RUSEN [GÖRÜŞ] : Elijah J. Magnier, ”ABD ve Rusya Suriye’de Uçurumun Eşiğinde”
Gerçekte, Levant ve Mezopotamya bölgelerinde Washington’un askerlerine duyulan husumet eşi görülmemiş düzeye ulaşmıştır ve Kürtlerin ABD’yle (ve Suudi Arabistan’la) yan yana gelme seçimleri intihar getiren, inanılmaz derecede naif bir stratejidir. Şu halde, Amerika Birleşik Devletleri’nin Levant’ta yalnızca düşmanlar elde edeceği ve en sonunda bölgedeki geçici Kürt dostlarını kaybedeceği açıktır. Suriyeli Kürtler en büyük kaybedenler olacak: Amerika ve Rusya Suriye’de uçurumun eşiğinde Suriye’nin kuzeydoğusunda ABD’nin müttefikleri ve Rusya’nın müttefikleri arasında savaş tırmanışa geçiyor ve bu durum süper güçlerin kendi çıkarlarını korumak için doğrudan bir çatışmaya doğru kayma ihtimali gibi gerçek bir tehlike meydana getiriyor. Fakat günün sonunda Washington Suriye’de baskın gelmeyecek ve onun – Suriye Kürtlerinin öncülük ettiği, “SDG” (Suriye Demokratik Güçleri) bayrağı altındaki – müttefikleri en ağır bedeli ödeyecektir. Washington’daki şahinlerin, Moskova’yı provoke edebileceklerine veya Suriye’deki varlığını azaltabileceklerine inandığı açık: ABD, öteki Suriyeli birimlerle birlikte Rus kuvvetlerinin de konuşlandığı, Suriye ordusuna ait Şayrat hava üssünü bombaladı. Dahası Washington’un savaş uçakları, Rusya’nın müttefiklerini, El-Tanaf’taki Suriye-Irak sınır noktası yakınlarında üst üste üç kez bombaladı. Nihayet geçtiğimiz günlerde ABD Hava Kuvvetleri “İslam Devleti” (IŞİD) terörist grubunun bulunduğu bölgeyi vuran bir İran insansız hava aracını ve Suriye Su-22 savaş uçağını düşürürken, ABD destekli Kürt güçler Rakka kırsalında Rusafa şehri sınırına ilerleme sağlıyordu.
ABD’nin tüm bu düşmanca askeri eylemleri Suriye topraklarında hukuksuz bir şekilde gerçekleşti ve terörist grupları değil Suriye ordusunu hedef aldı. ABD’nin Suriye ordusuna kendi topraklarına saldırmasına izin veren bir hukuki karar yahut uluslararası yetki ya da konsensüs bulunmuyor – özellikle de ABD’nin amacı gerçekte terörizmle savaşmaktan ziyade bağımsız bir ülkenin parçalanmasını desteklemek iken. Tüm bunlar basit bir şekilde Washington’un, meşru bir uluslararası destek olmaksızın bölgeyi işgal edip Biladüşşam’da askeri havaalanları ve askeri üs kurmak için ülkenin kuzeydoğusunda ihtiyaç duyduğu Suriye toprağı üzerinde etki ve kontrol sağlamasıyla ilişkilidir. Besbelli ki Washington Moskova’nın, Suriye topraklarının geri alınması için ilerledikleri sırada ülkedeki Rusya müttefiklerine karşı ABD’nin askeri eylemde bulunmasına vereceği olası tepkiye pek de dikkat etmiyor. Ancak Rusya, Washington’un Suriye’deki müttefiklerini bombalayarak karşılık veriyor.
ABD savaş uçaklarının Suriyeli gruplarla iç içe geçmiş Rus kuvvetlerini yanlışlıkla bombalaması, Rus savaş uçaklarının da Suriye’nin kuzeyinde faaliyet yürüten Kürt vekil güçleriyle iç içe geçmiş ABD Özel Kuvvetleri’ni yanlışlıkla bombalaması olasılık dışı değil. Bu olursa durum kontrolden çıkabilir ve süper güç ülkelerinin itibarının zayıflamasıyla istenmeyen, ancak neredeyse kaçınılmaz bir tepkiye yol açabilir. Bu ise Ortadoğu’yu, bütün dünyayı etkileyebilecek yeni bir yıkıcı boyuta taşıyabilir. Rusya’nın Suriye’deki baş müttefiki olan İran, Biladüşşam’daki ABD güçleriyle ilişkisindeki gerilim düzeyini yükseltiyor: – Suriye steplerinde 55 bin kilometre karelik alanın geri alınması için binlerce yeni askeri taşıdı ve güneydoğu Suriye’deki yarı çöl bölgesinde ABD vekil güçlerini (Usud el-Şarkiye) ve IŞİD’i yenmeyi başardı: şu ana kadar El-Tanaf sınırlarının güney tarafındaki Suveyde eyaletinde 25 bin kilometre kareden fazla alan geri alındı. – İran, (ABD güçlerinin yerleştiği) Tanaf’ın yukarı kısmındaki güçleri iterek Deyrezzor’a giden kuzeydoğu yolunu kapattı, yeni bir sınır hattı çizdi ve ABD’yi El-Tanaf’ta izole etti. – İran, ABD güçlerini bloke etmek için Irak güvenlik güçlerinin El-Tanaf’a Irak tarafından ilerlemesini Irak’la koordine etti.
Irak askerleri, sınır çizgisi üzerinde Suriye ordusu ve müttefikleriyle bir araya gelmek üzere El-Tanaf’ın kuzeyinden El-Kaim’e doğru ilerliyor. İran, ABD’nin İran’ın füze programına yasak getirmesinden yalnızca 24 saat sonra IŞİD’e karşı 700 km menzilli “Zülfikar” (Hazreti Muhammed’in kuzeni, dördüncü halife ve birinci Şii İmamı Ali bin Ebu Talib’in kılıcı) isimli balistik füzelerini fırlattı ve bu şekilde aynı zamanda ABD’ye ve onun Ortadoğu’daki müttefiklerine mesaj gönderdi. Tahran Amerikan kararlarını önemsemiyor ve Washington’a onun kararlarının dikkate alınmayacağını, İran’ın kolunun uzun olduğunu ve Ortadoğu’daki her hedefi (İsrail, Suudi Arabistan, ABD’nin Ortadoğu’daki askeri üsleri) vurabileceğini ve geleneksel kurallar hakkında kaygı duymadığını anlatıyor. İran, her türlü hedefi istediği zaman ve istediği yerde vurabilir; füzelerini, IŞİD üyesi İranlı Kürtlerin bu ay İran kurumlarına karşı düzenlediği çifte terör saldırısı için hareket ettiği İran Kürdistanı’ndan fırlattı.
İran aynı zamanda (100 ila 150 bin kişinin 30 aydır kuşatma altında olduğu) Deyrezzor şehrinde ve El-Mayadin’de IŞİD’i hedef alan füzeler fırlatarak Suriye’nin ve Deyrezzor şehrinin önemini vurguladı (ABD savaş uçakları ve müttefikleri geçen yıl Deyrezzor havaalanını gören Sarda dağlarındaki Suriye ordusu mevzilerini vurarak ordunun savunma hattının kırılmasına katkı sağlamıştı). ABD’nin Sarda’da düzenlediği, birkaç saat boyunca süren ve Suriye ordusundan 100’ü aşkın asker ve subayın ölümüyle sonuçlanan bombalama IŞİD’e üstünlük sağlayarak onların havaalanı çevresine (kuşatma altındaki şehre tek hava beslemesi yapılan yere) ilerlemesine ve şehrin IŞİD tarafından iki parçaya bölünmesine olanak vermişti.
İran’ın mesajı açık: Deyrezzor’un düşmesine izin vermeyecek ve müttefikleriyle birlikte, önümüzdeki aylarda kuşatmayı kırmak için her şeyi yapacak. Suriye’deki tırmanışın akabinde Rusya, bu ülkeye daha fazla hava savunma füzesi gönderiyor. Özellikle Moskova’nın sahadaki güçlerini koruması ve onları ABD’den gelecek her türlü saldırıdan korumakla yükümlü olması sebebiyle Şam, ABD koalisyonuna ait savaş uçaklarını bombalamaktan çekinmeyecektir. Moskova, çakışmayı önleme hattını geçici olarak askıya almak suretiyle (yakında yeniden kurulacak) Suriye’de ABD’yle işbirliği yapmayı durdurdu ve Fırat Nehri’nin batısı üzerinde uçan her hedefi düşman olarak göreceği şeklinde açık bir ikazda bulundu. Tüm bunların orta yerinde Irak kuvvetleri Suriye sınırına doğru ilerliyor ve ABD güçlerine kendisinin Şam’la işbirliği yaptığını, bölgedeki hiçbir Amerikan projesiyle ilgilenmeyeceğini anlatıyor.
Bağdat, IŞİD yenilgiye uğratıldıktan sonra topraklarında ABD güçlerinin herhangi bir şekilde bulunmasını kabul etmeyecektir. ABD Irak hükümetiyle olan bir eğitim anlaşmasını sürdürecektir, ancak ülkenin kararları ve Suriye ve İran da dâhil olmak üzere komşularıyla olan ilişkileri üzerinde hiçbir etkiye sahip olmayacaktır. Sahadaki tüm güçler – Kürtler ve Suriye muhalefet güçlerinin bazı kalıntıları hariç – Suriye’deki ABD güçlerine karşı çalışacaktır: IŞİD (Suriye ve Irak’taki savaş bittikten sonra isyancı güçler olarak), El Kaide (dünyanın her yerinde ABD’yi vurma yemini etmişti), Türkiye (ABD’nin Suriye’de Kürt otonomisine verdiği desteği reddediyor), Şam (IŞİD’in toprak üzerindeki egemenliği bittikten sonra Kürtleri vuracaktır) ve Suriye’nin müttefikleri (İran, Hizbullah ve Suriye’deki Iraklı milisler), Hizbullah’ın Beyrut’ta yaptığına benzer şekilde (1980’lerde Deniz Piyadeleri karargâhını ve Beyrut’taki ABD büyükelçiliğini havaya uçurmuşlardı) ABD güçlerini vurmak için doğru fırsatı bekliyorlar. Bu sebeple ABD çok sayıda düşman, pek az sayıda dost kazandı; bu dostlar da kendilerini tek başına bulacaklardır çünkü Washington’un er ya da geç onları terk etmek dışında başka alternatifi yoktur.
ABD’nin dostlarının olmadığı, iş ortaklarının ve ortak çıkarlarının olduğu gayet iyi bilinir. ABD’nin Suriye’deki çıkarları son bulduğu zaman askerlerin ülkeyi terk etmekten başka alternatifi olmayacaktır. Suriye’nin seküler Kürtleri, Iraklı Kürtler tarafından asla benimsenmemiş yeni bir politikayı benimsemek gibi bir hata yaptı. Şam’a düşmanlık ilan ettiler ve Amerika ve bölgedeki müttefikleriyle (Vehhabi Selefi Suudi Arabistan) ittifak kurdular. Kürtler İran karşıtı bir duruş aldı ve militanlarının Arap çoğunluklu Rakka şehrinin alınması için yakacak odun haline gelmesini, netice itibariyle sırf ABD’nin Suriye’nin kuzeydoğusunda askeri üsler kurma planı gerçekleşebilsin diye önemli kayıplar vermeyi kabul etti. Kürtler, geleceğin en büyük kaybedenleri olacaktır: Şam ve müttefiklerinin kuvvetleri Kürtlerin tarafındaki toprakları geri alıyor ve ABD vekili militanların yayılarak Fırat Nehri’nin batısındaki petrol sahalarını işgal etmesini önlemek için Rakka kırsalına doğru ilerliyor. IŞİD’in yenilmesi sonrasında Kürtler esas düşman haline gelecektir.
Suriye savaşı başladıktan sonra yıllar boyunca Kürtler, Suriye’nin parçası ve sessiz müttefiki idi. Şam, savaş bittiği zaman, Suriye’nin parçası olarak kalması kaydıyla bir Kürt federasyonunu tartışmaya hazırdı. Bugün ise Kürtler, önce Türkiye tarafından ezilen (Cerablus’tan El-Bab’a uzanan koridor işgal edilerek Rojava ikiye bölünmüştü), şimdi de Şam’ın hücumuna uğrayacak olan bir federasyon rüyasını gerçekleştirmek için Amerika’nın vekil güçleri olmayı kabul ettiler. Suriye, işgalci bir güç olan ABD’ye koruma sağlayacak bir Kürt federasyonuna asla izin vermeyecektir. Gerçekte, Levant ve Mezopotamya bölgelerinde Washington’un askerlerine duyulan husumet eşi görülmemiş düzeye ulaşmıştır ve Kürtlerin ABD’yle (ve Suudi Arabistan’la) yan yana gelme seçimleri intihar getiren, inanılmaz derecede naif bir stratejidir. Şu halde, Amerika Birleşik Devletleri’nin Levant’ta yalnızca düşmanlar elde edeceği ve en sonunda bölgedeki geçici Kürt dostlarını kaybedeceği açıktır. Yalnızca, kararlılık ve tutarlılıkla hareket eden ve Suriye’de kayda değer güçleri bulunan Rusya ve müttefikleri galip gelecektir.
Elijah J. Magnier
Elijahjm.wordpress.com
YENİ HABERLER
YORUMLAR
Henüz hiç yorum yapılmamış.