Irak’taki Referandumu Nasıl Anlamalı?

23 Eylül 2017, 19:40

Irak’taki Referandumu Nasıl Anlamalı?

 

Prof. Dr. Salih Yılmaz

Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi/RUSEN Başkanı

25 Eylül’de Irak’ın Kürdistan Bölgesi (KDP) ‘nde bağımsızlık referandumu düzenlenmesi kararı alındıktan sonra uluslararası camiada bu referandumun olmaması gerektiğine dair birçok açıklama yapıldı. Bu referandumun Irak’taki Kürtler arasında milliyetçi duyguları kabarttığı ve heyecan oluşturduğunu söyleyebiliriz.

ABD ve Türkiye önderliğindeki ülkeler referandumun ertelenmesi ve Irak hükümetiyle Barzani arasındaki sorunların masa başında halledilebileceğine dair girişimlerde bulundular. Barzani ise kendisine yapılan tüm teklifleri referandum tarihinin tam olarak belirlememesi ve garanti verilmemesi nedeniyle reddetti.

Barzani’nin aldığı referandum kararı her ne kadar Kürtlerin milliyetçilik duygularını kabartmışsa da aynı oranda Arapların da milliyetçi karşı duruşlarını artırdığını söyleyebiliriz. Irak’taki HaşdiŞabi, Barzani’ye karşı hıncını almak için hazır bekliyor. Peki bu durumda Irak’ta neler olabilir?

Kürtler arasında bölünme daha da artacaktır.

Kuzey Irak’ta uzun dönemdir KDP ile KYP arasında bölgesel bir mücadele devam ediyor. Bu mücadele referandum kararıyla birlikte daha da derinleşti. KDP’nin lideri konumundaki Barzani ile KYP’nin lideri konumundaki Talabani ailesi arasındaki bu mücadelede Kürtlerin devlet kurma anlayışının da farklı olduğu görülüyor. KYP daha çok sosyalist bir çizgide durduğu için Barzani’nin kurmak istediği devleti aşiret sistemi olarak görüyor. Barzani ise KYP’nin sosyalist devlet anlayışını Kürtlerin kimliğine aykırı olduğunu ve PKK tehlikesine açık hale getirdiğini dile getiriyor. Bu nedenle referandumun ana destekçisi Erbil ve Duhok merkezli KDP dışında diğer bölgelerde karşı duruş var. GORAN Hareketi ise bu referandum kararına şiddetle karşı çıkıyor. KYP ise referandumun desteklenmesi konusunda kendi içerisinde ikiye ayrılmış gibi duruyor.

Barzani’nin bu referandum kararını Haziran ayında duyurduğunu biliyoruz. Bu referandumun hukuken hiçbir geçerliliği bulunmuyor. Buna benzer bir referandum 1970’li yıllarda da yapılmış fakat bir sonuç alınamamıştı. Barzani’nin referandum kararı uluslararası camiada pazarlık payını artırmak için kullandığı bir koz olarak nitelendiriliyor.

Barzani’nin referandum kararındaki ısrarı zaten bölgedeki en büyük destekçilerinden ABD ve Türkiye’den veto yemiş durumda. Ayrıca İran’ın yaptığı tüm anlaşmaları iptal ederek sınırı kapatacağına dair ültimatomu da Barzani’yi zor duruma soktu. Irak parlamentosunun bu referandumu anayasaya aykırı olarak ilan etmesi de uluslararası bir sonuç olmaktan çıkardı. Kerkük Valisinin görevden alınmasıyla bölgede krizin ilk ateşi de yakılmış oldu.

Barzani ve Irak hükümetinin karşılıklı hamleleri bölgenin kısa sürede çatışma ortamına sürüklenebileceğine dair tahminleri güçlendiriyor. Arap milliyetçiliğinin zirve yaptığı Irak’ta böyle bir saldırıda Kuzey Irak’ı kurtarabilecek güç sadece Türkiye ve ABD’de bulunuyor.

Barzani’nin referandum kararına karşı ABD’nin aldığı olumsuz tavır da Barzani’nin umutlarını azalmış durumdadır. Zaten Barzani-ABD arasındaki ilişkiler son 2 yılda gün geçtikçe irtifa kaybediyordu. ABD’nin PKK/PYD ile ilişkisine olumsuz yaklaşan Barzani’nin ABD’nin hedefinde olduğunu bilmeyen kalmadı. Fakat Barzani tüm bu olumsuz tavırlara karşın ABD’nin Bağdat-Kuzey Irak arasında kurduğu arabulucu role güvenini kaybetmiş değil. Barzani referanduma dair yapmış olduğu kampanya konuşmalarında ABD’nin aldığı olumsuz tavrın kendisini hayal kırıklığına uğrattığını sık sık dile getirdi.  Hatta ABD olmadan da yoluna devam edeceğini söyledi. Barzani’nin toplum önünde ABD’ye karşı meydan okuması halkı daha da milliyetçi bir yapıya sürükledi. Bu durum yakın ve uzun vadede ABD ile Barzani arasındaki münasebetlere etki edecektir. ABD’nin DAEŞ ile yapmış olduğu mücadelede Peşmerge’nin yardımının kesilme riski var. Barzani açısından bakıldığında ise yıllardır ABD’den silah yardımı alan Peşmerge silah yardımından mahrum kalabilir.

Referandum kararı Irak hükümetinin meşruiyetini sarsıyor.

Irak Başbakanı İbadi, Barzani’nin aldığı referandum kararına karşı birçok defa açıklama yapmış olmasına rağmen hiçbir etkisinin olmaması Bağdat’taki hükümetin Kuzey Irak’ta hiçbir gücünün olmadığını ortaya çıkardı. Bu kriz hali devam ederse Irak’ta Nisan 2018’de yapılacak seçimlerde İbadi ve hükümeti yıkılabilir.

Kürtlerin desteği olmadan Bağdat’ta hükümet kurulamadığı düşünüldüğünde Şiiler ile Sünni blok arasında yarış daha da kızışacaktır.  Kürtlerin seçimlerde farklı gruplarla kuracağı ittifak şu anda var olan Bağdat’taki tüm hâkim gücü de değiştirebilir.

Irak’ta çıkabilecek bir kriz petrol açısından zengin olan Kerkük ve Musul konusunda çatışmaları gündeme getirecektir. Kerkük, 2014 yılından beri KDP’nin kontrolünde olsa da şu anda sınırda HaşdiŞabi’nin askeri yığınak yaptığı biliniyor. Irak hükümetinin kriz halinde Kerkük’e müdahale edeceğini açıklaması, Barzani’nin de bu açıklamaya Kürtlerin askeri saldırıları tüm gücüyle karşılayacağı açıklaması ülke dışı aktörleri de bu krize müdahil olabilme imkânına kavuşturmuştur. Hatta Kerkük’te bazı bölgelerde hala DAEŞ’in etkinlik gösteriyor olması da karşılıklı provokasyonlara açık bir durum ortaya çıkarıyor.

Ülke dışı aktörlerden Türkiye ise Milli Güvenlik Kurulunda aldığı bir kararla Irak’ta sınırları değiştirmeye yönelik bir sonucun Ankara Anlaşması başta olmak üzere uluslararası anlaşmalara aykırı olduğu ve bu duruma hazırlıklı olduklarını duyurdu. Bu açıklamayı referandum sonrası Musul ve Kerkük özelinde bir kriz çıkarsa müdahale edilebileceğine dair bir açıklama olarak yorumlayabiliriz. Türkiye’nin en büyük dayanağı olan 1926 Ankara Antlaşması’nın 5. maddesinde Irak sınırlarının değiştirilemeyeceğini her iki tarafın taahhüt etmesidir.

Bu şartlarda Barzani’nin Bağdat hükümetiyle anlaşarak bölgede kriz oluşturabilecek durumlardan sakınması daha mantıklı geliyor. Barzani’nin aynı zamanda PKK’nın tehdidini de hissediyor olması referandum kararını biran önce uygulamaya koymasında etkilidir. Çünkü PKK da yaptığı açıklamada Barzani’nin referandumuna karşı olduklarını duyurdu. Bu krize açık durumda Türkiye’ye önemli görevler düştüğü anlaşılıyor. Çünkü bölgede Barzani’siz bir Kuzey Irak nasıl ki bilinmeyen bir hal alacaksa Barzani’nin referandum ısrarı da yeni bir krizi tetikleyecek bir özelliğe sahiptir. Türkiye’ye ekonomik olarak bağlı Kuzey Irak’ın Türkiye’siz neler yapabileceğini göreceğiz?

Türkiye’nin MGK’dan sonra yapmış olduğu açıklamada alternatiflerinin bulunduğunu ilan etmesi de referandumun gerçekleşmesi halinde merakla beklenen sonuçlardandır. Çünkü Türkiye’nin Kuzey Irak’ta alacağı kararlara göre Kuzey Suriye’de de PYD’nin ayrı bir devlet ilan edebileceği konuşuluyor. Türkiye’nin en iyi alternatifinin Kuzey Irak ile bağlantısı olan Habur’u kapatarak Suriye sınırları içerisindeki bölgeye girip güvenli bölge ilan etmesi ve Musul-Kerkük ile doğrudan bağlantı kuracaak yeni bir kapı açması olarak görülüyor.

Türkiye’nin alternatifleri sözde değil de icraat halinde olursa Türkiye bu durumdan en hafif zararla kurtulacaktır. Eğer kararlar sözde kalırsa PYD de bunu örnek alacaktır.

Türkiye burada bir taraftan Barzani özelinde Kürtleri kaybetmemek için hassasiyet gösteririken diğer taraftan bölgedeki belirleyici rolünü de kaybetme riskiyle karşı karşıyadır.

 

YENİ HABERLER

YORUMLAR

Henüz hiç yorum yapılmamış.

YENİ HABERLER