve bu tayfaların alt bölümü/evlat olan “tire’lere” bölünmüştür. Her tayfanın belirli halı motifleri bulunmaktadır. Türkmen bayrağında da belli başlı beş tayfanın halı motiflerine yer verilmiştir. Başlıca tayfa adları: Teke, Yomut, Ersarı, Sarık, Salır’dır. Evlat tireleri: Ata, Sıh, Mahtım, Hoca Seyit, Yazır, Göklen, Alili, Çovdur ve Nohurdur. Her Türkmen kendi tayfasını bilmek durumundadır. Dost ve aileler arası ilişkilerde tayfaların önemli olduğu söylenmektedir. Aşkabat nüfusu arasında ve yönetimde Teke’ler çoğunluktadır. Türkmenistan’da okullar Türkmen ve Rus Okulu olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Birçok Türkmen evinde Rusça konuşmakta ve bazı Türkmenler, Türkmenceyi bilmemektedirler. Türkmenistan’da son zamanlarda Türkmenceye ağırlık verilmiş ve Latin alfabesine geçilmiştir.
Türkmen toplumunun temel yapısını oluşturan ailedir. Temeli, sevgiye, güvene, şefkate, örf âdetlere dayanan aile, toplumun sağlam bir çekirdeği ve bir huzur ortamıdır. Bu ortam, aile fertlerinin karşılıklı anlayış ve feragatine, karşılıklı sevgi ve saygıya bağlıdır. Günümüz toplumlarının çoğunda, bilhassa gelişmiş sanayi toplumlarında, çekirdek aile tipi mevcuttur. Türkmen toplumunda ise “Büyük Ataerkil” aileler hâkimdir. Her ne kadar ataerkil bir toplum olsa da Türkmenistan’da iş hayatının her alanında kadınları aktif olarak görmek mümkündür. Türkmen ailesinde erkek çocuğun çok ayrı bir yeri vardır. Ailede erkek çocuk dünyaya geldiği zaman büyük baba iki kurban keser ve güzel bir ziyafet verir. Kız çocuk dünyaya geldiği zaman bir kurban kesilir ve sadece aile içi tören yapılır.
Türkmenistan’ın Gurbansoltan adlı Kadınlar Meclisi, Magtumkulı adlı Gençler Meclisi, Türkmenistan’ın Kahramanı Saparmurat Nıyazov adlı savaş gazilerinin derneği ve başkaları etkili toplumsal güce sahiptir.
7-) Türkmenistan Kültür ve Kültürel Değerler
Günümüz Türkmen toplumunda kültürün taşıyıcısı olan yaşlılara, kök boyalarla işlenen Türkmen halılarına, ahal teke atlarına, Türkmen pilavına, Tecen, Kızılarvat kavununa ve yemeklerine, şay-sep diye adlandırılan genellikle gümüşten ve değerli taşlardan yapılan Türkmen takılarına büyük önem verilmektedir. Kültür alışverişi bir olgudur; ailede başlar, okulda devam eder, okul sonrası toplumsal hayatta kendini gösterir. Başka bir deyişle sosyo- kültürel çevre, temel insani becerileri kazandırır.
7.1-) Milli Oyunlar
Türkmen milli oyunları asırlardır oynanan atadan evlada miras kalan oyunlardır. Hoş vakit geçirmek için oynan bu oyunlar aynı zamanda bir zekâ ürünüdür. Bu oyunlar çocuklar ve yetişkinler tarafından oynanır. Teknolojinin gelişmesi ve çağın modernleşmesinden dolayı bu oyunların oynanması azalsa da köylerde, kasabalarda hala oynanmaya devam etmektedir. Türkiye’de oynanan oyunlarla Türkmenistan’daki oyunlar kıyaslandığında isimlerde bazı değişiklikler olsa da oyun şekli ve kurallar açısından aynıdır. Bu oyunların en bilinenlerini kısaca açılayalım:
7.1.1. Altın Kabak Atmak Oyunu
Unutulan eski Türkmen oyunlarındandır. Bu oyunda binicilik ve okçulukta yetenekli insanlar etkilidir. Oyunda Türkmen atlı yiğitleri atla koşarken ağaca asılı veya kabakları oklarıyla vururlar ve iyi nişancılar bu oyunda seyircilerin dikkatini çekerek hediye kazanırmış. Bu oyun Köroğlu Destanı’nda da geçmektedir.
7.1.2.Yüzük Saklama Oyunu
Yüzük saklama oyunu Türkmenlerin en yaygın ve eski oyunlarından biridir. Bu oyuna bütün yaştaki insanlar, genellikle de erkekler düğünlerde oynarlar. Oyun oynayan kişiler genellikle karşı karşıya, yakın aralıkta iki sıra şeklinde, düz veya hilal şeklinde oturarak oynarlar. Yüzüğü arayan grup, yüzüğü saklayan gruptakilerin tek tek nabzını tutarak, yüzüğün kimde olduğunu bulurlar. Yüzüğü bulmak için genelde yüz ifadelerinden ve nabız atışlarından faydalanılır. Sonra bulan grup, yüzüğü saklar. Yüzük sakladı oyununun diğer ismi de “keçe keçe” oyunudur.
7.1.3. Aşık
Aşık oyunu sadece erkek çocuklar tarafından oynanır. Genelde koyunun arka bacağından alınan aşık kemiği ile oynanır. Oğlanlar aşıklarını yere atarlar ve hangisinin vurması gerektiği belirlenir. Aşığa vurup onu diğer yanına çevirebilirse o aşığı kendisine alır. Türkiye’deki misket oyununa benzetilebilir.
7.1.4. Çilik
Oyun hem kız hem de erkek çocuklar tarafından oynanabilir. İlk önce sopa ile bir karış uzunluğundaki dal parçası bulunur. Sonra büyük bir daire çizilir ve bir kişi o dairenin içerisine girerek sopa ile küçük dal parçasına vurarak uzağa fırlatır. Diğer kişi ise onu yakalamaya çalışır, yakalayamazsa onun düştüğü yerden daireye atıp, orada saklanmasını sağlar. İçerdeki de küçük parçayı almamaya çalışır.Bu oyun Türkiye’de çelik-çomak oyunu ile eş değerdir.
7.1.5. Düzzüm
Oyun hem çocuklar hem de yetişkinler tarafından oynanabilir. İlk önce bir kare çizilir. Daha sonra karenin içerisine çizgiler çizilir ve köşelere taşlar dizilir. Çizgilerin üzerinden hareket ederek hamleler yapılır. En sonunda kim kendi üç taşını ilk olarak bir başka sıraya dizebilirse o kazanır.
7.1.6.Bukuldım
Hem kız hem de erkek çocuklar tarafından oynanır. Birisi ebe olur ve gözleri kapalı belli bir sayıya kadar sayar ve bu süreç içinde diğer çocuklar saklanırlar. Onları tek tek bulmaya çalışan ebe, bulduğu her çocuğun ismini söyleyerek belirlenen yere vurur. Tabii bu sırada çocuklar elbiselerini değiştirip hile yapabilir. Eğer o zaman ismini yanlış söylerse tekrar sayıp, onları bulmak zorunda kalır. Türkiye’de saklambaç olarak bilinen oyun ile aynıdır.
7.1.7. Beş Taş
Oyun kızlar tarafından oynanır. Beş tane aynı büyüklükte taş bulunur. Sonra sol elimizden daha küçük kale şeklinde bir yere konulur. Taşlar hafifçe havaya atılır. Düştüğü yerlere göre bir taş alınır ve o taşı havaya atıp diğer taşları iterek kaleden içeriye atmaya çalışılır. Tabii bu arada havaya atılan o taşı da yere düşürmeden tutmalı. Her turda kaleler değişir ve kale kapıları gittikçe küçülür ve daha da zorlaşır. Oyun, Türkiye’de de bu isimle anılır. Mavi boncuk isminde de oyun bulunmaktadır. Bu oyun kız çocukları arasında oynanır.
8- Geleneksel ve Dini Bayramlar
Türkmenistan’da yılın her bir ayı bir bayramdır. Bunlar arasında en önemlileri şunlardır; 19 Şubat “Bayrak Bayramı”, 21-22-23 Mart “Nevruz- Milli Bahar Bayramı”, “Su tanesi- altın damlası” her yılın Nisan ayının ilk Pazar günü kutlanır. Nisan ayının son Pazar günü “At Bayramı” kutlanır. 18 Mayıs’ta ünlü Türkmen şairi olan Mahtumkulu Firaki’nin şiir günleri vardır. Mayıs ayının son Pazar günü “Halı Bayramı” kutlanır. Ekim ayının 27- 28’nde “Bağımsızlık Bayramı” kutlanır. Aralık ayının ilk Pazar günü “Komşu Tabağı Bayramı” bulunmaktadır.
8.1. Toylar
Toy denildiğinde, Türkmen’de düğün akla gelir. Bu tabii bir haldir. Düğünler tarihin derinliklerinden günümüze uzanan bir gelenektir. Oyunlar oynanır, yemekler yenir, takılar takılır, gönüller şenlenir. Evlilik toyu; Türkmen toylarının arasında en büyüğü evliliktir.
Türkmen’de aile en büyük değerlerin başında gelir. Türkmen toplumunda, oğlan ve kız evlendirmek adet; oğlan ve kız evlendirirken düğün yapmak gelenektir. Düğün yapılırken bazı düsturlar vardır. Örneğin; gelin geldiğinde rızkı açık olsun diye, bir eline un, diğerine yağ çalınır. Nikâh kıyılınca tatlı bir hayat yaşasınlar diyerek, şerbet içilir. Gelin kocasının hizmetinde olsun düşüncesiyle, kuşak çözdürmek, ayakkabı çıkarttırmak gibi düsturlar ihdas edilmiştir. Türkmenlerde kız istemeye gidilecek gün, uğurlu gün sayılan çarşambadır. Kız istendikten sonra düğün hazırlıkları yapılır.
Düğünden önce ve sonra, damadın evinde yakın akrabalar arasında düğünle ilgili görüşme olur. Türkmen toyları, ozansız, aşıksız, güreşsiz geçmez. Merasim, düğün sahibi tarafından başlatılır, başkaları tarafından bitirilir. Bundan dolayı, düğün yemeği pişirmek, çay servisi yapmak, davetlilere, yabancı misafirlere, saz ekibine, ozanlara hizmet etmek halka hizmet eden adam olmak demektir. Düğünlerde söylenen türküler akıcı ve ahenklidir.
Ad takma toyu; Çocuk bekleyen, hamile kadına toylu kadın derler, çünkü çocuğun dünyaya göz açması ile bebek toyu kutlanır. Bu merasimde ezan okunur ve bebeğe isim verilir. Sonra: “Yaşı uzun olsun, adına eye (münasip-sahip) olsun, uzağından beğendirsin,
Müslüman’ı bolsun gibi dilekler edilir.” Değişik ikramlarda bulunulur. Yeni doğan bebek için Türkmenler büyük şenlik düzenler ve kırkı çıkana kadar kimseye gösterilmez. Kalpak Toyu; Türkmenler yeni doğan bebeğin saçını keser ve kalpak toyunu kutlarlar. Bebeğin saçı dayısına kestirilir ve ona hediye verilir. Ortak kültürümüzde olduğu gibi; “Türkmenlerde “oğlan dayıya, kız halaya çeker” denilir. Diş Toyu; Çocuğun dişi ilk çıktığında diş toyu yapılır. Bunun manası ise çocuğa sağlık, afiyet, bol rızık ve cesur biri olmasını dilemektir. Ak Koyun Toyu; 63 yaş toyudur. Türkmenler bu yaşa geldiklerinde, peygamberimiz Hz. Muhammed’in yaşına kadar yaşamak kendilerine Allah tarafından nasip edildiği için bir merasim ve kutlama yapmaktadırlar.
Türkmen toylarında söylenen alkış ve dileklerden bazıları şunlardır: Alnını Hak açsın; Allah’tan şahısların bahtlarının açık olması temenni edildiğinde söylenen bir dilektir. Ayağı düşsün (denk gelsin); Gelin alındığında, yeni vazifeler verildiğinde vb. durumlarda; gittiğin yere baht getir, işin kolay olsun ve bereketli olsun, gibi anlamlar içeren dilektir. Bagtı bilen geliversin (Bahtıyla gelsin); Gelin olan ailenin fertlerine; “yeni alacağınız gelin sizin evinize baht getirsin, kendisi gelirken” şekliyle kullanılan dilektir.
8.2. Nikâh Törenleri
İslami kurallar çerçevesinde nikâh törenleri yapılır. Nikâh töreninden önce nikâhı kıyacak kişi, şahitler ve eli makaslı kadınlar hazır olur ve müsait yerde oğlan ile kızın nikâhı kıyılır. Nikâhtan sonra şerbet içilir. Nikâhın ertesi günü gelin kayın atası evine ziyarete gider.
Gelin kürtesini çıkarmadan, evvela kayın anası ve kayın atası ile görüşür. Beraberinde getirdiği hediyeleri gelinin yanında gelen kızlar sahiplerine dağıtır. Damat düğüne hazırlıklı olmak için nikâh gecesi ile ilgili adetleri bilmelidir. Düğün günü ciddî olmalı ve hareketlerine dikkat etmelidir. İçki içmemelidir. Türkmenlerde damadın yanında sağdıç ve gelinin yanında bir arkadaşı olur.
8.3. Cenaze Törenleri
Türkmen örfünde hayatın belli bir zaman dilimini oluşturan ölümle ilgili adetler hatıra edebi olarak bilinmektedir. Vefat eden kişi, hayatta olanların hafızasında yaşar. 3. 7. 40. 52. ve seneyi devriyesinde verilen yemekler okutulan ayet ve dualarla anılır. Hastanın yanında müzik çalmak, gürültü yapmak, rahatsız edici konularda konuşmak büyük ayıptır. Hasta can vereceği sırada kelime-i şahadeti tekrarlatılır ve Allah’tan imanlı olmasını dilenir. İnsan ruhunu teslim ettikten sonra, merhumun elbiseleri çıkarılır. Gözünün açık kalmaması için yavaşça gözü yumulur. Ellerini göğsünün üstünde, ayaklarının ise başparmaklarından bağlanır. Çenesini de düşmesin diye bir bezle bağlamak gerekir. Üstüne bir örtü örtülür. Türkmen âdetine göre cenazeyi mümkün olduğu kadar çabuk defnetmek gerekir. Merhum defnedilmeden önce cesedin yıkanması Türkmen hatıra edebinde mutlaka yerine getirilmesi gereken bir vazifedir. Türkmen adetlerine göre ölü evinde bulunan erkekler başına telpek giymek ya da takke, kadınlar ise siyah yağlık (eşarp) takmak zorundadırlar. Türkmenler üzerine keçe seccade ve Türkmen halısı ile sarılı sal denilen içinde cenazenin bulunduğu tabut evden çıkarırken üç defa kaldırıp yere koyuyor ve sonra başı ön tarafa gelecek şekilde dışarı çıkarıyorlar. Türkmenler arasında ölen insanı kabre koyup defnetmeden önce mutlaka cenaze namazı kılınır. Türkmenlerde kabrin imkânlar çerçevesinde derin olarak kazılması uygundur. Türkmenistan’da genelde lahit görünüşlü mezar kazılır. Merhum defnedildikten sonra Kur’an okunur. Taziye için gelenler “cayı cennet olsun, Hüdâ rahmet etsin, iman ekidenden (götürenden) olsun, iman baylığı(zenginliği) versin, imanlı olsun, imanı hemra (yoldaş) olsun, izi yarasın(Allah rahmet etsin-başınız sağ olsun), galanına bereket – uzun ömür versin, yatan yeri yagty ( nurlu) olsun…” gibi alkışlar (dualar) söylemektedirler. Türkmenler cenaze evinde kırk gün yas tutarlar.
8.4. Sünnet Merasimleri
Türkmenistan’da bağımsızlıktan önce erkek çocukları sünnet ettirmek üst düzey vazifede olan insanlar için yasak olduğu için sünneti gelen çocuklarını mollalar veya usta sünnetçilere gizli olarak, uzak köylerde sessizce, aile arasında yaptıkları küçük törenlerle sünnet ettirmişlerdir. Erkek çocuk belli yaşa gelince sünnet düğünü yapılır. Özellikle de tekli yaşlarda ve bahar aylarında yapılır. Baharda etrafın canlandığı, yeşil bitkilerin çıktığı gibi sünnet olan çocuğun da çabuk iyileşeceğine inanılır.
Türkmenler arasında sünnet olmak Müslümanlığın bir işareti ve sağlıklı yaşamanın temel şartıdır. Türkmen kültüründe önemli olan geleneklerden biri de sünnet toyudur. Sünnete gelen misafirler, akrabalar para verirler ve dileklerde bulunurlar. Türkmenistan’da günümüzde sünnet düğünleri çok rahat yaygın ve görkemli bir şekilde yapılmaktadır. Sünnet toyunun hazırlıkları günler öncesinden yapılır. Çeşitli yemekler hazırlanır: Haşlama, Türkmen pilavı, sütlaş, doğrama ve kavurma gibi yemekler, kuru çerezler ve bol miktarda içecek yer sofralarına konur. Sünnet şarkıcıları aydım (türkü) söyler, dutar çalar, toya (düğüne) gelen misafirler de oynar, eğlenir. Molla da her gelen misafir gurubunun yediği yemekten sonra Kur’an okuyup dua eder. Türkiye’de olduğu gibi Türkmenistan’da da sünnet çocuğuna beyaz kıyafetler giydirilmekte, pelerin ve taç takılmakta, sünnet arabası süslenmekte ve geniş bir katılımla sünnet düğünleri yapılmaktadır.
9-) Türkmen Atları- Ahal Teke Atı
“Sabah kalk atanı gör. Atandan sonra atını gör.” Yaygın bir kullanım alanına sahip olan bu Türkmen Atasözü: Türkmen kültüründe atın bir tutku, vazgeçilmez bir can yoldaşı ve ailenin ayrılmaz bir parçası olduğunu dile getirmektedir. Türkmen hayatında at sadece bir binek hayvanı değil; aynı zamanda vatanı, toprağını savunan koç yiğit savaşçıların en büyük yardımcısı olmuştur. Bedev atlar, pek çok zorlu olayların çözümüne, bütün halkın ikbaline çözücü bir faktör olarak, Türkmen halkının geçmiş asırlardaki bağımsızlık tarihinin simgesi haline gelmiştir. Ata binmek belirli bir sosyal tabakanın nazarında yaşayan bir arzu olarak kalmamış, küçük büyük, çiftçi, çoban, zengin fakir bütün milletin arzusunda yaşamıştır.
Türkmenistan, hayvanların arasından ata o kadar önem veren bir ülkedir ki dünyada tek At Bakanlığı olan bir ülkedir. At sevgisi bütün milletin ortak sevgisidir. At motifi, Türkmen klâsik edebiyatında da ana konulardan biri olarak derin iz bırakmıştır. At bir kült ve geleneğin devamı olarak Türkmen atasözlerinde geniş yer tutar Türkmen kültüründe deveden sonra değer verilen ve en fazla halk edebiyatında işlenen bir diğer hayvan ise attır.
Ahal Teke atı; Eski Türklerde buz çağının sonunda var olmuş olan dört at türünden biridir. Ahal Teke daha milattan önce bile doğu Avrupa’dan Çin’e kadar nam salmış kıymetli bir attır. Savaşlardan dolayı sayıları bir ara çok azalmış ve sonra Timurlenk tarafından Arap-atları ile çiftleştirilerek sayıları arttırılmıştır. Ahal Teke atı Avrupalı at soylarını geliştirmekte önemli bir rol oynamıştır. Ahal Teke atları ve Türkmen halısı Türkmenlerin en büyük gurur kaynağıdır. Türkmenlerin ve diğer Türk halklarının yetiştirdikleri Ahal Tekeler, Orta Asya’nın bozkırlarında hür olarak sürüler halinde yaşarlar. Başlarında atlı bir Çobanları vardır.
10-) Türkmen Halısı
Halı Türkmen kültürünün sembolüdür. Her boyun halılarında kendine has, kendine özgü çizgi ve motifleri mevcuttur. Türkmen boylarının motifleri Türkmen bayrağına da yansıyan bir semboldür. Dünyadaki en büyük halı 1996 yılında Türkmenistan’da dokunmuş, halı müzesinin sergi salonundadır. 285 metre kare büyüklüğünde olan bu dev halının ağırlığı bir tondur.
Türkmen halısı bilindiği üzere dünyaca ünlüdür. Türkmen halılarında bir incelik, bir zarafet, bir sıcaklık, el emeği ve göz nuru vardır. Kök boyalarla el tezgâhlarında dokunan Türkmen halılarında hâkim renkler: Nar kırmızı, siyah, altın sarısı, çimen yeşilidir. İnsanı rahatlatan, huzura erdiren bir görünüşü ve bir renk uyumu mevcuttur. Türkmen Halısı şiirlere de ilmek ilmek işlenmiştir.
11-) Mücevherat ve Takı Sanatı
Türkmen takıları sanat yönünden mükemmelliği, çeşitliliği ve içerikleri bakımından farklılık arz eder. Yapımında, işlenişinde, adlandırılmasında, nakışlarında, halkın geçmiş tarihi, milli ve kültür özellikleri, ruh dünyası, dine bakış açısı, üreticilik kabiliyeti gösterilir. Kuyumculuk ve takı sanatı ile ilgili terimler ve kullanımlar, Türkmen folklorunda ve dilinde yaygındır.
1982 yılında “Zanaat Terimleri Sözlüğü” çıkarıldı. Bu sözlük altından, gümüşten yapılmış takıların, demirden, ağaçtan yapılmış ev ve ziraat aletlerinin ve onların parçalarının işle ilgili olduğu ortaya çıkmış, isimleşmiş kelimelerinden teşekkül etmektedir. Bu sözlükte: Türkmen kültüründe asırlardır bulunan kuyumculuk, gümüşçülük, takı ve değerli taşlarla ilgili isimleri, terimleri, deyimleri, kısa açıklama ve örnekleri etnoğrafik ve etimolojik bilgilerle birlikte ziraat sözlük bilimi boyunca gerçekleştirilen araştırmaları da bulmak mümkün.
Zerger (Kuyumcu) kelimesi Türkmencede meslek anlatan, aktif kullanılışlı bir terimdir. Kuyumculuk sanatının el emeği göz nuru olan nadide takıların büyük bir kısmı kadınlar için yapılır. Bazı takılar ise; Türkmen kültüründe önemli bir yere sahip olan atları, develeri, savaş, tarım ve ev işlerinde kullanılan aletleri süslemekte kullanılır. Takılar yapılış ve kullanılış amacına göre farklı isimler alır. Takıların isimleri onların takıldığı yerler ve insan uzuvlarıyla ilgilidir. Örneğin, “eğinlik”, “boyuntovuk”, “saçlık”, “saçyüzü”, “gursakça”, “bilezik”, “ayakbukav”, “yenselik”, “manlaylık”, “emelik”, “alınşay”, “gınaçucu”, “yaşmakucu”, “yendüğme”, “yakabağcığı”, “göbeklik”, “damaksırga” vs. Türkmen takıları, kökleri çok eskilere dayalı bilinmedik sırlarla dolu, çok ince bir sanat olmasının yanı sıra, Türkmen kültürünün en önemli unsurlarından biri olma özelliğini taşımaktadır. Geçmişin Türkmen kuyumcularının işledikleri altın ve gümüş eserleri günümüze birer şaheser olarak intikal etmişlerdir.
12-) Türkmen Halk Müziği
Türkmen kültüründe elinde dutarı ile koşuklar, deyişler, Türkmani ve şarkılar söyleyen karşılıklı atışmalar yapan ve kadimi düğünlerin vazgeçilmez unsurudur bahşiler. Hem çalar hem söyler ve bizdeki usta aşıklar gibi hem de para kazanırlar. Usta-çırak ilişkisi ile yetişirler ve oba oba dolaşarak, görgü ve şöhretlerini artırırlar. Türkmen’in milli müziği çift sesliliğiyle komşu halkların müziğinden farklıdır. O, Türkmen’in kendine has ruhunu tüm özellikleriyle, doğru bir şekilde ifade eder.
Türkmen’in yüreğindeki tüm heyecanı hüzünü sevinç ve gururu milli saz olan Dutar’ın on üç perdesine gizlenmiştir. Türkmen kültüründe müzik ve tören insanı terbiyeleyen iki husus olarak bilinir. Köslerin gök gürültüsünü hatırlatan sesleri, zurnaların kalbi titreten sesleri, tarihte Türkmen cemiyetinin güç, ilham ve gayret kaynağı olmuştur. Türkmen halkında her birisi yedi mukamdan ibaret üç makamlar toplumu, yani toplam 21 müzik eseri vardır. Türkmen halkı düğün ve törenlerde, bayramlarda bu müzikleri dinleyip zevk almakla yetinmeyip, bunları birçok hastalıkları tedavi etmek için de günümüzde şifahanelerde kullanmaktadır.
13-) Türkmenlerde Giyim
Bugünkü Türkmenistan’da eski gelenek ve görenek hala yaşatılmaktadır. Özellikle düğünlerde ve bayramlarda açık bir şekilde gözükmektedir. Türkmenler kıyafete “eşik” derler. Hem kadın hem de erkekler milli giysilerini yüzyıllardan bu yana orijinalliğini bozmadan gelmiştir. Türkmen yaşlı erkekler başlarına “silkme telpek” dedikleri ak veya kara telpek giyerler. Silkme telpek yünü kesilmemiş kuzu derisinden yapılır. Genellikle yaşlılar siyah gençler ise beyaz olanı giyer. Ayrıca yakası işlemeli uzun gömlek de Türkmen erkek giysileri arasındadır. Bunun yanında ağı geniş olan bir tür pantolon giyerler. Bir de gömlek üzerine kaftan giyerler.
Türkmen kadınları kol ve yakası işlemeli uzun elbise giyerler. Başörtülerini çene altına indirmeden enseyi kavrayacak şekilde kulakların üzerinden bağlarlar. Elbise renkleri genelde yeşil, kırmızı, mor ve mavi gibi canlı renklerdir. Kadınlardaki süs ve takılardan evli veya bekar olduğu, çocuğu olup olmadığı hangi boya mensup olduğu anlaşılabilir.
14-)Türkmenlerde Yemek Kültürü
Her perşembe Türkmen adeti olarak Türkmen halkı pilavı fazla yaparak komşulara dağıtır ve Türkmen atalarının ruhlarına dua ederler. Türkmen kültüründe ekmeğe çok büyük saygı gösterilir.
Yerde bulunan bir ekmek parçası alınır ve üç kez öpülüp alına sürülür. Ağır suç işleyenleri, Cumhurbaşkanı affettiğinde suçlular, bir daha suç işlememek üzere Kur’an, ekmek ve tuz üzerine yemin ederler.
15-) Halk İnançları (Irımlar)
Türkmenler bugüne kadar örf adetlerini, geleneklerini, inanışlarını orjinal haliyle korumayı başarmış ve devam ettiren ender milletlerdendir. Türkmenler belirli dini ve milli günlerde çok yaygın olarak “Hüdâ yolu” adı altında yemek ziyafeti vermekte ve bu yemeklerde mollalar tarafından dua ve dilekler edilmektedir. Türkmen inançlarında geçtiği gibi evlat sahibi olmak isteyenler, Allah’ın rızasını kazanmak için açları doyurmak, kazanlarda Türkmen pilavı ve doğrama pişirerek komşulara ve akrabalara ikram etmek, fakirleri giydirmek ve ağzı kutlu (dualı), aksakallı bilgelerin duasını almak gerektiğine inanır ve bunun gereğini yaparlar.
Doğumun kolay yapılması, doğum sırasında tehlikeli durumlarla karşılaşılmaması için de anne adayları; önceden bazı mübarek yerleri, yatır ve evliyaları ziyaret ederek dua ettikleri, adak adadıkları ve pişme (kızarmış hamur) dağıttıkları görülür. Çocuğu olmayanlar veya çocuğu yaşamayanlar bu türbelere gelip; dinimizde yeri olmayan batıl inanışlardan bazılarını; yedi defa türbenin etrafında dolaşmak, kurban kesmek, çaput bağlamak, türbede yatmak, para koymak gibi inanışlarla türbelerden ve türbede yatanlardan medet dilemektedir.
Doğumla ve Çocukla İlgili İnanışlar; Türkmen halk inaçlarına göre doğum sırasında doğumun kolay olması ve çocuğun kötü ruhlardan korunması için ateş üstüne bir parça yağ atılır ve annesiyle birlikte çocuğa tütsü yapılır. Türkmenistan’da “tabip” adı verilen hocalar, Kuran’dan sureler okurlar. Okunan sureler, küçük kâğıtlara yazılır, üçgen şeklinde katlanarak bebeğe takılır. Temizlik ve helallik için, çocuk doğduktan yirmi veya kırk gün sonra yıkanır ve yıkandığı suya gümüş paralar veya takılar atılır. Yeni doğan bebeğe altın, gümüş takılınca sağlıklı olacağına inanılır.
Kıymetli Taşlarla Alakalı İnanışlar; Milli sanatlar ve kültürel değerler Türkmen inanışlarının en kıymetli mirası olmuştur. Abdestli namazlı, altın-gümüşten yapılmış bilezikli, parmakları firuze kaşlı gümüş yüzüklü bayanlar hamur karsa, yemek pişirse, tatlı yapsa helal sayılmaktadır. Parmaktaki yüzük, büyüklüğün simgesidir. Nikah yüzüğünü çalan kimsenin başına felaket gelirmiş. Türkmenler miras olarak kalan takıları kutsal sayarlar. Dedenden miras olarak takılar kaldıysa o size huzur getirir. Mavi taştan yapılan takıları takarsan seni nazardan korurmuş.
Ekmek, Bereket, Rızık ve Hayatla İle İlgili İnanışlar; Türkmen inanışlarında ekmek ve tuz kutsaldır. Ekmeği bir elin ile bölersen zenginliğin gideceğine, iki yerinden bölersen rızkın gideceğine inanılır. Ekmeği ters koyarsan, hürmetsizlik olur, rızkın gidermiş. Önünde koyulan yemeği vaktinde yemeyip bekletirsen, yemek titrer, rızık da gidermiş. Akşam vakitleri para sayınca da, rızık gidermiş. Misafire yemeği üç defadan fazla ikram etmemeliymiş. Birinci defa, Allah’ın hatırı için, ikinci defa misafirin hatırı için, üçüncü defa kendi (ev sahibinin) hatırı için ikram etmeli. Rızık yiğidin kapısını hayatında yedi defa çalarmış. Tandırın başında ekmek pişirildiği sırada, birinci ekmeği önce kendin tatmadan, başkasına vermemeliymiş. Rızkın gidebilirmiş.
Tuzun Kutsallığı; Tuz, dünyanın pek çok yerinde kutsal sayılır ve üzerine yemin edilir. Türk halklarında olduğu gibi Türkmenlerde de tuzun önemli bir yeri vardır. Tuza hürmet gösterilir ve mukaddes sayılır. Tuzun mukaddesliği ile ilgili Türkmen halkının halen yaşattığı pek çok inanış vardır. Genellikle duz-çörek (tuz-ekmek) şeklinde geçmekle birlikte, sadece çörek (ekmek) de aslında tuzu anlatmaktadır.
Ekmekten başka, nahar (yemek) ve aş (çorba, yemek) sözleri de birlikte kullanılır ve bunlar da mukaddes kabul edilir. Aslında ekmeğin ve yemeklerin mukaddesliği, içinde tuzun olmasındadır. Tuz sanki ruhu olan, canlı bir varlık gibi düşünülür ve tuzun içinde bulunduğu, üzerine konduğu her şey mukaddes kabul edilir. Değerli misafirler daima duz-çörek (tuz-ekmek) ile karşılanır. Eve gelen misafire ilk uzatılan şey tuz ve ekmektir. Bebek “basırganmasın” yani yalnız kalıp korkmasın, onun yoldaşı olsun diye, başucuna ekmek konulur. Bir Türkmen, uzak yola çıkacağı zaman, kendisine yol arkadaşı olsun diye, yanına mutlaka “çörek” (ekmek) alır; “çörek”, “yoldaş” kabul edilir.
Melike DEMİRCAN
YENİ HABERLER
YORUMLAR
Henüz hiç yorum yapılmamış.