TurkAkım, Türkiye için neden önemli olabilir?
Türk Akımı projesinde Türkiye’nin kısa vadede enerji arz güvenliğini perçinleme ve gaz fiyatlarında indirim gibi somut bazı kazanımlarının olduğu bir gerçektir. Türk Akım’ın inşası neticesinde transit ücretlerinin ortadan kalkması nedeniyle de Türkiye’nin Rusya’dan aldığı gazın fiyatında orta vadede kısmi bir düşüş yaşanabilir.
Türk Akım’ın inşası Türk-Rus ilişkileri kolay krizlere girmeyeceği gibi Türkiye bölgesel enerji merkezi olması mümkün olabilir. Rus gazının Avrupa’daki belirleyici konumu üzerinde ilk defa Türkiye’ye de alan açılacaktır. Türkiye hem Moskova’yla hem de Brüksel’le enerji pazarlıklarında elini güçlendirecektir. Rus gazına ilaveten ileriki süreçte bölgeye sevk edilebilecek Azerbaycan, Irak, İsrail, Kıbrıs vs. gazıyla Yunanistan sınırına yakın bir noktada spot alımların ve kısa vadeli gaz anlaşmalarının da yapıldığı bir çeşit enerji borsasının oluşturulması Ankara’nın bölgesel enerji denkleminde daha güçlü bir şekilde masada yer almasını sağlayacaktır.
Enerji, geçmişte olduğu gibi günümüzde de uluslararası ilişkilerde belirleyici olan faktörlerin başında gelmektedir ve ülkeler arasındaki ekonomik karşılıklı bağımlılığın oluştuğu en önemli alanlardan birini oluşturmaktadır. Bunun en temel nedeni ise enerjinin, dünya ticaretinin önemli bir sektörü olmasıdır.
Projenin AB için riskleri nelerdir?
Eğer Türk Akımı Yunanistan üzerinden geçebilseydi AB’nin güçlü ülkeleri politika olarak Rusya’ya yakınlaştırabilecekti. AB’nin enerji ithalatında kaynak ülke çeşitlenmesinden ziyade güzergâh yelpazesini genişletmeyi öngören Türk Akımı, Rusya için ise Avrupa gaz piyasasındaki mevcut konumunu uzun vadede koruma/güçlendirme anlamına geliyor. AB’nin TürkAkım üzerinden doğalgaz satın alması halinde Rusya ve Türkiye ile önemli ekonomik bağ kurması özelikle Doğu Avrupa/Baltık ülkeleri ve ABD ile karşı karşıya gelmelerine neden olacaktır. ABD’ye göre Fransa ve Almanya bilerek ve isteyerek Rusya ile bağlarını güçlendirerek ABD’nin Avrupa’daki etkisini azalmaya çalışmaktadır. ABD’nin bu görüşü yakın gelecekte Fransa ve Almanya’nın ABD tarafından hem ekonomik hem de siyasi olarak hedef alınmasına neden olacaktır. ABD2nin ticari ve askeri anlamda Fransa ve Almanya’yı hedef alması AB’nin hızlı biçimde dağılması ile sonuçlanabilir. Kaldı ki İngiltere’nin AB’den ayrılmasıyla Kuzey Buz Denizinde faaliyetlerini artırması İskandinav ülkeleriyle bağlarını güçlendirmesine neden olacaktır. İngiltere’nin yeniden dünya politikasındaki aktif rolüne bürünmesi Fransa ve Almanya ile krizler yaşamasına da neden olabilir. Çünkü İngiltere-Rusya arasındaki kriz yakın gelecekte çözülebilecek durumda değildir.
AB açısından Ukrayna’nın transit gelirlerinden mahrum kalacak olması sonucunda bu ülke ekonomisinin daha derin bir istikrarsızlıkla karşılaşma veya AB tarafından finanse edilmesi riski de vardır. ABD’yi Kuzey Akımı-2 projesinde en çok rahatsız eden husus Rusya-Almanya işbirliğinin artmasıdır.TurkStream, Türkiye’nin jeopolitik rolünü nasıl değiştirebilir?
Rusya’nın enerji politikası, Orta Asya’dan Avrupa ve Doğu Akdeniz’e kadar uzanan geniş bir coğrafyayı kapsamaktadır. Bu açıdan bu coğrafyalardaki hâkimiyetini sürdürebilmek için bölgesel anlamda siyasal üstünlüğünü korumayı hedeflerken, aynı zamanda bölgede faaliyet göstermeye çalışan Batılı enerji şirketleriyle ve bölgenin enerji kaynaklarına ihtiyaç duyan Çin ile rekabet halindedir. Bu rekabette Türkiye ile ilişkiler Rusya için stratejik hale gelmiştir. Türkiye-Rusya ilişkilerinin artması gelecekte Türkiye-Rusya-Almanya işbirliğinin de güçlenmesi anlamına geliyor. ABD, bu üç aktörün birlikte hareket etmemesi adına stratejilerle hedefe koymaya çalışmaktadır.
TurkStream, Rusya’nın jeopolitik rolünü nasıl değiştirebilir?
Rusya, Avrupa ülkeleri ile ekonomik ilişkilerini geliştirerek, bazen de ciddi krizler yaratarak etkin politika yürütmektedir. Avrupa’da enerji dağıtım şirketlerine yatırım yaparak ve AB ülkeleriyle enerji işbirliği projeleri geliştirerek, Avrupa enerji pazarındaki hâkimiyetini arttırmaya çalışmaktadır. Bu proje ile Rusya, Avrupa’da pazar elde etmesi halinde gelecekte doğal gaz aynı zamanda bir silah olarak da kullanılabilir. Belki de ABD2nin bunu bir ekonomik kazanç olmaktan çok Avrupa’yı dize getirmek için kullanılabilecek bir silah olması ihtimalinden korkmasıdır. Rusya, enerji ihraç ettiği pazarları ve ülkeleri çeşitlendirerek, tek bir pazara veya bölgeye olan bağımlılığını dengelemeyi ve aşırı duyarlılığını azaltmayı, oluşabilecek kriz durumlarında ise korunmasızlığını sınırlandırmayı hedeflemektedir.
Türkiye, enerji politikalarının belirlerken, enerji ithalatına olan bağımlılığını ve bu bağımlılığın ortaya çıkardığı belirsizlikleri dikkate almakta ve coğrafi konumunun sağladığı jeopolitik üstünlüğü de göz önünde bulundurmaktadır. Türkiye’nin tedarikçi ülkeler ile tüketici ülkeler arasındaki bağlantıyı sağlayan bir coğrafi konuma sahip olduğu ve bu önemli konumunu fırsata dönüştürebilecek enerji diplomasisine ve altyapı çalışmalarına hız verdiğini söyleyebiliriz.
Türkiye, Rusya’dan daha mı bağımlı hale geliyor?
TürkAkım aslında Türkiye’nin Rusya’ya bağımlılığını artırmıyor. Tam tersi Rusya’nın Türkiye’ye bağımlılığını artırmaktadır. Rusya, TürkAkım üzerinden bölgedeki İtalya, Avusturya, Macaristan, Çek Cumhuriyeti ve Slovakya gibi ülkelere de gaz tedarikinde artış hedefliyor. Böyle bir durumda Rusya’nın Avrupa politikasındaki etkisi ve gücü de artacaktır. Enerjinin ülkeler arasında uzun vadeli karşılıklı stratejik bağımlılık ilişkisi de doğurabileceğini unutmayalım. Rusya’nın Avrupa’ya açılımı için tek kapısı Türkiye olarak kalmıştır. Bu anlamda Rusya bu kapıyı devamlı açık tutabilmek adına sürekli yeni projelerle Türkiye’ye tekliflerde bulunmaktadır. Fakat burada risk Türkiye-Rusya arasındaki ilişkilerin artması ile NATO’nun etkinliğinin azalması riskidir. Muhtemel bir NATO-Türkiye krizinde NOTO büyük bir yara alabilir. Türkiye’nin NATO ile kriz yaşaması ile oluşacak muhtemel sonuçlarda Akdeniz, Karadeniz vb. bölgelerde Rusya güçlenecektir.
Türk Akımı’ndaki bu hızlı ilerlemenin ardından, iki ülke arasındaki enerji işbirliğinde diğer bir önemli gelişme nükleer enerji alanında yaşanmaktadır. Türkiye, Akkuyu nükleer enerji santrali projesini, önce stratejik yatırımlara daha sonra öncelikli yatırımlara dâhil ederek bir bakıma Rusya sayesinde gelecekte nükleer bir güç olma fırsatına kavuşmaktadır. Bu fırsatı AB ve ABD vermediği için Türkiye en iyi alternatifi olan Rusya ile işbirliği yapmaktadır. Rusya, ilk defa bir NATO ülkesinde nükleer enerji alanına yatırım yaparak Türkiye’nin enerji alt yapısındaki hâkimiyetini arttıracak önemli bir adım atmıştır.
15 Temmuz 2015 tarihinde Türkiye’de yaşanan darbe girişimi ve Suriye krizinin etkileri, Türkiye’nin Batılı müttefiklerinden giderek uzaklaşmasına, ABD ve AB ile ilişkilerini sorgulamasına neden olurken, Rusya ile daha fazla yakınlaşmasını sağlamıştır. İki ülke Suriye, Akdeniz, Libya gibi bölgelerde de karşılıklı işbirliği yaparak bölgedeki diğer aktörlere karşı üstünlük kurabilmektedirler. Eğer tek başlarına hareket edecek olsalardı iki ülke de zararlı çıkacaktı.
Rusya, Türkiye için güvenilir bir ortak mıdır?
Rusya-Türkiye arasındaki ilişkiler daha çok çıkara dayalı bir perspektifte ilerlemektedir. Fakat ekonomik ilişkiler arttıkça ve özellikle stratejik büyük yatırımlar artıkça iki ülke kendi bölgelerinde birbirlerini destekleyecek askeri ve siyasi politikalara da ağırlık vermeye başladı. Fakat bu ilişkilerin Putin-Erdoğan sonrası nasıl bir seyir izleyeceğine dair kesin bir sonuca varmak mümkün değil. Çünkü her iki ülkede de birbirlerine karşı duran bir muhalefet ve bürokrasi hala çok güçlü. Fakat iki ülkenin askeri olarak ilişkilere başlaması gelecekte stratejik bir birlikteliğe neden olabilir. AB ve ABD’nin Türkiye’nin askeri ihtiyaçlarına cevap vermemesi ve özellikle terörle mücadelede Türkiye’nin aleyhine tavırları iki ülkeyi zorunlu olarak birbirine yakınlaştırmaktadır.
ABD Nord Stream 2’ye yaptırım uyguluyor. Bu yaptırımlar TurkStream’in rolünü nasıl etkiliyor?
Rusya’nın hem Kuzey Akım-2 hem de Türk Akımı üzerinden Avrupa’ya satmaya çalıştığı doğalgazda Avrupa Konseyinden projenin desteklenmesi konusunda %100 garanti vermesini istemesi de çelişkiler içeriyor. AB’nin Rusya’ya garanti vermediği gibi ABD’nin girişimiyle alternatif koridorlara destek olma niyeti de açıkça görülüyor.
Kuzey Akım-1 doğalgaz boru hattının yanı sıra Rusya için Güney Akım, Türk Akımı ve Kuzey Akım-2 projelerinin hepsinin asıl çıkış nedeninin Ukrayna üzerinden Avrupa piyasalarına gerçekleştirilen transit gaz sevkiyat riskinin minimize edilmesidir. Türk Akımı ve Kuzey Akım-2 projelerinin gerçekleştirilmesiyle ise Rusya bir yandan sıklıkla siyasi krizler yaşadığı Ukrayna’yı bypass etme imkânına kavuşurken diğer yandan da transit ülkelerin aradan kalkmasıyla Avrupa pazarına doğrudan erişim olanaklarını artırmış olacak.
ABD’nin de TurkStream’de yaptırım beklemesini bekliyor musunuz?
ABD hem KuzewyAkım-2 hem de TürkAkım hattına yaptırım uygulayarak aslında dünyada serbest piyasa ekonomisine de yeni bir tanım getirdi. Okyanus ötesindeki bir ülke Avrupa’daki ülkeleri tehdit ederek önemli projeleri engelleyebiliyorsa gelecekte Avrupa ülkeleri ABD üzerinden birçok haklarını da kaybetme riskiyle karşı karşıya kalabilir.
ABD neden Gazprom’un Avrupa’daki boru hattı projelerine karşı çıkıyor?
ABD’nin ise Avrupa’nın Rus gazına olan bağımlılığını azaltabilmek için Doğu Akdeniz gazını Yunanistan’a getirecek bir proje üzerinde çalıştığını biliyoruz. ABD’nin bu projeye desteğiyle beraber İsrail’in de bu projeyi sahiplendiğini söylemeliyiz. Türk Akım, Kuzey Akım 2 ile birlikte Rusya, ABD’nin LNG’sine karşı Avrupa pazarındaki hâkimiyetini sürdürebilecektir. BD, LNG gazını satması için en zengin pazarını Rusya’ya kaptırmak istemiyor. Fiyat olarak Rusya ile mücadele edemeyen ABD, dünyada Rusya fobisi oluşturuyor. ABD’nin hem kendi doğalgazını pazarda satmak istemesi, hem Rusya’nın doğalgaz üzerinden daha fazla gelir elde ederek kendisiyle askeri anlamda rekabet edecek güce ulaşmaması, hem de AB ile Rusya arasındaki bu tür ilişkilerin Rusya’yı AB ile yakınlaştıracağından korkması yeni politikalarının sebeplerindendir.
TurkStream’in AB’ye yayılması, inşa edilmekten çok uzak. Neden bu tarafta daha fazla ilerleme görmüyoruz?
Avrupa Komisyonunun kendi içinde Kuzey Akım-2 ve Türk Akımı projelerini engellemek için anlaşmazlıkları devam ediyor. Polonya ve Baltık ülkelerinin itirazları AB’yi gelecekte yeni bir krize sokabilir. Almanya’nın Rus doğalgaz hatlarını dikkat çekmeden destekleme yönündeki politikaları aslında ABD’nin hedefi olma ihtimalini de artırıyor.
Rusya, Yunanistan üzerinden hattın engellenmesinden sonra Bulgaristan ile anlaşmaya vararak Avusturya üzerinden Almanya’ya hattı ulaştırmayı planlıyor. Fakat Bulgaristan’ın AB ülkesi olması dolayısıyla AB’den bağımsız bu projeye dâhil olması ülke içinde tartışılıyor. Bulgaristan’ın ayrıca ABD’ye bağlı bir politika ile denge kurmaya çalıştığını görüyoruz. Sonuçta ABD bu projelere yaptırım uygulayarak tüm ülkelere seçim hakkı vermiyor.
Trans Anadolu Doğalgaz Boru Hattı (TANAP), Azerbaycan doğalgazını, Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşıyor. Bu haliyle şöyle bir ihtimali özellikle vurgulamalıyız. Rusya ile Batı arasında gelecekte bir kriz çıkar da Türk Akımı’ndan Avrupa ülkeleri gaz satın almazlarsa TANAP, Rusya için kurtuluş reçetesi olabilir. Çünkü 16 milyar metreküp kapasiteyle çalışan hat, Rus gazı da bu hatta eklenirse 32 milyar metreküp kapasiteye çıkarılabilir. Rus basınında sıkça TANAP’ın Rusya açısından rakip olduğuna dair analizler yazılıyorsa da bu tavrın doğru olmadığını belirtmeliyiz.
Prof. Dr. Salih Yılmaz
Türkiye/Ankara Rusya Araştırmaları Enstitüsü Başkanı ve Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi öğretim üyesidir.
YENİ HABERLER
YORUMLAR
Henüz hiç yorum yapılmamış.