Türkiye, Kuzey Irak’ta tüm dengeleri değiştirebilir

18 Eylül 2017, 19:54

Irak Bölgesel Yönetimi Lideri Mesut Barzani”nin 25 Eylül’de Kuzey Irak’ta bağımsızlık referandumu yapacağını duyurması bölgede yeni bir krize kapı araladığı gibi dengeleri de değiştirebilecek etkilwere neden olabilir. Kuzey Irak krizine dair uzman görüşleri şöyledir:

Prof. Dr. Salih Yılmaz (RUSEN Başkanı-Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Öğretim Üyesi)

Barzani’nin referandum kararı her ne kadar fiili olarak bir anlam ifade etmiyorsa da psikolojik olarak kendisine güç veriyor. Barzani özellikle Suriye’de PYD’nin ABD desteğiyle önemli güç elde etmesi sebebiyle PYD tehdidi altındadır. Bu tehdidi görmeden şu anki durumu değerlendirmek eksik olur.

Barzani Irak krizinden sonraki dönemde maalesef avantajını kaybetmiştir. ABD’nin Suriye krizinde yatırımını PKK’nın devamı olan PYD’ye yapması tüm Kürt grupları tedirgin etmiştir. Çünkü PKK sadece Suriye’de değil Irak’ta da Sincar bölgesinde denetimi elinde tutmaktadır. Barzani’nin Kuzey Irak’ta PKK’ya karşı durma gücü gün geçtikçe azalmaktadır. Zaten son 1 yılda hem PKK hem de Süleymaniye merkezli KYB’nin tehdidiyle karşı karşıyadır.  Barzani’nin bu süreçte birkaç darbeyi de atlattığını söyleyelim.

Türkiye, Suriye krizi başladığında PYD’nin Irak’a geçmesine engel olabilmek amacıyla Suriye topraklarındaki sözde Cizire Kantonu’na operasyonda geçikerek hata yaptı diyebiliriz. Eğer buraya operasyon yaparak güvenli bölge haline getirebilseydi hem PKK’nın Irak’a sızmasını, hem Sincar’da etkin olmasını hem de Telafer, Murul, Kerkük gibi bölgelerde istikrarsızlığın önüne geçebilirdi.

Dediğim gibi Türkiye’nin Kuzey Irak’taki krizi kontrolü için illaki Irak’a operasyon yapmasına gerek yok. Sadece Suriye sınırları içerisindeki sözde Cizire Kantonu’na operasyon yaparak Dicle Nehrinin iki tarafını kontrol altına alması sorunun büyük oranda çözülmesine neden olacaktır. Peki bu strateji neler kazandırabilir?

İlk olarak Türkiye’nin Irak’la ticareti için Habur sınır kapısına mahkum olmasının önüne geçecektir. Şu anda Türk tırları yüklerini Duhok’ta bırakıyorlar. Buradan Kuzey Irak yönetiminin görevlendirdiği kişiler bu yükleri Irak’a dağıtıyor. Cizire Kantonuna yapılacak operasyonla doğrudan Telafer, Musul’a yeni bir sınır kapısı açılacaktır.

İkincisi Suriye’deki PYD, ABD’den aldığı silah yardımının bir kısmını Sincar’a Cizire Kantonu üzerinden yapıyor. Türkiye’nin bu bölgeyi kendi güvenliğini tehdit etmesi gerekçesiyle güvenli bölge haline getirmesi Suriye’deki PYD ile Irak’taki PKK arasındaki bağı zorlaştıracaktır.

Türkiye’nin Cizire Kantonu harekatı ile Dicle Nehrinin her iki tarafını kontrol etmesiyle gelecek 100 yıl için Telefer, Musul, Kerkük vd. bölgelerdeki Türkmenlerin güvenliği, ekonomisi vd. garanti altına alınabilir. Aslında bu operasyon oldukça uygulanabilir. Çünkü bu sayede ne Irak yönetimini ne de Barzani’yi karşınıza almıyorsunuz. Tam tersi PKK tehdidiyle Suriye’de yeni bir sınır kapısı ile kendi güvenliğinizi güvence altına alıyorsunuz.

Barzani’nin şu anda seçenekleri oldukça azdır. Barzani yıkılırsa yerine gelecek KYB veya PKK’nın Türkiye’ye neler yapabileceğini düşünmeden yorumda bulunmak doğru değil. Türkiye burada ABD ve Irak yönetiminin tuzağına da düşüyor. Barzani’nin yıkılmasına zemin hazırlandığını görmek lazım. Türkiye bölgedeki Kürtleri, ABD veya başka bir gücün etkisi altına bırakarak izleyici olmamalıdır.

Türkiye’nin PYD’nin Suriye’de gün geçtikçe büyümesine artık seyirci kalmaması gerekiyor. Çünkü Türkiye seyirci kaldıkça PYD, Irak’a da sirayet ediyor. Türkiye’nin en önemli önceliği Suriye’deki PYD’nin Suriye topraklarından Irak’a sınırını yok etmek olmalıdır. Fırat Kalkanı harekatıyla nasılki terör koridoruna dur denmişse, Dicle harekatıyla da PYD’nin Barzani’yi devirip Kuzey Irak’ı hakimiyet altına almasına engel olunabilir. Hala geç değil hatta tam zamanıdır. Bu sayede hem PKK’nın Suriye’den Irak’a sızmasına dur denebilir hem de Barzani’ye nefes aldırabilir.

Irak’ta HaşdiŞabi’nin güç kazanması, Suriye’de de PKK’nın alanını genişletmesi barzani’yi köşeye sıkırştırdı. Bu iki gücün zamanla barzani’yi tümüyle yok etmeyeceklerini kim söyleyebilir ki?

Ali Şemhani (İran Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi Genel Sekreteri)
Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY) Irak’tan ayrılması durumunda Erbil’le olan bütün anlaşmaları iptal ederiz ve  tüm sınır kapılarını kapatırız. IKBY’nin referandum kararını gözden geçirmesini dileriz. Irak’ın komşularının referanduma karşı olması, IKBY için çetin bir durum ortaya çıkaracaktır.

Doğacan Başaran (ANKASAM Uzman)

İran’ın IKBY’ye Irak’tan ayrılmaları durumunda bütün sınır kapılarını kapatarak bölgeyi yalıtılmış hale getirecekleri yönündeki uyarısı önemlidir. Barzani’nin Türkiye ve İran’ın itirazları başarısız olacak olması, Türkiye ve İran Kürtlerinin ayrılıkçı taleplerini de minimalize edecektir.

IKBY için çetin bir durum ortaya çıkacağı yönündeki ifadelerindeki haklılık payı büyük. Öncelikle Irak Anayasa Mahkemesi’nin bugün içerisinde referandumun durdurulmasına yönelik bir karar aldığını hatırlatmak gerekir. Bu nedenle şu aşamada referandumun gerçekleşip gerçekleşmeyeceği bile muğlak. Bu muğlaklığa rağmen ”evet” ile sonuçlanmasının dahi, sınırların belirlenmesi ve olası devletleşme sürecinin diğer aktörler tarafından tanınması aşamasında, Irak Kürtlerine devlet olmaya yetmeyeceği anlaşılıyor. Zira biliniyor ki, bu bölgede İran ve Türkiye’nin aynı anda reddettiği bir gelişmenin yaşanması çok mümkün değil.
Son dönemde gelişen Türkiye ve İran yakınlaşmasına tarihsel perspektifle bakarsak şunu görürüz: İki ülkenin arasının iyi olduğu dönemlerde, bölge dışı aktörlerin bölgeye yaptığı emperyalist müdahalelerde başarılı olma ihtimalleri çok düşüktür. Bölge dışı aktörlerin emperyalist müdahalelerinde istediklerini aldığı dönemler, genellikle Türkiye-İran ilişkilerinin de kötü olduğu dönemlerdir.
Bu açıdan ABD’nin cesaretlendirdiği Barzani’nin liderliğindeki IKBY’nin; yani bu BOP Kürdistan’ı deneyiminin Barzani ekibi açısından başarısızlıkla neticeleneceği öngörülebilir. Üstelik Barzani yönetiminin yaratacağı ‘başarısız devlet’ deneyiminin, Türkiye ve İran Kürtlerinin ayrılıkçı taleplerini de minimalize edeceği düşünülebilir.
BOP’un mimarı olan ABD’nin referandumun ertelenmesine yönelik talebi değerlendirilebilir. Her ne kadar Barzani’nin ‘kurucu başkan’ olma hırsıyla bu talebi göz ardı ettiği görülse de, şimdilik uluslararası konjonktür Türkiye ve İran’ın talepleriyle örtüşüyor.
Bir anlamda ABD’nin Irak’ı işgaliyle birlikte konjonktürel bir kazanım elde eden Barzani yönetimi, konjonktürün değişmesiyle birlikte kazanımlarını da kaybedecektir. Yani konjonktür ile gelen kazanımlar, konjonktür ile gidecektir.
Türkiye’nin hamle yapma konusunda İran’a kıyasla daha sakin ve sabırlı davrandığına değinen Başaran Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın MGK toplantısını 22 Eylül’e çektiklerini açıklaması, Barzani yönetimine bu hırslı tavrından dönmesi konusunda son ana kadar şans verileceğini; ancak Barzani’nin ısrarcı olması halinde Türkiye’nin de gerekli adımları atmakta tereddüt etmeyeceğini gösteriyor. İran’dan yapılan açıklamalara bakıldığındaysa, İran’ın yorumları net biçimde Türkiye’den daha sert biçimde gelmeye devam ediyor. Bunun en son somut göstergesi de Şemhani’nin yaptığı açıklamalar ki bu açıklamalar, IKBY’nin yalıtılmış bir bölgeye dönüşme ihtimalinin yanı sıra sürecin Kürtler açısından bir ‘’başarısız devlet’ deneyimiyle sonuçlanacağına işaret etmektedir.
Salih Bilici (AA Erbil Temsilcisi)

Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nde 25 Eylül’de yapılması planlanan referanduma karşı Irak merkezi hükümetinin, komşu ülkelerin ve ABD yönetiminin tutumunu sertleştirmesinin, Mesut Barzani’nin içeride elini zayıflatacağı öngörülüyor. Kürdistan Demokratik Partisi’nin (KDP) stratejik ortağı olan Kürdistan Yurtseverler Birliği’nin (KYB) ilk defa farklı bir tutum sergileyerek ABD, Birleşmiş Milletler (BM) ve İngiltere’nin sunduğu teklifin ciddiye alınması gerektiğini duyurması, referanduma giden süreçte ciddi bir kriz ve sorun olarak görülüyor.

Partisi KDP’nin tam desteğini alan Barzani’ye, bölgenin diğer güçlü partileri Goran (Değişim) Hareketi ve İslami Toplum Partisi (Komela İslam) referandum sürecinde destek vermedi. KYB’nin tutumunda yaşanan değişiklikle birlikte, bölgede referandum konusundaki görüş ayrılıkları arttı. Dış dünyadan gelen sert tepkiler ve Irak hükümetinin yaptırımlarını artırması üzerine, Barzani ve partisinin bu süreçte yalnızlaştığı ve referandum kararını yeniden gözden geçireceği düşünülüyor.

Irak Türkmen Cephesi Milletvekili Aydın Maruf, Anadolu Ajansı (AA) muhabirine yaptığı açıklamada, “Referandum komisyonu Mesut Barzani başkanlığında toplanacak ve iki gün içinde referandumun ertelendiği duyurulacak. ABD’nin teklifi kabul edilecek ve var olan sorunların çözümü için Bağdat ile Erbil arasında heyetler arası görüşmeler başlayacak” dedi.

Referandum sürecinde yerel halkın Barzani’ye destek verdiğine, ancak diğer partilerin farklı bir siyasi tutuma sahip olduğuna dikkati çeken Aydın Maruf, KDP’nin bu süreçte yalnız kaldığın, stratejik ortağı ve hükümet ortağı olan KYB’nin de pratikte referandum kampanyalarına katılmadığını söyledi.

IKBY parlamentosunda dün yapılan oylamada, yüzde 8 farkla referandumun 25 Eylül’de yapılması kararı alındı. Ancak referandum sürecinde başından beri KDP ile ortak hareket eden KYB’den 6 milletvekilinin oturuma katılmaması, Goran Hareketi, İslami Toplum Partisi, İslami Hareket Partisi ile bazı Türkmen Milletvekillerinin parlamentodaki oturumu boykot etmeleri, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nde halk oylaması konusundaki görüş ayrılığının arttığını gösterdi.

ABD’nin DEAŞ’la Mücadele Koalisyonu Özel Temsilcisi Brett McGurk’ün referandumu erteleme teklifinin Barzani tarafından kabul edilmemesi üzerine, Beyaz Saray’ın devreye girerek açıklama yapması ve referanduma kesinlikle karşı olduğunu belirtmesi ‘halk oylamasının zamansızlığı’ tezini güçlendirdi.

Bölgede Barzani’ye ve KDP’ye yakın Erbil ve Duhok illerinde referanduma yönelik karnavallar, mitingler düzenlense de KYB ve Goran’ın etkili olduğu Süleymaniye ve Halepçe’deki sessizlik ve tedirginlik dikkat çekiyor.

Daha önce onlarca savaş gören ve Saddam Hüseyin döneminde baskılara maruz kalan halk, bazı yerel medyanın etkisiyle yaratılan duygusal ortamdan etkilenip kimi yerlerde referanduma destek verse de yeni bir savaşın eşiğine gelmekten korkuyor.

Öte yandan Irak, terör örgütü DEAŞ’a karşı verilen mücadelede oldukça yorgun düştü. Savaşın yaşandığı bölgeler viraneye dönerken, diğer bölgeler gelen sığınmacı akınları nedeniyle ekonomik ve sosyal sorunlarla boğuşmak zorunda kaldı. Referandum süreci, analistler tarafından, bölgede henüz iyileşmeyen hastaya ikinci bir ameliyat yapılması durumuna benzetiliyor. Irak güvenlik güçleri ile ABD öncülüğünde DEAŞ’a karşı mücadele eden koalisyon ülkede tam olarak güvenliği sağlayabilmiş değil. Milyonlarca sığınmacı Sünni Arap evlerine dönmeyi bekliyor.

Sınır toprakları ve tartışmalı bölgelerde Peşmergelerle Haşdi Şabi milisleri arasındaki gerginlik de dikkat çekiyor. Bu bölgelerde iki taraf arasında her an bir çatışma patlak verebileceği uyarıları yapılıyor.

Bu arada Sincar’da terör örgütü PKK’nın varlığı da sürüyor. Burayı Suriye’ye geçiş koridoru olarak kullanmak isteyen PKK’lı teröristlerle Peşmergeler zaman zaman karşı karşıya geliyor.

Ayrıca koalisyon ülkelerinin ciddi desteğiyle Peşmergeler tarafından terör örgütü DEAŞ’tan kurtarılan yaklaşık 30 bin kilometrekarelik alanın geleceği konusunda henüz Bağdat ile Erbil masaya oturmuş değil. Erbil yönetimi, Irak anayasasının 140. maddesinde tartışmalı bölgeler olarak adlandırılan bu yerleşim yerlerinin kendi toprağı olduğunu iddia ediyor. Bu toprakların içinde Kerkük, Tazehurmatu, Tuzhurmatu gibi Arap ve Türkmenlerin de yoğun olarak yaşadığı yerleşim yerlerinin olması tansiyonu yükseltiyor. Erbil yönetiminin bu bölgeleri de referanduma dahil etmesi, Bağdat ile yaşanan siyasi krizi yükseltti.

Kerkük’teki sıkıntılı durum sürüyor

Kerkük Valisi Necmeddin Kerim’in kararıyla Türkmen ve Arap nüfusunun çoğunlukta olduğu Kerkük’te IKBY bayrağının tek taraflı kararla göndere çekilmesi, kentte etnik ve dini taraflar arasında gerginliğe neden olurken, Kerkük İl Meclisi’nin sadece Kürt üyelerin kararıyla kenti referanduma dahil etmesi, tansiyonu daha da yükseltti. Bunun üzerine Irak Parlamentosu oy çokluğuyla birkaç karar alarak bayrağın göndere çekilmesinin yasalara aykırı olduğunu bildirdi ve Kerkük Valisi Kerim’i görevden aldı. Irak Parlamentosu şimdi de kenti referanduma dahil eden Kerkük İl Meclisi’nin Kürt üyelerini görevden almaya hazırlanıyor.

Ancak Necmettin Kerim Irak Parlamentosu’nun kararının yasal olmadığını ve görevine devam ettiğini açıkladı. Bu durumda Irak hükümetinin duruma nasıl müdahale edeceği merak ediliyor. Bağdat’ın aldığı kararlar sonucunda, yeni KYB’li Peşmergelerin Süleymaniye’den Kerkük’e sevk edilmesi de tansiyonu yükselten bir adım olarak görüldü.

İçeride yaşanan tüm bu sıkıntıların dış dünyadan gelen sert tepkilerle birleşmesinin ardından, referanduma yönelik 25 Eylül kararının tekrar gözden geçirilmesi gerektiği konuşuluyor. ABD’nin tutumunu sertleştireceğinin işaretlerini vermesi ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 27 Eylül’de yapılacak Milli Güvenlik Kurulu’nu Kuzey Irak’taki referandum nedeniyle 22 Eylül’e aldıklarını açıklamasının ve bir takım önemli kararlar alacaklarını belirtmesinin, referanduma yönelik süreci etkileyeceği belirtiliyor. Diğer komşu ülke İran ise başından beri referandum sürecine karşı olduğunu bildirmişti. BM, Almanya, İngiltere, Fransa ve İtalya da referanduma karşı olduklarını Kuzey Irak yönetimine bildirmişlerdi.

ABD’nin DEAŞ’la Mücadele Koalisyonu Özel Temsilcisi Brett McGurk, sundukları alternatif teklifi kabul etmemesi halinde Barzani’nin oldukça riskli bir yola gireceğini belirtmiş ve bu süreçte verdikleri desteği çekeceklerini ifade etmişti. Bu da Erbil yönetiminin Bağdat ile yaşayacağı krizlerde veya muhtemel askeri çatışmalarda yalnız kalacağının işareti olarak yorumlandı. Devrik Irak lideri Saddam Hüseyin döneminde ve sonrasında ABD yönetimiyle ciddi bir müttefiklik ilişkisine sahip olan Erbil yönetimi, referandum süreciyle ilk defa müttefikiyle ters düştü. Barzani’nin halka hitabında “Dünyayı dinlemeyin, referanduma gidiyoruz” demesi uluslararası camia tarafından şaşkınlıkla karşılandı ve ‘siyasi hata’ olarak değerlendirildi.

Bölgenin önceliği devam eden ekonomik kriz

Öte yandan bölgede 2014 yılından beri yaşanan ekonomik ve mali kriz devam ediyor. Yaklaşık 5,5 milyon nüfusa sahip olan Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nde 1 milyon 400 bin kişi yerel hükümetten maaş alıyor. Ancak son iki yıldır bu maaşların sadece yüzde 40’ı ödenebiliyor. Halkın gündeminde bağımsızlık referandumundan çok ekonomik sıkıntıların çözülmesi yer alıyor. Terör örgütü DEAŞ’tan kısmen kurtulan bölge halkı artık refaha kavuşmayı beklerken, referandum nedeniyle oluşan olumsuz ortamdan çıkmak istiyor.

Karşı çıkanlar ne diyor?

İslami Toplum Partisi lideri Ali Bapir, 25 Eylül’de düzenlenmesi planlanan referandumun neden iptal edilmesi gerektiğini, bölgenin içinde bulunduğu durumu özetleyerek AA muhabirine anlatmıştı: “Kürdistan Bölgesi’nin mevcut şartlar altında bağımsız bir devlet ilanı için uygun bir altyapısı yok. Bakınız, siyasi birlik yerine çekişme var. Güçlü bir ekonomimiz yok: halkımız kesintili maaş alıyor. Ekonomik altyapımız yok. Kurumsallaşmış ulusal bir askeri gücümüz yok. Diplomatik olarak ise komşu ülkelerle mevcut ilişkilerimiz siyasi parti veya kişiler düzeyinde. Referanduma bölgesel ve uluslararası düzeyde herhangi bir destek verilmedi”. Mevcut referandumdan korkuları ve endişeleri olduğunu söyleyen Bapir “Pirince giderken evdeki bulgurdan olabiliriz. Bölgemizi bağımsız bir devlete doğru götürmeye çalışırken, elimizdeki bölgeyi de kaybedebiliriz. Bölgemizde çok işsiz ve fakir var. Halk bu duruma tahammül edemezken, referandum sonrası daha da kötüleşmesi halinde bir iç çatışma patlak verebilir” demişti.

“Goran olarak referandumu doğru bulmuyoruz” diyen Goran Hareketi sözcüsü Şoreş Hacı ise “Referandum bir devlet kurulmadan önceki aşamadır. Kürdistan Bölgesi’nde bir devlet kurmak için yeterli altyapı ve güçlü bir zeminin varlığı söz konusu değil” ifadelerini kullanmıştı.

Doç. Dr. Serhat Erkmen (Ahi Evran Üniversitesi Öğretim Üyesi)

Irak’ta hızlı bir siyasi dönüşüm ve güç dengesi değişimi yaşanıyor. Irak hükümeti, IŞİD’in elinde kalan son bölgeleri tekrar kontrol altına alırken, Kuzey Irak’ta ise referandum sürecinde son düzlüğe girildi. Bu iki gelişme birbirine paralel gidiyormuş gibi görünebilir. Fakat tersine işgal sonrası Irak’ta ortaya çıkan Erbil-Bağdat güç dengesinin en önemli dönemeçlerinden birisi yaşanıyor.

Irak ordusu ve Haşdi Şahabi, Musul merkezini hayli çetin bir savaştan sonra epey kayıp vererek IŞİD’den geri aldı. Bu süreçte çatışma öylesine sert geçti ki, benzerinin daha dar bir alanda dahi olsa Telafer’de de yaşanması bekleniyordu. Fakat sürpriz bir biçimde Telafer beklendiğinden daha kolay geri alındı. Tam da bu süreçte Kuzey Irak’taki referanduma dair çok ilginç bir çıkış geldi. Musul’un kuzeyinde, Irak ordusunun operasyonları başlamadan önce Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’ne (IKBY) bağlı peşmergeler tarafından IŞİD’den kurtarılan bölgelerin 25 Eylül’de yapılması beklenen referanduma dahil edilmesi istendiği açıklandı.

Buna benzer açıklamalar daha önce cılız biçimde yapılsa da Musul’daki çatışmalar nedeniyle dikkat çekmiyordu. Üstelik geçmişte Iraklı Kürt siyasetçiler IKBY’nin sınırlarının “peşmergenin kurtardığı yerler” olacağını defalarca açıklamıştı. Fakat bu açıklamalar dönemin şartları nedeniyle önemsenmemişti. Şimdi Musul’un kuzeyinde kalan ve peşmergenin denetiminde bulunan ilçeler ve kasabalara referandum sandığının konulacağının ileri sürülmesi yeni bir siyasi tartışmayı körükleyecek gibi.

Kerkük Vilayet Meclisi, 2017’de üçüncü kez kritik bir kararla gündeme geliyor. İlk karar Kürtçe’nin Kerkük’te resmi zorunlu dil olmasıydı. Buna ilişkin tartışmalar sona ermeden, ikinci bir kararla Kerkük’e IKBY’nin bayrağının çekilmesi kararı çıktı. Şimdi de Vilayet Meclisi’nde referanduma katılma kararı alındı. Bu kararların her biri Bağdat tarafından tepkiyle karşılansa da sonuncusu kadar tepki çeken bir girişim olmamıştı.

Kerkük’te Vilayet Meclisi 2005’ten bu yana Iraklı Kürtlerin denetiminde. O tarihten beri de bir seçim yapılmadı. Anayasada varılan uzlaşıya göre Kerkük’te normalleşmenin sağlanması, nüfus sayımı gerçekleştirilmesi ve sonunda da seçim yapılması gerekiyordu. Ancak şehirdeki uzlaşmazlıklar ve hassas dengeler nedeniyle bu aşamalar bir türlü gerçekleşmedi. Gelinen aşamada alınan karar şehirdeki Türkmenlerin tamamının ve Arapları bir kısmının karşı çıkışıyla alındı. Üstelik bugün hala Kerkük’ün en önemli ilçelerinden birisi olan Havice IŞİD’in kontrolü altında. Havice, IŞİD öncesi Kerkük’te Arap nüfusun en yoğun yaşadığı yerdi. Yani Kerkük’te sadece Türkmenlerin değil Arapların da talepleri dikkate alınmadan ve fitili ateşleyeceği düşünülen bir karar alınmış gibi görünüyor.

Musul ve Kerkük’ün IKBY açısından ortak yanları

Musul ve Kerkük’teki gelişmeleri aslında bir bütün olarak ele almak gerekir. Iraklı Kürtler merkezi hükümetin tepkisini çekeceğini bilmesine rağmen bu adımları neden atıyor?

İlk neden, çizilen sınırların sadece vilayetlerin idari sınırları olmadığı. Referandum sandığının konulacağı yerler muhtemelen Irak’ta Kürtler devlet ilan ederlerse o devletin hak iddia ettiği sınırlar olacak. Dolayısıyla bugün Musul ve Kerkük’te, kısa süre içinde Selahaddin ve Diyala’nın bazı ilçelerinde sandıkların konulduğu yerlerin, olası bir Kürt devletinin sınırları olması planlanıyor.

İkinci neden büyük ölçüde ekonomik. Kerkük’ün ne kadar önemli bir petrol kaynağı olduğunu anlatmaya gerek yok. Musul’un kuzeyindeki ilçelerin önemli bir kısmında ise büyük petrol rezervleri olduğu düşünülüyor. Referandum sandığı konulması planlanan yerlerden bazılarında IŞİD öncesinde dev petrol şirketi Exxon-Mobil’in arama çalışmalarını başlattığı unutulmamalı. İlginç bir biçimde Selahaddin Vilayeti’ndeki en tartışmalı bölge olan Tuzhurmatu da yakınındaki Pelkane (Pulkana) rezervleriyle biliniyor. Dolayısıyla bu sınırların gözetilmesindeki en önemli nedenlerden birisi açık bir biçimde petrolle ilişkili.

Üçüncü neden, IKBY’nin iç siyasi dinamikleriyle ilişkili. Uzun bir süredir IKBY’de yapılan bütün seçimler KDP’nin sayısal üstünlüğünü ortaya koyuyor. Oysa, Kerkük büyük ölçüde KYB’nin denetiminde. Kerküksüz bir Kürt Bölgesi (kurulursa gelecekte de Kürt devleti) sadece ekonomik kaynakları açısından zayıf kalmaz, aynı zamanda KDP’nin tekelinde bir siyasi yapı üretmeye devam eder. Bu nedenle, Kerkük’ün referanduma eklenmesi KYB için hayati önem taşıyor. Ortadoğu’daki bölgesel şartların Kürtlerin devlet ilanına ne zaman olanak tanıyacağı bilinmez. Ancak, referandumda Kerkük’e sandık konulursa, Kasım 2017’de yapılacak başkanlık ve parlamento seçiminde de sandık konulmasını engelleyecek pratik bir güç yok. Dolayısıyla Bağdat ile Erbil arasındaki sorunlar daha çözülmeden alınan bu karar IKBY’nin kendi içindeki siyasal dengeleri de alt üst edebilir. İşte bu nokta da KDP de Musul kozunu oynuyor. Çünkü bu bölgede KDP diğer partilere göre daha üstün. Kerkük’ün iç dengelerde yaratacağı etkiyi kısmen de olsa dengeleyebilir.

Son olarak, Irak hükümetinin tutumları hala belirsiz. Şii partiler bir dönüşüm geçiriyor. Ammar El Hekim, Irak İslami Yüksek Konseyi’nden ayrıldı ve orta çizgide yeni bir parti kurma arayışında. Sadr Hareketi de başta Suudi Arabistanla ilişkiler olmak üzere bölgesel denklemde ilginç adımlar atıyor. Başbakan Ibadi, kendi partisinin başında seçime gidebilecek mi henüz belli değil. Buna karşılık milis liderlerinin tutumları daha sert. Hele ki Kerkük konusunda tutumları iyice sertleşti. Sünni Araplar ise tamamen dağınık. Bağdat’taki bu belirsizlik, Iraklı Kürtlerin işini kolaylaştırıyor.

Türkiye ve İran

Musul ve Kerkük’teki gelişmeleri en yakından izleyen ülkeler Türkiye ve İran. Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu geçen hafta Irak’ı ziyaret etti. Erbil ve Bağdat’taki görüşmelerde Türkiye’nin referanduma karşı olduğunu açıkça belirtti. İki ülke de referandumun Irak’ı yeni bir krize sürükleyeceğini düşünüyor. Fakat engellemek için somut adımlar atmaktan ziyade diplomatik uyarılar yapmakla yetiniyorlar. Referandum gününe kadar temaslar sürecek gibi. Ancak sonrası şimdilik belirsizliğini koruyor.

Son Gelişmeler

Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin 25 Eylül’de gerçekleştireceği “bağımsızlık referandumu”yla ilgili Irak meclisinde görüşme yapıldı. Irak Meclisi “bağımsızlık referandumu” kararını reddetti.

Şii Ulusal Koalisyonu milletvekillerinden Ali Safi, “Meclis, Irak Kürdistan referandumunu oy çokluğuyla reddetti” dedi.

Safi, karara karşı çıkan Kürt milletvekillerinin de oturumu terk ettiğini ifade etti.

328 sandalyeli mecliste yapılan oturuma 168 milletvekili katıldı.

IKBY Başkanı Mesud Barzani, 7 Haziran’da siyasi partilerle gerçekleştirdiği toplantı sonrasında, uzun süredir tartışılan bağımsızlık referandumunun 25 Eylül 2017’de yapılacağını ilan etmişti.

Irak Başbakanı Haydar el-İbadi ise Barzani’nin referandum ilanından sonra yaptığı açıklamada “bunun anayasaya aykırı olduğunu belirterek sonucu tanımayacaklarını” söylemişti.

Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin lideri Mesud Barzani 25 Eylül’de yapılacağını açıkladığı referanduma günler kala İngiliz yayın kuruluşu BBC’ye konuştu. Barzani referandum konusundaki kararlılıklarını yineledi.

Referandumu “bağımsızlığa giden ilk adım” olarak niteleyen Barzani, “Kürdistan’daki insanlar ilk defa özgürce geleceklerine dair karar verecekler” ifadelerini kullandı. Referandumun direkt bağımsızlık anlamına gelmediğini belirten Barzani sonucun Bağdat hükümetiyle yapılacak görüşmelerde Kürtlerin elini güçlendireceğini savunuyor.

“SINIRLARI KENDİMİZ ÇİZERİZ”

Mesud Barzani, referandumdan sonra Bağdat yönetimiyle görüşmelerin başlayacağını söyledi. Görüşmelerde “sınırlar, su ve petrolün” söz konusu olacağını belirten Barzani, Bağdat yönetiminin görüşmelere yanaşmaması durumunda Kürtlerin sınırlarını kendilerinin çizeceğini söyledi.

“KÜRTLER SAVAŞMAK İÇİN HAZIR”

Kürt lider referandumun Irak’ın kararlılığını ve güvenliğini etkileyeceği eleştrilerine ise, “Irak’ta kararlılık ve güvenlik mi var” şeklinde yanıt verdi. Referandum Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı Duhok, Erbil ve Sülaymaniye gibi şehirlerin yanısıra Kerkük, Mahmur, Hanakin ve Şengal’de de yapılacak. Barzani Kerkük’te “hayır” oyu çıkarsa bu duruma saygı göstereceklerini belirtti. Ancak Şii milisler ve Bağdat yönetimi Kerkük’te Kürt referandumunun yapılmasına karşı olduklarını açıklamıştı.

Barzani, “Sonuca saygılı olacağız ama hiç kimse orada referandumu yürütmemizi engelleyemeyecek. Kerkük’teki durumu güç kullanarak değiştirmeyi deneyenler olursa Kürtler savaşmak için hazır olacaklar” ifadelerini kullandı. Barzani ayrıca, “Biz hiçbir zaman Kerkük Kürtlerin olacak demedik. Kerkük tüm halklar için işbirliğinin simgesi olmalı” dedi.

Referandum Bağdat yönetimini tarafından kabul görmüyor. Irak Başbakanı Haydar el-İbadi, 25 Eylül’de gerçekleştirilecek referandumun Irak anayasasına aykırı olduğunu savunuyor.

 

YENİ HABERLER

YORUMLAR

Henüz hiç yorum yapılmamış.

YENİ HABERLER