RUSEN[ANALİZ]: İngiltere-Rusya arasındaki Skripal krizi, Türkiye-Rusya ilişkilerini nasıl etkiler?

21 Mart 2018, 01:14

 

İngiltere’de 4 Mart 2018’de eski Rus Albay Sergey Skripal ve kızı Yulia Skripal’a düzenlendiği iddia edilen zehirleme girişimi İngiltere özelinde tüm AB devletlerini Rusya’ya karşı yeni bir cephede birleştirdi. İngiltere bu olayda Rusya’nın Skripal’i hedefe koyduğunu düşünüyor. İngiltere vakit kaybetmeden Rusya’yı suikast girişiminde bulunmak ve yasadışı güç kullanarak uluslararası hukuku ihlal etmekle suçladı. Rusya ise iddiaları reddederek İngiltere’ye ortak soruşturma çağrısında bulunduysa da karşılık bulmadı.

 

İngiltere’nin BM’ye taşıdığı bu olayda İngiltere’nin BM Daimi Temsilci Yardımcısı Jonathan Allen’in Rusya’yı Skripal ile kızı Yulia’ya suikast girişiminde bulunmak ve yasa dışı güç kullanarak uluslararası hukuku ihlal etmekle suçlaması dışında dikkat çekici bir cümle daha vardı.

 

Allen, Rusya’nın Suriye’de de kimyasal silah kullanan rejimi defalarca koruyup kolladığını dile getirerek aslında kimyasal silah konusunda Rusya’yı hedefe koydu. İngiltere’nin bu çıkışına ABD’nin BM Daimi Temsilcisi Nikki Haley de İngiltere’deki sinir gazı kullanımından Rusya’yı sorumlu tutarak destek verdi. ABD işi daha da ileriye götürerek Birleşik Krallık ile ”mutlak dayanışma” içinde olduğunu ifade etmiş, Rusya’nın eylemlerinden sorumlu tutulması gerektiğini dile getirmişti.

 

 

 

Rusya’nın BM Daimi Temsilcisi Vassily Nebenzia Skripal ve kızının zehirlenmesinin arkasında Rusya’nın olduğu iddialarını reddetse de bu açıklamaların Rusya’nın AB ülkeleri ile ABD’nin bundan sonraki tazyikinden kurtulmaya yetmeyeceği açıkça gözüküyor. Zaten İngiltere, Rusya’nın açıklamalarını beklemeden İngiltere’deki 23 Rus diplomatı sınır dışı etme kararı aldı.

 

Bu hamleye karşı Rusya da aynı ölçüde cevap verdi. Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov açıklamasında 23 İngiliz diplomatı sınır dışı etmekle kalmadı aynı zamanda St.Petersburg’ta açılması düşünülen İngiltere Başkonsolosluğu’nun açılışı ve British Council’in ülke genelindeki iznini de iptal etti.

 

 

İngiltere’nin olayda kullanılan sinir gazı Noviçok’ın ancak devlet eliyle üretilebileceği ve bu kimyasalın kökenlerinin Rusya olduğuna dair kanaati zaten bundan sonrasında krizin derinleşmesine neden olmaya yetecektir.

Şimdi bu olayda Rusya’nın dahlinin olup olmadığını yorumlayacak olursak iki ihtimal üzerinde durabiliriz. Bu ihtimallileri yaparken 18 Mart 2018’de başkanlık seçimlerini yapan Rusya’da başkan Putin’in bu tür bir eylem içerisinde olması mümkün gözükmüyor. Fakat bir başka ihtimal olabilir. Buna göre Putin’i Rusya içerisinde demokratik veya bir başka yolla devirmeyi başaramayan Rusya içerisinden bazı güçlerin bu tür eylemlere destek olması mümkün. Çünkü Rusya içerisinde de Batı destekli birçok siyasetçi, iş adamı veya bürokrat var.

 

Batı’nın Putin ve Rusya’yı içeriden vurmak stratejisi ölçüsünde Skripal’in hedefe alınmasını sağlayacak bu klik aslında Putin’i hedefe koymayı amaçlamış olabilir. Evet, resmi devlet olarak Rusya’nın bu olayda dâhili olması mantıksız gibi duruyor. Fakat Putin düşmanı bazı çevrelerin bu olaydaki parmağı ihtimali iyi araştırılmalıdır.

Diğer bir ihtimal ise Rusya ile Suriye başta olmak üzere Ortadoğu ve diğer alanlarda yalnız kaldığını düşünen ABD’nin İngiltere’yi sahaya çekebilmek amacıyla bazı provokasyonlara girmesi veya İngiltere derin devletinin İngiltere’yi Avrupa’da ve Ortadoğu’da etkin kılma gayreti de mümkün. Çünkü suikast girişiminden sonra gelişen olaylar ABD’nin ve İngiltere’nin tam da istediği biçimde ilerliyor.

AB’nin üç büyük ülkesi Fransa, İngiltere, Almanya ile ABD, Rusya’ya karşı yayınladıkları ortak bildiride İngiltere’nin bağımsızlığına karşı bir saldırı yapıldığını vurgulamaları Rusya’yı Batı bloğundan tümüyle izole etme adına bir mesaj içeriyor. Bu dört ülke  güvenliklerinin tehlikede olduğunu vurgulayarak sadece Rusya’yı değil Rusya ile işbirliği yapan ülkeleri de bir bakıma uyarıyorlar. NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’in Rusya’ya ölçülü şekilde karşılık vermenin önemli olduğunu söylemesi de bundan sonra olabileceklerin ipuçlarını veriyor.

 

İngiltere tarihte ne zaman Rusya ile rekabete girmişse etkinliğini diğer Avrupa ülkelerine kabul ettirmiştir. İngiltere’nin Rusya ile rekabeti tarihte Osmanlı Devletine yaramış ve 100 yıl daha ömrünü uzatmıştır. Hatta İngiltere ve Fransa, Osmanlı’yı ayakta tutabilmek adına Kırım’da kendi ordularıyla Rusya Çarlığı ile savaşmışlardı. Günümüzde de bu rekabetten Türkiye karlı çıkacaktır. Rusya açısından baktığımızda ise Rusya’nın ABD ile mücadelesi bir bakıma dünya toplumunda anlaşılır kabul edilip kendisine avantaj sağlayabilir. Fakat İngiltere ile rekabet Rusya için yıpratıcı ve yıkıcı olabilir. İngiltere’nin Ortadoğu ve Avrupa’da var olan hinterlandı bu krizde büyük avantaj sağlar.

 

Rusya ise İngiltere’nin bu tavrını bu ülkenin sorunlu Brexit sürecinden dikkatleri dağıtmak olduğunu iddia ediyor. Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov’un açıklamasına bakılırsa Rusya, İngiltere’ye misilleme yapacak. Rusya, suçlamaların hiçbir mantıklı dayanağı olmadığını düşünüyor. Bu haliyle zaten ülkeler arası krizde uluslararası hukukun hiç işletilmediği bir dönem yaşıyoruz. Dünyada BM kararları başta olmak üzere uluslararası hukukun uygulandığı dönem bitti. Güçlü ve sahada aktif olan ülkeler istediklerini yapmakta özgürler. Bunun başlangıcını ABD’nin Irak müdahalesi teşkil ediyor.

 

 

İngiltere-Rusya krizinden ekonomik anlamda İngiltere’nin zararlı çıkacağına dair yorumlar oldukça fazla. Fakat tam tersi bu krizden İngiltere oldukça karlı çıkacaktır. Şöyleki İngiltere’de Rus oligarkların 100 Milyar dolarlık yatırımı olduğu söyleniyor. Bu oligarklar genelde Rusya’dan kaçan, haklarında Rusya’da dava açılmış veya hüküm giymiş iş adamlarıdır. Rusya bu iş adamlarının tekrar Rusya’ya dönmesi amacıyla bundan bir ay önce Londra’da toplantı yapmış ve oligarklarla uzlaşmıştı. Bu kriz sonrası anlaşmaya varan oligarkların Rusya’ya dönmesini beklemeyelim. Çünkü AB ve ABD’nin tam ablukasına giren Rusya, ekonomik anlamda onlar için karlı olmayacaktır.

 

 

İngiltere-Rusya ekonomik dengesine baktığımızda British Petroleum’un (BP) Rus petrol ve doğalgaz şirketi Rosneft’te yüzde 20 hissesi bulunuyor. Bu haliyle BP’nin bu hisseleri satması İngiltere’ye değil Rusya’ya zarar verecektir. İngiltere Ulusal İstatistik Ofisi (ONS) verilerine göre İngiltere-Rusya arasında 2016 yılında ticaret hacmine bakacak olursak İngiltere’nin Rusya’ya yaptığı toplam ihracat 5,3 milyar sterlin iken Rusya’nın İngiltere’ye ihracatı 4,7 milyar sterlindir. Bu haliyle İngiltere’nin yıllık 600 Milyon Sterlinlik artısı var. Bu oran İngiltere için kazanacaklarını düşündüğümüzde oldukça düşük bir orandır.

 

 

 

Bu kirizden en büyük zararı Almanya görecektir. Rusya’ya ticari anlamda en büyük ihracaat Almanya’dan yapılmaktadır. Ayrıca Almanya ekonomisi Rus doğalgazına bağımlıdır. 2019 yılında Ukrayna üzerinden gelen doğalgaz hattı işlevselliğini kaybedecektir. Almanya’ya Rus doğalgazını taşıması düşünülen Kuzey Akım-2 hattı ise Polonya ile Doğu Avrupa ülkelerinin itirazı, ABD’nin olumsuz görüşü nedeniyle yapılma olasılığı düşüktür. Almanya ekonomisinin ucuz enerjiye olan ihtiyacı sebebiyle Rus Gazprom’un CEO’su Alexey Miller yakın zamanda Türkiye’ye gelmiş ve Türk Akımı hattı üzerine bir uzlaşı çabasına girmişti.

 

Bu plana göre Rus doğalgazı Türk Akımı üzerinden Avustuya’daki terminallerde birikecek, buradan da Almanya’ya satılacaktı. Bu uzlaşının ardından bir hafta geçmeden İngiltere-Rusya arasında Skripal krizi yaşandı. Böylece Rus doğalgazını almak isteyen AB ülkeleri de bundan vazgeçeceklerdir. Almanya ise kendi üzerindeki Rusya dostu baskısıyla Türk Akımından gaz olma konusunda diğer AB ülkeleriyle kriz yaşamayı göze alabilecek mi göreceğiz.

 

ABD, AB ülkelerini de yanına alarak İran ile birlikte Rusya’yı da hedefe koyma fırsatını ele geçirdi. Rusya faktörü uzun süredir bir çekişme içerisinde olan ABD-İngiltere’yi yeniden birbirine yaklaştırabilir. Rusya’nın seçenekleri var mı dersek iki seçeneğinin olduğunu görüyoruz. Birincisi ABD ve İngiltere’nin ablukasına karşı Batı’nın kurallarını kabul ederek başta Suriye olmak üzere Ortadoğu’da uzlaşmak, diğeri de mücadeleye devam etmektir.

 

 

Türkiye’nin konumuna bakacak olursak belirleyici bir role sahip olduğunu söyleyebiliriz İngiltere uzun süredir ABD’yi Türkiye politikaları dolayısıyla eleştiriyordu. Hatta ABD’nin yanlış politikaları dolayısıyla Rusya’nın Akdeniz’de yerleştiğini ve Türkiye’yi Rusya ile işbirliğine zorladığını savunuyordu. Eğer ABD-İngiltere yakınlaşması olursa ABD’nin Türkiye politikası da tamamen değişebilir. Çünkü İngiltere’ye göre Rusya’nın Batı’ya ekonomik açılımında tek çıkış noktası Türkiye.

 

Rusya’nın Türkiye politikasında gelgitler yaşadığını görüyoruz. Rusya, Türkiye ile ilişkilerinde al ve ver stratejisi uyguluyor. İki ülke her ne kadar yakın gibi gözükse de vize sorunundan tutun da domates, çalışma izinleri vb. konularda bile anlaşmazlıkları var. ABD’nin Türkiye politikası İngiltere ile örtüşürse Rusya’nın Türkiye ile ilişkileri derinleşmeden durağanlaşabilir. Ayrıca Rusya-Türkiye ilişkilerinin derinleşmesi için Dağlık Karabağ sorununun çözümü, Gürcistan ile ilişkilerin yeniden ele alınması da acil konulardandır.

 

 

[Rusya ve Avrasya alanlarında çalışmalar yürüten Prof. Dr. Salih Yılmaz, Rusya Araştırmaları Enstitüsü Başkanı ve Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi öğretim üyesidir.]

YENİ HABERLER

YORUMLAR

Henüz hiç yorum yapılmamış.

YENİ HABERLER