RUSEN[ANALİZ]: ABD-Rusya Restleşmesinde Suriye Operasyonunun Anlamı Nedir?
ABD, İngiltere ve Fransa, Esed rejimi güçlerini hedef alarak Suriye’nin başkenti Şam ve diğer bölgelerdeki askeri noktalara 14 Nisan 2018 tarihinse düşük yoğunluklu bir operasyon düzenledi. Operasyon süreci öncesinde ABD Başkanı Trump’ın twitter’dan verdiği mesajlarda sanki Rusya ile bir savaşa hazırlanıyormuş havası verildi. Dünya ülkeleri biranda böyle bir savaş olacağı endişesiyle hazırlık seviyesine geçtiler.
Dolar fiyatları ortalama %20 değerlendi. Hatta, ABD’den yayınlanan operasyon haritalarında Suriye’de Esed hükümetinin vurulacağı muhtemel üsler bile duyuruldu. Buna cevap olarak Rusya, Akdeniz’de tatbikat yapacağını duyurdu. Rusya kalibr füzelerini ABD’nin Suriye’deki üslerine kilitledi. Suriye’deki elektro-manyetik askeri ekipmanları aktif hale getirdi. Gezici hale getirilen ekipmanlar için 24 saat çalıştırılma emri verildi.
Rusya’nın Kırım başta olmaz üzere Hazar Denizi kıyısındaki hava savunma sistemlerini muharip pozisyonuna geçirdiği de bildirildi. Operasyondan bir gün önce Ukrayna, ikinci bir Rus ticari gemisini deniz sahasını ihlal ettiği için alıkoyduğunu açıkladı. Rus gemilerinin alıkonulması 2. Dünya Savaşında Almanya’nın ABD gemilerine yaptığı stratejiyle örtüştüğü için savaşın Suriye’den Ukrayna’ya da sıçrayacağı iddia edildi.
İsrail, İran saldırılarına karşı en yüksek güvenlik düzeyine geçme kararı aldı. Buna cevap olarak İran, hava üslerinde yüksek alarma geçilmesi emrini verdi. Yani gelinen süreçte o gece tüm dünya merakla savaşın çıkabileceği endişesiyle ayaktaydı desek yeridir. Fakat operasyon başladıktan 40 dakika sonra tamamlandığı açıklandığında tam bir hayal kırıklığı oluşturdu.
Bu hayal kırıklığı savaş çıkmadığı için değil de önceden açıklanan ve bu sürede boşaltılan askeri üslerin vurulması dolayısıyla yaşanmıştı. Ayrıca 1 hafta boyunca Esed’e etmedik laf bırakmayan ABD, Fransa ve İngiltere Esed’in kendisini hiç hedef bile almadı. Yani tam bir tiyatro oynanmıştı. Suriye üzerinden 1 hafta boyunca İran, Rusya hedef olarak gösterilmiş, döviz fırlamış savaş tam tamlarıyla sadece boş üsler vurulmuştu.
Bu süreçte Türkiye’nin tavrı hep merak ediliyordu. Fakat Türkiye, Suriye’de savaş başladığı andan itibaren Esed konusundaki tavrında hiç değişiklik yapmadı. Astana Görüşmeleri başta olmak üzere Soçi ve Ankara zirvesinde de Esed’li bir çözümün mümkün olmayacağını dile getirmişti. Hatta Türkiye’nin bu tavrı dolayısıyla bazı toplantılarda İran bazılarında ise Rusya bu konuda sitemlerini de dile getirmişlerdi. O gece öncesinde Türkiye, operasyonun sadece Esed’e yönelik olması için diplomasi trafiğini yürüttü.
O hafta Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan önce Trump ile sonrasında da Putin ile görüşmeler yaparak sorunun Esed olduğu konusunda tarafları uzlaştırmaya da çalıştı. ABD’nin operasyon sırasında İncirlik üssünü kullanma talebi ise uluslararası izinler alınması halinde olabileceği şeklindeydi. Fakat ABD BM Güvenlik Konseyinden karar çıkaramadığı için Türkiye de İncirlik üssünün kullanılmasına izin vermedi.
Türkiye’nin İncirlik üssünü kullandırmadığını biliyoruz. Zaten bu nedenle ABD uçaklarının Ürdün, Katar üslerinden kalktığını İngiltere’nin de Güney Kıbrıs’taki üslerden operasyona katıldığını söylemeliyiz. İncirlik üssünün kullanılması için ABD’nin yoğun diplomasi yürüttüğü açık. Fakat Türkiye, iç kamuoyunun de tepkisini düşünerek ABD’nin PKK/PYD ile işbirliği ve FETÖ elebaşını ABD’de tutması, hem BM GK’de hem de NATO nezdinde bir karar alınmamasını da gerekçe gösterdiğini söylemeliyiz. Bu politikada Türkiye’nin ABD’ye sen müttefiklik hukukuna uymuyorsun ben de aynı şekilde sana karşılık vereceğim mesajı verdiğini söylemeliyiz.
ABD’nin şu anda Türkiye aleyhine yürüttüğü politikalara karşılık Türkiye’nin de farklı platformlarda buna benzer karşılık vereceğini bundan sonra da beklemeliyiz. Koalisyon da bunun üzerine Katar, Ürdün ve Güney Kıbrıs’taki askeri üsleri kullanma kararı aldı. Operasyon sırasında Yunanistan ve İtalya’nın da savaş uçaklarına lojistik destek verdiğini biliyoruz. Gelinen süreçte Türkiye’nin ABD uçaklarına üslerine kullandırmaması hem ABD’de hem de NATO’da endişe oluşturdu diyebiliriz. Türkiye’nin bu konuda ciddiyetini anlayan NATO Genel Sekreteri ise Türkiye’yi ziyaret ederek Türkiye-ABD gerginliğini azaltmaya yönelik bazı tekliflerde bulundu.
ABD, Fransa ve İngiltere’nin Suriye’de yaptığı operasyon Suriye halkını düşündükleri için değil de sanki Rusya ve İran’a karşı bir güç gösterisiymiş gibi geldi. Çünkü Rusya ve İran’ın 2015 yılından itibaren bölgede gösterdikleri etkinlik kendi hâkimiyet sahalarını da belirlemelerine neden olmuştu. Fakat ABD’nin kendisine özel belirlenmiş bir hâkimiyet sahası hala bulunmuyor. Suriye’nin kuzeyinde PKK/PYD ilişkisi nedeniyle Türkiye’nin itirazı ve operasyon tehdidiyle karşı karşıyalar. Rakka hattında ise Esed ve Rus paralı askerleri üzerinden tehdit ediliyorlar. Aslında ABD, bu operasyon ile verdiği mesajda benim sınırım belli ve ona yaklaşmayın mesajı da verdi.
Türkiye’nin Esed’e karşı düzenlenen operasyona destek açıklaması sürpriz değil. Bu desteğin Astana Görüşmelerine bir etkisi olmayacaktır. Çünkü Astana Görüşmelerinde zaten Türkiye muhaliflerle birlikte hareket eden taraf olduğu için böyle bir tavır yeni değil. Tam tersi Türkiye’nin Esed tavrında haklılığı Rusya ve İran ile görüşmelerde bundan sonra daha da kolaylaştırıcı bir rol oynayacaktır. Çünkü Batı bloğu Esed’i bahane ederek bundan sonra da operasyonlarına devam edecektir.
Türkiye, Suriye operasyonu düzenlenmeden önce hem Rusya hem de ABD ile diplomasi trafiği yürüttü. İki ülkenin sıcak savaş yaşamasının tüm dünyayı etkileyebilecek riskler içerdiğini taraflara anlatmaya çalıştı. Hatta operasyondan 1 gün önce Rusya’dan üst düzey bir yetkilinin Türkiye’ye geldiğini biliyoruz. Türkiye Genelkurmay Başkanı da bu görüşmelerde arabulucu rolü üstlenmeye çalıştı. Zaten Türkiye’nin Astana Görüşmelerinde Rusya ve İran’la her konuda aynı fikirde olmadığını biliyoruz.
Bu üç ülkenin anlaştığı ortak nokta Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunması ve Suriye’nin geleceğine Suriye halkının karar vermesidir. Bunun dışındaki birçok konuda görüş ayrılıkları var. Bu ayrılıklar da ülkeler arasındaki işbirliğini etkileyebilecek durumda değil. Hatta Suriye saldırısı Türkiye-Rusya ve İran arasındaki işbirliğini bundan sonra daha da güçlendirecektir. Çünkü bu 3 ülke şunu anladılar ki ABD ve Bayı tarafından aynı anda hedefteler.
Fransa Cumhurbaşkanının ‘saldırı Türkiye ile Rusya’nın arasını açtı’ açıklamasından Batı bloğunun Türk-Rus ilişkilerinden rahatsız olduğunu ve bunu engellemeye yönelik planlar içerisinde olduklarını gösteriyor. Fransa’dan gelen bu açıklama İngiltere, Almanya ve ABD’nin Türkiye-Rusya ilişkilerindeki ivmeyi aralarında müzakere ettiklerini de ortaya çıkarmış oldu. Bu haliyle Batı’nın Türkiye’yi Rusya’dan koparmak için bazı önlemler alacaklarının ipuçlarını da veriyor. Kaldı ki bundan sonra ABD’nin Türkiye’ye yönelik politikalarında bir yumuşama olabilir. Yine Türkiye’yi AB’ye bağlı hale getirmek ve müzakereler yoluyla bir şekilde yüzünü Batı’ya dönmesine devam kararlılığı da çıkabilir.
Suriye operasyonu sonrası Türkiye’nin Esed’e karşı yapılan bu saldırıyı destekliyoruz açıklamasına karşılık Rusya’dan da Türkiye’nin bu operasyonu desteklemesi hata açıklaması geldi. Bu açıklamaları diplomatik bir tavır olarak görmeliyiz. Fakat böyle ufak bir ayrılık bile AB ile ABD ülkelerini heyecanlandırdığını ve sanki iki ülke arasında kriz çıkabilir beklentisine ittiğini gördük. Aslında Rusya’nın en kritik dönemlerde Türkiye’ye yönelik bu tür açıklamaları yeni değil.
Örneğin 1 hafta öncesinde ABD-Rusya restleşmesi devam ederken Rusya Dışişleri bakanlığının “Türkiye Afrin’i artık Esed teslim etsin.” Açıklaması sadece Türk dışişlerinde değil aynı zamanda Türk toplumunda da önemli bir kırılma yarattı. Rusya dışişlerinin Türk toplumunun hala Rusya’ya şüpheyle yaklaştığı bir dönemde bu tür bir açıklaması önemli kırılmalar oluşturuyor. Rusya dışişleri Türkiye konusunda ve Türk toplumunun refkleksler konusunda galiba tam deneyimli değil veya bilinçli bir tahrik var.
Bunun dışında Rusya’dan Türkiye’ye yönelik eleştiriler karşılık Türkiye’den de Rusya ve İran’a yönelik önemli eleştiriler vardı. Örneğin Rusya’nın bu operasyonun hukuksuz ve uluslararası anlaşmalara aykırı olduğunu dile getirmesine rağmen engellemeye yönelik bir çaba göstermediği yazıldı. Suriye hava sahasının önemli bir kısmını kontrol eden Rusya’nın bu saldırıda izleyici rolü üstlenmesi eleştirilerden birisiydi. Eğer Rusya bu saldırıya izin vermeyeceğini ve hava savunma sistemlerini kullanacağını açıklasaydı belki de bu operasyon gerçekleşmeyecekti. Yani Rusya, Türkiye’yi eleştirirken aslında arkasında önemli açıklar bıraktı. İran ise tüm açıklamalarına rağmen operasyon sırasında hiç ortalıkta bile gözükmedi.
ABD’nin İngiltere ve Fransa ile birlikte düzenlediği düşük yoğunluklu operasyonun aslında Batı’nın bozulan uluslararası dengeye vermeye çalıştığı bir ayar olarak nitelendirilebileceğini söylemeliyiz. Suriye’de şimdiye kadar 215 kez kimyasal saldırı yapan Esed’i cezalandırmak için yapıldığı söylenen bu operasyon dünyada tüm taraflarca bir memnuniyet yaratmadı. Memnun olduysa sadece Esed oldu. Obama döneminde olduğu gibi şimdi de Trump bir göz boyama ile Suriye’de baş aktörlerden olan Rusya’yı ve İran’ı baskı altına alabilecek bu fırsatı değerlendi.
Hatırlarsak Trump, Twitter üzerinden hem Rusya’ya hem de Esed’e tehditler içeren tweetler atmıştı. Bu operasyon ile Rusya-Türkiye-İran gibi üç aktörün Suriye’de elde ettiği garantörlüğe bağlı çözüm şansını da ABD’siz bu çözüm olmaz mesajıyla bir şekilde tehdit ediyor. ABD’nin daha önce Astana Görüşmelerini tiyatro olarak tanımladığını biliyoruz. Batı’nın Astana Sürecinden rahatsızlığı ABD’de son Ulusal Güvenlik Konseyinde yeni dışişleri bakanı Pompeo’ya da soru olarak gelmişti.
ABD, Rusya’yı hem Avrupa’dan hem de Esed üzerinden baskı altına alarak Ortadoğu’da ABD’nin istediği biçimde anlaşmayı kabul etmeye zorluyor. Bu saldırı düşük yoğunluklu olsa da ABD’nin bundan sonra Deyr-zor hattında Esed ve Rus kuvvetlerin saldırılarına izin vermeyeceğini de anlıyoruz.
Tarihte buna benzer bir hadise 1854-1855 Kırım Savaşı sırasında gerçekleşmişti. Bu savaşta İngiltere ve Fransa, Avrupa’nın siyasal statüsünün Rusya tarafından değiştirilemeyeceğine cevap vermek istemişler ve Rusya’yı Avrupa kıtasının dışında tutmak için Kırım’da kendi askerleriyle savaşmışlardı. Günümüzdeki durum da buna benziyor: Rusya’nın Ortadoğu ve Doğu Avrupa’daki etkinliğini sınırlamak için yapılmış bir saldırı olarak görülebilir. Bu saldırı sadece Rusya için değil İran ve Türkiye için de mesajlar içeriyor.
İran’ın bölgede etkinlik kazanma gayreti ABD-İsrail tarafından bundan sonra cevap bulabilecektir. Bu saldırıda ABD, Fırat’ın doğusunda da hâkimiyet bana aittir diyor olsa da Rusya’nın Türkiye’nin PKK/PYD hassasiyetine eskisinden daha fazla destek olacağını söyleyebiliriz.
ABD-Rusya arasında Suriye üzerinden bir çatışma zaten beklenmiyordu. Çünkü iki ülke arasında bir sıcak çatışma İsrail için tercih edilen bir durum değil. Tarihte SSCB’nin ABD ile girdiği soğuk savaşta en çok zararı İsrail görmüştü. İsrail bu nedenle Rusya ile kısmı bir ilişki içerisinde soğuk savaşa Avrupa’ya taşınmasını tercih ediyor. Zaten bu strateji başarılı oldu ki İngiltere-Rusya gerilimiyle soğuk savaşı Avrupa’ya taşıdılar. Fakat İsrail’in ABD’nin yaptığı saldırıyı yeterli görmeyerek saldırılarına sonraki günlerde de devam etmesi hem ABD açısından hem de Rusya açısından mesajlar içeriyor. İsrail, ABD’ye yeterince İranlı milislerin olduğu bölgelerin vurmadın diyerek işi ben bitirmeye kararlıyım diyor.
Rusya’ya ise İsrail karşısında çaresiz bir rol biçiyor. Rusya, ABD operasyonunun hukuksuz olduğunu sert biçimde açıklamışsa da İsrail’in sonrasında yaptığı saldırıya sessiz kalmaya devam etmiştir. Rusya, Türkiye’ye verdiği tepki ve alınganlığın birazını İsrail’e gösterse belki de asıl suçluyu da daha iyi bulmuş oluşabilir. Rusya’nın İsrail ve Esed konusundaki yumuşak karnı zaten Suriye’deki çözümsüzlüğün ana nedenidir.
Rusya’nın bu saldırıya politik anlamda cevap vereceğini söyleyebiliriz. Hatta bundan sonra Astana Görüşmeleri temelinde ilerleyen Suriye’de siyasi barış süreci daha da önem kazandı. Rusya’nın bu sürece yoğunlaşarak Türkiye ve İran ile yeni anayasa ve seçimler konusunda zaman kaybedilmeden adımlar atılmasına yönelik çalışması muhtemeldir. Rusya, ABD’ye karşı İran ve Türkiye’ye daha fazla askeri ve siyasi yatırım yaparak daha güçlü bir hat oluşturmak isteyecektir. Fakat ABD ve NATO’nun da bu sırada boş durmayarak yeni önlemlerle bu ittifakı ayırmaya yönelik çabaları devam edecektir.
Anlaşılan o ki Esed, ABD veya Batı’nın inisiyatifiyle iktidardan uzaklaştırılmak istenmiyor. Bunun en kolay çözümü seçimler yaparak Suriye halkının iradesiyle bu durumu sonuçlandırmaktır. Çünkü Esed faktörünü Rusya ve İran kendi çıkarına kullanmak isterken şimdi de Batı, Suriye’ye müdahale için bahane olarak kullanmaktadır. Rusya-ABD arasında soğuk savaş veya diğer türüyle ekonomik savaş şiddetlenerek devam edecek. Rusya’nın buna vereceği cevaplar bölgede oluşacak denge ve gerilimleri de belirleyecektir.
Bu analizin Rusçası için bakınız:
YENİ HABERLER
YORUMLAR
Henüz hiç yorum yapılmamış.