ABD’nin Türkiye’ye S-400 sebebiyle uygulamak istediği CAATSA yaptırımları nedir?
Türkiye’nin Rusya’dan S400 hava savunma sistemi almasına bağlı olarak ABD’nin Amerika Düşmanlarına Yaptırımla Mücadele Yasası” (CAATSA)’nı uygulayacağı ve F35 savaş uçaklarının tesliminin mümkün olmayacağına dair demeçleri son günlerde sıkça basında yer almaktadır. ABD-Türkiye arasında karşılıklı sert demeçlerle tırmanan kriz şu an için çözüme ulaşmış değildir.
Peki, bu CAATSA Yasası nedir ve neleri kapsıyor?
CAATSA’nın tam açılımı “Countering America’s Adversaries Through Sanctions Act” yani “Amerika’nın Hasımlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Etme Yasası”dır. Bu yasa Türkiye’ye uygulandığı takdirde dolaylı olarak Türkiye de ABD’nin hasımı olacaktır. ABD’nin CAATSA Yasası vurgusu aslında ABD ile ilişkilerinin ‘normal’ olmadığını ve Türkiye’nin açık tehditle karşı karşıya olduğunu göstermektedir.
ABD Başkanı Donald Trump’ın 2 Ağustos 2017’de onayladığı ve Ocak 2018’de yürürlüğe giren yasa Rusya, İran, Venezuela ve Kuzey Kore ile ticaret yapanları hedef almaktadır. Özellikle de bu ülkelerle savunma sektörü olmak üzere önemli ticari işlemlerde bulunan kişileri cezalandırmak amacıyla yasa uygulanmaktadır. 20 Eylül 2018’de CAATSA’nın uygulanmasını kolaylaştırmak için Başkan ayrıca “Yaptırımlarla Mücadele Amerika Kıyasında Belirlenen Bazı Yaptırımların Uygulanmasına İzin Verilmesi” hakkında yeni bir ek yapmıştır.
Bu yasanın 231’inci maddesi Rusya ile savuma ve istihbarat alanlarında işbirliği yapanların yaptırım kapsamına alınabileceğini belirtmektedir. CAATSA Yasasının 231. maddesi ABD Başkanı’na, Rus savunma ve istihbarat sektörleriyle “önemli bir işlem” yapan kişiler hakkında Kanun’un 235. Maddesinde sayılan 12 yaptırımdan en az beşini uygulama yetkisi vermektedir. ABD Kongresinden 2018 Temmuz ayında geçen “Yaptırımlar Yoluyla Amerika’nın Düşmanlarıyla Mücadele” yasası, Rusya’nın Ukrayna’ya müdahalesi ve ABD başkanlık seçimlerine müdahale girişimi nedeniyle Moskova’ya yaptırımlar getirilmesinin önünü açmıştır.
Bu yasada belirtilenler arasında en ağır yaptırımlar ise ABD Başkanına (5 adet);
- Askeri malzemelerin alımı ve satımının yasaklanması,
- İkili askeri işbirliğinin yasaklanması,
- Nükleer maddelerle ilgili ihracat lisanslarının askıya alınması,
- Askeri ihracat lisansı kısıtlaması,
- Yaptırım uygulanan kişi ve şirketlerin mal varlığının dondurulması,
- ABD banka sistemini kullanma yasağı,
- Yaptırım uygulanan kişi veya şirkete kredi verme yasağı,
- Yaptırım uygulanan kişi veya şirkete ihracat yasağı,
- Yaptırım uygulanan kişi ve şirkete ihracat yasağı,
- ABD’deki devlet ihalelerine girme yasağı,
- Yaptırım uygulanan kişilere ABD’ye giriş yasağı,
- İlgili şirketlerin dolarla ticaretinin engellenmesi yetkilerini vermektedir.
ABD Başkanı bu yasayı ilk defa 20 Eylül 2018’de Çin Savunma Bakanlığı yöneticisine uygulamıştır. Yaptırım uygulanırken yapılan açıklamada söz konusu Çinli kurum yöneticisinin “Özel Belirlenmiş Kişiler” listesinde yer alan bir Rus askeri firmasıyla alışveriş yapması ve Moskova’dan savaş uçağı ve füze sistemleri alınmasında rol oynaması nedeniyle yaptırıma maruz kaldığı ifade edilmiştir. Çin, Rusya’dan 10 adet Su-35 savaş uçağı ve S-400 hava savunma sistemi satın aldığı için Çin Savunma Bakanlığı’na bağlı ‘Ekipman Geliştirme Birimi’ de ABD’nin yaptırım listesine alınmıştır.
CAATSA Yasası, Rusya’ya nasıl uygulanmıştır?
Bu yasa ile özellikle Rus savunma ve istihbaratıyla ilişkili kurum ve kuruluşlarla iş yapan üçüncü ülke ve şirketlere de yaptırım uygulanması öngörülmektedir. Hatta ABD, 2018 yılında Rusya Federasyonu’nda askeri ve istihbarat alanlarında görevi bulunan 30 kişi ve 3 kuruluşu, CAATSA’nın 231. bölümündeki “Özel Belirlenmiş Kişiler” listesine eklemiştir. Söz konusu listeye eklenen kişi ve kuruluşlarla iş yapan kişi ve kuruluşlar da ABD yaptırımlarına maruz kalabileceği duyurulmuştur.
ABD, CAATSA’ya bağlı olarak Amerikan güvenliğini Kremlin saldırganlığına karşı koruma yasası (Defending American Security from Kremlin Aggression Act-DASKAA) nı da kullanmaktadır.
CAATSA Yasasının 231. Bölümünde belirtildiği gibi ABD Dışişleri Bakanlığı, Rusya’ya yaptırım uygularken Rus savunma sanayisi ürünleri ve/veya bunların ihracatında aktif rol alan Rosoboronexport, Almaz-Antey, Sukhoi Havacılık, Russian Aircraft Corporation MiG ve United Shipbuilding Corporation gibi büyük Rus şirketlerinin/kuruluşlarının neredeyse tümünü listeye dâhil etmiştir.
ABD özelikle Rusya’ya uyguladığı yaptırımlarda öncelikle petrol ve doğalgaz endüstrisi, savunma ve güvenlik sektörü ve finansal kurumları hedef almıştır. KuzeyAkım2 dolayısıyla Almanya başta olmak üzere bu hattı yapan enerji şirketleri uyarılmış ve çoğu da projeden çekilmiştir.
ABD Hazine Bakanlığı Yabancı Varlıklar Ofisi’nin (OFAC) Amerika Düşmanlarına Yaptırımla Mücadele Yasası (CAATSA) gereğince yaptırım uygulanan Rusların listesi genişletilmekte ve yeni kişi ve şirketler eklenmektedir. Buna göre çoğu Rus Askeri İstihbarat Servisi (GRU) çalışanları ve önemli kurumlar listeye dâhil edilmektedir. Yaptırımlar kapsamında Rusya’ya ABD’den her türlü dış yardım, silah anlaşmaları ve bu anlaşmaların finansmanına dair mali işlemlere yasak getirilmiştir.
CAATSA Yasası, Türkiye’ye nasıl uygulanabilir?
Rusya ve Türkiye, Aralık 2017’de S-400 füze savunma sistemi satışı için 2,5 milyar dolar tutarında anlaşma imzaladılar. Bu anlaşmanın imzalanmasından sonra ise ABD, uzun süredir Türkiye’nin almak istediği 3,5 milyar dolar tutarındaki Patriot sistemlerinin satışına onay verdi. Türkiye, ABD’den 80 adet Patriot tipi GEM-T füzesi ve 60 farklı füze talebinde daha bulundu. Fakat ABD’nin yüksek fiyat ısrarı, ortak üretim ve teknoloji paylaşımına izin vermemesi, anlaşma şartlarına S400 alınmayacak şartını koymak istemesi vb. nedenlere bağlı olarak henüz uzlaşı sağlanamadı.
Türkiye’nin bölgesel güvenlik tehditlerine rağmen uzun süren hava savunma sistemi arayışının NATO müttefikleri tarafından görmezden gelinmesi Türkiye’yi Rusya’dan S-400 alımına mecbur bıraktı diyebiliriz.
ABD, Türkiye’nin S400 kararlılığına karşı Türkiye’nin tüm savunma ihtiyaçlarını karşılayacak NATO’ya uyumlu bir hava ve füze savunma sistemi sağlamak için alternatif bir paket sundu. ABD’nin hazırladığı paketin hala kongre onayından geçmemesi en büyük anlaşmazlıklardan birisidir.
ABD’ye göre S400 savunma sistemi NATO güvenliğine risk oluşturmaktadır. Buna göre S400 radar sisteminin Rus ordusuna F-35’in nasıl çalıştığını anlama olanağı tanıması sebebiyle S-400’ün satın alınması NATO’yu tehdit etmektedir. Bu tehdide bağlı olarak da ABD, S400 alınırsa F-35 savaş uçaklarının Türkiye’ye tesliminin mümkün olmayacağını bildirmiştir. Türkiye, S400 sistemine eklenecek IFF (dost ve düşman tanımlama) programıyla bu sorunun aşılabileceğini düşünmektedir. Türkiye, ASELSAN’ın bir arayüz programı geliştirerek hem NATO uyumuyla ilgili sorunları, hem gizli bilgilerin iki sistem arasında paylaşılması riskini ortadan kaldırabileceğini ABD’ye iletmişse de kabul görmemiştir.
ABD’nin günümüzde dış politikasının temelini tüm ülkelerin “Amerikan çıkarlarına ve güvenliğine” uygun hareket etmesi üzerine oturtmuştur.
Türkiye, CAATSA yaptırımlarına maruz kalırsa neler olabilir?
Türkiye, S400 hava savunma sistemini alırsa CAATSA’nın 231’inci maddesine göre yaptırımlarla karşı karşıya kalacaktır. Bu yaptırımları genel olarak sıralayacak olursa şunları söyleyebiliriz:
- F-35 savaş uçaklarının Türkiye’ye teslimi yapılmayacaktır. Şu anda ABD’de Türk pilotların kullandığı F-35’lerin ABD’den çıkışına izin verilmeyerek program sonlandırılacaktır. Türkiye’nin daha önce F-35 ile ilgili yaptığı ortaklık anlaşmasında ABD’nin herhangi bir yaptırım kararı alması halinde hukuki bir itiraz yolu olmadığına dair madde buna dair hukuk yolunu da kapatmaktadır. ABD, ulusal güvenlik kaygıları dâhil belli koşullar altında transferi durdurmaya imkân tanıyabilecek hukuki yetkilere sahiptir.
- Türkiye’nin ABD’yle yaptığı askeri sanayi işbirliği olumsuz etkilenecektir.
- Türk-Amerikan ilişkilerinde tamiri çok zor olacak niteliksel bir değişime neden olabilir.
- ABD ile gelecekte muhtemel diğer silah satışları iptal edilebilir.
- S-400’lerin alınmasında rol oynayan kamu kuruluşlarına, şirketlere ya da bireylere yönelik yaptırımlar gündeme gelecektir.
- Türkiye savunma sanayi ve istihbarat servisleriyle iş yapan şirketlere, bireylere ve kamu kuruluşlarına yaptırım uygulanması mümkün olabilir.
- ABD’nin silah satışı üzerinde daha fazla ambargo uygulaması mümkün olacaktır ki bu sayede Türk silah şirketleri diğer Batı’lı ülkelerden de silah satın alamayabilir.
- Türkiye ekonomisi dolar üzerinden hasar görebilir. Bu durum uluslararası piyasaları da olumsuz etkileyeceği için doğrudan yabancı yatırımlar etkilenebilir.
- Türkiye’nin havacılık ve savunma sanayisi olumsuz etkilenebilir.
- Türkiye’nin parça üretimi, tamirat ve bakım hizmeti gibi F-35 programına katılımı durdurularak, programın üretim ve arz zincirinden Türk şirketleri çıkartılacaktır.
- Türkiye’nin Suriye’de yürütülen operasyonlarda kullandığı silahların ve askeri malzemenin bir kısmında ABD yapımı bir parça bulunduğu biliniyor. Bu yaptırım uygulanırsa yedek parça sıkıntısı oluşabilir.
- Türk Silahlı Kuvvetlerinin silah envanteri daha çok NATO çerçevesinde organize edildiği için bu durum değişmek zorunda kalabilir.
- ABD-Türkiye arasında ortak savunma programları ve askeri endüstrideki iş birliği dâhil iki ülke arasındaki ilişkiler karmaşık hale gelebilir.
- CAATSA (Amerikan Düşmanlarına Yaptırımla Mücadele Etme Yasası) gereği ABD Doları ile Rus askeri teknolojisinin alınması mümkün olmayabilir.
- Uluslararası finans kuruluşlarının Türkiye’ye kredi vermesi yasaklanabilir.
- ABD’deki devlet ihalelerine Türk şirketlerin katılması engellenebilir.
- Türkiye’de önemli siyasetçi, istihbarat kurumu başkanı ve yöneticileri, savunma bakanı ve savunma şirketlerinin yöneticileri yaptırım listesine alınabilir. Bu kişilerin ABD’ye girişi yasaklanacağı gibi mal varlıkları da dondurulabilir.
- ASELSAN başta olmak üzere Türk savunma şirketleri yaptırım listesine alınabilir ki bu durum şirketin diğer ülkelere de silah satışını durdurabilir.
- ABD’nin S400 yaptırımları Türkiye ve Rus savunma şirketleri arasında var olan veya planlanan tüm ortak girişimleri etkilemesi muhtemeldir.
- Türkiye’den yedek parça, hammadde gibi silah sanayisi üretimi yaptırıma dâhil edilebilir.
Genel olarak ABD yaptırımlarının Türkiye’ye etkisi bunlar olacağı gibi ABD Başkanı isterse bu yaptırımların muhtevasını genişleterek de uygulayabilir. Türkiye’nin böyle bir krizden etkilenmesi muhtemelken ABD’nin de ilk etapta bazı kayıplarının olacağını söylemeliyiz. Öncelikle Türkiye’deki 2 binden fazla ABD askerinin yanı sıra radar ve hava unsurları kullanılamaz hale gelebilir. Böylece ABD Avrupa Komutanlığı ile Merkez Kuvvetler Komutanlığı’nın Irak ve Suriye’deki operasyonları dâhil birçok operasyonuna katkı sağlayan olanaklar kullanılamaz hale gelecektir. Ayrıca ABD’nin Suriye, Afganistan, Karadeniz, Kafkasya, Balkanlar, Akdeniz operasyonlarında da Türkiyesiz bir strateji izlemesi gerekecektir ki bu durum ABD’yi Rusya karşısında savunmasız bırakacaktır.
Türkiye ise ilgili yaptırımlara bağlı olarak uluslararası ticari hukukun ihlal edildiğini ortaya koyarak Dünya Ticaret Örgütü başta olmak üzere birçok uluslararası hakkı kullanabilir. Fakat Rusya’nın ABD’nin uyguladığı yaptırımlara karşı başvurularının sonuçsuz kaldığı da dikkatlerden kaçmamalıdır. Türkiye de ABD’ye yaptırımlarla karşılık vererek aynı ölçüde hareket edebilir.
ABD’nin bakışına göre Türkiye, S400 anlaşmasından vazgeçerse bir kayıp yaşamayacaktır. Çünkü Türkiye’nin Rusya ile Suriye, enerji, tarım, turizm ve daha birçok alanda ihtiyaçlara dayanan bir ilişkisi olduğuna inanmaktadırlar. Türkiye’nin S400 almaktan vazgeçmesi halinde Rusya’nın bu alanlardan birisiyle karşılık vereceği ve kayıpların da ABD tarafından karşılanmaya hazır olduğu bildirilmektedir. Rusya-Türkiye-ABD üçgeninde S400 krizi şu an için çözümü olmayan sonuç itibariyle her türlü Rusya’nın kazançlı çıkacağı bir durumdadır.
ABD’nin kendi çıkarlarını düşünerek Rusya, Kuzey Kore, İran ve Venezuela’dan sonra Türkiye’ye tek taraflı yaptırım kararları almaya hazırlanması Türkiye-Rusya ilişkileri önündeki önemli engellerden biri olarak duruyor. Bu haliyle Rusya’nın Türkiye’nin çıkarlarını ön plana alan bir tavırla hareket etmesi, ABD-Türkiye ilişkilerinin normalleşmesi adına Türkiye’nin attığı adımlardan kendi adına olumsuz sonuçlar çıkararak Türkiye’ye karşı bir politika üretmemesi gerekiyor.
Türkiye hem Rusya hem de ABD ile diplomasi kanallarını açık tutarak hem güvenliğini garanti altına alacak hem de kayıpsız bir sonuç alacağı müzakereleri yürütmeye devam etmelidir. Çünkü;
Dış politika şakaya gelmez!
Prof. Dr. Salih Yılmaz
Ankara Rusya Araştırmaları Enstitüsü Başkanı ve Ankara Yıldırım Beyazıt üniversitesi öğretim üyesidir.
YENİ HABERLER
YORUMLAR
Henüz hiç yorum yapılmamış.