Bir suikastın anatomisi Rus vatandaşları tüm dünyada hedef ilan edildi

21 Aralık 2016, 12:35

Rusya Büyükelçisi Andrey Karlov’a yapılan suikast ne anlama geliyor? Ankara-Moskova ilişkilerine etkisi ne olur? Yıldırım Beyazıt Üniversitesi’nden Prof. Dr. Salih Yılmaz kaleme aldı.

PROF. DR. SALİH YILMAZ

Türkiye-Rusya ilişkilerinin en yoğun olduğu dönemde Rusya’nın Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov’a suikast düzenlenmesi, planlı bir eylemin göstergesidir. Aslında bu eylem sadece Rusya’ya değil aynı zamanda Türkiye’ye de verilmiş bir mesaj niteliği taşıyor. Çünkü bu eylemi yapan saldırganın kimliği dikkat çekicidir. Kendisinin çevik kuvvet polisi olması önemlidir. Eylemi yaparak amacına ulaşırken Türkiye’nin son dönemde güçlü biçimde mücadele ettiği FETÖ/PKK/DAEŞ bileşenlerine “biz hala güçlüyüz” mesajını vermiştir. Bu eylemi yapan kişinin saldırı sırasında özellikle Halep/Suriye’yi slogan olarak kullanması bir şaşırtmacadır. Zaten elçiyi vururken söylediklerini de ezberleme konusunda sıkıntı yaşadığı, bazı kelimeleri yanlış söylemesinden anlaşılıyor. Bu saldırı öncesinde, 17 Aralık gecesinde Çeçenistan’ın başkenti Grozni’de de DAEŞ saldırısı olmuş ve 6 militan ölü ele geçirilmişti. Bu eylem yapılmadan önce Çeçenistan Devlet Başkanı ülkeyi en güvenli yer olarak ilan etmişti. Bu saldırı ile Rusya ve Çeçenistan’ın güvenli bir yer olmadığı mesajı verilmiştir. Aynı günlerde ABD Başkanı Obama’nın yaptığı açıklamalarla hem Türkiye’ye hem de Rusya’ya mesajlar verdiğini de biliyoruz. Bir demecinde “Türkiye’nin çok güçlü bir ordusu var. Fakat bunu Suriye’de kullanmadı” diyerek aslında Türkiye’ye hem sitem ettiğini hem de tepkisini dile getirdiğini söylemek mümkündür. Obama’nın yine “Rusya zannedildiği kadar güçlü bir ülke değil. Petrol, gaz ve silahtan başka bir şey üretmiyorlar” demeci de aslında Rusya’ya karşı bir hınç beslediğinin göstergesiydi. Bu demeçler ABD’nin Suriye’de ve Orta Doğu’da düşmüş olduğu başarısızlığın iki nedeni olarak Türkiye ile Rusya’yı gördüğünü ortaya koyuyor.

PLANLAR NASIL ALTÜST OLDU

ABD son 10 yıldır Rusya’yı çevreleme konusunda önemli projeler yürüttü. AB’nin Doğu Avrupa ülkeleri için yürüttüğü “Doğu Ortaklığı” ile başta Ukrayna olmak üzere bölgedeki ülkelerin Rusya etkisinden kurtarılması amaçlanıyordu. Ukrayna kriziyle Doğu Avrupa yolu Rusya’ya kapatıldı. Baltık ülkelerinin Rusya fobisi de kullanılarak, 4 bin NATO askeri yerleştirilmesi kararı ile bölge denetim altına alındı. Rusya’nın Avrupa’ya açılabileceği tek kapı olarak Türkiye kalmıştı. Bu süreç de 24 Kasım 2015’teki uçak kriziyle kapatılmış durumdaydı. Fakat ne olduysa Türkiye’nin bir anda Rusya ve İsrail ile normalleşme sürecine girmesi tüm planları altüst etti. Bu durum Rusya’nın Suriye’deki etkisini artırdı. Türkiye’nin özellikle PYD konusunda direnci ve ABD ile bu konudaki anlaşmazlıkları, ABD’nin Orta Doğu’da kullanabileceği unsurların sınırlı olmasına neden oldu. Kaldı ki ABD’nin Orta Doğu’da en büyük etkinlik alanı olan İncirlik Üssü’nün Türkiye’de olması da ABD’nin kontrollü bir politika yürütmesine neden oluyordu. Bu açıdan bakıldığında ABD’nin tıpkı eskiden olduğu gibi ABD/NATO direktiflerini harfiyen yerine getiren ve itiraz etmeyen bir müttefike ihtiyacı vardı. 17-25 Aralık’ta başlayan ve her geçen gün farklı biçimlerde tezahür eden saldırıların en büyük gerekçesi de aslında Türkiye’nin bölgede bağımsız politikalar yürütmesiydi. Türkiye’nin Rusya ile 24 Kasım’dan sonra yaşadığı politik kriz sürecinde bile AB ve ABD’den gerekli desteği alamayarak saldırıya uğraması aslında Türkiye’nin hedefte olduğunu gösteriyordu.

17-25 Aralık’ta başlayan ve her geçen gün farklı biçimde tezahür eden saldırıların en büyük gerekçesi Türkiye’nin bölgede bağımsız politikalar yürütmesiydi.

Peki, bu süreç nereye kadar devam edecek? Türkiye-Rusya ilişkilerinin seyrini 20 Ocak’ta Trump’ın iktidara oturmasıyla koyacağı stratejik hedefler belirleyecektir. Bu hedefler eğer Trump’ın başkanlık kampanyasında söylediği gibi Orta Doğu’da Rusya-ABD işbirliğini doğurursa ve FETÖ lideri Gülen’in iadesini içerir ise dünyada barış şansı doğacaktır. Fakat bunun tersi bir durum gerçekleşirse şu anda terör örgütleri üzerinden yürütülen vekâlet savaşları ülkelerin bizzat sıcak savaşa gireceği bir döneme evrilebilir. Şöyle ki; eğer Rusya-Türkiye-ABD-İran arasındaki süreç, görüşme masasında bir uzlaşmayla sonuçlanmazsa ABD’nin İran’a karşı nükleer anlaşmayı feshetme riski vardır. Böyle bir durumda Obama döneminde üç defa engellenen İsrail’in İran’ın Buşehr Nükleer Tesisleri’ne saldırısı gerçekleşebilir. Böyle bir ihtimalin gerçekleşmesi halinde ise dünya sıcak savaşa sürüklenecektir.

MOSKOVA İLE İLİŞKİLER PEKİŞEBİLİR

Rusya Büyükelçisi Karlov’a düzenlenen suikast bölgedeki projenin göstergesi gibi olsa da buna benzer ipuçlarınının çoğunu görmezden gelemeyiz. Örneğin, bundan bir ay önce Şii destekli gönüllülerin hâkim olduğu Yemen’deki bölgeden Suudi Arabistan’daki kutsal topraklara füze saldırısı yapıldı. Fakat füze hedefe ulaşmadan havada yok edildi. Eğer bu saldırı başarılı olmuş olsaydı bölgede Şii-Sünni çatışmasının devlet bazında fitili ateşlenebilirdi. Son Halep ve Suriye olaylarında İran’ın hedefe oturtulmaya çalışıldığını da söyleyebiliriz. Bu hedefe göre İran’ın Türkiye ve Rusya ile bağları zayıflatılmak isteniyor. Aslında Türkiye’nin Rusya ile son dönemdeki ilişkilerini engellemek adına yapılan saldırıların sadece Batı kaynaklı değil aynı zamanda Doğu kaynaklı olduğu da bir gerçektir. Hem Doğu’dan hem de Batı’dan bu ilişkileri sabote etmek adına yoğun saldırılar yapılıyor. Hatırlarsak 24 Kasım 2016’da, Rus uçağının düşürülmesinin birinci yılında Esed güçlerine ait Albatros tipi uçakla Türk askerlerine el-Bab bölgesinde saldırı düzenlenmişti. Bu saldırıyı gerçekleştiren uçağın Rusya kontrolündeki bir hava üssünden kalktığı gündeme geldiğinde Türkiye-Rusya arasında bir güvensizlik havası oluşturulmaya çalışılmıştı. Yine Türkiye’nin yoğun diplomasi sonucu Rusya ile vardığı anlaşma gereği Halep’teki muhaliflerin güvenli bölgelere taşınması konunda bir uzlaşı varken, bu süreç, Esed-Şii milisler tarafından yapılan saldırılarla engellenmeye çalışılmıştır. Sonuç itibarıyla Rusya’nın yapmış olduğu sert açıklama ve süreci baltalamaya çalışanlara karşı operasyon yapılacağı tehdidi Halep’teki anlaşmayı kurtarmıştı.

Yukarıda vermiş olduğumuz örneklere bağlı olarak Türkiye-Rusya arasında hızla gelişen süreci sadece Batı’nın engellemeye çalıştığını söylemek eksik olacaktır. Bu süreci engellemeye çalışanlar arasında Esed güçleri ve bir kısım İran destekli Şii güçler de vardır. İran’ın bu süreçte kendi içerisinden muhaliflerle zor duruma sokulmaya çalışıldığını söyleyebiliriz. İran’da hala Batı-Doğu arasında gidip gelen bir iktidar savaşı var. Bu savaş bölgede yeniden kurulmaya çalışılan stratejik işbirliğini de etkiliyor. Nasıl ki Türkiye’de PKK-FETÖ aracılığıyla bir operasyon varsa İran’da da buna benzer kripto yapılar ülkenin politikalarını sabote etmeye çalışıyor diyebiliriz.

Nasıl ki Türkiye’de PKK-FETÖ aracılığıyla bir operasyon varsa İran’da da buna benzer kripto yapılar ülkenin politikalarını sabote etmeye çalışıyor.

Karlov, Ankara’da başta Suriyeli muhalifler olmak üzere İran ile de yakın ilişkiler kuran, Türk-Rus ilişkilerinin en kritik dönemlerinde görev almış birisiydi. Yukarıda anlatılan örneklerin sebeplerini bilen Karlov bu oyunu engellemek adına gayretler gösteriyordu. Bu eylem ile birçok amacın hedeflendiğini söyleyebiliriz. Öncelikle bu eylem ile Rusya ve Rus vatandaşları tüm dünyada hedef olarak gösterilmiştir. Türkiye’de Rusya elçisinin öldürülmesi ile dünyanın farklı bölgelerinde Rus temsilcilerine saldırı yapılabileceği ilan edildi. Burada diğer bir hedef ise Türkiye’nin güvensiz bir ülke olduğu izlenimini vererek dünyada bir algı oluşturulmasıdır.

Peki, bu hedefler gerçekleşti mi?

Türkiye açısından bakıldığında ülkeyi güvensiz gösterme amaçları kısmen başarılı oldu. Rusya temsilcileri ve vatandaşlarının tüm dünyada hedef gösterilmesinin sonuçlarını ise zamanla göreceğiz. Karlov hayattayken özellikle Türkiye’nin Avrasya entegrasyonuna ikna edilmesi konusunda bir fikre sahipti. Kendisinin ölümüyle belki de Türk-Rus işbirliği stratejik bir boyuta ilerleyecek ve ilişkiler zannedildiğinden çok daha ileri düzeye çıkacaktır. Çünkü bu saldırı iki ülkeyi daha fazla işbirliğine itecektir.

Kaynak: http://www.karar.com/gorusler/prof-dr-salih-yilmaz-yazdi-bir-suikastin-anatomisi-rus-vatandaslari-tum-dunyada-hedef-ilan-edildi-345474#

YENİ HABERLER

YORUMLAR

Henüz hiç yorum yapılmamış.

YENİ HABERLER