Prof. Dr. Salih Yılmaz [ANALİZ]: Avrasya’da Dengeler Değişiyor mu?

11 Mayıs 2018, 23:02

 

Avrasya’da Ermenistan’da sessiz sedasız yönetim değişti. Dünya gündemi daha çok Suriye ve İran’a yoğunlaştığı için çok fazla dikkat çekmedi. Ermenistan’da Sokak protestolarına liderlik eden Nikol Paşinyan, parlamento tarafından başbakan seçildi. Sokak gösterilerinin de etkisiyle 105 sandalyeli parlamentoda 59 milletvekili Paşinyan’ın başbakanlığına destek verdi.

 

 

Parlamento daha önceki oylamada Paşinyan’ı başbakan seçmemişti. Şimdi ne değişti de başbakan seçildi diye aklımıza gelebilir. Burada Paşinyan’ın gösterileri devam ettirmesi ile Rusya’ya bazı sözler vermesinin de etkisi var. Rusya’nın askeri üssünün bulunduğu Ermenistan’ın yeni başbakanı olan Paşinyan’ın Rusya ile ilişkileri bozmayacağını söylemesi de bunun işaretlerini veriyor.

 

 

Paşinyan’ın liderliğini yaptığı sokak gösterilerine Soros destekli sivil toplum kuruluşları ile ABD Büyükelçiliğinin destek vermesi Rusya’yı endişelendiriyor. Zaten sokak gösterilerinde Rusya karşıtı söylemlerin çokluğu da bu durumu özetliyordu. Bu haliyle Paşinyan’ın ne kadar ABD desteğini alacağı merak ediliyor. Şu an için parlamentoda 1999’dan beri iktidarda bulunan Cumhuriyetçi Parti’nin 58 vekilinin bulunması bir bakıma dengeleyici unsur gibi gözüküyor. Fakat Paşinyan’ın zamanla ülkeyi seçime götürüp çoğunluğu elde etmesi halinde dengelerin değişeceğini söyleyebiliriz.

 

 

 

Paşinyan’ın başbakan seçildikten hemen sonra Dağlık Karabağ’ı ziyaret etmesi de bölgede Ermenistan-Azerbaycan gerginliğinin hızını artırarak devam edeceğini gösteriyor. Daha önceki birçok yazımızda da söylediğimiz gibi Türkiye-Rusya ilişkilerini sabote etmek için Dağlık Karabağ üzerinden bir kriz çıkarılma ihtimali hala yüksek. Paşinyan’ın aşırı milliyetçi yapısı ve Rus karşıtlarının desteğini alması da bu süreci hızlandırabilir.

 

 

Ermenistan’da Paşinyan’ın iktidara getirilmesinde ABD ve İsrail’in İran’ı çevreleme politikasının olduğunu gözden kaçırmayalım. Çünkü Sarkisyan Döneminde Ermenistan, İran’ın en önemli müttefikiydi. Hatta bu müttefiklik birisine bir saldırı olduğunda diğerine de yapılmış sayılacak biçiminde stratejik boyuta bile evrilmişti. Bu haliyle Ermenistan’da yumuşak devrim ile ABD, İran’a bir kapıyı daha kapattı. ABD’nin İran için kapatmak istediği 2 kapı kaldı. Irak ve Türkiye. Irak’ta bu hafta sonu gerçekleşecek erken seçimlerde İran/ABD çekişmesi var. ABD, Irak’ta bir sorun görmüyor. İsrail ve ABD için kapatılamayacak kapı olarak Türkiye gözüküyor. Bu nedenle Türkiye’yi hedef alıyorlar.

 

 

Diğer taraftan Ortadoğu’da dengeleri değiştirebilecek önemli bir gelişme de Lübnan’da yaşandı. 6 Mayıs 2018 tarihinde Lübnan’da yapılan seçimlerde Hizbullah seçim zaferini ilan etti. Bu durum bölgede İran’ın etkisinin daha da artmasını sağlayacağı gibi İsrail’in bölgede askeri seçeneği tercih etmesinin de önünü açabilecektir. Zaten bu gelişmeden hemen sonra 8 Mayıs 2018’de ABD, 2015’de İran’la imzalanan nükleer anlaşmadan çekildi. ABD, anlaşmadan çekilirken İran’a yeni şartlar sundu. Bu şartlara göre İran’ın balistik füze üretmemesini istedi. ABD’ye göre İran, nükleer anlaşma sayesinde ekonomik bir avantaj elde ederek 100 milyar dolarlık bir gelir elde etti. Bu geliri de Suriye, Yemen, Irak ve Lübnan’da gücünü artırmak için kullandı. Bu kararda ABD’nin en büyük destekçilerinin İsrail ve Suudi Arabistan olduğunu görüyoruz.

 

 

Her ne kadar AB ülkeleri, Rusya, Türkiye gibi ülkeler anlaşmanın iptal edilmesini tepkiyle karşılasalar da dünyada artık uluslararası hukukun bir öneminin kalmadığı da açıkça görüldü. ABD’nin BM kararıyla uygulamaya konulan anlaşmadan tek taraflı çekilmesi dünyada kutuplaşmaları da artıracaktır. Bu haliyle Rusya’nın dengeyi korumakta zorlanacağını söyleyebiliriz. ABD’nin 8 Mayıs’ta anlaşmadan çekildiğini açıklamasından hemen sonra İsrail Başbakanı Netenyahu, Rusya’da 9 Mayıs Zafer Bayramı kutlamalarına katılarak Putin ile yaptığı görüşmeden sonra Rusya’nın Suriye’de İsrail’i kısıtlamayacağını duyurdu.

 

 

 

Hemen sonrasında da 10 Mayıs 2018’de İsrail, Suriye’de İran milislerinin olduğu üsleri vurdu. Rusya’dan bu saldırılara karşı bir ses gelmedi. Eğer İsrail’in Suriye’de İran üslerine yaptığı saldırılar devam ederse ve Rusya’dan da ses gelmezse Rusya-İran arasındaki ittifak çatlayabilir. Böyle bir ittifakın çatlaması halinde Rusya-Türkiye-İran’ın Suriye’deki garantörlüğü de sona erecektir. İsrail’in İran’a yaptığı tazyikin yakında ülkede düzenlenecek erken seçimlerle alakasının olduğunu söyleyenler olsa da genel kanı İsrail’in İran’a karşı askeri seçeneklere hazırlandığı yönündedir.

 

 

Rusya, ABD’ye karşı İran’ın yanında olmaya devam ederken İsrail’in İran’a karşı düzenlediği saldırılara izin vererek dengeyi sağlamaya çalışıyor. Rusya’nın hem ülkedeki Yahudi lobisini hem de İsrail’i karşısına almayarak ABD’ye karşı bir koz olarak elinde tuttuğunu söyleyebiliriz.

 

 

 

Rusya’nın Suriye’de İran üzerinden sağlamaya çalıştığı dengeyi göz önünde tutarsak Türkiye’nin de kendi dengesini Rusya ve İran’dan bağımsız kurması gerekiyor. Türkiye’nin İsrail ve İran taraftarlığından uzak durması en tercih edilebilir seçenek gibi duruyor. Bu çekişmede Türkiye tarafsız kalarak kendi gündemine yoğunlaşacaktır. Çünkü Afrin operasyonunda İran’ın olumsuz tavrı ile Rusya Dışişleri bakanının Türkiye Afrin’i Esed’e teslim etmeli açıklamaları Türkiye’yi kendi pozisyonunu almaya zorluyor.

 

 

 

İsrail’in doğrudan Esed’i hedef almayarak İran’ı vurması yeni dönemde İran’ın Suriye’den çıkarılacağına dair işaretleri artırıyor.  Burada merak edilen soru İran’ın boşaltacağı alanları kim dolduracak? Rusya, ABD ve İsrail ile bir paylaşım mı yapacak yoksa Esed’e karşılık İran’dan mı vazgeçecek? Bu soruların cevabı aslında ABD’nin Rusya’ya karşı yaptırımları ne kadar sürdüreceğiyle de alakalıdır.

 

 

 

İsrail’in son dönemde diplomasi trafiğinde Güney Kıbrıs’ın ön plana çıkması Türkiye’yi zorlamaya yönelik çabalar olarak nitelendirilebilir. İsrail, Güney Kıbrıs ile doğalgaz boru hattı yapımı ve elektrik satışı konusunda mutabakat olduğunu açıklayarak Türkiye’yi bölgede denge dışı gibi göstermeyi ve Rusya’nın yapmaya çalıştığı Türk Akımını hedef alıyor. Çünkü eğer sözde Doğu Akdeniz gazı İsrail aracılığıyla Avrupa’ya taşınacaksa Rusya, Türk Akımı üzerinden Avrupa’da pazar bulamayacaktır.

 

 

 

Çift kutuplu dünya düzeni içerisinde şimdiki pazarlık konusu İran gibi gözüküyor. İran parçalanır veya denge değişirse Avrasya’da kriz Orta Asya, Kafkasya ve Türkiye’ye sıçrayabilir. Eğer böyle bir plan gündemdeyse Türkiye’yi ikna etmeden de başarı sağlanamayacaktır. Türkiye’nin ABD ve AB tarafından bu kadar hedefte olmasının nedeni ise belki de ikna edemeyeceklerine kanaat getirmeleridir.

[Rusya ve Avrasya alanlarında çalışmalar yürüten Prof. Dr. Salih Yılmaz, Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi öğretim üyesi ve Ankara Rusya Araştırmaları Enstitüsü Başkanıdır.]

 

YENİ HABERLER

YORUMLAR

Henüz hiç yorum yapılmamış.

YENİ HABERLER