Can çekişen Rusya’dan küresel güce Putin’in Rusya’sı
Tarihler 1991 yılını gösterdiğinde iki süper güçten biri olan Sovyetler Birliği tarih sahnesinden çekildiğini ilan ediyordu. Sovyetler coğrafyası ve tüm dünya hazırlıksız yakalandığı bu durum karşısında şok olmuştu. Tabi Rus karar alıcıları daha bu şoku atlatamadan Rusya Federasyonunu inşa etmeleri gerekiyordu. Yeni Rus devleti kaos içinde doğmuştu. Gorbaçov ve Yeltsin gibi liderler çabaladılar ama bir türlü başaramadılar. Akıllarında birçok soru vardı: Doğu mu? Batı mı? Sosyalizm mi? Kapitalizm mi? Başkanlık mı? Parlamenter sistem mi? Kafalarını kurcalayan sorulardı. Tüm bu karmaşa içerisinde Gorbaçov ve Yeltsin Ruslar için en iyisini istemelerine rağmen bir türlü bu kaostan çıkamadılar.
KGB ajanlığından Rusya’nın liderine bir yol Putin’i bekliyordu. Bu sefer tarih 1999 yılının Aralık ayını gösterirken Yeltsin televizyonların karşısına geçerek görevini bıraktığını açıklamıştır. Seçimler olana kadar vekâleten yerine Rusya Federal güvenlik servisi (FSB) başkanı Vladimir Vladimiroviç Putin’in geçeceğini tüm dünyaya ilan ediyordu. Bu genç bürokrat sadece devlet içinde tanınan sade bir kişiliğe sahip bir memurdu. Dünya kamuoyunda hem şaşırtıcı hem de pek ciddiye alınmayan bir durum yarattı. 2000 yılında Davos Dünya Ekonomik Forumunda Putin kimdir sorusu kimse tarafından cevaplanamaz. Büyük bir muamma hem Rusya’yı hem de dünyayı bekliyordu. Genel eğilim batı odaklı kurulu düzeni devam ettirecek sıradan bir devlet memurunun başta olduğu düşünülüyordu. Rus milleti de yeni liderini tanımıyordu.
Rusya’nın yeni lideri ilk sınavını Çeçenistan konusunda verdi. İlk işi Rus ordusunun arkasında olduğunu göstermek oldu. Çeçenistan’a giderek birlikleri denetledi. İşte o zaman Gorbaçov ve Yeltsin’den farklı bir lider olacağını göstermişti. Hemen ardından meşhur renkli devrimlerin destekçisi George Soros’un Rusya’daki bağlantıları üzerine yürüdü. Rus milletinin ve devletinin zenginliklerini ele geçiren oligarkları bitirmek Putin’in öncelikli işlerinden biri olacaktı. Bu batı işbirlikçisi oligarklar medya ve enerji sektörlerini yönetiyorlardı. Zorlu bir savaştan sonra Putin bu işbirlikçileri sindirmeyi başardı. Stratejik sektörlerin hepsini devlet hâkimiyetine aldı. İpleri eline alan Putin devleti yeniden yapılandırdı. Merkezi sistemi güçlendirdi.
Güçlü bir ordu kurmak için modernizasyonu devreye soktu. Hantal büyük birlikler yerine profesyonel daha küçültülmüş orduyu inşa etti. Putin ülkesinin avantajlarını ve dezavantajlarını iyi biliyordu. Güçlü devlet güçlü ordu inşasından sonra sıra ekonomik kalkınmaya gelmişti. Talihte Vladimir Putin’in yanında yürüyordu. ABD’nin Afganistan ve Irak işgalleri petrol ve doğal gaz fiyatlarını yükseltmişti. Ekonomik iyileşme bütün halk tabanın da hissedildi. Ekonomik ilerleme hem devlet hem özel sektör eli ile geliştirildi. IMF’ye olan borçlar ödendi. Batılı yatırımcılar hızla ülkeye geldi. Rus halkının yaşam standartları yükselmişti. Yoksul sayısı azalmış ve maaşlarda artış olmuştu. Putin batı ile ilişkileri daha da geliştirmek istemişti. Lakin ABD’nin tek taraflı yayılmacı siyaseti ve Avrupa Birliğinin de sürekli Rusya’ya doğru genişlemesi Rus karar alıcılarını tedirgin etti. Zaten Rus tarihinin büyük bir bölümünü batıdan gelen işgaller oluşturuyordu.
Vladimir Putin ne doğu ne batı ne Avrasya ne Atlantik gibi sınırlı düşünce kalıpları ile açıklanabilirdi. O tam bir realist ve pragmatist olarak Rus ulusal menfaatlerini her şeyden üstün tutmuştur. O Çarlık imparatorluğu ile Sovyet imparatorluğunu birleştirerek Rusya Federasyonunun ulusal vizyonunu oluşturdu. Bu iki temel enerji kaynağını uzlaştırarak gücü dışarıya kanalize etti. Putin biliyordu ki yeniden küresel güç olmak için geçmişi ile barışmış Rus ülküsü ışığında geleceğine yön veren bir liderlik gerekiyordu. Rusya hem batıyı hem doğuyu hem Avrasya’yı hem Atlantik’i birlikte ele alarak merkez ülke şeklinde hareket edecekti.
Devlet ve Ordu yeniden yapılandırılmasından sonra ilk sınavlarını Medvedev-Putin ikilisi Gürcistan’da verecekti. Sert gücün başarılı bir şekilde uygulanmasıyla sonuçlanan Rus-Gürcü savaşı sadece batıya değil tüm dünyaya bir mesaj olarak verilmişti. 2008 Ekonomik krizinin etkilemesine rağmen Rus karar alıcıları bu sınavdan da zor olsa da çıkmayı başardı. Putin batı medeniyetinin güç kaybettiğini biliyordu. Çok kutuplu bir dünya düzeni ilk hedefiydi. Bu yüzden alternatif dünyaları hem aktifleştirmeye çalıştı hem de yeni dünya düzenine öncülük etti. Asya’da Şangay İşbirliği Örgütünü Çin ile kurdu. Bunun ile yetinmeyen Rusya, BRICS adı ile dünyanın farklı kıtalarının ve medeniyetlerinin temsilcileri olan kıtasal ülkelerle bir ekonomik blok yarattı. Çin’e modern silahlar satan, Hindistan’a nükleer santraller yapan, Brezilya ile enerji alanında çalışan bir Rusya vardı. Kendi yakın çevresinde Bağımsız Devletler Topluluğu, Avrasya Ekonomik Birliğini ve Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütünü uygulamaya soktu. Soçi kış olimpiyatlarından dünya kupasına kadar Prestijli bütün etkinlikleri başarı ile tamamladı. Artık Vladmir Putin bir dünya markası olmuştu. Adı Rusya’dan önce gidiyordu. Dünyaca ünlü sinema yıldızları, futbolcular, sanatçılar onunla bir araya gelmeye başladı. Dünyanın her yerindeki tşörtler de şapkalarda onun resmi vardı. Akademik yayınlarda Putin ve Rusya hep birlikteydi. O Rusya’nın yumuşak güç potansiyellerinden birinin adı olmuştu: Putin.
Batı’da boş durmuyordu. Rusya için hayati önem taşıyan bunu Zbigniew Brzezisnki gibi Amerikalı danışmanların dile getirdiği Ukrayna’sız bir Rusya düşünülemezdi. Ukrayna’da renkli devrim olmuştu. Avrupa Birliği de Ukrayna’yı birliğin bir üyesi yapmaya uğraşırken Putin Rusya’sı hamlesini yaptı. Kırım halkı önce bağımsızlığını kazandı. Daha sonra Rusya ile Rusya Federasyonuna bağlanmak üzere antlaşma imzalamıştır. Tüm dünya Putin’in başkan olması gibi bu ilhakı da şaşkınlık ile izledi. Putin canlı yayında bu işin bittiğini dünyaya ilan etti. ABD ve AB hemen yaptırımları devreye soktu. Rusya’yı G-8’den çıkardılar. Rusya’ya özellikle ekonomik yaptırımlar ile ders vermeye çalıştılar. Ama Batı’nın unuttuğu bir şey vardı dünya eski dünya değildi.
Putin’in dünyanın ikinci büyük ekonomisi en yakın müttefikiydi. Ardından 2019’ta İngiliz ekonomisini geçecek olan Hindistan ile 8 nükleer santral anlaşması imzaladı. Başta Brezilya ve Venezuella olmak üzere Latin Amerika ile ilişkilerini sıkı tutuyordu. Türkiye ve İran gibi bölgesel güçlerle birlikte ittifak kurmuştu. Hatta Sivastopal deniz üssüde 2047’ye kadar Ruslar tarafından kullanım hakkına sahip oldu. Tüm bu gelişmelerden sonra Putin batıyı Suriye’de gafil avladı. Türkiye ve İran ile kurduğu ittifak etki sahasını arttırdı. Öncelikle Esad’ı Suriye’nin başında kalmasını sağladı. Ayrıca deniz üslerini çoğalttı. Avrupa ülkelerinin elinden bir şey gelmezken ABD ufak tefek birlikler ile Suriye’de tutunmaya çalıştı. Artık tüm dünya gördü ki batı Suriye’de kaybetti. Artık kararlar Brüksel’de, Washington’da ya da Paris’te değil Soçi’de, İstanbul’da ve Tahran’da alınıyordu.
Can çekişen bir Rusya’dan Küresel bir güce dönüşün mimarı hiç şüphesiz Vladmir Putin’dir. 2000 yılında GSYH 260 milyar dolardan GSYH 2017 yılında 1,5 Trilyon dolar dünyanın en büyük ekonomileri arasına girmiştir. 1000 yıllık tarihin izinde dünyanın toprak bakımından en büyük ülkesi olan Rusya dünyanın nükleer silah depolarından biridir. Silah satışında ABD’den sonra 2 numara olarak yerini almıştır. 2018 seçimlerinde oyların yüzde 76.68’i gibi ezici şekilde bir üstünlük ile Putin 4.kez 6 yıllığına Rusya’nın yeniden lideri olmuştur. Tüm dünya yine mesajı almıştır. ABD başkanı Trump’ın şaibeli seçim süreci, onlarca sokak çatışması, bürokratları ile yaşadı sorunlar, zorda kalınca kendi ülkesini bile tehdit eden bir Amerikan başkanı… Oysa Rus milletinin çoğunluğunun demokratik oyları, Rusya’yı yeniden ayağa kaldıran, bürokratları ile iyi bir etkileşim yakalamış bir Rus lider varken sorulması gereken şu: kim meşru lider?
Vladmir Putin, Rus dünyasının hem çarı hem Sovyet partisi lideri hem Avrasyalı hem batılı bir lider olarak Rus imparatorluğunun mimarıdır. Bu lider Rusya’yı yeniden küresel bir güç haline getirdi. Küresel güç Rusya’yı dünyadaki şuan en iyi sert güç uygulayıcısı devlet olarak tanımlayabiliriz. 2000’li yılların başında Rusya Federasyonunun parçalanması geleceği öngörülürken Gürcistan savaşı, Kırım İlhakı ve Suriye’deki zaferler Rusya’nın geri dönüşünü hem yakın çevresinde hem de dünyada göstermiştir. İdeolojilerin sol bulduğu medeniyetlerin yeniden yükseldiği bu dünyaya hoş geldiniz. Rus dünyası için daha yeni başlıyor dünya tarihi…
Umur Tugay YÜCEL – Siyaset Bilimci
YENİ HABERLER
YORUMLAR
Henüz hiç yorum yapılmamış.