Türkiye-Rusya İlişkileri: Geleceği Şekillendirmek Bilgi Şöleni tamamlandı
Ankara Rusya Araştırmaları Enstitüsü (RUSEN), Rusya’nın Ankara Büyükelçiliği organizasyonu, Türk-Rus Toplumsal Forumu, Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi ve AK Parti Dışilişkiler Başkanlığının desteğiyle Rusya ve Türkiye’nin Avrasya bölgesinde işbirliği olanaklarının sunulması ve tartışılması amacıyla 22-23 kasım 2018 tarihinde Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesinde “Türkiye-Rusya İlişkileri: Geleceği Şekillendirmek” adıyla bilgi şöleni düzenlenmiştir.
Bu toplantının amacı iki ülkenin karşılıklı ilişkilerinde, dostluk köprülerini çoğaltarak bölgede krizlerin çözüme ulaştırılması ve kalıcı istikrar sağlanmasına dair fikirlerin ortaya konulması, geleceğe dair bir vizyon oluşturulmasıdır. Bu toplantılarda Türkiye ve Rusya’nın coğrafi konumu, ortak tarihi geçmişi ve günümüzde iki devlet liderinin dostane ilişkileri değerlendirilerek yarına sağlam altyapı sağlamak üzere bir vizyon oluşturacak fikirler ortaya konulmaya çalışılmıştır.
Türkiye-Rusya arasında başta güvenlik/askeri ilişkiler olmak üzere ekonomi, enerji ve kültür konuları işlenmiştir. Türk Akımı doğalgaz boru hattı, Akkuyu Nükleer Santralinin yapımı, S400 hava savunma sistemi, kültürel işbirliği konuları tartışılmıştır. 21. Yüzyılda dünyanın yeniden şekillendiği düşünüldüğünde Rusya-Türkiye işbirliği daha önemli hale geldiği vurgulanmıştır.
Türkiye-Rusya İlişkileri: Geleceği Şekillendirmek adlı bilgi şöleni/foruma Rusya’dan 7, Türkiye’den 4 konuşmacı katılmıştır. Türkiye’den 3, Rusya’dan da 1 uzman oturum başkanlığı yapmıştır.
Bilgi Şöleni iki gün aktif sunum olmak üzere 3 (üç) gün sürmüştür. Bilgi Şöleninin “Kapanış Gecesi” 23 Kasım 2018 tarihinde Rusya’nın Ankara Büyükelçiliğinde yapılmıştır. 24 Kasım 2018 tarihinde ise panellerde konuşmacı olanlar ve görevlilerin katılımıyla Kapadokya Gezisi düzenlenmiştir.
Türkiye-Rusya İlişkileri: Geleceği Şekillendirmek adlı bilgi şöleni/forumun açılış konuşmalarını Prof. Dr. Salih YILMAZ (Rusya Araştırmaları Enstitüsü Başkanı), Aleksey ERKHOV (Rusya/Ankara Büyükelçisi), Dr. İsmail SAFİ (Türk-Rus Toplumsal Forumu/Cumhurbaşkanlığı Güvenlik ve Dış Politikalar Kurulu Üyesi), Cemal ÖZTÜRK (AK Parti Dış ilişkiler Başkanlığı- TBMM KEİPA Başkanı, AK Parti Giresun Milletvekili), Prof. Dr. Metin DOĞAN (AYBÜ Rektörü), Şefik Vural ALTAY (Büyükelçi-Dışişleri Bakanlığı İkili Siyasi İşleri Genel Müdürü) ve Doç. Dr. İbrahim KALIN (Türkiye Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü/Büyükelçi) yapmıştır.
Açılış Konuşmaları Özeti:
Prof. Dr. Salih YILMAZ:
Bildiğimiz gibi Rusya-Türkiye ilişkileri 2000 yılında Sayın Putin’in iktidara gelmesi, 2002 yılında da Sayın Erdoğan’ın seçimi kazanmasıyla bir anda farklı bir boyuta evrilmiştir. Bu süreçte iki ülke ilişkileri daha çok ekonomik temelli olarak ilerlese de günümüzde sistemin yeniden şekillendiği dünyada iki ülkenin her alanda ilişkiler geliştirmesi zaruri hale gelmiştir.
Tarihte Rusya-Türkiye bölgesinde rekabet ederek birçok defa savaşmışlardır. Fakat bu savaşlardan iki ülke de büyük zararlar görürken iki ülkeyi savaşa teşvik eden ülkeler kazançlı çıkmışlardır. Tarihten ders alarak rekabeti bir kenara bırakıp işbirliğine odaklandığımız son yıllarda geleceği konuşmak için tarafların sıkça bir araya gelmesi ve birbirlerini anlaması gerektiğini düşünüyorum.
Türkiye-Rusya arasında gelecekte krizlere neden olabilecek başta Dağlık Karabağ, Kırım ve Kıbrıs konularında çözüme dair birlikte çalışabilmeliyiz.
Son yıllarda hem Türkiye hem de Rusya gelişen sanayileri ve bölgelerindeki liderlikleri dolayısıyla diğer gelişmiş ülkeler tarafından rakip olarak görülmektedirler. Ülkelerimize karşı iç ve dış tehditleri ancak işbirliği ile bertaraf edebiliriz. İki ülkenin Suriye’de siyasi barışı sağlamak amacıyla Astana Görüşmeleri ve Soçi Görüşmeleri adıyla ortaya koyduğu girişim tüm dünya için örnek teşkil edebilecek sonuçlar ortaya koymuştur.
Avrupa Birliğinin kuruluşuyla ortaya atılan Avrupa medeniyeti veya Avrupa Kimliği projesi de gün geçtikçe zayıflamaktadır. Türkiye ve Rusya yeni dünyada yeni şeyler söylemekle mükelleftir. Günümüzde Avrasya Medeniyeti adıyla Rusya ve Türkiye’nin şekillendirebileceği büyük bir coğrafya vardır. Türklerin Çin’in kuzeyinden başlayarak Balkanlara kadar uzanan coğrafyada kendi kültür ve tarihlerinin izleri vardır. Bu coğrafya aynı zamanda Rusların da izlerini taşımaktadır. Avrasya Medeniyeti anlayışı ile her hangi bir kimliği veya gücü hedef almadan barış, refah ve huzurun ortaya konulabileceği yaşam alanı oluşabilir.
Osmanlı Devleti’nin son döneminden itibaren başlayan Batılaşma hareketi ile bizler belki de doğuyu biraz olsun ihmal ettik. Yeni dönem Türkiye’nin Avrasya açılımına dair önemli fırsatlar içermektedir. Rusya ve Türkiye insan gücü, coğrafyası ve medeniyetiyle birbirlerini tamamlayan iki devlettir. Tek kutuplu dünya düzeninin hem bölgemizi hem de dünyayı ne hale getirdiğini hep birlikte gördük. Dünyada barış, refah ve huzur istiyorsak birlikte çalışmalıyız.
Aleksey ERKHOV (Rusya/Ankara Büyükelçisi)
Rusya- Türkiye ilişkilerine ilişkin turizm alanında rekor rakamlara ulaştık. Geçen yıl 4,7 milyon Rus turist Türkiye’yi ziyaret etti. Bu yıl, bu rakamın 5,5 milyona çıkmasını bekliyoruz. İki ülke ilişkilerini geliştirmek adına üzerimize düşen ne varsa yapıyoruz ve yapacağız.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yıl içinde 6 kez görüştü. İki ülke ilişkileri en üst seviyeye ulaştı. Rusya ve Türkiye arasında ticaret her sene yaklaşık yüzde 40 artıyor. İki ülke arasında TürkAkım ve Türkiye’nin ilk nükleer güç santrali olan Akkuyu Nükleer Güç Santrali gibi stratejik projeler hayata geçirildi. Suriye konusunda Rusya-Türkiye arasında oluşan etkileşim, iyiye doğru ciddi değişikliklerinin garantisi olmuştur.
Dr. İsmail SAFİ (Türk-Rus Toplumsal Forumu/Cumhurbaşkanlığı Güvenlik ve Dış Politikalar Kurulu Üyesi):
Türk ve Rusların bu coğrafyanın iki önemli unsuru olduğunu kabul etmek lazımdır. Bu coğrafyada Türklük ve Rusluk, Avrupalılıktan daha güçlüdür.
TürkAkım, Akkuyu Nükleer Güç Santrali ve S-400 Savunma Sistemi gibi ortak projeler işbirliğimizin örnekleridir. Bugün Türkiye ve Rusya ilişkilerinin mükemmel seviyede olduğunu söyleyebiliriz. Türkiye ve Rusya ilişkileri gelişmeye ve derinleşmeye devam ediyor.
Türkiye ve Rusya rakip iki ülke değildir. Aksine birbirini tamamlayan ülkelerdir. Bunda iki ülke liderlerinin ortaya koyduğu irade etkili olmuştur.
Cemal ÖZTÜRK (AK Parti Dış ilişkiler Başkanlığı- TBMM KEİPA Başkanı, AK Parti Giresun Milletvekili):
Avrasya coğrafyasının güçlü devlet geleneğine sahip iki önemli ülkesi Türkiye ve Rusya’nın ilişkilerinin gelecek perspektifiyle değerlendirilecek bu toplantıya katılmaktan memnuniyet duyuyorum. Cumhurbaşkanımız ve Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Putin, İstanbul’da Türk Akım Projesinin deniz kısmının tamamlanması vesilesiyle düzenlenen törende biraraya geldiler. Bu önemli ve stratejik projeyle ilgili töreni ben de büyük bir dikkatle takip ettim. Tören sırasında Sayın Cumhurbaşkanımızın Rusya için kullandığı ‘güvenilir dost’ ifadesinin üzerinde durulması gerektiği kanaatindeyim.
Sayın Putin de daha önce yaptığı muhtelif açıklamalarda Türkiye’yi ‘önemli ve güvenilir bir ortak’ olarak tanımlamıştı. Birlikte yaşadığımız ve paylaştığımız zorlu coğrafyayı göz önünde bulundurduğumuzda ‘güvenilirlik’ kavramının ne kadar önemli olduğu daha da fazla ortaya çıkıyor. Türkiye ve Rusya ‘karşılıklı güven ve saygı’ temelinde özellikle son 15 yıl içerisinde çok şey başardılar. Ticaretimiz gelişti. Bu alanda son iki yılda yeniden güçlü artış eğilimi görüyoruz. Karşılıklı olarak doğrudan yatırımlarımız 10 milyar doları aştı. Türk müteahhitleri Rusya’nın muhtelif şehirlerinde, bölgelerinde güzel işler başardılar. Çalışmalarına devam ediyorlar. Aynı şekilde, Rus misafirlerimiz son iki yıldır ülkemizi ziyaret eden yabancı ülke vatandaşları arasında ilk sırada yer alıyorlar. Başta Suriye olmak üzere bölgesel konulardaki samimi diyaloğumuz barış ve istikrar için olumlu neticeler doğuruyor. Aslında, ekonomileri birbirini tamamlayan iki komşu ülke arasında olağan görülmesi gereken bu müspet gelişmelerden bazılarının pek de memnun olmadıklarını görüyoruz, biliyoruz. Tam da bu noktada, en üst düzeyde güçlü siyasi irade konularak oluşturulan ‘karşılıklı güvenin’ tabana yayılması meselesi ortaya çıkıyor. Bu konuda bizler elimizden geldiğince çalışıyoruz ve çalışmaya devam edeceğiz.
Prof. Dr. Metin DOĞAN (AYBÜ Rektörü):
Türkiye-Rusya ilişkilerinin gelişmesi adına biz üniversite olarak önemli Rus üniversiteleriyle anlaşmalar yaptık. Hem öğrenci değişimi hem de akademik uzman değişimi konusunda çalışmalar yürütüyoruz.
Üniversitemizde Rusya’dan öğrenciler var. Yeni dönemde de üniversite olarak yeni projelerle Türk-Rus ilişkilerine katkı yapmaya devam edeceğiz.
Şefik Vural ALTAY (Büyükelçi-Dışişleri Bakanlığı İkili Siyasi İşleri Genel Müdürü):
Türkiye-Rusya ilişkileri tarihten dersler çıkararak buralara gelmiştir. Bu dönemde ikili ilişkilerin gelişmesi konusunda her türlü kolaylık sağlanmaktadır.
Rusya ile her konuda anlaşamasak da ortak noktaları ön planda tutuyoruz. Bölgesel krizlerin çözümü konusunda iki ülkenin çalışması olumlu sonuçlar doğurabilir.
Doç. Dr. İbrahim KALIN (Türkiye Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü/Büyükelçi):
Türkiye-Rusya ilişkilerinin özellikle 2004 yılından bu yana çok büyük bir ivme kazandı. Niye 2004 yılı diyorum; çünkü Sayın Putin’in Türkiye’ye yaptığı ilk ziyaret. 30 yıl küsur bir aradan sonra devlet başkanı düzeyinde yapılmış ilk ziyaret. O ziyaretle birlikte Türkiye-Rusya ilişkilerinde yeni bir sayfa açıldı.
Aynı şekilde Sayın Cumhurbaşkanımız, dış politikaya 360 derece perspektifinden baktığı için Rusya ile ilişkileri önemli, daha ilk günden stratejik öncelik olarak zaten belirlemişti. Bugün bunun semeresini, meyvelerini toplamaya başladık. Enerjiden turizme, savunma sanayiinden bölgesel konulara kadar hemen her alanda bugün hakikaten örnek teşkil edecek bir ikili ilişkiler mazlumesi var. Türkiye ile Rusya sadece ulusal çıkarlar çerçevesinde kendi ilişkilerini geliştirmiyor, aynı zamanda Suriye meselesinde olduğu gibi, terörle mücadele meselesinde olduğu gibi, Kafkaslarda istikrar meselesi olduğu gibi bölgesel sorunlara çözüm üretecek inisiyatifleri birlikte almaya devam ediyorlar.
Vize meselesinin artık tamamen ortadan kalkması, uçak krizi öncesi statüye her alanda dönmemiz büyük önem arz ediyor. Domates meselesini hatırlarsanız birkaç aşamada çözmüştük ama bu daha önemli bir konudur. Karşılıklı ziyaretleri daha da güçlendirecek, ilişkileri daha da kuvvetlendirecek, derinlik kazandıracak önemli bir adım olacaktır.
Türkiye ile Rusya arasında görüş ayrılığı konuları da bulunmaktadır. Özellikle Kırım Tatar Türklerinin hak ve hukukunun korunması noktasında Rus mevkidaşlarımızla yoğun ilişkiler içerisindeyiz. Sayın Cumhurbaşkanımız her görüşmesinde onların temel hak ve hürriyetlerinin korunması, mal ve canlarının korunmasını dile getirmektedir. Zaman zaman çıkan sorunları biz açık kanallarımızla konuşmak suretiyle aşmaya çalışıyoruz. Bu kanalların açık kalması krizler ortaya çıktığında bizim elimizi güçlendiren çok önemli enstrümanlardır.
İki ülke arasındaki uçak krizini yoğun diplomasi çalışmasıyla aştık. Bir gün belki detaylı anlatırım. Bir gece vakti Özbekistan’a nasıl uçup Sayın Putin’e, Sayın Cumhurbaşkanımızın mektubunu ulaştırdığımızın detaylarını ben biliyorum. Bir gün anlatırız inşallah. Ama şunu söyleyeyim; Biz o anları yaşarken hep bir iyimserlik içerisindeydik. Nitekim bunun sonuçlarını hamt olsun gördük.
Andrey Karlov cinayeti, Türk-Rus ilişkilerini bozmak, hatta tamamen sabote etmek amacıyla düzenlenmiş bir saldırıdır. Yine o geceyi hatırlıyorum. Sayın Cumhurbaşkanımızla İstanbul’daydık. Bize bu haber geldiğinde hemen ben Rus mevkidaşımı aradım. Kendisinin haberi ilk bizden almalarının önemli olduğunu düşündüğüm için kendisini aradım. O da teşekkür etti. Tabii hepimiz şok içerisindeydik. ‘Bir büyükelçi Ankara’da nasıl böyle bir suikasta kurban gidebilir, kim yapmıştır, ne niyetle yapmıştır?’ diye hepimiz o şoku yaşadık. Ama o ilk anda kurduğumuz temas sayesinde Cumhurbaşkanlarımızı telefonda görüştürdük, ardından Sayın Cumhurbaşkanımız çıkıp bir açıklama yaptı. Bir ülke için bir büyükelçisinin suikasta kurban gitmesi çok büyük bir olay; ama burada Sayın Putin’in gösterdiği siyasi liderlik sayesinde ve Rus toplumunun gösterdiği olgunluk sayesinde biz bu krizi aştık ve düşmanları sevindirecek gelişmenin önünü almış olduk.
Rusya ile iyi ilişkiler, Türkiye’nin Avrupa, ABD, Batı ittifakı ile iyi ilişkiler içerisinde olmasına engel teşkil etmeyecektir. Aynı şekilde AB üyeliği için müzakere eden bir ülke olmamız, ABD ile stratejik ortaklığa sahip olmamız, Rusya ile iyi ilişkiler içinde olmamıza hiç bir zaman engel teşkil etmez. S-400 meselesini de bu bağlamda değerlendirmek gerekir. Zira zaman zaman Türkiye’nin Rusya’dan S-400’ü satın alması ve teknoloji transferi yapması ile ilgili olarak bir takım haksız değerlendirmeler yapıldığını görmekteyiz. Daha önce Türkiye bildiğiniz gibi patriotları almak için uzun müzakereler yürüttü. ABD şirketleri, Amerikan devleti, kongre üyeleri ile sadece patriotlar ile değil Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu milli savunma ve savunma sanayii ile ilgili hemen bütün konularda çok uzun yıllar müzakereler yapıldı. Fakat bunlardan netice alınamadığının görüldüğü noktada Sayın Cumhurbaşkanımız bir yeni perspektif ortaya koydu. ‘Çıkalım, dünya piyasasında herkesten teklif alalım’ denildi. Bunların objektif kriterleri belirlenmek suretiyle bildiğiniz gibi savunma füze sistemi ile ilgili ihale yapıldı. Burada en iyi teklifi Rusya tarafı verdiği için S-400’lerle ilgili bir anlaşmaya varıldı. Önümüzdeki yılın sonuna doğru S-400’lerin ilk bataryaları Türkiye’ye teslim edilecek.
Avrupa Birliği üyeliği için müzakere eden bir ülke olmamız, ABD ile stratejik ortaklığa sahip olmamız, Rusya ile iyi ilişkiler içinde olmamıza hiçbir zaman engel teşkil etmez. S-400 meselesini de bu bağlamda değerlendirmek gerekir. 2019 yılının Ekim-Kasım ayına doğru da inşallah S-400’lerin ilk bataryaları Türkiye’ye teslim edilecek. İkinci fazda da Türkiye ve Rusya S-400’leri birlikte üretecek, ortak üretime başlayacak.
Fransız-İtalyan projesi olan Eurosam’ın ürettiği füzelerle ilgili olarak eş zamanlı yürüttüğümüz bir başka müzakere var. Bunu da yavaş gitmekle beraber, hızlandırmak için arkadaşlarımız çalışmalarına devam ediyorlar. Bu gerçekleştiğinde Türkiye, Avrupa’daki bir konsorsiyumdan da savunma sanayi ve füze sistemiyle ilgili alımlar yapacaktır. Aynı şekilde eğer patriotlarda anlaşılırsa Türkiye patriotları da alabilir. Türkiye büyük bir ülke, bu ihtiyaçları tek bir kaynaktan karşılamak durumunda değiliz. Zaten baştan beri bizim yaklaşımımız, kaynakların çeşitlendirilmesi noktasındaydı. Bu konuda patriotlardan bize iyi bir teklif gelirse sadece alım anlamında değil, ortak üretim ve teknoloji transferi anlamında da iyi bir teklif gelirse Türkiye bunu ciddiyetle değerlendirecektir.
Zaman zaman özellikle Batı medyasında Türkiye’nin S-400’lerle saldırgan bir tutuma gireceğine dair imalar yapılıyor. Adı üstünde bu bir savunma sistemi. Ülkemize yönelik olabilecek muhtemel saldırıları defetmek için kurduğumuz bir sistem. Bununla da bir başka ülkeyi vurma şansınız zaten yok. Türkiye’ye yönelik olabilecek saldırıları önlemek amacıyla kurulabilecek bir sistemdir.
Suriye’de siyasi geçiş sürecinin sağlanması, Anayasa komisyonunun ivedilikle kurulması büyük önem arz etmektedir. Bu konuda Rus mevkidaşlarımızla görüşmeler devam etmektedir. Tabii ki Suriye’de nihai bir siyasi çözüm Suriye halkının vereceği bağımsız kararla ortaya çıkacaktır. Ama bize göre Esad bu geçiş sürecini sağlayacak siyasi lider olmak vasfını çoktan yitirmiştir. Suriye’nin geleceğini Suriye halkı demokratik, çoğulcu, bağımsız, eşitlikçi bir şekilde inşa edecekse bunu yeni bir liderlikle yapma imkânına sahip olmalı. Bu imkân onlara sunulmalıdır. Bize göre Esad bu sürecin önünde bir engeldir. Dolayısıyla Rus mevkidaşlarımızla bu konuyu konuşuyoruz, görüşüyoruz; ama karşılıklı olarak pozisyonlarımızın ne olduğunu da biliyoruz. Buna rağmen, bütün bu zorluklara rağmen biz Suriye’de siyasi geçiş sürecinin sağlanması için elimizden gelen gayreti bundan sonra birlikte sürdürmeye devam edeceğiz.
Yukarı Karabağ meselesinin çözümünde Minsk Üçlüsü çerçevesinde Rusya Federasyonuna önemli bir rol düşmektedir. 1992 yılında kurulan Minsk Üçlüsü maalesef bugüne kadar beklenen performansı sergileyemediği için Yukarı Karabağ meselesi Kafkaslar’da dondurulmuş bir kriz olarak var olmaya devam ediyor. Bizim pozisyonumuz bu konuda çok net. Ermenistan’ın Azerbaycan topraklarını işgalini sona erdirmesi ve Kafkaslar’da yeni bir barış ortamının sağlanması için birçok girişimimiz oldu. Burada Rus mevkidaşlarımızla yakın çalışmalar yapıldı. Fakat yine birileri araya girdi ve bu süreç akamete uğradı. Azerbaycan topraklarının artık Azerbaycan’a iade edilmesi, Ermenistan işgalinin sona ermesi gerekiyor. Bu gerçekleştiği zaman bundan en fazla Ermenistan istifade edecektir. Bizim Ermenistan’a karşı bir önyargımız yok. Bu meselenin çözümü herkesten fazla Ermenistan’ın faydasına olacak ve Kafkaslar’da yeni bir istikrar, barış ortamının inşa edilmesini sağlayacaktır.
Rusya ve Rus kültürü denilince edebiyattan, sinemadan, şiirden bahsetmeden olmaz. Burada aslında hepimize ortak bir rol düşüyor. Birbirimizin kültürünü, sanatını, edebiyatını, müziğini daha yakından tanımak, aynı dillerde okuyabilmektir. Rusya’da Türkçe eğitimi yaygınlaştırmak, Türkiye’de Rusça eğitimini yaygınlaştırmaktır. Bu yaştan sonra ben vaktim olsaydı, fırsatım olsaydı sırf Tolstoy’u Rusça okumak için Rusça öğrenirdim. Tolstoy’un Hacı Murat’ını herhalde okumayanımız yok gibidir. Okumayanlar varsa da derhal okusunlar.
Türk edebiyatının önde gelen yazarlarının da Rusya’da daha fazla bilinmesi gerekir. Elbette Nazım Hikmet’in haklı bir şöhreti var Rusya’da. Oraya gitmesi orada yaşaması. Ama Nazım Hikmet’i siyasi gerekçelerinden ziyade edebi kimliğiyle tanımak daha isabetli olur diye düşünüyorum. Ama onun yanına mutlaka bir Necip Fazıl’ı bir Ahmet Hamdi Tanpınar’ı ve diğer onlarca birçok yazarımızı eklemek isabetli olur diye düşünüyorum. Orada da bize görevler düşüyor tabi ki, bunların Rusya’ya tercümesi, bir kısmı yapıldı ama daha fazlasını yapmak suretiyle Türk ve Rus toplumları, kültür insanları, sanat insanları arasında bu ilişkileri daha da güçlendirerek yeni işbirliklerine yeni keşiflere yeni yolculuklara zemin hazırlaması hepimizin faydasına olur diye düşünüyorum.
OTURUMLAR VE KONUŞMA ÖZETLERİ
GÜVENLİK VE ASKERİ İŞBİRLİĞİ OTURUMU
Rus emekli general ve askeri uzman Aleksandr Vladimirov:
(Tümgeneral, Siyasal Bilimler Doktoru, Rusya Eğitim ve Bilim Bakan Yardımcısı, Rusya Askeri Strateji Uzmanı, Rusya Askeri Uzmanlar Kurulu Başkanı, 300’ün üzerinde bilimsel yayını vardır.)
Rusya ve Türkiye sağlıklı diyalog kurarak, yeni dünya düzenini beraber inşa ediyor. Rusya ve Türkiye’nin cumhurbaşkanları, strateji açısından yeni bir dünya mimarisinin inşasına temel attı. Türkiye-Rusya ilişkilerinin geleceğinin şekillendirilmesi gerekiyor. Sadece diyalog aracılığıyla dünyadaki sorunlar çözülebilir. Bütün ülkelerin bunu anlaması gerekiyor.
Dünyada şu anda var olan krizlerin alt yapısını ABD oluşturuyor. Almanya’da Merkel de buna alan açıyor. ABD’nin içinde olmadığı bir kriz alanı yoktur. Afganistan’a barış getireceğiz diye girdiler ne yaptıkları belli oluyor. Rusya, Afganistan’dayken en azından Taliban bu kadar güçlü değildi. Rusya, Afganistan’dan çekildikten sonra Taliban güçlendi. ABD’nin terör örgütlerini yok etme gibi bir planı hiç olmadı. Hatta yeni terör örgütlerinin oluşumuna katkı yaptı.
Türkiye-Rusya askeri işbirliği ABD’nin stratejik manevra alanını daraltmıştır. Biliyoruz ki Türk ordusu NATO çerçevesinde yetişmekte ve tüm kurumlarını buna göre şekillendirmiştir. Fakat Türkiye ve Rusya ordusu yeni dönemde işbirliğini artırma konusunda projelere ihtiyaç duymaktadır. Biz, SSCB döneminden itibaren Çin, bazı Ortadoğu ülkeleri ordusu mensuplarını kendi akademilerimizde yetiştirdik. Türk ordusu ile böyle bir işbirliği yaparak karşılıklı öğrenci değişimi ile birbirini daha iyi anlayabilecek komutanların yetiştirilmesini sağlayabiliriz. Buna ek olarak karşılıklı uzman, eğitmen değişimi de yapılabilir. İki ordu yönetim, taktik vb. konularda birbirini anlamazsa işbirliği konusunda sıkıntılar yaşanır. Bir de askerlerin politikalarına sahada fazla karışmamak gerekiyor. Suriye’de Rus ordusu kendi planı çerçevesinde hareket ediyor. Türkler ise bunu anlamakta zorlanıyor. Rusya’da generaller kendi planlarına ve askeri stratejilerine müdahaleden hoşlanmazlar.
Rusya’nın Türkiye ile askeri stratejik bir işbirliği kurması için NATO’dan çıkması gerekir diye bir şartı yok. Rusya, Türkiye, NATO’da olsa bile askeri stratejik işbirlikleri kurabilir. Türkiye’nin askeri anlamda her türlü teklifini değerlendirecek bir askeri alt yapımız var. Türkiye’nin Şanghay İşbirliği Örgütü talebi yenilenmeli ve bir gelecek vizyonu belirlenmelidir.
ABD, askeri atılımlarını ekonomik olarak kazanca çevirmeye dair bir strateji yürütüyor. Ortadoğu’da, Orta Asya’da, Doğu Avrupa’da hep bir gerginlik oluşturarak bölgenin ekonomik kalkınmasını baltalıyor. Biz iki ülke bölgemizdeki sorunları azaltarak ABD’nin de bu sorunları kullanmasını önleyebiliriz. Karadeniz’de özellikle birlikte çalışabilmeliyiz.
İlya Kramnik:
(Rusya Uluslararası İlişkiler Konseyi askeri uzmanı, Iz.ru medya organının baş savaş muhabiri, Askeri-teknik işbirliği konusunda eserleri vardır.)
Rusya ile Türkiye arasında askeri alanda 2015 yılından sonra yeni gelişmeler yaşanmaya başlamıştır. S-400 anlaşması imzalandı. Bu anlaşmanın önemi 2,5 milyar tutarındadır. Daha önce bu boyutta bir iş birliği anlaşması olmamıştır. Askeri ortaklık gelecekte devam edecektir.
Türkiye’nin savunma sanayi alanında önemli başarılara imza atmaktadır. Her iki ülke de askeri ürün konusunda hem ithalatçı hem de ihracatçı olabilir. Türkiye’nin ürettiği savunma sanayi ürünleri de Rusya’nın ilgisini çekiyor. Örneğin İnsansız hava araçları konusunda Türkiye büyük başarılar elde etti. Bu alanda seri üretime de geçildi. İki ülke arasında insansız hava araçları konusunda işbirliği olabilir. Rusya, Türk üretimi araçlara ilgi gösterebilir.
Türkiye’nin üretmekte olduğu ALTAY tankları da Rusya’nın yakından takip ettiği bir askeri sanayi ürünüdür. Tanklar konusunda benim gördüğüm Rusya da ilgileniyor.
Türkiye’nin Rusya’dan S400’ler alması tek başına hava savunma sistemi için yeterli değildir. Rusya, Türkiye ile S400’lerin kısmi parçalarının üretimi konusunda paylaşımda bulunacaktır. Fakat tamamının üretimine dair teknoloji paylaşımı yapacağını düşünmüyorum. Fakat S400’leri destekleyecek hava unsurların üretimi konusunda iki ülke birlikte çalışabilir. Türkiye’nin S400’leri destekleyecek kısa menzilli hava unsurlarına dair bir çalışması var. Rusya’nın da bu konuda çalıştığını biliyoruz. İki ülke deneyimlerini birleştirerek yeni bir sistemi üretebilir. Türkiye bu konuda Rusya’dan talepte bulunursa bence Rusya buna olumlu cevap verecektir.
Emekli Albay ve Güvenlik Uzmanı Yusuf Alabarda:
Emekli Albay, Kara Harp Okulu mezunudur. Bosna-Hersek NATO Uygulama Gücünde (IFOR) görev aldı. ABD’de 2007 yılında “Savunma Kaynaklarının Planlanması ve Yönetimi” üzerine yüksek lisans eğitimini tamamladı.)
Türkiye, Rusya ile ilişkilerinde denge sağlanmıştır. Son yıllarda Türkiye’deki savunma sanayi alanında ciddi adımlar atılmıştır. Türkiye ile Rusya arasında askeri iş birliği ivme kazanmıştır. Suriye krizinin ortaya çıkması ve 15 Temmuz’daki hain kalkışmanın akabinde Rusya ile olan ilişkiler birçok sınamaya rağmen ilerledi.
Türkiye’nin NATO’dan çıkarak Rusya ile güvenlik temelli yeni bir birliğe girmesi doğru değildir. Çünkü Türkiye’nin NATO’dan çıkması daha çok güvenlik zaafiyeti ile karşı karşıya kalmasına neden olur. Türkiye şu anda NATO’da veto hakkı olan bir ülkedir. O nedenle NATO’da kalarak kendisi aleyhine alınabilecek tüm kararları engelleme şansına sahiptir. Bu durum Türkiye için de Rusya için de bir avantajdır.
Türkiye ve Rusya’nın Suriye’deki işbirliği genel anlamda olumlu sonuçlar doğurmuştur. Fakat Rusya’nın hala PKK ve FETÖ’ye dair duruşu net değildir. Bu durum iki ülke arasında güven sorunu oluşmasından riskler ortaya koyar. Rusya hem PKK hem de FETÖ konusunda inisiyatif alarak somut adımlar atmalıdır.
Emekli Büyükelçi Kurtuluş Taşkent:
(Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunudur. 1995-1999 yıllarında Türkiye’nin Kazakistan Büyükelçisi, 2000-2002 yıllarında ABD ile ilişkilerden sorumlu müsteşar yardımcısı, 2002-2008 Türkiye’nin Moskova Büyükelçisidir.)
Türkiye, 2000’li yıllarda güven veren bir dış politika izlemiştir. İki ülke arasındaki ekonomik iş birliği karşılıklı çıkarlar çerçevesinde gelişmektedir. Türkiye’nin bölgedeki lider politikası Rusya’nın da Türkiye ile işbirliği yapmasına neden olmaktadır. Rusya uzun süre Türkiye ile stratejik ortaklığa giden atılımlar veya projeleri yapma konusunda tereddütler yaşadı. Fakat ABD ve AB ülkelerinin Rusya’ya karşı olumsuz tavrı Rusya’yı bir bakıma Türkiye ile ilişki kurmaya zorladı. Zamanla bu zorlama ilişkilerin karşılıklı biçimde geliştirilmesini de sağladı. Sonuç itibariyle Rusya da bu işten karlı çıktı. İki ülkenin işbirliğinde liderlerin inisiyatif alması çoğu zorluğun aşılmasında etkili olmuştur. Bu iki ülke devlet sisteminin işleyişi konusunda farklılıklara sahiptir. Eğer birbirimizi anlamak ve tanımak istiyorsak devlet sistemlerinin işleyişi konusunda uzmanları da eğitmeliyiz.
Emekli Büyükelçi İgor Melikhov:
(Rusya’nın emekli Suudi Arabistan, Katar ve Nijerya Büyükelçisi. Tarih Bilimi Doktoru, Profesör.)
Suudi Arabistan’da kendine özgü İslam anlayışı olan Vehhabilik, pratikte erozyona uğramıştır. Suudi Arabistan, şimdi dünyaya açılmaya başladı.
Suudi Arabistan, bugün bütün Müslümanlara kapılarını açtı. Geçen yıl Mekke’yi ziyaret eden Müslüman sayısı 20 milyon 350 bindir. Bunları arasında 23 bin 500 Rusya vatandaşı vardır. Rusya, Suudi Arabistan ile ilişkilerini geliştirmek istiyor. Fakat bu ülkede kraliyet sistemi dışarıdan etki altına alınabilen bir özelliğe sahiptir. ABD’nin bölgedeki etkinliği gün geçtikçe artıyor.
Suudi Arabistan’da dini mekanizmalar, kendi misyonunu hayata geçirmek için devletin gücünü kullanır, devlet yapıları da kendi fonksiyonlarını başarılı bir şekilde yapabilmek için dini kullanır. Dini adamlar ülkenin yönetiminden uzaklaştırılsa da devletin yöneticilerinin Vehhabilik’ten uzak olduğunu söyleyemiyoruz. Bizler Çeçenistan Savaşı sırasında Suudi Arabistanlı yetkililerle Kafkasya’daki selefi savaşçıların etkisiz hale getirilmesi konusunda anlaştık. Fakat devlet bunun için çaba gösterse de ülkede dini durumdan çekindikleri için fazlaca bir uygulama olmadı. Devlet de birşey yapamadıklarına dair bize bildirimde bulundular. Ortadoğu’da devlet yöneticileri dini çevrelerle fazla mücadele etmek istemiyorlar. Çünkü bu durumun kendilerine zarar vereceğini düşünüyorlar. Türkiye’nin Vahhhabilik konusunda Osmanlı’dan itibaren bir tecrübesi var. Bu tecrübelerini paylaşması önemlidir.
Bizler şimdi Moskova’da İslam Dünyası adıyla yeni bir teşkilatlanmaya gittik. Türkiye’nin tecrübeleri ve işbirliği bizlere fayda sağlayacaktır. Tarihten beri Türkiye-Rusya rekabetini işbirliğine dönüştürmemiz için İslam ile Ortodoks Hristiyanlığın beraber yaşayabileceğini göstermeliyiz.
EKONOMİ VE ENERJİ OTURUMU
İvan STARODUBTSEV:
(Teknik Bilimler Doktoru, 2004-2014’de «Silovıye Maşını» şirketi Türkiye temsilcisi, TUR-RUS Proje Geliştirme Derneği Başkanı, Türkiye-Rusya ilişkiler konusunda yayınları vardır.)
Türkiye-Rusya ilişkilerinde ekonomik entegrasyon maalesef henüz sağlanmamıştır. İki ülkenin kanunları ve yöneticileri birbirini anlamakta ve birbirine uyum sağlamakta zorlanmaktadır. Rusya, devlet merkezli bir ekonomik alt yapıya sahip olduğundan yurt dışına yapılacak yatırımlar devlet olmadan olmaz. Rusya’da girişimcilik devlet eliyle ve izniyle yapılmaktadır. Türkiye’de ise bu durum daha çok özel girişimcilik lehinedir. Bu nedenle de Rus iş adamlarının Türkiye’de yatırım yapması devlet olmadan zor gözüküyor. Türk iş adamları bu konuda daha avantajlılar. Fakat vizelerin olması, Rusya’ya giriş çıkıştaki zorluklar bu yatırımları da zorlaştırmaktadır.
Rusya’da gazetelerde ve televizyonlarda maalesef oldukça fazla olumsuz haber çıkmaktadır. Bu haberlerin bazı çevrelerce kasıtlı yapıldığını düşünüyorum. Fakat Türkiye de bu haberlere karşı herhangi bir girişimde bulunmuyor veya haberi bile olmuyor. Türkiye’nin planlı bir Rusya strateji yok. Rusya’nın ise Türkiye’ye nazaran daha iyi bir perspektifi var. En azından Türkiye’yi ve Türkleri iyi tanıyoruz. Bu alanda çalışan birçok gazeteci, akademi ve üniversiteler mevcut. Türkiye’de ise iş çevrelerini Rusya’ya yönlendirecek, Rusya’nın hangi bölgesinde ne gibi yatırımların olacağına dair bir kurum yok. Türklerdeki girişimcilik ruhu ile Rusya’daki zengin ham madde ve teknolojik gelişmişliği birleştirirsek önemli bir adım atmış oluruz. İki devlet önceliklerini belirleyip iki ülkenin yatırım planını müzakere ederek gerçekleştirilmeli. Örneğin Moskova ve Peterburg gibi büyük şehirlerde Türklere fabrika yapacak özel bölgeler kurulabilir. Türkiye’de ise Rus turizmcilere yatırım yapmaları için alanlar ve kanuni kolaylıklar sağlanabilir.
Prof. Dr. Erdal Tanas KARAGÖL
(SETA Ekonomi Direktörlüğü yapmıştır. Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi öğretim üyesidir. Yenişafak Gazetesi ekonomi köşe yazarıdır.)
Türkiye-Rusya arasında enerji işbirliği beklenilenden daha iyi bir duruma evrilebilir. Rusya’nın Türk Akım projesi ilk ortaya çıktığında Türkiye’yi sadece geçiş ülkesi olarak kullanması bekleniyordu. Fakat son gelişmeler Türkiye’yi geçiş ülkesi değil de doğalgazın depolanacağı, satışa sunulacağı merkez ülke konumuna getirebilir. Rusya’nın ABD’den yaptırımlar alması Rusya’yı Türkiye’ye daha fazla ihtiyaç duyar hale getirmiştir. Fakat bu durum maalesef beklenilen ölçüde sonuç vermedi. Örneğin Akkuyu Nükleer santrali hala temeli atılmasına rağmen ilerlemiyor. Bunun mutlaka hızlı biçimde çözüme ulaşması gerekmektedir.
Türkiye-Rusya arasında milli paralarla ticaret de bir seçenek olarak duruyor. Bu seçenek her daim kullanılamasa da çözüme dair bir sonuç verecektir. İki ülke ekonomi mekanizmalarını daha çok bir araya getirerek tecrübelerinden faydalanmalıdır. Örneğin Rusya, 2014 yılından itibaren ABD ve AB yaptırımlarına maruz kaldığından birçok sorunu çözmede deneyimlidir. Bu deneyimini Türkiye ile paylaşabilir.
Aydar GAŞİGULLİN:
(Rusya Federasyonu Ticaret Temsilcisidir. 2012-2016 yıllarında Tataristan Cumhuriyeti Türkiye’de temsilciliği yapmıştır.)
Türkiye-Rusya arasında canlı bir ticaret vardır. İki ülke ticaret hacmini 100 milyar dolara çıkarmak için her türlü çabayı gösteriyoruz. Rusya’nın Türkiye’de stratejik yatırımları vardır. Bunun için daha önce de birçok ihaleye Rusya olarak talip olmuştur. Örneğin TÜPRAŞ’ın özelleştirilmesinde Rusya ihaleyi kazanmasına rağmen daha sonra bu ihale iptal edilmiştir. Buna benzer durumlar Rusya’nın ekonomik anlamda yatırımını da etkiliyor. Rusya’da bizler Türk işadamlarına yatırım yapmaları için her türlü kolaylığı sağlıyoruz. İki ülkenin karşılıklı özel girişim yatırımları şu anda istenilen düzeyde değildir. Fakat biz en üst seviyeye çıkarmak için her türlü fedakârlığa ve görüşmeye hazırız. Örneğin Tataristan’da Türk işadamlarıyla iyi bir hava yakaladık. Diğer bölgelerde de bu hava oluşabilir. İş adamlarının kendi aralarında görüşebileceği UDİK Toplantıları çalışmalar yürütüyor. Karşılıklı sorunları müzakere ile çözebiliyoruz. Fakat büyük şirketler üzerinden yürüyen ilşkilerimizi orta ölçekli işletmeler seviyesine de çekmeliyiz. Kendi belirleyeceğimiz ekonomi alanlarından iş adamlarını ülkelerimize götürerek yatırım sahaları, iş imkanları ve Pazar konusunda bilgilendirmeliyiz. Ekonomiyi kendi kurallarına göre yaparsak başarılı olabiliriz.
KÜLTÜR ve TOPLUM OTURUMU
Prof. Dr. Salih Yılmaz:
(Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Tarih Bölümü öğretim üyesidir. Ankara Rusya Araştırmaları Enstitüsü Başkanıdır. Rusya ve Avrasya coğrafyasının jeopolitik durumu ve dış politikasına dair eserleri vardır.)
Türkiye-Rusya ilişkilerinde stratejik ortaklıktan bahsedeceksek birbirine olan güven algısını güçlendirecek bir stratejik plan olmalı. Rusya’nın Türkiye’ye uyguladığı vizeler bu güvenin önündeki en büyük engellerdendir. Türkiye ve Rusya Avrasya coğrafyasında birbirini tamamlayan iki ülkedir. Ekonomik ilişkilerin zirvede olması iki ülkeyi de yanılmamalıdır. Türkiye’de veya Rusya’da yönetim veya iktidar değiştiğinde iki devleti ve toplumu birbirine bağlayan bağlar esne ve zayıftır. Bu nedenle ekonomik ve askeri ilişkileri destekleyecek kültürel yakınlaşmayı tesisi edecek bir stratejik plan üzerinde birlikte çalışmalıyız.
2019 yılı Türkiye’de Rusya yılı, Rusya’da da Türkiye yılı olarak kutlanacaktır. Fakat henüz bu faaliyetlere dair kapsamlı bir plan ortaya konulamamıştır. Eğer sadece dans gösterileri, sanat ve sergilerden müteşekkil bir kutlama olacaksa bunun kimseye faydası olmaz. Öncelikle Rus ve Türk algısını şekillendirecek ortak komisyonların çalışması gerekmektedir. Örneğin Rusya’daki okutulan ders kitaplarında Türklere yönelik suçlayıcı ve itham içeren ağır ifadelerin mutlaka değiştirilmesi gerekmektedir. 8-10 sınıflardaki Genel Tarih kitaplarında Osmanlı Devleti üzerinden Tükler acımasız, güvenilmez, Hristiyanlığın düşmanı gibi gösteren ifadeler vardır. Türklerin Ermeni soykırımını yaptığı gibi bir suçlama da Rus ders kitaplarında okutulmaktadır. Aynı şekilde Türkiye’deki ders kitaplarında da Osmanlı-Rus savaşlarında Ruslar köyleri basan, öldüren, tecavüz eden bir millet olarak gösterilmektedir. İki ülke arasında bir komisyon kurularak ders kitaplarındaki bu algı düzeltilmelidir.
Rusya ile son 15 yılda çok sıkı ilişkiler içerisindeyiz. Ama bu ilişkiler daha çok askeri, ekonomi ve enerji üzerine kuruludur. Kültür kanadını boş bıraktığımız için birbirimiz hakkında oluşan kötü algıyı değiştirebilmiş değiliz. Bunu halletmemiz gerekiyor.
Türkiye-Rusya ilişkilerine dair Sayın Bahrevskiy ile birlikte “Türkiye-Rusya Avrasya Paktı Mümkün mü?” adlı Türkçe bir kitap yazarak bu işbirliğinin nedenlerini ve aşılması gereken engelleri anlatmaya çalıştık. 2017 yılında yayımlanan bu kitap Türkiye’de oldukça –fazla ilgi gördü. Yine Rusya Kültür Bakanlığı ile birlikte de işbirliği yaparak “Rusya’da Kimler Yaşıyor?” adıyla bir kitabın yazımını bitirdik. Fotoğraflar ve haritalarla zenginleştirdiğimiz bu kitapta Rusya’da yaşayan 124 etnik topluluğun kısaca tarihini, kültürünü, inançlarını, dillerini, yaşadıkları coğrafyayı, inançlarını, hangi yer altı kaynağı açısından hangi bölgelerin zengin olduğunu, Rusya’nın devlet yapısı ve kültürel coğrafyasını anlattık. Dizgisinin bile yapıldığı bu kitabı gerekli destek bulmamız halinde 2019’da Rusya yılı kapsamında yayımlamayı düşünüyoruz. Aynı biçimde Türkiye’yi anlatan, Türkiye’de Rusları için önemli inanç merkezlerini de içeren Rusça bir kitabın da Rusya’da yayımlanması gerekiyor. Kapadokya bölgesinde Rus Ortodoksların da bilmediği Rus Hristiyanların mezarları var. Bunu ön plana çıkarabilirsek Rus inanç turizminde Kapadokya önemli bir durak olabilir.
Russia Today TV Kanalı Temsilcisi Anna Belikova:
(RT Arapça Kanalı Dış İletişim Servisi Baş Uzmanı, Moskova Devlet Üniversitesi, Dünya Siyaseti Bölümü Öğretim Görevlisi)
Kültür; ekonomi ve siyaset alandaki iş birliğinin gelişmesinde önemli rol üstlenebilir. Rus ve Türk kültürlerinin ortak noktaları vardır. Birçok Türkçe kelime zamanında Rusçaya geçmiş ve günümüzde de kullanılmaktadır. Hazine kelimesinden türemiş ‘kazna’, ‘minaret’ gibi sözcükler var. Bu tür ortak noktalarımızı ön plana çıkartmalıyız.
Kırgız yazar Cengiz Aytmatov, dünya edebiyatına büyük bir miras bırakmıştır. Aytmatov, Rus ve Türk milletlerini hatta bütün dünyayı birleştiren bir yazardır. Türkiye ve Rusya edebiyat üzerinden bir iletişim kanalı açarak ortak noktaları vurgulamalıdır. Aytmatov, Rus ve Türk milletlerini birleştirebilecek iyi bir örnektir.
Emekli Rus Büyükelçi İgor Melikhov:
(Rusya’nın emekli Suudi Arabistan, Katar ve Nijerya Büyükelçisi. Tarih Bilimi Doktoru, Profesör.)
Aymatov, Kırgız tarih, kültür, gelenek ve psikolojisini dünyaya tanıtmış ve toplumlar arası diyalogu teşvik etmektedir. Aytmatov’un eserlerinin temelinde sevgi, hümanizm, adalet ve vatanseverlik vardır. Aytmatov, sadece Türk dünyasında değil Rusya’da da sevilmektedir. Bunun gibi edebi yazarları ön plana çıkararak ilişkilerimizdeki ortak noktaları iki topluma sunabilmeliyiz.
Rus Kültür Bakanlığı Miras Enstitüsü Müdür Yardımcısı Dr. Evgeny Bakhrevsky:
(Dil ve Edebiyatı Bilimler Doktoru. Rus Türkolog, Rusya Kültür Bakanlığı Miras Enstitüsü Müdür Yrd.)
Türkiye-Rusya kültürel ilişkilerinde kültür, iki ülke arasındaki güveni oluşturmak için araç olarak kullanılabilir. Değişken bir dünyada milli kimliklerimizi korurken bizi yakınlaştıran ortak noktaları da ön plana çıkarmalıyız. Rusya’da Putin iktidara geldikten sonra Kültür ve Kimlik Stratejisi oluşturulması konusunda emir vermiştir.
Rusya Kültür Bakanlığı da Rus kimliği ve kültürünün stratejisini ortaya koyan bir belge oluşturmuştur. Günümüzde Rus kimliği ve kültürü bu strateji belgesine göre şekillenmektedir. Türkiye’de böyle bir strateji olmadığı için biz işbirliği yaparken neye göre kendimizi şekillendireceğimizi de bilmiyoruz. Türkiye kendi kimliği ve kültürüne dair bir strateji belgesini oluşturmalı ki ortak çalışmalarımızda bunu dikkate alarak adımlar atabilelim. 2019 yılı iki ülke açısından kültürel bakımdan önemlidir. Fakat bu yılda sadece turizmi ön plana çıkarıp günü kurtarmaya yönelik faaliyetler yapacaksa bu iki ülke ilişkilerine bir katkı sağlamaz.
PROGRAM:
Birinci Gün: 22 Kasım 2018/Perşembe
Açılış: 09.30
Prof. Dr. Salih YILMAZ (RUSEN Başkanı)
Aleksey ERKHOV (Rusya/Ankara Büyükelçisi)
Dr. İsmail SAFİ (Türk-Rus Toplumsal Forumu/Cumhurbaşkanlığı Güvenlik ve Dış Politikalar Kurulu Üyesi)
Cemal ÖZTÜRK (AK Parti Dış ilişkiler Başkanlığı- TBMM KEİPA Başkanı, AK Parti Giresun Milletvekili)
Prof. Dr. Metin DOĞAN (AYBÜ Rektörü)
Şefik Vural ALTAY (Büyükelçi-Dışişleri Bakanlığı İkili Siyasi İşleri Genel Müdürü)
Doç. Dr. İbrahim KALIN (Türkiye Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü/Büyükelçi)
Metin KIRATLI (Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanı)
Birinci Oturum/Birinci Bölüm
Saat 11.00-12.30
Güvenlik ve Askeri İşbirliği
Oturum Başkanı: Prof. Dr. Salih YILMAZ
Konuşmacılar:
Piskarev Vasily İvanovich (Rusya Federasyonu Devlet Duma Milletvekili Güvenlik Komitesi Başkanı)
Türkiye-Rusya işbirliğinin iki ülkenin güvenlik konseptine katkıları
Vladimirov Alexander Ivanovich (E.General- Askeri Uzman)
Türkiye-Rusya arasında stratejik ortaklık mümkün mü?
Yusuf ALABARDA (E.Albay/Güvenlik Uzmanı)
Türkiye-Rusya arasında askeri işbirliğinde gelinen durum ve yapılması gerekenler
Öğle arası/12.30-13.30
Birinci Oturum/İkinci Bölüm
Saat:13.30-14.45
Oturum Başkanı: Prof. Dr. İsmail DEMİRCİOĞLU (İçişleri Bakanlığı/Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisi Dekanı)
Konuşmacılar:
İgor Melikhov (E.Büyükelçi) :
Körfez ülkelerinde Vahabizm ideolojisinin Türkiye ve Rusya’ya etkileri nelerdir?
Kurtuluş TAŞKENT (E.Büyükelçi)
Türkiye-Rusya arasında işbirliğinin önemi
Kramnik İlya Aleksandroviç (DIAC Askeri Uzman)
Türkiye-Rusya arasında askeri sanayi alanında işbirliği nasıl olabilir
Kahve arası: 14.45-15.00
İkinci Oturum
Saat: 15.00-16.00
Enerji/Ekonomi (Geçmiş-Günümüz-Gelecek)
Oturum Başkanı: Hasan KANBOLAT (Ankara Politikalar Merkezi Yönetim Kurulu Başkanı)
Konuşmacılar:
İvan Starodubtsev (Ekonomi Uzmanı)
Rusya-Türkiye arasında enerji işbirliği ve ekonomiye yansımaları
Prof. Dr. Erdal Tanas Karagöl (Ekonomi Uzmanı/Yenişafak Gazetesi yazarı)
Türkiye-Rusya enerji/ekonomi işbirliğinde yeni açılımlar
Aydar Gaşigullin (Rusya Federasyonu/Ankara Büyükelçiliği Ticaret Müsteşarı)
Türkiye-Rusya ekonomik işbirliğinde imkânlar
İkinci Gün: 23 Kasım 2018/Cuma
Üçüncü Oturum
Saat: 10.00-12.00
Tarih/Toplum/Basın ve Kültür Oturumu (Geçmiş-Günümüz-Gelecek)
Oturum Başkanı: Doç. Dr. Alexander SOTNİÇENKO (Rusya Büyükelçiliği Kültür Müsteşarı)
Konuşmacılar:
Prof. Dr. Haluk DURSUN (Türkiye Kültür Bakanı Yardımcısı)
Türkiye-Rusya Kültürel işbirliğine dair beklentiler
Bakhrevsky, Evgeny Vladislavovich (Dr., Rusya Federasyonu Kültür Bakanlığı Miras Enstitüsü Müdür Yardımcısı)
Türkiye-Rusya ilişkilerine kültürel bakış
Prof. Dr. Salih Yılmaz: (Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi, RUSEN Başkanı)
Türkiye ve Rusya arasında imaj sorunu ve yapılması gerekenler
İgor Melikhov (E.Büyükelçi), Belikova Anna Alekseevna (Rusya’da Bugün TV kanalı temsilcisi)
Kitap Tanıtımı
Kapanış:
Saat:19.00: Rusya’nın Ankara Büyükelçiliği
YENİ HABERLER
YORUMLAR
Henüz hiç yorum yapılmamış.