Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Ukrayna Ziyareti ve Sonuçları
Burak Pehlivan/Ukrayna
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın beraberindeki on bakanla birlikte Ukrayna’ya yaptığı günübirlik resmi ziyaret öncesinde Kyiv Post gazetesi için bir yazı kaleme almıştım. Sekiz saat süren ziyarette iki ülke cumhurbaşkanı planlanan 45 dakikalılık görüşmenin ötesinde 3 saat görüşürken, stratejik partner olan Türkiye ve Ukrayna arasındaki 6. Yüksek düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyine de, bakanların da katılımıyla başkanlık ettiler. Gezi öncesi yazdığım yazının Türkçesi’ni burada paylaşırken, yazının sonunda da başta Türkiye Ukrayna Serbest Ticaret Antlaşması olmak üzere, ziyaret sonrasının bir değerlendirmesine yer vermeye çalıştım.
Türkiye, Ukrayna’nın ekonomik kalkınması için önemli bir partner
Ukrayna, hızla değişiyor, dönüşüyor, öyle ki son üç buçuk yılda yapılan yapısal reformların derinlik ve kapsamı bağımsız Ukrayna’nın ilk 23 yılında yapılandan daha fazla. Bu reformaların, sonucunda Ukrayna, Dünya Bankası İş Yapma Kolaylığı endeksinde son 7 yılda 77 basamak çıkarak 157. sıradan 80. sıraya yükseldi. Bu dönemde Ukrayna’nın yaptığı atılımı yapan bir başka ülke yok. Ancak tüm olumlu gelişmeler ne yazık ki ekonomik büyümeye istenilen oranda yansımıyor.
Avrupa Meydanı Devrimi’nin gerçekleştiği dönemde Ukrayna kamuoyunda, ülkenin 90’lı ve 2000’li yıllarında başında Polonya’nın benzeri bir değişim yaşayacağı, güçlü ekonomik büyüme ve kalkınmayla ekonomin Batı’ya adapte olacağı beklentisi vardı. Bu dönemde Polonya, Ukrayna için örnek ülke olarak gösteriliyordu. Bununla birlikte beklenen senaryo bazı içsel ve dışsal faktörlerden dolayı gerçekleşmedi.
Orta ve Doğu Avrupa’da Demir Perde’nin çöküşüyle beraber Batı ile bütünleşme, serbest piyasa ekonomisine geçiş seçeneksizdi. İki Almanya’nın birleşeceği ve Avrupa’ya ebedi barışın geleceği düşüncesiyle başta Almanya, Avrupa ülkeleri Polonya başta olmak üzere bu bölgedeki ülkelerdeki değişimi geniş mali kaynaklarla desteklediler. O dönemde, Scorpions’un şakısı Wind of Change’de olduğu gibi Avrupa kıtasında değişim rüzgarları hakimdi. Bu ülkeler önce NATO’nun güvenlik şemsiyesine girerken, daha sonra ise AB üyesi oldular. Hem üyelik öncesi hem de üyelik sonrası süreçte Polonya AB’nin geniş mali destek ve olanaklarından büyük oranda istifade etti. Rusya’nın ise bu değişimi engelleyebilecek hatta etkileyebilecek bir gücü yoktu.
Bugün ise dışsal faktörler tamamen farklı. Avrupa kamuoyu AB’nin hızlı genişlemesinin, 2008 ekonomik krizinin yaralarının sarılmasının ve mülteci sorununun sancılarını yaşıyor. Daha fazla genişlemeye kuşkuyla bakılırken, dış yardımlar konusunda tutumlu bir tavır söz konusu. Yaşlı kıtaya popülizmin rüzgarları hakim olmuş durumda. Her ne kadar AB gerek doğrudan yardımlar gerekse uluslararası finansal kurumlar yardımıyla Ukrayna’yı destekliyor olsa da geçmiş örneklerle karşılaştırıldığında bu yardımların miktarı oldukça mütevazi. Üstelik Sovyetler Birliği’nin yıkılış sonrasındaki ilk on beş, yirmi yıllık dönemde güç ve etki sahibi olmayan Rusya’nın ise bugünkü konumu farklı.
90’lı yıllardaki Polonya’dan farklı olarak Ukrayna’da, güçlü bir oligarşi buna bağlı olarak ise sektörel tekelleşmeler var. Bu tekeller de değişimin önündeki iç engeller olarak karşımıza çıkıyor. Batı sermayesi, yaygın yolsuzluk algısı, hukukun üstünlüğüne dönük endişeler ve jeopolitik risklerden dolayı Ukrayna’da yatırım yapmakta, tarım sektöründe dışında isteksiz.
2017 yılının ilk yarısında AB’den Ukrayna’ya neredeyse hiç gerçek yatırım gelmedi. Oligarşi ise hukuk sisteminde ve yolsuzlukla mücadele konularında yapılması gereken reformları var gücüyle engellemeye çalışıyor. Dolayısıyla sınırlı dış devlet ve uluslararası finans kurumu yardımlarının yanı sıra Ukrayna Batı’nın özel sermaye yatırımlarından da yararlanamıyor. Halbuki AB ve Kanada ile yapılan Serbest Ticaret Antlaşmaları yalnızca ticaret değil, yatırım antlaşmaları da dolayısıyla bu antlaşmaların sonucunda ülkeye hızla Batı sermayesinin akması umuluyordu.
Ukrayna’nın AB ile ilişkileri ve kalkınma sürecindeki parametreleri bu nedenlerden dolayı Polonya’dan ziyade, Türkiye’nin durumuyla benzeşiyor. Türkiye de, AB ile 1996 yılında Gümrük Birliği(GB) Antlaşması imzaladığında, ülkedeki büyük sermayenin temsilcileri bu antlaşmaya karşıydı. Onlara göre AB’nin rekabet gücü karşısında Türk işletmeleri birbiri ardına batacak ve Türkiye AB’nin tek yönlü pazarı haline gelecekti. Antlaşmanın ilk yıllarında AB standartlarına ulaşmada, belgelendirmeye uyumda Türk firmaları zorluk yaşadı. O dönemde, Ukrayna’nın bugünküne benzer jeopolitik riskler yaşayan, hukuk sistemiyle ilgili sorunları olan ve yolsuzlukla mücadelesi zayıf Türkiye’ye Gümrük Birliği Antlaşması sonrası ilk beş, altı yılda Batı sermayesi yeterince ilgi göstermedi. Ancak Türkiye yıllar içerisinde iç sorunlarını çözdükçe siyasi ve ekonomik istikrarını sağladıkça Batı Sermayesi adeta ülkeye aktı.
Bu arada üretim standartları yükselen Türk firmaları rekabet gücü kazanırken, Türkiye’nin AB’ye ihracat 20 yılda 5 katına çıktı. Üstelik, başka pazarlarda da kalite ve standartları artan Türk ürünleri geniş alıcı kitlesine ulaştı. Türkiye’deki AB yatırımları ise 100 milyar €’yu aştı.
Bugün, nasıl Ukrayna AB’ye aday ülke sıfatına sahip değilse, Türkiye de GB anlaşmasından ancak 8 yıl sonra 2004 yılında AB’ye aday ülke kabul edildi. Adaylık, üyeliğe hala dönüşmese de AB çıpası ve gerçekleştirilen yapısal reformlar ile Türkiye son 15 yılda ekonomisini 4 kat büyüttü. Türkiye’nin AB üyelerinin bir bölümüyle yapıcı ilişkilere sahip olmadığı bu dönemde bile, AB’den Türkiye’ye doğrudan yabancı sermaye yatırımları 2017’nin ilk yarısında bir önceki yılın aynı dönemine göre %61 artarken, Türkiye ekonomisi %5 büyüdü.
Bahse konu olan içsel ve dışsal faktörlerden dolayı, Ukrayna’nın AB ile ilişkisi de kalkınma hikayesi de Polonya’dan ziyade Türkiye ile benzerlik gösteriyor. Türkiye’nin bu süreçte yaşadığı olumlu ve olumsuz deneyimler, Ukrayna için yol gösterici olabilir. Üstelik, Batı sermayesinden farklı olarak, Türk sermayesi tarım dışındaki alanlarda da Avrupa Meydanı sonrasında yatırımlarını artırdı. Türkiye son üç yılda Ukrayna’ya en çok gerçek yatırım yapan ilk üç ülkeden biri. Ukrayna’da 600 Türk firması faaliyet gösterirken, Türk sermayesinin miktarı 2,5 milyar $’a yaklaşıyor.
Türk inşaat firmaları ise bugüne kadar 6 milyar $’lık taahhüt gerçekleştirdiler. Ukrayna’da yabancı sermayeyi ürküten bazı etmenler Türk firmaları için o kadar da büyük sorun değil zira zaten birçok başarılı Türk firmasının yıllardır Ukrayna’da iş yapıyor olması Türk firmalarına güven veriyor. 2012 yılından beri vizesiz olarak iki ülke vatandaşları karşılıklı ziyaret yapabilirken bu yıl haziran ayından itibaren ise kimlik kartıyla seyahat artık mümkün. Türk Havayolu şirketleri ise Ukrayna’ya yalnız başken Kiev’e değil, altı farklı şehre sefer düzenliyorlar.
Zaporoje, Herson gibi şehirlere Türk işadamları her gün birkaç alternatif uçuşla ulaşabiliyor. Ulaşım rahatlığı, komşu Ukrayna’da Türk işadamlarına büyük rekabet avantajı sağlarken, Türk işadamları dernekleri de aynı şekilde Harkov, Odesa, Zaporoje, Herson, Vinitsa ve Lviv gibi şehirlerdeki şubeleriyle yeni Türk yatırımları için güçlü bir altyapı oluşturuyor.
Mevcut Türk yatırımlarının ağırlığı servis sektöründe. Ukrayna’ya daha çok, özellikle üretime dönük Türk sermayesi çekmek için tek engel, 1998 yılında ilk kez gündeme gelen, müzakereleri ise 2007 yılından beri devam eden Türkiye Ukrayna Serbest Ticaret Antlaşması’nın hala imzalanmamış olması. Bu antlaşma daha önce dile getirdiğimiz nedenlerden dolayı AB ve Kanada antlaşmalarından farklı olarak özellikle Türk KOBİ’lerinin çok başarılı olduğu tekstil, gıda ve otomotiv yan sanayi gibi alanlarda Ukrayna’ya yüksek hacimli Türk sermayesinin çekilmesine yol açacaktır.
Türk sermayesi ise Ukrayna’nın Batı’dan daha çok sermaye alması için katalizör görevi görecektir. Bu nedenle cumhurbaşkanı Erdoğan’ın birkaç gün sonra gerçekleştireceği Ukrayna ziyaretinde ekonomi alanının en önemli gündem maddesi Türkiye Ukrayna Serbest Ticaret Antlaşması olacaktır. Bu antlaşma ile bugün 4 milyar dolar seviyesinde seyreden ikili ticaret hacminin iki ülke cumhurbaşkanlarının iş dünyalarının önüne koyduğu ilk etapta 15, daha sonra ise 20 milyar dolarlık hedefe ulaşmasına imkan verecektir.
Ukrayna Altyapı Bakanlığı’na göre, ülkedeki karayollarının %97’si problemli durumda. Ukrayna’nın ulaştırma ve kamu altyapısı eski, yetersiz. Ülkenin yakın gelecekte kamu kaynaklarıyla hızlı kalkınma ve ekonomik büyüme sürecinde ihtiyaç duyulan altyapı yatırımlarını gerçekleştirmesi mümkün değil. Bu noktada, Türkiye’nin son 30 yılda, özellikle son 15 yılda havalimanları, hastaneler, yollar, köprüler ve daha birçok altyapı yatırımını gerçekleştirdiği model olan Public Private Partnership, Ukrayna için değerlendirilmesi gereken bir konu.
Nitekim 2014 yılında ACC ve USAID’nin, Türkiye’nin, Ukrayna için bu alanlarda model olarak görülmesine gerektiğine ilişkin çalışmaları meyvelerini vermeye başladı. EBRD’nin finansmanında Ukrayna PPP mevzuatını yazarken, Türk ve Ukraynalı heyetler arasında bu konuda çok sayıda teknik görüşmeler gerçekleştirildi. Ukrayna, PPP modeliyle, altyapı eksikliklerini hızla tamamlayabilir.
Karadeniz’in iki komşu ülkesi arasındaki ekonomik ve siyasi ilişkiler tarihte hiç olmadığı kadar iyi. Türkiye ve Ukrayna adeta son yıllarda geçmişte kaybedilen yılların acısını çıkaran süratli bir yakınlaşma ve işbirliğinin içerisinde. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yedi bakanla geleceği Ukrayna’da, stratejik partner olan iki ülke arasındaki Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi de toplanacak.
Enerji, ticaret, eğitim, kültür, ulaştırma ve savunma sanayi gibi birçok konunun ele alınmasının beklendiği zirveden umuyoruz ki Türkiye Ukrayna Serbest Ticaret Antlaşması’nın imzalanma tarihine ilişkin bir karar da çıkacak ve böylece Türk işadamlarının Ukrayna’ya daha çok yatırım yapmasının önündeki en önemli engel de ortadan kalkacaktır. Müreffeh ve kalkınmış bir ülke en çok Türkiye ve Polonya gibi komşularının menfaatinedir.
Ziyaretin Sonuçları
Dört yıl önce Türk dilinin yurtdışında öğrenilmesi ve kültürümüzün tanıtılması için oluşturulmuş Yunus Emre Türk Kültür Merkezleri ile ilgili bir makale yazmış ve bu merkezin bir şubesinin Ukrayna’nın başkenti Kiev’de açılması için temennimi dile getirmiştim. Nihayet bu Kiev’deki merkez şehrin en prestijli caddelerinden biri olan Puşkinskaya Caddesi’nde açıldı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan Ukrayna’nın toprak bütünlüğü ve egemenliğine Türkiye’nin desteğini bir kez daha ifade ederken, iki ülkenin eğitim, diplomasi, kültür ve savunma sanayi kurumları arasında bir dizi işbirliği antlaşmasına imza atıldı, ekonomi cephesinde ise karşılıklı yatırımların korunması ve çifte vergilendirmeyi önleme antlaşmaları çağdaş normlar doğrultusunda güncellendi.
Türkiye Ukrayna ekonomi ilişkilerinin en önemli gündem maddesi Serbest Ticaret Antlaşması konusunda ise Erdoğan ve Poroşenko bu antlaşmanın ivedilikle imzalanarak yürürlüğe girmesi için kararlılıklarını ifade etmeleri, bu antlaşmanın 2018 yılının ilk yarısında imzalanması ihtimalini çok güçlendirdi. Nitekim ana heyet dönerken ekonomi bakanlığının ilgi bürokratları Ukrayna’da bir gün daha kalarak STA müzakerelerini Ukraynalı muhataplarıyla sürdürdüler.
Türk Ekonomi Bakanlığı heyeti bu ay içerisinde STA ile ilgili bir kez daha Ukrayna’ya gelecek. Bu antlaşmalar uzun ve zahmetli müzakere süreçleri gerektirir. Sebat ve azimle, iki ülkenin de karşılıklı çıkarları göz önüne alınarak sürdürülen bu sürecin en kısa zamanda olumlu bir biçimde sonuçlandırıldığını inşallah hep beraber göreceğiz.
Burak Pehlivan/Ukrayna
YENİ HABERLER
YORUMLAR
Henüz hiç yorum yapılmamış.