EXPO 2017 Astana/Kazakistan Gezi Gözlemi
Bu bir gezi yazısıdır.
İ. A.
Giriş
Teması “Future Energy” olan EXPO 2017 Astana için Kazakistan’a gittim. Oradaki her anımda İstanbul’u düşündüm desem abartmış olmam. Tanpınar’ın ifadesiyle “tabiat güzelliği, sanat eseri hayat şekilleri ve bir yığın hatırayı barındıran İstanbul’u” ve iklim koşulları nedeniyle de Türkiye’yi. Türkiye gerçekten eşsiz bir ülke, İstanbul gerçekten kendine has bir karaktere sahip. Ama şu da var, 1991 yılında bağımsızlığını ilan eden bir ülke öyle tasarlanmış ki hayret verici; Bağımsızlık Sarayı’nda (Projenin yapılmaya başlandığındaki adıyla Kongre Merkezi) 2030 yılında hayal edilen Astana eyalet maketi sergileniyor. National Museum of Kazakhstan’da insanlık tarihi sergileniyor, kazılarda bulunan en ufacık parça bile burada. Sıfırdan simgesel anıtlar inşa ediyorlar ve her birisine bir anlam yüklüyorlar, en önemli mitolojik bir simge olan Samruk Kuşu ile Kazaklar arasındaki ilişkinin başlangıcını temsil eden hikaye 4D video olarak Bağımsızlık Sarayı’nda ziyaretçilere izletiliyor.
Kazakistan
Türkiye ile Kazakistan çok sıkı bağlara sahip. Öyle ki, Kurucu Başkan Nursultan Nazarbayev’in Türkiye’de kaç Kazak var sorusuna, Turgut Özal’ın “ben dâhil 70 milyon” dediği bir ülke Türkiye (Ahmet Davutoğlu Başbakan olduğu 2016’nın Şubat ayında Kazakistan’a gerçekleştirdiği ziyarette bu alıntıyı yapmıştı).
Kazakistan’ın bağımsızlığını tanıyan ilk ülke Türkiye (ilanı müteakip 10 dk sonra). Ülkenin Başkenti olan Astana Ankara’yla kardeş belediye statüsündedir. Kazakistan’ın ilk başkenti Almata’dır (Almata Kırgızistan ile Çin sınırlarının kesişimine çok yakın bir yerdedir). Başkent, Turgut Özal’ın önerisiyle ülkenin daha merkezi konumunda olan Akmola’ya 1997’de taşınır ve adı Kazakça’da başkent anlamına gelen Astana olarak değiştirilir.
Nursultan Nazarbayev Kazakistan’ın Atatürk’ü gibi, zaten kurucu başkan. Bayterek Kulesinde kendi eli var ve insanlar ona dokunduğunda şarkı çalıyor.
Kazakistan Türkiye’nin yaklaşık 3 katı büyüklükte yüz ölçümüne sahiptir, ancak 2016 nüfusu 17.8 milyon kadar olup İstanbul kadar bile nüfusu yoktur. Astana Türki Cumhuriyetlerin ABD’si ekonomik olarak. Astana 1.5, Almata 3 milyon nüfusa sahip.
Ülke Sovyetlerin tahıl ambarı. Tahılı tarladan Kızıl Ordu toplarmış. Astana eyalet sınırından sonraki yol boyunca arazilerin çoğu ekili değil.
Ülke Müslüman.
Ramazan Bayramı tatili yok, Kurban Bayramı tatiliyse 1 gün.
Kazakistan ile ikili ticaret hacmimiz, 2015 yılında, 750 milyon $ ihracatımız ve 1.11 milyar $ ithalatımız olmak üzere toplam 1,86 milyar $’a ulaşmış. 2016 itibariyle, 650 milyon $’lık hidrokarbon gazları ile rafine bakır-katotlar ve katot parçaları ithalatımız nedeniyle ticaret hacmimizde dengesizlik var. 2016 itibariyle Türkiye ülkenin ithalatında 7.sırada, ihracatındaysa 11.sırada.
Türkiye, sermaye miktarı açısından Kazakistan’daki 17. büyük yatırımcı konumunda olmakla birlikte enerji dışı sektörlerdeki yatırımlar açısından 4. sırada yer almaktadır. Türk firmaları 15 binden fazla kişiye istihdam sağlamaktadır.
Vestel göremedim ülkede. Beko, LCW, Collezione, Arko, Vitra, Kale, Enza Home, Colin’s, Avva, Efes, Ülker Albeni Coco Star ile Biskrem, Kızılay, Cafe Malatya, Defacto, Koton, Flo gördüğüm Türk markalar. Taksim isimli bir fast food mekanı var.
Ülkeyi adeta Türkler yeniden inşa etmiş. Simgesel tüm yapılar (Expo, Bağımsızlık Sarayı, Piramit…) Türkler tarafından yapılmış ve Türkiye’den çok malzeme sevk etmişler Kazakistan’a. İnşaat işi için ilk tercih halen Türkler, onların olmadığı noktada Arnavutlar proje alabilirmiş. Taşyapı’nın yaptığı köprü var. Türkler seviliyor (ama Nazarbayev’in kendisinin sayesinde olduğu söyleniyor, yoksa BI İnşaat gibi konut yapan yerel şirketler “neden işler hala Türklere veriliyor” gibi çıkışlar yapmış, şimdiki FETÖ okullarının da zamanında bu kadar palazlanması Nazarbayev’in Türklere verdiği değerin göstergesi adeta, Nazarbayev kendisini de zaten “biz önce Türküz” diyerek özetliyormuş. Hasılı, Türkleri dokunulmaz kılan kişi Nazarbayev’in bizatihi kendisi). Kazaklar sakin, güler yüzlü, diyaloğa açık. Kazaklar Türkler’i seviyor.
Ülkenin otomobil piyasası Toyota ve Kia tarafından domine edilmiş, VW görmek zor. Rusya ile Kazakistan 2 sene önce araba ticaretine karşılıklı izin vermiş ve Kazak piyasası fiyatları yarı yarıya düşmüş. Zamanında çok iyi değerlendirenler olmuş bunu; ancak daha sonra vergi vs nedeniyle anlamını kaybetmiş bu. Otomobil demişken; herkesin trafik kurallarına uyduğunu ifade edeyim. Herhangi bir yaya, trafik ışıklı olmayan bir yaya yoluna, yola hiç bakmadan normal yoldaymış gibi dalıp ilerleyebiliyor. Otobüs duraklarının 30 mt öncesi ve sonrası araç durması yasak, 10 bin tenge (≃100 lira) cezası var. Astana’da kavşak yok (Burabay’da var). Bütün arabalar taksi, otostop çeker gibi, el ediyorsun ve fiyatı konuşuyorsun. Nissan Infiniti Q70 bindim 6 liraya, Geely marka bir jipe de bindim. Böyle bir kültür var, herkes para kazanabiliyor bu şekilde. Özel taksiler yeni gelmiş, tek tük var. Uber de var. Otomobille alakalı olarak son olarak, Astana o kadar soğuk ki, araçların genelinde, sıcaklık -15 altına düşünce timer (zamanlayıcı) devreye giriyor ve aracı ısıtıyor ya da uzaktan kumandayla çalıştırılabiliyor araç ve böylelikle ısıtılıyor.
24 saat açık eczane var, ama belli saatten sonra camdan mikrofonla konuşarak sipariş verebiliyorsun. Siparişi de camdan alabiliyorsun. Aynı şekilde bakkal tarzı tekel yerlerinde de sabaha kadar camdan alışveriş yapılıyor.
Metro yok Astana’da. Şehrin altının bataklık olmasının etkisi olabilir bunda, şehir o kadar düz ki, tam hızlı tren yapmalık; ama o kadar kalabalık değil henüz (1.5 milyon). Şehir ışıl ışıl ve sokaklar temiz. Çimlerden yürüyen bile yok, herkes yolu dolanıyor. Yaşlılar, geçmek yasak mı falan diye soru sordular mesela.
Paralarına acayip önem veriyorlar. Kazak parası tenge uluslararası bank not cemiyetince 2011, 2012, 2013 yıllarında 3 yıl üst üste dünyanın en iyi parası seçilmiş. Kağıt olmayan paralarını da Merkez Bankası gümüş, altın vs olmak üzere çok çeşitli hediyelik olarak satıyorlar, ben 3 tane gümüş paraya 330 liraya yakın para verdim, inanılmaz güzel. Kredi kartı geçmiyormuş 1 yıl öncesine kadar, Expo nedeniyle kullanılıyor sanırız. Kart sliplerinde imza atılıyor (tek tük imza atılmayan yerler oldu ve en ilginci 200 küsür liralık iki alışverişimde şifre girmeden işlem yaptılar, anlamadım).
Yerleşim yerlerine gelince, İshim Nehri Astana’yı yeni şehir ve eski şehir diye ikiye ayırıyor. Yeni şehir komple Apartman bloklarından oluşuyor, bu blokların her birisi bir adada kümelenmiş sıra apartmanlardan oluşuyor, ortası boş ve hepsinde zorunlu olarak çocuk parkı var. Binalarda zemin kat kavramı yok, giriş katı 1. kat. Eski binalarda süzme sayaç var, bina girişinde. Bu sayaçta gelen fatura daire büyüklüğüne ve yaşayan sayısına göre orantılanıyormuş. Sıcak su nedeniyle bu gibi detaylar söz konusu. Yeni konutlardaysa (onlar bile 15 senelik sistem) sayaçlar akıllı, sayaçlar, endeks okuyan eleman tarafından sokaktan okunuyor. Sayaçlar ile sokak arasında en az 3-4 duvar var ve sayaç bataryalı.
Şehir içinde gaz değil sıcak su dolaşıyor. Sıcak suyu idare istese de kesemez deniyor. Kiracılar abonelikleri üstüne almıyor (genelde), kiraya ilave ödüyorlar (anlaşmaya göre). Kombi kavramı yok ülkede, kışın havanın -45 derecede olduğu zamanda bile evler sımsıcakmış.
Elektrik sayacı için yapılan yeni uygulamalar konut için dahi uzaktan okuma şeklindeymiş. Elektrik kesintisi yok denecek kadar azmış (Türklerin deneyimleri). Binalara özel teknik servis var (adı kck).
Çimkent’te (Antalya gibiymiş), güneş çok. Astana’da rüzgar çok. Ülkede elektrikli araba hiç yok, Toyota marka hibrit araba gördüm 1 tane. Ülkede bakır madeni çok. Çimkent’te Taşyapının aktif olduğu görülüyor.
Kazaklar üç boydan oluştuklarına ve Cengiz Han soyundan geldiklerine inanıyor.
Fotoğraf: Burabay’daki müzede çekilen ve Cengiz Han silsilesini gösteren şema
Yolculuk
Biletimi Air Astana’dan aldım (THY 1000 lira kadar fazlaydı). İstanbul Atatürk Havalimanında check-in işlemlerim 19.45’te bitti. Havalimanında Hindistan yemeği yedim. Uçağın kalkış TSİ 22.10 ve Kazakistan’da saat bizden 3 saat ileri olduğundan kol saatimi peşinen ayarladım.
Türkler THY’den şikayetçi, Avrupa’ya kıyak uçaklar gönderilirken buraya gereken önem verilmiyormuş (deneyimlemediğim için yorum yapamıyorum). Neyse, Air Astana uçakta ilk iş olarak sıcak bir ıslak mendil veriyor, adı vlajnaya solfetka), el yakıcı şekilde sıcak olan bu şey ele alındığında anında soğuyor. Farklı bir kültür.
Piramit (Palace of Peace and Harmony) (Hoşgörü ve Barış Sarayı)
Kazakistan’a vardığım ilk gün buraya gittim. Türkler tarafından 8 ayda tamamlanan piramidin giriş katı cehennemi simgeliyor, her yer siyah. Binanın üst katıysa cenneti simgeliyor, renk beyaz.
Binanın mimarisinin piramit olmasının sebebi, Türklerin, Orta Asya’da var olduğuna inandığı ve Çin’de bulunan Piramitlere (topraktan yapılma) yapılan bir göndermedir. Hatta beyaz piramitte Türklerin atası Oğuz Kağan’ın mezarı olduğu söyleniyor.
Fotoğraflar: Piramit (maket ve yapının içi)
Piramitte her 3 yılda bir dinler buluşması gerçekleşiyor. Piramit mimari olarak etkileyici özelliklere sahip; i) merdivenler askıda imalat, ii) asansör %60 eğime sahip ve ben şahsen eğimi hissetmedim asansör hareket halindeyken, iii) Güneş piramidin tepesine tam dik açıyla vurduğu anda cennet katındaki (dinler toplantısının yapıldığı en üst kat) camlardan opera salonuna ışık vuruyor, iv) yangın anında alt katlarla üst kat ilişkisini kesecek yangın perdesi var.
Fotoğraflar: Cennet katı (dinler toplantısının yapıldığı kat)
Cennet katına doğru çıkarken merdivenlerin solunda yer alan çiçeklerin tamamı Hollanda’dan getirilmiş ve büyümemesi için de şoklanmış.
Fotoğraf: Çiçekler
Cennet katının en üstünde yer alan güvercin imgeleri özgürlük ve barışı simgeliyor.
Piramidin en alt katında, mimari tasarımın karakalem çalışmaları ile çeşitli ülkelerin geleneksel kıyafetleri sergilenmektedir..
Fotoğraflar: Piramidin karakalem çalışmaları
Piramitte toplam 1 saat 15’ vakit geçirdim, anlatımı yapan kız adeta ezberden okuyor, hissederek anlatmıyor hiçbir şeyi. Çalışanlarda Türklere karşı özel bir ilgi vardı.
Pekin ördeği
Pekin Palace diye bir yerde yedim. Yemek katı saat yönünün tersine dönüyor. Ördeğin tadı köy tavuğun benziyor. Yenilmesi, lipoşki adı verilen bir hamur üstüne sürülen sos, taze soğan ve havuçla oluyor. Hamur inanılmaz incelikteydi. Daha da önemlisi, ördek bir merasimle sunuluyor, bu bile başlı başına bir deneyimdi.
Ördeğe 217 lira ödedik (Kazakistan’ta %10’luk servis ücreti hesaba ekleniyor, bahşiş diye bir kavram yok).
Fotoğraflar: Pekin ördeği (ve sunuş)
Hazret Sultan Camii
Piramitten sonra bu camiye gittim. 5000 kişi kapasiteli caminin mimarı Kazak, Asya mimarisini yansıtması açısından böyle bir seçim yapılmış; ancak, uygulama projeleri vs her şey Türkler tarafından yapılmış. Motiflerin çizilmesi vs dahil tüm iç mimari (interior) Türk mimar Okan Koloğlu eseri.
Fotoğraf: Cami içinde bir Kuran
Caminin Çinileri İznik’ten gelmiş. Kaçakçılık muamelesi görmüş Sembol İnşaat bunu getirirken. Mermerler kapılar vs her şey Türkiye’den ihraç. Caminin kapılarını Ankara’lı Suat Var yapmış.
Fotoğraflar: Caminin kapısı
Cami içindeki yazılar Türkiye’de hazırlanıp gelmiş. Caminin inşaatında şantiyede ciddi bir yangın çıkmış ve 1 kişi ölmüş.
Kadınlara tek renk boydan bir kıyafet veriliyor girişte. Camide nikah salonu ve restoran var, düğün ve cenaze yemekleri camide verilebiliyor. Caminin açık ve kapalı otoparkı var, ciddi büyük.
Caminin iç alanı bizdeki gibi kubbelerle genişletilmemiş, daha düz ağırlıklı. Mimar Sinan ve selefi mimarların tarihi camilerine dışarıdan bakıldığında, dağ gibi birbirini tamamlayan kubbeler dikkate çarpar.
Fotoğraflar: Caminin içinden bir kesit ve dıştan genel görünümü
Şaşlık Kebabı
Yeni ve eski şehri İshim Nehri ayırıyor demiştik. Bu kebabı da eski şehir olarak adlandırılan yerleşim yerinde Ali Baba isimli bir Özbek mekanında denedim. Kemikli tercih ettim. Kuzu etinden. İnanılmaz yumuşak ve lezzetli bir etti, abartmış olmayayım ama lokum gibi tabirini sonunda hissettim. İstanbul dönüş günümde bir Türk mekanında da kemiksiz denedim ve o da aynı şekilde başarılıydı.
Fotoğraf: Kemikli şaşlık kebabı
Mos adlı kızılcık suyuna benzer hoşaf tarzı bir içecek de denedim; ama beğenmedim.
EXPO 2017 Astana
Açılışı 9 Haziran’da yapıldı, kapanışı 10 Eylül’de. Buraya Astana’daki ikinci günüm olan 14 Ağustos’ta gittim (daha sonra bir kez daha gittim). Astana’yla yarışan şehir ülkemizde İzmir’di.
Neyse fuar 10 Haziran’dan bu yana açık ve 2 milyonu aşkın ziyaret olmuş, kişi demedim özellikle zira, fuar alanından çıkıldıktan sonra tekrar girmek için bilet almak şart, ben mesela 2 kere ziyaret etmiş oldum.
Expo’nun projesi 2015’te belirlenmiş ve 2 yıl gibi kısa süre proje tamamlanmış. Büyüklüğünü şuradan bakılabilir. Expo logosu, rüzgar gülü ve hava su toprak temsil ediyor.
Giriş biletleri kişi başı günlük 4000 tenge (40 lira kadar), hafta sonu 60 lira. Saat 18.30 sonrası ise biletler yarı fiyatına.
Fuarın mottosu (teması) Future Energy, buna rağmen fuar alanında herhangi bir elektrik araç şarj istasyonu görmedim. Bununla alakalı cleantechnica.com’da yazı da çıkmış, eleman mail attım görüşelim diye de maalesef 1 ay önce Astana’daymış, görüşemedik. Expo dibindeki mega isimli AVM’de Hyundai Ioniq sergileniyor, suratsız bir kızı oturtmuşlar oraya, araca binemedim. Future Energy temasıyla uyumlu şeyler de yok değildi, örneğin trafik ışıklarının bazılarında rüzgar gülü ile güneş paneli vardı, bazı otobüs duraklarında güneş paneli vardı. Bisiklet alanları konulmuştu şehrin çeşitli yerlerine. Expo’nun simgesi olan kürenin en tepesinde 2 tane rüzgar gülü vardı, toplamı 20 kW gücünde de güneş hücreli camlar vardı.
Fotoğraflar: Güneş paneli ve rüzgar gülü entegre edilmiş trafik ışığı, güneş paneli kullanılan durak ve güneş paneli entegreli bisiklet alma/bırakma yeri
İlk ziyaret Küreye, ki bu Kazakistan ülkesinin Pavilyon’u oluyor aynı zamanda. Küre çekirdek’i simgeliyor, adı Nur Alem ve çapı 80 mt. Tematik konsepti “Museum of Future Energy”. Küreyi gezmek tam olarak 2 saat sürdü.
Fotoğraflar: Küre
Küre Adrian Smith ve Gordan Gill tarafından tasarlanıyor. Yapımını Türkler gerçekleştiriyor demiştik. Pavilyonunları birbirine bağlayan köprü sehim yapıp düşmüş inşaat aşamasında ve o nedenle altına kolon yapılmış ?
Küreye girişte soldaki ilk çalışma geleneksel çay kaselerinden bir çalışma karşılıyor bizi, çalışmadaki iniş çıkışlar dağları temsil ediyormuş. Bu imgenin devamında sonsuz enerji simgesi var. Küre merkez kısmına girişte kazak hayatını gösteren objeler, altın kap ve Bayterek var.
Fotoğraflar
Kürenin orta aksı tepeye kadar hayat ağacı (tree of life). Ağacın etrafını çevreleyen suya para atılmış. İnsan hep aynı insan, hemen bir dilek.
Fotoğraflar
Kürenin asansörleri futurist filmleri andırıyor. En üst kat merdivenleri cam ve zemin gözüküyor. Korku vermiyor değil. Kürenin en tepsinde, küreselliğin bozulduğu alanda güneş hücreli camlar var, toplam güç 20 kW. Camlar küre içinden belli oluyor. Kürenin en tepesinde de toplam gücü 34 kW olan sessiz (noiseless) 2 adet rüzgar türbini var, onlar belli olmuyor. Rüzgar gülünü Türk firması yapmış.
Fotoğraflar: Küredeki güneş hücreli camlar, asansörler ve zemin
Odalar var kürede, içinde simülasyonlar var, balık göz gibi geniş açılı simülasyonlar izlenebiliyor. Kat 7’de güneş teması işlenmiş. İçerisine girmedim, çok sıra vardı, ama olayı şu: güneş yaklaşıyor ve sıcaklık artıyor. Rüzgar katında farklı rüzgar hızlarının hissedildiği tünel var.
Kazakistan harici ülkelerin pavilyonları kürenin etrafını çevrelemiş. Expo alanının sonra ne olacağı da şimdiden tasarlanıyor; Kürenin müze olarak şu anki haliyle kalması (içindeki her şeyiyle), 4 bloktan oluşan pavilyonlardan 2 tanesinin Astana uluslararası finans merkezi haline getirilmesi kesin olarak kararlaştırılmış.
Kürede sergilenen diğer şeyler şu şekilde:
- Solar tekstil ürünleri (ceket, perde …)
- Şeffaf solar hücre
- Solar roof tile
- Solar Impulse uçağı maketi
- Muhtelif tiplerde rüzgar kuleleri (Ewicon, Enerkite, Vortex Bladeless)
- Pavegen (adımlandıkça enerji üreten yol döşemeliği) (m2 fiyatının 600 $ imiş, çok pahalı; ama İBB/İETT bunu metrobüs duraklarında ve üst geçitlerinde, İstanbul Metro da metro istasyonlarında deneme amaçlı uygulayabilir)
Fotoğraflar
Rusya pavilyonunda, buzul delip ilerleyen gemiler falan gösteriliyor ve gerçek bir kocaman buz kütlesi getirilmiş.
Fotoğraflar: Buz kütlesi ve gemi
Mısır piramitleri koymuş, Avusturya bisikletler koymuş, Afrika kıtası ülkeleri gelenekleriyle alakalı temaları işlemiş, Litvanya lazer konusunda iyiymiş ve onla alakalı şeyler vardı, Norveç elektrikli bisiklet sergiliyor vs. Malezya etkileyiciydi (ki ülke Amazon’dan sonra ikinci en büyük yağmur ormanlarını barındıran ülke).
Türkiye pavilyonu bence başarılıydı, ayrımcılık yapmıyorum; ama farklı yönlerimiz yönlerimiz vardı, şöyle ki;
- pavilyon giriş kapısı değirmen temalı,
- merdiven basamakları şeffaf ve madenler konulmuş basamaklara,
- enerjiyle alakalı çalışması olan Türklerin projeleriyle alakalı kısa bilgilendirici panolar ve ekran var,
- enerji verimliliği temasına vurgu yapan 2 adet ısıl geçirgenlik deneyi var (ilkinde cama dokunuluyor ve sıcaklık hissi test ediliyor, ikincisinde de cama ısı kaynağı tutuluyor ve hissedilen sıcaklık test ediliyor),
- 3. Havalimanının maketi sergileniyor,
- İnşaatı devam eden doğal gaz boru hatlarını gösterir çalışma var (Turk Stream, Trans Anatolia, …)
Bunların haricinde diğer pavilyonlarla aynıydı genel yaklaşım. Türkiye’nin yeni enerji politikası pavilyona komple işlenmiş, denilebilir ki Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı müdahil olmuş çalışmalara.
Fotoğraflar
İshim Nehri
Sun Fountain lazer gösterisinin yapıldığı (Cuma Cumartesi Pazar günleri 21 – 22.45 arası), kışın donan bir nehir. Buz patenleriyle kayılabiliyor. Nehirde 1 saatlik bir tekne gezisi yapılabiliyor. Nehir eski ve yeni şehri ayırıyor. Nehir üzerinde Taşyapı’nın yaptığı köprü var (bkz).
Nazarbayev Üniversitesi
2010’da açıldı. 2 dönem mezunu var. Rektör Japon. Üniversitede tüm binalar skywalk (yaya galerisi) denilen bir tünel yapısıyla birbirine bağlı (bunların her biri farklı iç renge sahip). Çünkü hava şartları bunu gerektiriyor. Sıcaklık sıfırın altında 45’e düşüyor zira.
Fotoğraflar: Skywalk
Üniversitenin içi ferah. Ama maalesef mekanlar kapalı. Bir aks üzerine tüm fakülteler bina edilmiş.
Fotoğraf: Balkon çıkıntısı
Kütüphane kat kat, kütüphane böyle olmaz, tasarlayan da İTÜ’lü bir mimarmış, her bir kat çok küçük.
Fotoğraflar: Kütüphane
Üniversite şantiyesinde en dikkat çekici hususlardan birisi, ince işlerin (sıva, alçı gibi) kadınlar tarafından yapılması.
Kımız ve beşparmak
Bu iki lezzeti Etnoaul’da yerleşik harika bir yurttağ içinde tatlım. Yurttağ denilen şey Kazakların çadırları (bkz: örnek). Yurttağın en tepesine şanarak deniyor, buradan havalandırılıyor mekan. Yurttağın iskeleti olan şeye de kerege deniyor. Kerege aynı zamanda Bağımsızlık Sarayı’na da (eski adıyla Kongre Merkezi) işlemiş, yapının etrafı beyaz çeliklerle çevrelenmiş.
Fotoğraflar: Şanarak
Kımızın alkolü olduğunu bilmiyordum, şoförümüzün içmeme gerekçesi olarak polislerin alkol üflemelerinde çıktığını söylemesiyle öğrendim. Kımızdaki mayalandırma işleminin sonucu olarak %0.5-1 arasında bir oranda kendini gösteriyor. Kımız, ekşi tütsülenmiş ayrana benziyor. Zaten, kayın ağacından yapılmış küp içine akkayın dalları hafif yakılarak atılıyormuş ve 1 gün kadar mayada bekletilerek yapılıyormuş kımız.
Fotoğraflar: Etnoaul girişi
Giriş geçidinin sağ ve solunda yer alan 3’er adet keçi kafasına dikkat edin. Bu, Kazakların mountain goat dedikleri ve simgesini her yerde kullandıkları hayvanı simgeliyor.
Bayterek
16 Ağustos günü gittim. Giriş kişi başı 7 lira (yabancı yerli ayrımı yok). Önündeki sıra Galata Kulesi sırasını andırıyor. Başkanlık Sarayı ile Piramit aksı arasında kalıyor (aksın başlangıç noktası Han Çadırı, bitiş noktası da Piramit, 2 nokta arası 4.5-5 km kadar. Bu 2 yapıyı da Sembol İnşaan Çadırı, bitiş noktası da Piramit, 2 nokta arası 4.5-5 km kadar. Bu 2 yapıyı da Türkler yapmış.
Bu başlangıç ve bitiş güzel bir temaya vurgu yapıyor; çadırda başlayıp bağımsızlığını ilan eden bir ömür.
Bayterek kulesi hayat ağacını (tree of life), diğer bir ifadeyle uzun ömürlülüğü ve bilgeliği simgeliyor. Bu ağaca ömür ağacı da deniyor.
Fotoğraf: Bayterek kulesi
Hikayesi şu şekilde (Bağımsızlık Sarayında bunu 4D videosu var): Bayterek kelimesindeki terek (yüksek raf) yumurtanın tepede durduğunu ifade ediyor. Yılan, her seferinde ağaca tırmanarak Samruk kuşunun yumurtasını çalıyor, ancak bir gün yılan yine ağaca tırmandığında Kazak bir savaşçı okunu fırlatıyor ve yılanı öldürerek buna son veriyor. Evcilleştirilemez olan Samruk kuşu savaşçının koluna konuyor ve ehlileşiyor. Bu hikaye Kazaklar için çok önemli.
Anıt üzerinde Kazakistan’ın şu anki devlet başkanı olan Nazarbayev’in el izi mevcut. Bu el izine elinizi koyduğunuz zaman Kazakistan milli marşı çalıyor.
Kule içerisinde cafeler, sanat galerileri ve akvaryumda var. Panaromik salon, Astana’nın 1997 yılında başkent olmasıyla temsili olarak 97. Metrede bulunuyor.
Kulenin en altında yer alan simgelerden aşağıdaki yılan ve kafa çok başarılıydı. Yorumum şu şekilde: gözünle gördüğün, kulaklarında duyduğun her şey, aklını ve dilini esir alır.
Fotoğraf: Yılan ve keçi kafası
The National Museum of the Republic of Kazakhstan
2 Türk firması YDA ve Turkuaz konsorsiyumunda inşa edildi. Bina üzerindeki motifler Kazak bayrağındaki sembol. Müzenin giriş merdivenlerinin önünde eski Türk boylarından iskitlerin 4 liderinin anıtı var. Liderlerin her birisinin atlarının boynuzları dikkat çekici ve her birinin tuttuğu mızrak tepesinde farklı bir motif var.
Fotoğraflar: İskit liderleri
Müze giriş holünde tavandan Samruk Kuşu sarkıtılmış. Müze adeta insanlık tarihini gözler önüne seriyor. Bronz çağ, demir çağ vs… Kültigin anıtını da getirmişler.
Fotoğraf: Kültigin Anıtı
Bağımsızlık Sarayı
Sembol İnşaat tarafından 9 ay gibi kısa sürede tamamlanan ve Kongre merkezi olarak inşa edilen yapı Bağımsızlık Sarayı olarak ifade ediliyor şimdi. Önünde Kazak eli denilen Samruk anıtı var. Sağında Hazret Sultan Camii, solunda da Ulusal Müze var. Sarayın dışındaki beyaz çelikler, Konya’da yapılmış ve yurttağın dışındaki keregeyi simgeliyor. Bayterek’in 4D videosu var (2007 yılında yapılmış), Saray da 2008’de açılmış.
Fotoğraf: Saray ve Müze (dış görünüm)
Saray’da Astana’nın 2030 yılı 1/600 ölçeğinde master planı sergileniyor. 2030’da Astana nasıl olacak orada görebiliyorsunuz. Maketin uzunluğu 50 mt, genişliği 33 mt.
Fotoğraf: Astana aksı (maket)
Saray, diplomatik etkinlikler için kullanılıyor. Devlet liderlerinin olduğu 2006 yılına ait büyükçe bir fotoğraf çerçevesi sergileniyor, Türkiye’yi temsilen Ahmet Necdet Sezer’i görüyoruz.
Fotoğraf: Ülke liderleri
Şöyle bir şey anlattılar; devlet başkanları sarayı gezerken yürüyen merdivenler durmuş ve normal merdivenleri basamaklamışlar.
Kazak eli (Kazak memleketi), resmi günlerin tamamında buraya çelenk konulur ve saraya geçilerek anma veya kutlama yapılır.
Binadaki radyatörlerden bir kısmı cam ve elektrikli. 55 tane alınmış. Türkiye’den.
Saraydaki tapestry olarak adlandırılan halılar inanılmaz, insanı kendinden alıyor, bunları yapan kişi Kuttıbek Zhakupov.
Fotoğraflar: Halılar
Han Çadırı (Khan Shatyr)
2007 Ocak’ta temeli atılan ve 2010’da tamamlanan 370 milyon dolarlık proje.
Fotoğraflar: Han Çadırı ve Çadırın esin kaynağı olan Burabay gönlündeki Jumbak taşı
Çadırın dışında pvc esaslı etfe olarak adlandırılan bir malzeme kullanılmış (Alman menşeli, Vector Foiltec firmasının Çin’de imal ettiği bir ürün). Malzemenin içi basınçlı sıcak hava ile dolu. Etfe’nin güneş geçirgenliği var ve yanmaz özellikli. Allianz arena stadının dışı da komple etfe kaplı.
Çadırı ayakta tutan tripod çelikler Türkiye’den, germe dayanımı çok yüksek ince çelik halatlar ise Almanya’dan temin edilmiş. Çadırın işletme müdürü Engin isimli bir Türk. Çadıra girişte dedektör yok.
Fotoğraflar: Tripod çelikler ve germe çelik halatlar
Çadır 150 metre yükseklikte. En üst katta dünyanın deniz seviyesinden en yüksekte bulunan havuzu var, bilgiyi teyit etmedim; ama havuzda yüzdüm.
Borabay (Burabay)
Buraya giderken yolda dikkat çekici farklılıklar var, birincisi, polis korkusundan hız sınırına aşırı derecede uyulması, gişelerde en öndeki araç ile arkasındaki ilk araç arasında 10 mt mesafe oluyor, gişeye yaklaşık 500 mt kala hız sınırı 40 km, yaklaştıkça 20 km’ye düşüyor ve gerçekten herkes buna uyuyor, ikincisi çok uzun beton yolları var, 2008’de yapılmış ve adeta hiç bozulmamış, üçüncüsü yol kenarında eski mezarlar var, toprağın kişiyi orada çektiğine inanıyorlar (eski bir şaman geleneği).
Astana’da casino yasakken Burabay’da serbest. Burayı Las Vegas gibi düşünüyorlar sanırım.
Burabay’a yaklaştıkça çam ağaçları karşılıyor insanı; ama o ağaçların sıklığı nedeniyle hiç güneş girmiyor araya ve ondan sebep olmalı ki alt seviyelerde dalları yok ağaçların.
Fotoğraf: Burabay girişi ve çam ağaçları
Burabay Sovyetlerin tatil mekanlarından birisiymiş (Soçi, Yalta gibi). Yazlık evlere daça deniyor. Hayvanat bahçesi de var burada. 4-5 m2’lik bir alanda 3 aslan, başka bir 4-5 m2’lik bir alanda da 2 tane dev gibi ayı gördüm ve o vakit tiksindim hayvanat bahçelerinden.
Fotoğraflar: Ayı ve Aslan
Burabay varınca Uygur mekanında ilk yemeğimizi yedik. Yediklerimiz şunlar: Lipoşki, omlet ve sucuğa benzeyen kalbasar, etli poğaça samsa ve uygur yemeği lagman.
Burabay’ın önemi şu: Bütün Kazak boylarının toplanıp Ruslarla savaşa hazırlandığı, yani otağın kurulduğu yer burada.
Fotoğraflar: Savaşa hazırlığı simgelen bir eser
Burada, Kazakların ilk kağanı (Ruslara kafa tutan) Ablayh Khan’ın tahtı var ve insanlar etrafında 7 tur dönüp dilek tutuyor. Bu sanırım öyle abartı hale gelmiş ki, “burası Kabe değil dönmeyin uyarısı” asılmış olmasına rağmen insanlar halen dönüyor.
Fotoğraf: Ablayh Khan’ın tahtı
At Çiftliği
Kazakistan’a gidip ata binmemek olmazdı. 1 saati 3000, yarım saati 2000 tenge olan bir yere gittik ve ata bindik. Buradaki en güzel deneyim atı dört nala koşturmamdı, kendimi jokey gibi hissettim desem abartmış olmam, ikincisi at ne kadar çılgın olursa olsun (ki siyah at cidden çılgındı) ata binmeyi öğrendim.
Nur Astana Camii ve Cuma Namazı
Cuma namazını Nur Astana camisinde kıldım.
Cami Katarlıların eseri ve bu caminin en büyük özelliği caminin ana bina yüksekliği ve minaresi. Cami binasının yüksekliği 40 mt (Efendimize vahyin indiği yaş), minare ise 63 mt (Efendimizin vefat ettiği yaş).
YENİ HABERLER
YORUMLAR
Henüz hiç yorum yapılmamış.