Küresel Denklemde Kazakistan’ın Artan Rolü

30 Ocak 2018, 01:12

Kazakistan Cumhurbaşkanı Nazarbayev’in 16-18 Ocak tarihleri arasında ses getiren ABD’ye resmi ziyareti, Kazak siyasetinin küresel mücadeledeki artan stratejik önemini bir kez daha ortaya koydu.

 

 

 

İran’ın P5+1 ülkeleri ile gerçekleştirdiği nükleer müzakerelere ev sahipliği yapan, Rusya ve Türkiye arasında yaşanan uçak düşürme hadisesinin ardından oluşan siyasi krizde ara bulucu olan Kazakistan, Suriye savaşının çözümüne dair yürütülen Astana görüşmelerinde ise yine ev sahipliği rolünü üstlendi.

 

Bağımsızlıktan itibaren Cumhurbaşkanlığı görevini yürüten Nursultan Nazarbayev, Kazakistan’ı Asya’nın diplomasi merkezi haline getirdi. Vladimir Putin Rusya’sı ve Xi Jinping yönetimi altındaki Çin ile yakın ilişkilere sahip olan Nazarbayev, son olarak 16-18 Ocak tarihleri arasında ABD’ye resmi bir ziyaret gerçekleştirdi. Nazarbayev’in bu ses getiren ziyareti ve Donald Trump ile gerçekleşen basın toplantısı, Kazak siyasetinin küresel mücadeledeki artan stratejik önemini bir kez daha ortaya koydu.

 

 

Petrol ve doğalgaz zengini olan Kazakistan’ın uluslararası ilişkiler içerisinde son zamanlarda artan etkisi, bağımsızlık sonrası ülkenin karşı karşıya kaldığı temel sorunların belli oranlarda çözülmesiyle gerçekleşebilmiştir.

Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla bağımsızlığını elde eden Kazakistan, üç temel problemle karşılaşmıştır. Bunlardan ilki Kazakistan’ın etnik/demografik yapısı olarak görülmüştür. 1989 verilerine göre 16,5 milyon olan ülke nüfusu içinde Kazakların oranı yüzde 39,7 iken Rus oranı yüzde 37,8’e karşılık gelmekteydi. Geri kalan nüfusun büyük kısmı ise Belarus, Alman ve Ukraynalılardan oluştuğu için Avrupalılar Kazakistan’ın yarısını oluşturmaktaydılar. Özellikle ülkenin kuzey bölgelerinde yoğunlaşan Rus nüfusun etnik siyasal bir tutum içerisine girmeleri halinde bölgenin Rusya’ya bağlanması gibi bir süreci başlatma potansiyelinin yanında Azerbaycan’da Ermeni azınlığın yaptığı gibi bir iç savaş atmosferi de oluşturabilirdi.

 

 

 

İkinci sorun ise Kazakistan ekonomisinin finansal ve sektörel açıdan Rusya’ya oldukça bağımlı olmasıydı. 1991 yılında dahi ülke sanayisinin yüzde 43’ü doğrudan Moskova’nın kontrolünde bulunmaktaydı. Ülkenin kuzeyinde bulunan üretim tesisleri Rus pazarı ile sıkı sıkıya bağımlıydı. Bu durum bağımsızlık sonrası Rus ekonomisine bağımlı bir dış ticaret yapısı oluşturmuştur.

Üçüncü temel sorun ise Rusya tarafından kontrol edilen askeri/nükleer tesisler olarak görülmüştür. Semipalatinsk’te bulunan nükleer deneme alanı, nükleer başlık taşıyan binden fazla füze ve Baykonur uzay üssü Kazakistan’da kaldığı için Kazak yönetimi Rus baskısını sonuna kadar hissetmiştir.

 

 

 

Bu üç temel sorun Kazakistan’ın sosyo-ekonomik olarak Rusya’dan bağımsız hareket etmesini oldukça zorlaştırmıştır. Kuzey Kazakistan’da yoğunlaşan Rus nüfus ve Moskova’ya ekonomik bağımlılık Nazarbayev’in politikalarında realist davranmasını zorunlu hale getirmiştir. Bundan dolayı Nazarbayev ilk olarak hem Rus yerleşimcilerle hem de Rusya ile önemli anlaşmazlıklar yaşamamaya çalışarak bağımsız bir devlet yapılanması oluşturmak için uğraşmıştır. Ancak bu sorunları aşmadan dış politikada bağımsız hareket etmesi mümkün olmamıştır. Nitekim Kazakistan, Rusya’nın organize ettiği bütün bölgesel işbirliği girişimlerine katılmıştır.

 

 

 

Kazakistan’ın demografik yapısındaki durum zaman içerisinde belli politikalarla değişime uğradı. Bağımsızlıkla birlikte Moğolistan başta olmak üzere diğer ülkelerde bulunan pek çok Kazak ülkesine dönmüş ve bu gelenler Kuzey Kazakistan’a yerleştirildi. Kazakistan’da bulunan Ruslar ise büyük kitleler halinde Rusya’ya göçtü. Ayrıca ülkedeki Kazakların Ruslara göre doğum oranlarının oldukça yüksek olması demografideki değişimi etkiledi. Bugün 18 milyon nüfusu olan Kazakistan’ın yüzde 65’ini Kazaklar oluştururken, yüzde 21’ini ise Ruslar oluşturmaktadır. Kazakların ülkedeki çoğunluğu oluşturmaları ve Rusların nüfus içindeki oranlarının 1990’lara göre yarı yarıya düşmesi Kazak hükümetinin elini güçlendirmiştir.

 

 

 

 

Ülkede bulunan nükleer tesis ve füzelerin durumunu kendi politikalarından ziyade Rusya ve ABD’nin kararıyla belirleneceğinin farkında olan Kazakistan, 1993 senesinde sahip olduğu nükleer füze başlıklarını Rusya’ya devretmeyi kabul etmiş ve devir süreci de 1995 yılında tamamlanmıştır. Kazakistan’ın birçok bölgesine dağılmış olan Rus askeri üsleri ise farklı tarihlerde imzalanan anlaşmalarla belirli süreler için Rusya’ya kiralanmıştır. Sonraki süreçte yapılan anlaşmalarla Kazakistan’da bulunan tesisler Rus yapımı silahların deneme merkezi haline getirildi. Rusya’nın Kazakistan’ın farklı bölgelerinde toplam 11 milyon hektar civarında bir bölgeye karşılık gelen 7 farklı askeri tesisi bulunduğu bilinmektedir.

Ekonomi ise Nazarbayev’in ilk dönemden itibaren en fazla öncelik verdiği alan oldu. Zengin maden ve enerji kaynaklarından dolayı sanayide bu alanlar geliştirilmeye çalışıldı. Ancak mevcut petrol ve doğalgazın Rusya üzerinden Batı’ya ulaştırılması uzun süre Moskova’ya karşı ayrı bir bağımlılık yarattı. 1990’ların başında başta ABD olmak üzere Batılı ülkelerin bölgedeki ekonomik hamlelerine Moskova farklı yöntemlerle tepki gösterse de zamanla hem Batılı şirketler hem de Çin, Kazak ekonomisinde çok daha güçlü bir yer edindi.

 

 

 

Özellikle Çin, 1997’den itibaren Kazakistan’ın petrol ve doğalgaz sektöründe yer almaya başladı. Kazak enerji kaynaklarının Çin pazarlarına taşınması amacıyla boru hatları inşa edildi. Bugün Çin şirketlerinin Kazakistan’ın enerji piyasasındaki toplam payının yüzde 25 olduğu tahmin edilirken, bu oranın zamanla daha da artacağı düşünülmektedir.

Bunlara ilaveten Xi Jinping’in 2013 yılında Kazakistan’da yaptığı konuşmayla dünyaya duyurduğu yeni İpek Yolu projesi geçen süre içerinde önemli aşamalar kaydetti. 2014 yılında Kazakistan ve Çin arasında imzalanan 30 milyar dolarlık anlaşma Kazakistan’ın projedeki önemini göstermiştir. Çin’in yanında İtalya, Hollanda ve İsviçre gibi Batılı ülkelerle geliştirdiği güçlü ticari ilişkiler de Kazak ekonomisinin Rusya’ya olan bağımlılığını önemli ölçüde kırmıştır.

 

 

 

Nazarbayev, Rusya ile ilişkileri her zaman üst seviyede tutsa da çok yönlü bir dış politika izlemeye çalıştı. Kazakistan, ülkedeki Rus etkisini dengeleyebilmek adına Batı ve Çin ile ilişkileri doğru bir şekilde yürütürken, Türkiye ve İran gibi bölgesel güçlerle de ilişkilerini geliştirdi. Özellikle bağımsızlıkla birlikte belirginleşen temel sorunların belli ölçülerde çözülmesi hem iç hem de dış politikada önemli adımlar atılmasını sağlamıştır.

2010 yılında Nobel Barış Ödülü’ne de aday gösterilen Nazarbayev, uluslararası alandaki çok yönlü politikasından dolayı ‘uzlaştırıcı lider’ olarak görülmüştür. Kazakistan, 2013 yılında İran’la P5+1 ülkelerinin nükleer görüşmelerine Almatı’da ev sahipliği yaptı. Suriye savaşının gidişatını değiştiren Türkiye, İran ve Rusya arasındaki görüşmelerde Astana’da yapıldı. Ayrıca yine Suriye savaşı ile ilgili olan 24 Kasım 2015 tarihindeki uçak krizinin ardından gerginleşen Türk-Rus ilişkileri için de Nazarbayev devreye girmiş ve iki ülke arasında arabulucu rol oynadı.

 

 

Nazarbayev’in bu önemli diplomatik çabalarının yanında son dönemde iç politikada attığı adımlar da dikkat çekiyor.  Nazarbayev, 12 Nisan 2017’de resmi internet sitesinde yayınlanan “Oryantasyon: Geleceğin Manevi Canlanması”isimli makalesinde Kazakistan hükümetine 2017 yılının sonuna kadar Kazak Kiril alfabesinden Latin alfabesine geçiş için hazırlanma talimatı verdi. 1990’ların başında Azerbaycan, Özbekistan ve Türkmenistan Kiril alfabesinden Latin alfabesine geçme kararı alırken Kazakistan, hem kendi içindeki Rus nüfustan hem de Rusya’nın vereceği reaksiyondan çekindiği için alfabe ile ilgili bir karar almadı. Çünkü Kiril alfabesinden Latin alfabesine geçiş bu yeni kurulan cumhuriyetlerde Rus etkisinin sınırlandırılması anlamı taşıdığından Rusya’yı rahatsız eden bir hamle niteliği taşımaktaydı. 2017 yılının sonu itibarıyla Latin alfabesi esasında bir Kazak alfabesi hazırlayan Kazakistan, 2018’de tüm ortaokul kitaplarının Latin alfabesi ile yayınlanmasını amaçlamaktadır. 2025 yılına kadar da tüm kitap, dergi ve resmi belgelerin Latin alfabesi esası ile yayınlanması için çalışmalar başlatılmıştır.

Ocak 2017’de istikrarlı ve modern bir devlet yönetimi için yetkilerinin bir kısmını parlamentoya devretmeyi düşündüğünü belirten Nazarbayev, Batı kamuoyu içinde olumlu bir imaj oluşturmaya çalıştı. Nitekim Mart 2017 yılında Anayasa değişikliği ile görevlerinin bir kısmını hükümete ve parlamentoya devretti.

 

 

16-18 Ocak 2018 tarihleri arasında ABD’ye resmi bir ziyaret düzenleyen Nazarbayev, ABD Başkanı Donald Trump ile görüştü. İki ülke arasında yirmi ticari anlaşma imzalanırken, anlaşmaların değerinin 7,5 milyar dolar olduğu belirtildi. Trump, düzenlenen basın toplantısında İran nükleer görüşmelerinde aracı rol oynayan Kazakistan’ın Kuzey Kore’nin nükleer programı ile ilgili de önemli bir müttefik olacağını belirtti. Ancak hepsinden daha önemlisi Trump’ın 2019 yılına kadar BM Güvenlik Konseyi’nin geçici üyesi de olan Kazakistan’ı ‘stratejik ortak’ olarak ilan etmesi oldu. ABD’nin Kazakistan’ın bağımsızlığını, toprak bütünlüğünü ve egemenliğini destekleyeceğini belirten Trump, Kazakistan’ı ABD’nin en önemli müttefiklerinden biri olarak gördüğünü açıkladı.

 

 

Nazarbayev’in gerçekçi ve başarılı siyaseti ile sorunlu bir ülkenin bugün geldiği konum oldukça dikkat çekicidir. Rusya, Çin ve ABD ile aynı anda iyi ilişkilere sahip olan Kazakistan, Türkiye ve İran için de çok önemli bir ortaktır. Kimilerine göre yeni ‘Büyük Oyun’ olarak adlandırılan çok aktörlü küresel mücadelede Orta Asya ön plana çıkmaya başlarken, Kazakistan bölgede çok önemli bir rol oynayacaktır.

Burak Çalışkan

http://www.dunyabulteni.net/m/?aType=haber&ArticleID=415709

YENİ HABERLER

YORUMLAR

Henüz hiç yorum yapılmamış.

YENİ HABERLER