RUSEN[HABER]: Azerbaycan Cumhuriyeti
Tarihimizde devletlerin kuruluş aşamaları oldukça mücadelecidir. Çok sayıda dilin konuşulduğu dünyamızda tek uluslu bir ülke, devlet bulmak oldukça zordur. Dünyanın tüm ülkeleri çok uluslu bir yapıya sahiptir. Bu ülkelerde ana etnik unsurun yanında yaşamlarını sürdüren çok sayıda milli azınlık vardır ve bu etnik gruplar ya belli bir bölgede toplu halde yaşamışlar ya da ülkeye yayılmış durumda bulunmuşlardır. Azerbaycan, coğrafyası ve bu coğrafyanın verdiği verimli topraklarda tarih boyunca sahip olmaya çalışan birçok devlet var olmuştur. Azerbaycan coğrafyası aynı zamanda gerek coğrafi, gerek tarihi ve kültürel bakımdan Kafkasya’nın doğusuyla batısını güneyiyle kuzeyinin birleştiği özel bir bölgede yer almaktadır. Jeopolitik açıdan da Azerbaycan, tüm tarih dönemlerinde önemli işlev görmüş bir bölgeye çeşitli milletlerin tarihi medeniyet kavşağı olan bir ülke konumu olmuştur.
1) Azerbaycan Adının Kökeni
Azerbaycan, adının etimolojik kökeni çok eskilere dayandırılmaktadır. Azerbaycan ismi Gaugamela yenilgisinden sonra Büyük İskender’in hizmetine giren İranlı satrap Atropates’in vefatından sonra güneye, Azerbaycan ile İran Kürdistanı’nın batı kısımlarında bir krallık kurmuş ve bu devlete Yunanca, Atropatene ismi verilmiştir. Daha sonra bu isim Ermenice’de atropatakan orta Farsça’da Aturmpatakan, Süryanicede Azerbaycan şeklinde ifade edilen kelime Arapça’da harf değişikliği ile Azerbaycan’a dönüşmüş, Türk halkı etimolojisinde Azerbaz b. Bivaresf şahıs adından geldiği görüşlerde vardır. Etimolojik olarak ise kelime ateş manasına gelen Azer, mekan manasına gelen Gam kelimeleriyle açıklanmaya çalışılmıştır. Atropat kelimesi İslam ordularının bölgeye gelmesinden sonra kelime, Araplaşarak Azerbaycan halini almış ve bu adı günümüze kadar korumuştur.
2) Azerbaycan Tarihi
Azerbaycan Tarihinin konusu tarih öncesi dönemlerden günümüze kadar meydana gelen sosyal, siyasi, iktisadi ve medeni alanlardaki gelişmeler ve her türlü faaliyetlerdir. Yaşam için uygun iklim koşulları ve verimli topraklarıyla, Azerbaycan arazisi eski Türk yurtlarından birisidir. Doğal olarak da eski zamandan bu zamana kadar bu toprakları çeşitli Türk toplulukları yerleşmiş, yerli Türk kökenli kavimlerle de kaynaşıp
çağdaş Azerbaycan halkının oluşumunda da önemli rol oynamışlardır. Azerbaycan halkının sadece tabii servetleri ve arazisi değil aynı zamanda eski ve kıymetli bir siyasi tarihleri de vardır. Bugün Azerbaycan olarak bilinen bölgede ilk olarak Hint-Avrupa ırkından gelen ve Albah Anlanianlar diye adlandırılan halk yaşamaktaydı. Daha sonra bölgeye gelen Tatarlarla nüfus artış göstermiştir.
V-VII. yüzyıl arasında Türk idaresinde yaşayan Azerbaycan’ı 642 yılında Araplar fethetmiştir bu fetih, Hz. Ömer zamanında olmuş ve burası Emeviler zamanında Kafkas fetih hareketlerinde bir üs olarak kullanılmıştır. IX.yüzyılda ise topraklarda yaşayan İranlıların yerini Türkler almışlardır. Özellikle Kuzey Azerbaycan’ın Türkler tarafından iskanı Selçuklu Hükümdarı Melikşah’ın beylerinden olan Şad-Tekin’in Azerbaycan topraklarında yaptığı seferle gerçekleşmiştir ve Azerbaycan’a X.yüzyıldan sonra Türkler hakim olmuşlardır. Azerbaycan’ın kalabalık bir Türk yurdu haline gelmesi, bu döneme rastlamak. Azerbaycan topraklarına Türk soylu kabilelerin bir akını da X. ve XII. yüzyıllarda Selçuklu Oğuzlarının Azerbaycan’a gelişiyle başlamaktadır. Azerbaycan’da Selçuklular, Türklüğün temel unsuru teşkil ettiği milli kimlik tesisi yolunda büyük bir aşama kaydetmişlerdir. Oğuzların Türk kavimleriyle kaynaştığı bu süreç, Azerbaycan Türklerinin etnik gelişmelerinin en son aşaması olmuştur.
XIII. yüzyılda Harzemşahlar ile birlikte yeni Türk boyları da yerleşmeye başlamıştır. Kıpçaklar, Kuzeyden gelip buraya yerleşmişler, Gürcistan’ın alınmasıyla da Türkmen şehri olarak adlandırılmışlardır. İlhanlılar, Safeviler, Karakoyunlular ve Akkoyunlular gibi küçük hanlıklar çıktı. XVII. yüzyılda Azerbaycan’da yönetimi ele almışlardır. XIX. yüzyıl başlarından itibaren Ruslar Azerbaycan’a girmişlerdir. Rusya ve Gürcistan arasında yapılan Türkmen Çayı Anlaşmasıyla; Kuzey Azerbaycan Rusya’nın, Güney Azerbaycan ise İran hakimiyeti altına girmiştir. Bu tarihten sonra Kuzey Azerbaycan tarihi adeta bir başkaldırı tarihidir. 1905 devrimi ardından Azerbaycan’da siyasal gelişmeler hızlanmış 1918’de Müsavat Partisinin önderliğinde de bağımsız Azerbaycan Cumhuriyeti kurulmuştur. Daha sonra
Bolşeviklerin elindeki Bakü, Osmanlı orduları tarafından alınarak başkent yapılmıştır. Ağustos 1918’de Bakü’yü işgal eden fakat Osmanlıların gelmesiyle geri çekilen İngiliz birlikleri savaş sonrasında yeniden Bakü’ye girerek, 1919’a kadar Cumhuriyeti, denetim altında tutmuştur. Yeni Cumhuriyet, İtilaf Devletleri’nce 15 Ocak 1920’de tanınmıştır. Fakat 1920’de Kızılordu’nun Azerbaycan’ın işgaliyle, bağımsız Azerbaycan tarihe karışmıştır. Aynı yıl kurulan Azerbaycan ve SSCB 1922’de Trans-Kafkasya Sosyal Federal Sosyalist Cumhuriyeti’ne katılmıştır.
Azerbaycan 1936’da SSCB’nin 15 cumhuriyetinden birisi haline gelmiştir. 1990 yılının Ocak ayında Azerbaycan’da bağımsızlık rüzgarları yeniden esmeye başlamış ve Azerbaycan, 20 Ocak katliamının şiddetiyle 21 Ocak 1990’da başkan Elmira Kafarova tarafından okunan bildirge ile bağımsızlığını ilan ettiyse de bu devlet hiçbir ülke tarafından tanınmamıştır. Sovyetler Birliği’ndeki Ağustos 1991 darbesinin başarısızlıkla sonuçlanmasından sonra cumhuriyette çözülme başladı. Nitekim 18 Ekim 1991 tarihinde Azerbaycan bağımsızlığını ilan ederek, ilk tanıyan ülke de Türkiye olmuştur. Ülke hala BM üyesi olup, dünyanın önde gelen ülkeleri tarafından tanınmaktadır. Azerbaycan, 1918’de kurulan cumhuriyetin bayrağını yeniden kabul etmiştir. Bayrağının renginde yeşil, kırmızı ve mavi tonları hakimdir. Kırmızı içinde bir hilal ve 8 köşeli yıldız bulunmaktadır. Hilal ve yeşil renk, İslamiyet’i temsil ederken, kırmızı mücadeleyi mavi, ise Türklüğü temsil etmektedir ve 8 köşeli yıldızı ise 8 etnik grubu sembolize etmek için kullanılmaktadır.
3) XIX. Asrın Başlarında Kuzey Azerbaycan’ın Rusya Tarafından İşgalinden Azerbaycan Halk Cumhuriyeti Kurulmasına Kadar Olan Dönem
Bağımsız devletler topluluğunda büyük Türk topluluklarının yaşadığı bölgeyi, Kafkasya teşkil etmiştir. Bu bölgedeki devletlerden başta akla gelen Kuzey Azerbaycan’dır. Azerbaycan, Kuzey ve Güney olarak ikiye ayrılmıştır. Bu ayrılık politik olarak meydana gelmiştir. Azerbaycan’ın kuzeyi bağımsız iken, güneyi İran sınırları içerisinde bulunmaktadır. Azerbaycan’da XIV.yüzyıldan itibaren Bakü, Karabağ, Gence, Nahçıvan gibi hanlıklar ortaya çıkmış ve XVIII. Yüzyıla kadar varlıklarını sürdürmüşlerdir.
Açık denize çıkışı olmayan Rusya, I.Petro zamanında 1700-1721 yılları arasında sıcak denizlere sahip olmak amacıyla Hazar sahillerine ve Kafkasya’ya doğru kısa süreli akınlarda bulunmuştur. I.Petro, askeri kuvvetlerinin Hazar kıyısına saldırıları bu amacı gerçekleştirmeyi hedefliyordu. Hazarların güney sahillerine çıkan Rus orduları hemen geri çağrıldı. 1813-1828 yıllarında İran Rusya arasında Türkmen Çayı Anlaşması yapılarak, Kuzey ve Güney Azerbaycan sınırları çizilmiş oldu. Bu yapılan anlaşma Azerbaycan’ın kaderi üzerinde büyük bir rol oynamıştır. Azerbaycan işgal edilse de halk işgalcilerle anlaşamadı ve direniş hareketi devam etti. Rus hükümeti, Azerbaycan topraklarına gayrimüslimleri yerleştirmeye başladı. Ermeniler, Kuzey Azerbaycan topraklarında özellikle Nahçıvan, Erivan ve Karabağ’da iskân ettirildi. Otuz kadar Rus köyü kuruldu, bu durumda Azerbaycan ahalisinin sayısı hayli azaldı. Rusya’nın Kuzey Azerbaycan’da uyguladığı milli ve dini zulüm, yönetime karşı olan düşünceleri keskinleştirdi ve halkın gazabını arttırdı. Rus sömürgeciliğine karşı isyanlar başlamıştı. İsyanların liderleri ve destekçilerin bir kısmı hapis edildi ve büyük çoğunluğu idam edildi.
Azerbaycan Türklerini sindirmek için Çarlık hükümetinin kararı ile bir kısım Rus köylüsü, tekrar toprak köleliğinden affedilerek Azerbaycan’a yerleşmeye başlamıştı. Aynı zamanda Azeri Türkler, Rusların baskısı ile ağır vergiler ödemek zorunda bırakıldı. Bu haksızlığa ve Rus sömürgesine karşı Azeri Türklerinin duyduğu infial meşhur “Kaçak Hareketi”yle patlak vermiştir. Rus idaresinin ağır vergilerini ödeyemeyen Nebi isimdeki fakir bir köylünün direnmesiyle başlayan kaçak hareketi kısa zamanda yayılarak Azerbaycan’da milli bir hareket haline gelmiştir. Bir müddet sonra bu hareket İran Azerbaycan’ına da sıçramış ve bu milli isyan, Rus ve İran hükümetlerini telaşa düşürmüştür. Azerbaycan Türkleri üzerindeki Rus ve İran baskısı 1905 ihtilaliyle kısmen de olsa gevşemiştir.
Rus imparatorluğunda olduğu gibi Azerbaycan’da da devrim hareketi büyümüştü. Bakü, bütün Rus imparatorluğunda devrim merkezlerinden biri haline gelmişti, devrimi önlemek için Çar, Kafkasya’da Rus askerlerinin yardım ettiği Ermenilerin Azerbaycanlılara karşı katliamlarını başlattı.
Tüm bunlara karşılık, kaçak hareketi oluşturulup, köylü hareketi başladı. Azerbaycan’da kaçaklar hareketi Rus Çarlık rejimine karşı devamlı başkaldırma ve zulme karşı koymanın bir örneğini teşkil eder. Bununla birlikte kabiliyetli gençler, öğrenimlerine ara verip, vatana döndükten sonra Milli Demokratik Hareketi’nin kurulması ve gelişmesinde büyük rol almışlardı. Bazı aydınlar da milli ideallerin yayılmasında ve milli şuurun güçlendirilmesinde mühim rol oynadılar. Aydınların çoğu maarif yönde çalışıyor ve halkın okuma yazma oranını artırmayı hedefliyorlardı. 20. yüzyılın başlarında aydınlara, ahaliyi teşkilatlandırmak için siyasi partilerin kurulması gerektiğine inanmışlardı. 1902’de Müslüman Gençlik Teşkilatı kuruldu, ardından tüm Hümmat teşkilatı kuruldu. Fakat burası daha sonra Bolşeviklerin kontrolü altına girdi ve milli gayesinden uzaklaştı. Azerbaycan’da Milli bağımsızlık hareketinin temsilcileri, ağır baskılara maruz kaldılar. Kısacası, 1905 ihtilalinden sonra Rusya Türkleri gibi Azerbaycan Türkleri de bazı ilerlemeler kaydettiler. Küçük de olsa siyasi varlık gösterdiler. Gazete ve dergi neşretmeye anadilde kitaplar basmaya giriştiler. Fakat tüm bunlar, Rusya baskısına azaltmaya yeterli gelmedi.
Birinci Dünya Savaşının başlaması, Azerbaycan’daki şartları da değiştirmişti. Şavaş zamanında düşman tarafın Azerbaycan için kendisine has planları olduğundan Azerbaycan’ın servetlerine sahip olmak istiyorlardı. Birinci Dünya Savaşı’nda Azerbaycanlı Türkler, Tatar ve Başkurtlar gibi askere alınmışlar ve savaşmak zorunda kalmışlardır. Savaş çatışmaları, Azerbaycan Türklerine ve Müslümanlara büyük darbe vurmuş, savaş bölgelerindeki Azerbaycan Türklerinin evleri dağıtılmış ve öldürülmüşlerdir. Cephelerdeki mağlubiyet neticesinde imparatorluk dahilindeki düzenin bozulmasından istifade eden Azerbaycan milli hareketi mestemleke esaretine karşı direnişini güçlendirdi. Ekim devrimi sonucunda Çar devrildikten sonra ülkede geçici hükümet kurulmuştur. Çarlık Rusya döneminde bölgeye, Bakü ve Yelizavetpol, valilerce yönetiliyordu.
Çarlık Rusya yıkıldıktan sonra yeni partiler kuruldu. Müsavat Partisi yeniden siyasi faaliyetlerine başladı, Azerbaycan’da siyasi partilerin faaliyetlerinin genişlemesiyle birlikte Müslüman Birliği şuraları da kurulmaya başladı. Yani ekim devriminden sonra Milli Bağımsızlık Harekatında yeni bir dönem başladı. Azerbaycan devletinin kurulmasında, Müsavat’ın rolü de çok önemli olmuştur. 1917 yılında Güney Kafkasya’da Müsavat’ın siyasi nüfuzu hızla artmaya başlamış, artık milli bağımsızlık tartışması yapılmaya başlamıştı. Çar ise tüm bunları engellemek için çaba gösteriyordu. 1917 yılının Ekim’inde, Bolşevik ihtilali neticesinde geçici hükümetin devrilmesi ve Bolşevik diktatörlüğünün kurulması ile ülkede tamamıyla yeni siyasi şartlar oluştu. Bolşevik hakimiyetini kabul etmeyen milliyetçi güçlerin bütün Güney Kafkasya’yı Rusya’dan ayırmaları gerektiği artık şüphe gerektirmez bir durumdu.
4) 1920 Yılında Azerbaycan’ın Rusya Tarafından İkinci Kez İşgal Edilmesinden 1991 Yılındaki SSCB’nin Dağılmasına Kadar Olan Sovyet Devri
Bolşevik Rusyası bağımsız Azerbaycan devletini kendisi için bir tehlike olarak görmekteydi. Rusya, 27 Nisan 1920’de, Azerbaycan Milli Hükümeti’ni işgal yoluyla devirdi. Bolşevikler hakimiyeti gasp ettiler. Cumhuriyet devrinde kazanılan hakların tamamı iptal edilmişti. Yine de Azerbaycan Halk Cumhuriyetinin iki yıllık faaliyeti Azerbaycan halkının tarihinde önemli bir dönemdir. Devlet gelenekleri yeniden hayata geçirilmiş oldu. Azerbaycan Halk Cumhuriyeti Müslüman dünyasında kurulan ilk Cumhuriyetti. Azerbaycan halkı işgallere karşı büyük direniş gösterdi. Cumhuriyet devri liderleri ağrır takiplere maruz kaldılar fakat yine de bağımsız Azerbaycan uğruna faaliyetlere devam ettiler.
Azerbaycan halkı Bolşeviklerin işgalini sessizce kabul etmedi. Gence’de başlayan ayaklanmalar aylarca devam etmiştir. Durum karşısında Rusya Azerbaycan’ın Türklerle bağlantısını da kesmek amacıyla alfabe değişikliğine gitmiş, müesseseleri devletleştirilmiştir. 1930’larda ülkede güçlenen Sovyet yanlılarından en çok Azerbaycan zarar gördü. Azerbaycan’da yönetim kademelerine yerleştirilen Ruslar ve Ermeniler, olayların ve baskıların şiddetlenmesinde önemli rol oynamışlardı. Bolşevik uygulamaları ve baskıları, 29.000 Azerbaycan Türk’ünün ölümüne neden oldu.
İkinci Dünya Savaşından sonra Azerbaycan’da siyasi rejim daha da katılaştı. 1949’da Mehmet Emin Resulzade “Azerbaycan Kültür Derneği”ni kurmuştu. Mirza Bala Mehmedzade bağımsız Azerbaycan devletini kurmak uğruna yapılan mücadelelerde büyük rol oynadı. 5 Mart 1953’te Stalin’in ölümünden sonra ülkedeki siyasi rejimde yumuşama başladı. 1970’lerde ise SSCB’de olduğu gibi Azerbaycan’da durgunluk yılları yaşanmıştır. Bu yıllarda Azerbaycan’da yüksekokullar, fabrikalar açılsa dahi iktisadi durum kötüydü. Halk Sovyet rejiminden eziyet çekmekteydi. Azerbaycan Dışişleri Bakanlığı’nda bile formel faaliyet göstermekteydi. Rusların bütün bu kültürel ve manevi baskılarına rağmen, Azerbaycan Türkleri daima Türklüklerini korumuş ve bugün Azerbaycan, müstakil bir devlet halinde hür dünyadaki yerini almıştır.
5) 1991 Yılında Azerbaycan’ın Bağımsızlığı Yeniden Sağladıktan Sonraki Dönem
1980’lerin ortalarında Sovyet Rusya’nın iktisadi siyasi hayatındaki sıkıntı daha da kendini belli etmeye başlamıştı. Azerbaycan halkının yönetime ve komünist ideolojisine olan güveni azaldı. Sovyetler, Türk ve Müslüman halkları baskı yapmaya başladı. Bu şartlarda Azerbaycan’da milli düşünceler, kendine dönüş fikri gittikçe güçlendi.
1988 yılından başlayarak, Ermenistan’da yaşayan Azerbaycanlıların gruplar halinde, sürgünü ve Dağlık Karabağ’da işgalcilik meyillerine ve terör hareketlerine merkezi Moskova Hükümeti’nin de ses çıkarmayışı Azerbaycan’da halk hareketinin başlamasına sebep oldu. İlk, itiraz mitingi 19 Şubat 1988’de oldu. 1989 yılının Haziranında Bakü’de yapılan toplantıda Azerbaycan Halk Cephesinin programı ve yönetmeliği kabul edildi. Sovyet devrinde, Rus zulmüne karşı mücadele ederek, isyancı olarak tanımlanmış ve hapislerde yatmış olan Ebulfeyz Elçibey teşkilatın başkanı olarak seçildi ve bu teşkilatta mühim rol oynamaya başladı.
Binlerce insanı arkasına alan AHC komünist ideolojisini, korkuya salarak bazı yerleşim birimlerinde Sovyet ve komünist organları hakimiyetten uzaklaştırdı. 31 Aralık’ta Sovyet-İran sınırı Aras Çayı boyunca dağıtıldı. 20 Ocak’ta, SSCB Alî Sovyet’inin riyaset heyeti Bakü şehrinde bu fevkalade vaziyetin tatbik edilmesi hakkındaki fermanı verdi. Kara Ocak’a itiraz olarak Azerbaycan da 40 günlük milli tatil ilan edildi. Azerbaycan Başkanı Vezirov gizlice Moskova’ya kaçtı, bundan sonra yerleşim birimlerinde Komünist hakimiyeti yeniden sağlandı. Hükümet, AHC üzerinde hücuma geçti, bu şartlarda Azerbaycan halkı artık bağımsız bir devlet kurmanın zorunlu olduğunu anladı ancak bu sırada Ermeni saldırıları daha yoğunlaşmıştı. 19 Mayıs 1990’da, Azerbaycan seçimlerine, Muttalibov Azerbaycan Cumhuriyetinin ilk cumhurbaşkanı oldu. 5 Şubat 1991’de Azerbaycan SSR Alî Sovyet’inin Meclis kararı ile ülke “Azerbaycan Cumhuriyeti” olarak isimlendirildi. Azerbaycan Halk Cumhuriyetinin üç renkli bayrağı devlet bayrağı olarak kabul edildi fakat Azerbaycan’da durum hayli gergindi. 1991 de Moskova’da bir grup muhafazakar ve asker isyan edip, hakimiyeti ele geçirdi. Demokratik kuvvetler bu isyanın başarısına meydan vermediler ama Azerbaycan Başkanlığı isyancıları savundu. Bu sebeple Moskova’daki bu hadiseden sonra Azerbaycan’da siyasi vaziyet gerginleşti muhalefet daha da güçlendi, halkın ikazları neticesinde, Azerbaycan Cumhuriyeti Alî Sovyet’inin olağanüstü toplantısı 30 Ağustos 1991’de Azerbaycan Cumhuriyetinin devlet bağımsızlığının ilanı hakkındaki beyannameyi kabul etti. 8 Eylül’de Azerbaycan’da ilk kez genel seçimler ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri yapıldı Muttalibov yeniden cumhurbaşkanı seçildi.
Azerbaycan devleti 2 Mart 1992’de, Birleşmiş Milletler Teşkilatına üye olduğu ve faal olarak harici siyaset yapmaya başladı. Bununla birlikte Sovyet ilk ittifakı terkibinde olan Azerbaycan’ın bağımsızlığını ilk tanıyan devlet, Türkiye Cumhuriyeti oldu.
6) Azerbaycan Kültürü
Her milletin kendine özgü tarihi, dini hayatı, dilinin mantığı, sanat özellikleri, mitolojisi, hayat felsefesi gibi değerleri vardır. Bu değerler o milleti başka milletlerden kimlik adına ayırmakla birlikte milli kültürünü oluşturur. Her bir halkın sahip olduğu örf, adet, gelenek ve görenekler onun içinde bulunduğu tarihi, coğrafi, sosyal vs. etkenler altında şekillenir,
Azerbaycan devamlı olarak birbirini etkileyen değişik kavim ve kültürleri içinde barındırmakta ve Azerbaycan halkının kültürü de varlığını eski Türk tarihinden alarak Türk geleneklerinin bütün özelliklerini yansıtmaktadır. Azerbaycan toplumu çoğunlukla Türk kökenli Müslüman halktır. Bu halk 1400 yıl önce İslam medeniyetine kavuşmuşsa da İslam; tek tanrı, şamanizm, ateşperestlik gibi kendinden önceki eski dini itikatları sıkıştırarak sıradan çıkarmamış, bugün de Azerbaycan’da İslam’a kadar mevcut olmuş taş, su, ağaç, od ayini, gök cisimlerine bağlı inançlar ve İslam dini görüşleri ile birlikte yaşamaktadır.
19.yüzyılın ikinci yarısı Azerbaycan’da sosyal ve kültürel hayat gelişmelerin ilk aşamasıdır. Ticaretin gelişmesi, demiryollarının yapılması ve fabrikaların açılması Azerbaycan’ı büyük bir pazar haline getirmiştir. Bakü, petrol ve liman şehri özelliği taşıması dışında bir kültür ve medeniyet merkezi haline dönüşmüştür. Ekonomik gelişmelere bağlı olarak kültürel hayat da değişmiştir. Aydınlar, halkın eğitilmesi, cehaletle mücadeleye, sosyal reformların yapılması, basın yayın ve kütüphanecilik gibi halkın sosyal ve kültürel gelişimine sağlayacak faaliyetleri desteklemişlerdir.
Kuzey Azerbaycan’ın işgal edilmesiyle Rusya’nın siyaseti, ilim ve medeniyette de tesirini göstermiştir. Azerbaycan’da Ruslaştırma yolu ile Çarlığa sadık memurların yetiştirilmesine yönlendirilen tahsil sistemi kurulmuştur. Azerbaycan Türkçesi ile eğitim veren derslikler otuzlu yılların sonunda açılmaya başlamıştır. Ruslaştırma siyasetine rağmen Azerbaycan medeniyetindeki bazı aydınlar, maarif sahasında cesaretli adımlar atarak mektep açmış, gençlerin başka şehirlerde tahsil almalarından yardıma etmişlerdir. Seksenli yılların ortalarında Rus Azerbaycan Mektepleri kurulmaya başlanmış. Bu mekteplerde Azerbaycan dili mecburi derslerden olmuştur. İlk Rus-Azerbaycan Mektebi 1887’de Bakü’de H.Mahmudbayov ve S.M Genizada tarafından yapıldı. Bunlar halk arasında usul-i cedid mektepleri olarak isimlendiriliyordu. 1902’de Azerbaycan’da 240 kadar ilkokulda 15000’den fazla öğrenci okuyordu. 1918’de Azerbaycan Devleti kurulduktan sonra milli hükümet, ilim ve medeniyete çok fazla önem vermiştir. Aynı zamanda Azerbaycan Halk Cumhuriyeti, halkın eğitimine de çok fazla önem vermişti. 1919 yılının başlarında Azerbaycan’da 23 orta ihtisas ve 637 ilkokul faaliyet göstermekteydi. 1 Ağustos 1919 yılında da Bakü Devlet Üniversitesi açılmıştı. Otuzlu yıllarda Azerbaycan halkının Latin alfabesi ile ortaya koyduğu ilim ve medeniyetin yeni nesillere geçmesini önlemek amacıyla Azerbaycan alfabesi değiştirilerek, Kiril işaretleri kullanılmıştır. II. Dünya Savaşı, Azerbaycan tahsil sistemine de ağır darbe vurmuştur. Birçok öğretmen cephelere savaşmaya gitmiştir. SSCB dağıldıktan sonra ve Azerbaycan bağımsızlığını kazandıktan sonra özel okullar açılmış, doksanlı yılların sonunda Azerbaycan’daki yüksekokullar 50’ye ulaşmıştır. 19. asrın ikinci yarısında ve 20. yüzyılda Azerbaycan tarihine dair eserler verilmiştir.
Azerbaycan’ın köklü kültür birikimi çok eskiye dayanmaktadır. Ortaçağ’da birçok Azeri bilgine bulunmaktaydı. Bunların en çok bilineni matematik ve felsefe üzerine sayısız eserler yazan Ebu’l Hasan Bahmanyar ve astronomi ile ilgili kitabı bulunan Ebu’l Hasan Şirvani’dir. Ortaçağ şairlerinden Genceli nizami Mahzen-i Esrar, Hüsrev-ü Şirin ve Leyla ile Mecnun gibi mesnevilerini kapsayan hamsesiyle tanınmaktadır. Müzikte âşık geleneği bugünde çok canlıdır ve Azeri âşıkları, kopuz adı verilen saz eşliğinde doğaçlama türkü söylerler. Makam olarak adlandırılan besteler, halk arasında çok yaygındır. Azerbaycan’da II. Dünya Savaşından bu yana çeşitli tiyatrolar, kültürel etkinlik düzenleyen kulüpler, müze ve kütüphaneler kurulmuştur ve aynı zamanda opera ve balede yaygın ilgiyi görmektedir. Azerice, Rusça ve başka dillerde çeşitli dergi kitap ve gazeteler yayınlanmaktadır. 1998 yılı itibariyle Azerbaycan’da TRT devlet televizyonunun yanı sıra TGRT, NTV, Samanyolu gibi kanallar yayın yapmaktadır. Azerbaycan’ın bağımsızlığını kazanmasından sonra TIKA (Türk İş Birliği ve Kalkınma Ajansı) Türkçe klavyeli bilgisayarlar ile Azerbaycan’ın Latin harflere geçme sürecine destek vermiştir.
Özlem ÇELİK
YENİ HABERLER
YORUMLAR
Henüz hiç yorum yapılmamış.