Çözülemeyen “Matruşkayı” çözmek

12 Nisan 2019, 11:13

Son zamanlarda yaşanan Türk-Rus ilişkilerindeki ısınma ve bu ısınma üzerine medyadaki yazılanlarda sanki Türk-Rus birliği kurulmuş ve Rusya Türkiye’yi işgal etmiş algısı yaratılmakta. Türk basını kadar abartmasam da önemli bir vaka olduğunun altını çizerek bu ikili ilişkileri ele almamam gerektiğini düşünüyorum.

Aslında Türkiye ve Rusya arasındaki ikili ilişkilerin başlamasının sıfır noktası “Uçak Krizi’den’’ sonra kurulan temaslarla yeniden yenilenmiştir. Daha önceki bütün süreçler uçak krizi öncesi olarak kalmıştır ve uçak krizi sonrasına da hiç taşınmamıştır. Her ne kadar siyasiler bunun aksini iddia etse de.

 

İlişkilerde Gelinen Son Nokta.

Türkiye ve Rusya arasındaki ikili ilişkilerin ticari hacmi ve geçmiş savaşların verileri Google’da fazlasıyla vardır. Ancak geçmişi bir kenara bırakıp, günümüze baktığımızda ise Türkiye ekonomik konulardaki taleplerinde ısrarlı olmasına rağmen Rusya’nın geri adım atmadığı gibi Türkiye’nin dış baskılarını da kendisi lehine fırsatta dönüştürdüğünü görmekteyiz. Rusya’nın bu davranışı hem kuşku uyandırıyor hem de “dost” kelimesinin karşılığının Rusya tarafında karşılığının olmadığının kanıttı adeta. Kısacası Rusya’nın “dost” değil, tefeci olduğunun kanıttı gibi. Şahsen devletlerin dost olabileceklerine inanmam, tefeci kelimesinin daha doğru bir tanım olduğuna inanmaktayım.

Türklerin doğasındaki sıcaklık ve duygusallık, devletler arasındaki ikili ilişkilerine de yansımakta. Hal böyle olunca Ruslarda tamamen çıkarcı davranıyor. Rusya Türkiye arasındaki 100 milyar dolarlık ticaret hacmi hedefini tamamen tefeciliğe dökmüş durumda. Bu durumda şu soru akıllara geliyor. “Ruslar bizi satar mı?’’ Sanmıyorum ancak Türkiye’de muz cumhuriyeti değil, birileri böyle kolay alıp satsın. Günümüzde Türkiye’nin güçlü bölgesel bir oyuncu olduğunu hesaba katarsak, (Bunun böyle olmadığını düşünen biri kesinlikle bölgesel siyasette cahildir.) Rusya’nın da Türkiye’yi kolay kaybetmeyeceğini tahmin etmek zor değil. Gerçi bu yazı bölgesel liderlik yazısı değil ama bu yazının konusu da Rusya’nın bu fütursuz tefeci davranışına nasıl karşılık verilir.

 

 

Karşı Atak

Aslında Türk iş dünyası Rusya’dan izin istemekten başka bir girişimde bulunmuyor. Hal böyle olunca Rusya’da üçüncü ülkeler üzerinden domates satın alıyor, bunu da Lukaşenko’nun başarısı olarak görmekteyim. Pastanın büyük bölümünü o yiyor.  Türk iş adamlarının bugün yapmaları gereken şey ellerindeki imkanları iyi kullanmaları. Türkiye’de nitelikli eleman var, Rusların satın alabildiği kalitede de mal da var ama Türk iş dünyası bu avantajı kullanamıyor. Örneğin; Çin Rusya’da her türlü imkanları kullanarak iş yaparken, Türk iş adamları ise (girişimler var kabul etmek lazım) Çin ile rekabette geride kalabiliyor ve Rusya pazarını Çin’e ve Avrupa’ya teslim ediyor. Rusya hızla gelişen teknolojik alt yapısıyla kocaman bir e-pazara dönüşürken, Türklerin bu konuda da girişimleri yok veya yok denilecek kadar az. Rusya’ya her sektörde hazır mamul satan Türkler, uçak krizi sonrası eski hedefini yakalayamadı. Türkiye’nin en cesur olduğu konu turizm ama bu konuda da Ruslara hayli çekimser davranarak, Antalya’nın beş kat büyüklüğündeki turist talebinden faydalanamadılar. Tarım sektörü ise Çinliler tarafından tamamen doldurulmuş durumda. Rusya’daki Türk şirketleri ise tarım holdinglerinin inşaat taşeronluğundan ileri gidemiyor. Şimdi diyeceksiniz ki; bizleri Ruslar sokmuyor, hatta şirketlerimizi kapatılıyor ve baskı yaratıyor. Ancak önü kapatılmış domatesi satmak için Lukaşenko ile çözüm üretenler, bu tür konularda başarılı olabilirler. Türkiye’nin İslamcı sermaye bağışlarıyla, sadakasıyla binlerce Rus Müslüman yetişiyorken, bu durumu bile fırsatta çevirememiştir. Sadakalarınızla Rusya’da sermaye üretseniz bugün Rus pazarının en büyük sermayesi olurdunuz ve ciddi kazanımlarınız olurdu. Sonuç olarak söylemek istediklerim Rusya ve Türkiye arasında “çözülmeyen” bir durum yok, çözme iradesi eksik. Çözümler için atılan adımlar da ya eksik ya da yanlış. İzin istemekle değil almakla dost olunur.

Yazımın devamında ise, Türk basınını da eleştireceğim elbette. Türk basını topluma hizmet edecekse Rusya’nın batı sınırından uzak doğu sınırına kadar Türk iş adamlarına Rusya’nın her taşını, her ağacını anlatmalıdır. Toplumlar medyanın verdiği güvenilir bilgiyle gittiği yerden haberdar olur, bilgi sahibi olur.

 

RUSEN Kafkasya Direktörü: Saslanbek İsaev

YENİ HABERLER

YORUMLAR

Henüz hiç yorum yapılmamış.

YENİ HABERLER