Avrupa Ordusu Tartışması, Soros’un “Sarı Yelekleri”: Rusya ve ABD’nin Tutumu

8 Aralık 2018, 00:40

Avrupa ciddi bir jeopolitik türbülansa girmektedir. Söz konusu türbülansın kaynağında İkinci Dünya Savaşı sonrası hesaplaşmalar, Soğuk Savaş sonrası bağımsız politikalar gerçekleştirmeye çalışan ülkelerin tavrı ve son yirmi yılda uluslararası ilişkilerin giderek çok kutuplu bir yapıya kavuşma eğilimi yatmaktadır. Esasında bu süreç iki önemli yapısal gücü karşı karşıya getirmektedir. Bir tarafta ulus devlet felsefesi ve mantığıyla hareket eden milli ve yerli kuvvetler, diğer tarafta ulus ötesi güç merkezi ve bir nevi ağızlarından hiç düşürmedikleri “dünya devleti” kurmayı hedefleyen küreselci zihniyet vardır. Küreselcilerin son yüzyılda güç kazanımlarını pekiştirmesinin temel nedeni kapitalizmi yanlış anlatan, adeta sadece kara dayalı ve acımasız yönlerini önemseyen bir mantıkla hareket etmesidir.

 

 

Para dediğimiz metayı her şeyin üstünde gören bu oligarşik yapının en fazla arzuladığı şey başkentsiz, ulusal parasız, milli dilden yoksun ve manevi donanımlardan arındırılmış “tek tipli” bir yapı inşa etmektir. Bu bağlamda küreselcilerin elinde bulundurdukları enstrümanlar çeşitlidir. Söz konusu enstrümanları ekonomik baskı, paralel yapıları oluşturma, “zombileşmiş” bireyleri etnik, dini, insan hakları, feminist, özgürlük soslu “sivil toplum örgütleri” yoluyla kendi yanına çekme, oligarşileri besleme şeklinde sıralamak mümkündür.

 

 

 

Fakat karamsarlığa düşecek ve küreselci zihniyetin fantezilerine boyun eğecek bir durum da mevcut değildir. Ulus devletleri ve onları donatan, destekleyen ulusal enstrümanlar daha sağlam ve uzun ömürlüdür, sonsuzdur. Bu bağlamda milli dil, yerli entelektüel motivasyon, manevi fonksiyonlar ve ulusal ortak bilinç temel araçlardır. Küreselci zihniyetin saldırılarına karşı en önemli siper ve motivasyonlardan birisi de uluslararası politikada ulus devletler arasındaki işbirliğinin derinleştirilmesidir.

 

 

Son günlerde Fransa’nın başkenti Paris’te yaşanan ve “Sarı Yelekler” adı verilen dalganın da arka planında yukarıda bahsedilen güç çatışması yatmaktadır. “Sarı Yelekler” Soros’un ilk çocukları değil, aynı durumu Avrupa’nın muhtelif kentlerindeki yaşanan dalgalarda görmek mümkündür. Avrasya’daki “renkli devrimler”, İstanbul’daki Gezi kalkışması, Kiev’deki Maydan olayları sadece bilinenlerdir. Soros ve onun desteklediği sivil toplum kuruluşlarının ulus devleti hedef alan faaliyetleri hem açık kalkışma hem de gizli oligarşik yapıların değişik yöntemlerle gerçekleştirdiği eylemlerle ortaya çıkmaktadır.

 

 

 

Bu gibi dalgalar başlangıçta ve ilk bakışta gayet makul/anlaşılabilir bir olgudan hareketle kendini ifade etmektedir. Örneğin Fransa’daki olaylar akaryakıt fiyatlarının artmasına itiraz şekliyle meydana gelmiştir. Fakat daha sonra Soros ve benzeri destekli sivil toplum kuruluşlarının aktif katılımıyla beraber olaylar “gerçek hedefinden uzaklaştırılmakta” ve belli bir amacın (kalkışma) hayata geçmesine evirilmektedir. Başlangıç aşamasında bu tür kuvvetler aktif bir şekilde yer almazlar ve olayların evrimini beklerler. Uygun bir zemin oluştuktan sonra aktif bir şekilde yer alırlar.

 

 

“Sarı Yeleklerin” salt sosyo – ekonomik bir faaliyet biçimi ve itiraz formasyonu olmadığı açıktır. Bu nedenle analizimizin konusunu oluşturan olayın uluslararası boyutunu anlamak/açıklamak zarureti kendini göstermektedir. Bu bağlamda ABD ve Rusya’nın tutumunu incelemekte fayda vardır.

Avrupa’nın yaşadığı jeopolitik türbülansı tetikleyen birçok neden vardır. Söz konusu nedenleri aşağıdaki şekilde sıralamak mümkündür:

  • Avrupa’da zannedilenin aksine Fransız – Alman rekabeti bitmemiştir. Almanya’nın ekonomik ve sosyal yükselişi, Fransa’nın Macron’la beraber yeni bir jeopolitik formasyon arayışı ortaya çıkarmıştır. Diğer taraftan bu süreci etkileyen ABD ve RF’nin küresel formattaki eylem biçimleridir. Trump’un NATO çıkışı ve uluslararası ilişkilerde Çin ve RF’yi esas muhatabı olarak görmesi ve önemsemesi süreci etkileyen nedenlerdendir.
  • Brexit sonrası İngiltere’nin deyim yerindeyse “Trump Amerika’sının oluşturduğu jeopolitik hoşnutsuzlukları ve boşlukları doldurma” arzusu vardır. Bu doğrultuda Avrupa’daki siyasal kartların yeniden dağıtılması Londra açısından birincil konudur.
  • Rusya’nın Avrupa’ya stratejik ilgisini motive eden iki önemli unsuru ve aracı vardır. Bunlardan birincisi Avrupa’da yükselen muhafazakâr ve milliyetçi akımların Moskova ile yakınlığıdır. Diğer önemli husus ise jeopolitik değişim süreçlerinin doğası ile ilgilidir. Rusya’nın Almanya, Çekya, Macaristan ve İtalya ile özel ilişkiler geliştirdiği ve bu ilişkiler vasıtasıyla nüfuz alanını genişlettiği bir realitedir.
  • Diğer önemli mesele ise Avrupa sosyolojisi ile ilgilidir. Fransa’da yaşanan olaylardan konservatif yapılı eğilimler karlı çıkacağını tahmin etmek mümkündür. Nasyonalist atmosferin oluşması ABD ve Rusya’nın bir şekilde işine gelmektedir. Sosyolojik kırılmalar Avrupa’da yeni liderleri ve siyasal yapıları ortaya çıkarmaktadır. Potansiyel siyasal yapıların bazıları ABD, bazıları ise Rusya ile iyi ilişkilere sahiptir.

Avrupa ordusu tartışmalarında ABD ve Rusya’nın farklı ajandaları olsa da ikisi de bu durumdan jeopolitik kazanç elde etme niyetindedir. Trump’un ulusal çıkar endeksli “önce ABD” tezi Avrupa’daki kırılmaları derinleştiren bir etkendir. Diğer taraftan Putin “Rusya’nın ulusal çıkarlarını” bir numaralı felsefe ve kavram haline getirmesi ve bu doğrultuda hareket etmesi Avrupa’daki sosyolojik gruplar arasında farklı etkiler yaratmaktadır. Avrupa’daki milliyetçi ve muhafazakârlar bu durumu olumlu bulurken, siyasi yelpazenin diğer cenahında yer alan fraksiyonlar bu duruma ihtiyatlı yanaşmaktadır.

NATO’nun Avrupa içerisinde etkinliği Soğuk Savaş dönemine benzer biçimde belirleyici olmasa da etkinliğini yitirmesi söz konusu değildir. Bu bağlamda Avrupa ordusu çıkışına karşı oluşturan araçlar ve koşullara yön verme potansiyelini göz ardı etmemek gerekmektedir. Gerçekten de Avrupa’nın jeopolitik yapısında “Avrupa Ordusu” taraftarları ve NATO endeksli dünya görüşüne sahip çıkar grupları (askeri, siyasi, ekonomik, dini, etnik, STK) arasında henüz “yumuşak bir tartışma” ortamı doğmaktadır. “Sarı Yeleklerin” çıkışının arka planında bu ortamın belirtileri olabilir.

Soros ve onun finanse ettiği “Açık Toplum Vakfı” gibi kuruluşlar bütün bu jeopolitik denklemin neresinde yer almaktadır? Bu soruya cevap vermek için Gezi kalkışması, Avrasya’da yaşanan “renkli devrimcikler”, Maydan olaylarındaki “olay çıkarma” ve “yöntemsel yakınlığa” dikkat çekmekte yarar vardır. İçerik anlamında benzer, şekil bakımından ise farklı olabilecek bu tür faaliyetlerde “özgürlükçü” genç-liseliler, “sol görünümlü fakat gerçek anlamda sosyalist görüşle alakası olmayan “sendikalar”, “pusulasız” liberaller gibi kategoriler kullanılmaktadır.

 

 

Paris’teki olaylar bağlamında Avrupa’nın güncel sosyolojik yapısına hitap edebilecek siyasal yapıların ortaya çıktığı açık bir şekilde gözükmektedir. Söz konusu siyasal formasyonlar Avrupa’da yakın ve orta vadede milliyetçi söylemlerin artacağını ve bu çerçevede uluslararası politikaların geleceğini etki altında bırakacak bir dikotomi inşa edeceğini tasavvur etmek mümkündür.

“Sarı Yeleklerin” Fransa’da meydana getirdiği siyasal atmosferin dış politika davranışlarını nasıl etkileyeceği bir başka önemli husustur. Macron’un başlangıçta küreselci yapılarla iyi münasebetlere sahip olduğu bilinmektedir. Milliyetçi fraksiyonu temsil eden Marie Le Pen’e karşı siyasal söylemlerini daha “açık Fransa” şeklinde formüle eden Macron’un Fransız toplumunda karşılığı oldukça sarsıntılı olagelmiştir. Macron liderliğinin sonraki döneminde “Napolyonvari” söylemlere doğru evrilirken kendini başta destekleyen küreselci zihniyetin de “gazabına” uğramıştır. Özellikle Avrupa Ordusu tartışmalarının merkezinde yer alması ve Trump’la geliştiremediği eşit ilişkiler nedeniyle yavaş yavaş gözden çıkarılan bir pozisyona düşmüştür.

 

 

Paris’in Avrupa tarihi açısından rolünü anlatmaya gerek yoktur. Bu nedenle “Sarı Yelekler” konusu Avrupa’nın tamamında etki oluşturabilecek potansiyel sahiptir. Esas tartışma bu mücadelede milli devletleri inşa eden argümanlarla küresel zihniyetin komplikasyonları arasında kimin muktedir olacağıdır. Milli devletler sosyal, ekonomik ve kucaklayıcı diğer formüller aracılığıyla küreselci komplikasyonları bertaraf edecek enstrümanlara ve motivasyonlara sahiptir.

 

Dr. Öğretim Üyesi Halit HAMZAOĞLU

Kars Kafkas Üniversitesi

Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi

YENİ HABERLER

YORUMLAR

Henüz hiç yorum yapılmamış.

YENİ HABERLER

Copyright © 2024. Rusen.Org | Ankara Türkiye