RUSEN[HABER/ANALİZ] : Haseke ve Kamışlı’da İki Güvenli Bölge
52 yaşındaki Eczacı Abdülhakim Ramazan, ailesi ile birlikte egemenliğin çok parçalı olduğu Suriye’nin kuzeyindeki Haseke bölgesinde yaşıyor. Evi, rejimin kontrolünde yer alan güvenli bölgenin ortasındaki askerlik şubesinin karşısında kalıyor. Eczanesi de Filistin Caddesi’nde, rejimin bölgesi ile 2014 yılının başlarında Kürt Demokratik Birlik Partisi, (PYD) Arap ve Hıristiyan diğer partiler tarafından özerkliği ilan edilen Kürt bölgesinin kesişim noktasında yer alıyor.
Haseke şehrinde Ulusal Muhalif Kürt Konseyi’ni temsil eden Ulusal Barış Konseyi’nin üyesi olan Abdülhakim, 1992 yılından bu yana eczacılık yapıyor. Her gün her iki tarafta
2013 yılının başında rejim güçlerinin ülkenin birçok bölgesinden geri çekilmesi sağlandı. Kürtler ise nüfusun çoğunluğunu teşkil ettikleri üç bölgede yerel yönetimlerini kurma fırsatı elde etti. Haseke ve Kamışlı şehirlerini içine alan el-Cezire, Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı yerlerden biri. Bununla birlikte Doğu Halep kırsalındaki Kobani ve Kuzey Halep kırsalındaki, Türkiye’deki Hatay şehrine paralel sınır bölgesinde kalan Afrin de Kürt yoğunluğuna sahip noktalar. Bunlardan Afrin, ocak ayının 20’sinden bu yana 2012’nın sonlarından beri bölgeyi kontrolünde bulunduran Kürt birliklerinin geri çekilmesini sağlamayı hedefleyen Türk ordusu ve ona bağlı muhalif Suriye uzantıları tarafından operasyonlara maruz kalıyor.
Suriye rejimi Haseke ve Kamışlı şehirlerindeki iki güvenli bölgeyi kendisine tahsis etmiş durumda. Haseke’deki koridor, batıda Kamışlı Caddesi’nden başlıyor ve hükümet binası, adalet sarayı, valilik sarayları ve ana çarşının bir kısmını içeriyor. Doğudan askeri şeritle sona eriyor. Buna ek olarak rejim Haseke’nin 15 kilometre kuzeydoğusundaki Kevkeb Dağı’nda bir bölüğe de hükmediyor ki burası Kamışlı’daki 137 bölüğün yanı sıra Şam’a bağlı en büyük askeri tabur olarak kabul ediliyor.
Haseke’nin merkezindeki Filistin Sokağı, rejim unsurları ile Kürt özerk yönetimine bağlı yerel polis Asayiş’in kontrolü arasındaki temas bölgelerini birbirinden ayırıyor. Her iki kuvvet de barikatlarını çarşının iki tarafına yerleştiriyor. Asayiş, rejime bağlı her askeri bariyerin karşısına kontrol noktaları kuruyor. Eczacı Abdülhakim şehrindeki bu manzarayı, ‘kapalı kışla’ olarak niteliyor ve “Her iki tarafın bariyerleri de iç içe geçmiş ve oldukça yaygın durumda. Bunların şehirden çıkarılması gerek” diyor.
Halk hizmetlerini yürüten ve kurumları yöneten özerk yönetim bazı adımlar attı. Bunların en belirginleri de eğitim müfredatına Kürtçeyi dâhil etmek, hükümet dairelerinde vergileri toplamak ve resmi evrak çıkarmak gibi paralel hizmetleri gören kurumlar oluşturmaktı. Abdülhakim, aynı anda hem rejime hem de yönetime vergi ödediğini belirtti. Zira eczanesi her iki tarafın da tam arasında kalıyor. Bu konuda, “Havayoluyla yolculuk yaptığımızda veya herhangi bir hükümet dairesine başvurduğumuzda rejim işi sıkılaştırıyor. Vergileri ve faturaları ödediğimize dair bir dekont talep ediyor. Bu durum yönetimde de aynı şekilde uygulanıyor. Bir kuruma başvurduğunuzda ya da yakıt ve gaz ücreti talep edildiğinde onlara ödemekle yükümlü olduğumuz vergileri verdiğimizden emin olmak istiyorlar” açıklamasını yapıyor.
50’li yaşlarının başında olan Suad Hanım’a gelince… O da Haseke şehrinin ortasındaki Valilik Sarayı’nın yakınlarında oturuyor. Şehrindeki hayatı, rejime bağlı güvenlik koridorunda özerk yönetim kurumlarını yayan ‘devlet içinde devlet’e benzetiyor ve şöyle diyor:
“Sokağımızın başında Komin Meclisi var. Kışın başlarında Meclis Başkanı olan kadın beni ziyarete geldi ve bana kendilerinin mazot ve gaz dağıttıklarını söyledi. Ben duyduklarıma inanamadım. Çünkü benim evim Haseke güvenlik koridoru olarak adlandırılan yerin ortasına düşüyor.”
Birkaç gün sonra Meclis, Suad ve mahalle sakinlerine mazot dağıtımını yapmış. Aynı şekilde gazı de almışlar. Komin ya da bir diğer tabirle mahalle meclisi, özerk yönetim kurumları arasında en küçük idari birim olarak kabul ediliyor.
Suad üç ay önce, Valilik Sarayı’na bağlı güvenlik unsurlarının ve bekçilerin aynı yerden ısınma mazotu aldıklarını söyleyerek, “Biz devlet içindeki devlette yaşıyoruz. Her şeyi şeklen rejim güçlerine bağlı güvenlik koridoru ancak fiilen özerk yönetim idare ediyor. Ben bizi kimin yönettiğini gerçekten bilmiyorum. Haseke sakinlerinin çoğu da yönetenin kim olduğunu anlamış durumda değil” ifadelerini kullandı.
Bölünmüş şehir
Kuzey Suriye’nin uzak bölgelerine düşen Kamışlı’daki manzaranın da Haseke’den aşağı kalır yanı yok. Hatta belki daha fazlası var. Rejim halen şehir sakinlerinin ‘dikdörtgen’ olarak tarif ettiği bir güvenlik koridoruna sahip. Bölge, kuzeyde güvenlik birimlerinin karargâhlarını ve doğuda da şehir pazarının Birlik Caddesi ile birleşen bir kısmı içine alıyor. Güneyde yer alan Bölgede tek olan Kamışlı Havalimanı, Suriye’nin iç kesimleri ile birlikte şehrin geri kalanına bağlanan yegane geçit konumunda bulunuyor.
Merkez çarşısı yolundaki gençlik şehri dönemecine geldiğinizde Asayiş barikatları tarafından durduruluyorsunuz. Özerk yönetim yerleşkeleri ve kurumlar sağ tarafa dizilmiş ve ‘Yönetim Güvenlik Noktası’ olarak isimlendirilmiş. Şehir pazarına doğru giden yolu tamamladığınızda da Asayiş barikatlarına yalnızca birkaç metre mesafede yer alan posta merkezinin önünde duran bir trafik polisi sizi durduruyor. Daha sonra ortasında eski Suriye Devlet Başkanı Hafız Esed’in heykelinin yer aldığı es-Seb Bahrat kavşağı geliyor. Kuzeyinde de rejime bağlı güvenlik birimlerinin yerleşkesi yer alıyor. Aynı şekilde onun da iki tarafına istihbarat unsurları ve polis ve güvenlik güçleri dizilmiş durumda.
Kamışlı ahalisince meşhur tatlıcı Esad Ebu Rond, Esed’in heykelinin karşısına konuşlanan devlet kurumlarını ve rejim yerleşkelerini bölge vatandaşlarının yararına çalışan bir varlık olarak görüyor ve şöyle diyor: “Benim dükkânım güvenlik koridorunun ortasında yer alıyor. Batıdaki rejim unsurları ve trafik polisine birkaç metre mesafede. Aynı şekilde doğuda yönetime bağlı Asayiş unsurlarına da birkaç metre uzaklıkta yer alıyor. İki taraf anlaşma halinde ve sivillerin işlerine karışmıyorlar. Müşterilerimiz gelip gidiyor ve herhangi bir zorlukla karşılaşmadan en iyi tatlıları satın alıyorlar.”
Demokratik Birlik Partisi (PYD) ve özerk yönetim partileri, 2016 yılının mart ayında ülkenin kuzeyinde egemen oldukları bölgelerde federal rejim ilan ettiler ve buna ‘Kuzey Suriye Federasyonu’ adını verdiler. İdari olarak 3 bölgeye ayrılıyor. BU bölgeler El-Cezire (Kuzeydoğu) Haseke ve Kamışlı şehirlerini kapsıyor. Fırat (Kuzey Orta), Rakka bölgesi ile Tel Ebyad ve el-Tavrah şehirlerini de içine alıyor; Afrin bölgesi (Kuzeybatı), Afrin şehrinin yanı sıra Kuzey Halep kırsalındaki Şahba bölgesi beldeleri ve şehirlerini içeriyor.
Kuzey Suriye Federasyonu’nun Yürütme Konseyi’nin Eş Başkanı Fevza Yusuf, Haseke ve Kamışlı’nın tamamındaki güvenlik koridorlarında rejimin varlığının sınırlı olduğunu ifade ederek “Vatandaşların işlerine karışma yetkisine sahip değiller. Zira yönetim genel anlamda bölgenin idaresini fiilen gerçekleştiriyor” dedi. Özerk yönetim kurumları ile rejim daireleri arasında herhangi bir üyelik ilişkisinin olmadığının altını çizen Yusuf “Acil durumlarda ve vatandaşların hayatına doğrudan etkide bulunan bir sorun çıktığında bunun çözümü için onlarla konuşuluyor” ifadesini kullandı. Fevza Yusuf, ayrıca ‘bir güç dengesine dayanıldığını ve herhangi bir belirsizlik veya kafa karışıklığının olmadığını’ söyleyerek taraflar arasındaki ilişkinin dengeli olduğuna da işaret etti.
Kamışlı şehrinin hâkimiyeti üç askeri taraf arasına bölüştürülmüş durumda: Birlik güçleri ve Asayiş, şehrin büyük bir bölümüne hükmediyor ve hükümet kurumlarında ve dairelerinde kendilerine ait karargâhları bulunuyor. Rejim güçleri ve ulusal savunma milisleri güvenlik koridoruna, Kamışlı Havalimanı’na ve 137 bölüğüne hükmediyor. Suturo güçleri de Kamışlı’nın ortasında yer alan Hıristiyan mahallelerini elinde bulunduruyor ve rejim ile ittifak halindeki milislerden oluşuyor.
Kamışlı’da yaşayan 52 yaşındaki Kürt muhalif Sirac Keleş, güvenlik ve istihbarat birimi hizmetlerinin yarı felç vaziyette olduğuna dikkat çekiyor ve “En doğru ifade ile tam bir uyku halinde. Ne tutuklama var ne baskın ne de devriyeler” diyor. Yargı ve sisteme bağlı nüfus daireleri Kamışlı’daki kamu hizmelerinin başında geliyor. Sirac bu kurumların çalışmalarıhakkında şu yorumda bulundu:
“Vatandaşın evlilik ve doğum kaydı, emlak, kimlik ve aile cüzdanlarının çıkarılması gibi işlemlerini gerçekleştirilmesinde hizmetler kısıtlı.”
Her askeri birim kendi egemenlik sınırlarını toprak kontrolleri ve kontrol noktaları ile çizmiş durumda. Asayiş unsurları iki taraf arasında meydana gelebilecek herhangi bir karşılaşmadan çekindiğinden Suturo güçlerine bağlı bölgeye girmiyor. Asayiş, 2016 yılının başında Hıristiyan mahallesini ele geçirmeye çalıştı fakat bu hamle şiddetli çatışmalarla sonuçlandı. Buna karşılık siviller kimlik belgelerini kontrol ettirmeden bir mahalleden ötekine kolaylıkla geçebiliyor. Hatta özerk yönetim işaretleri taşıyan özel araçlar da rejim ve Suturo bölgelerine herhangi bir zorlukla karşılaşmadan girebiliyor. Aynı şekilde rejimin unsurları ve uzantıları da şehrin geri kalanında özgürce dolaşabiliyor.
Sirac Keleş, “Parti, tüm kurumlara egemen ve bölgenin ekonomik, siyasi, toplumsal, sivil ve güvenlik alanlarındaki tüm kaynaklarına hükmediyor. Araplar, Asuriler ve diğer toplumsal bileşenlerden ve siyasi yönden yönetimdeki ortaklarından hiçbir itiraz ile karşılaşmıyor” diyerek PYD ve Suriye rejimi arasındaki ilişkinin şaibeli ve belirsiz olmadığına dikkat çekti.
Eleştiriler
Suriye rejimine karşı 2011’de başlayan ayaklanma patlak vermeden önce 23 milyonu bulan nüfusun yüzde 15’ini oluşturan Kürtler, 1970’lerdeki Baas Partisi iktidarında onlarca yıl dışlanma ve yoksun bırakılmaktan çok çekti. Rejim güçleri aşamalı olarak onların bölgesinden çekildikten sonra konumlarını güçlendirmeye başladılar. İlerleyen zamanlarda DEAŞ’a karşı savaşta en etkin kuvvet olarak kendilerini gösterdiler.
El-Cezire bölgesinin Eş Başkanı Hayfa el-Arbo, Suriye halkının genelinin kimliğini ve toplumun bileşenlerini yok sayan Baas Partisi’nin temsil ettiği despot rejimin iktidarında zulüm ve meşakkat ile karşı karşıya kaldığını dile getirdi ve “Aynı şekilde biz Kürtler de iki şeyden çok çektik: Kimliğimizin reddedilmesi ve merkeziyetçi, otoriter bir rejim istememiz” dedi. Hayfa el-Arbo, Kürt yönetiminin gelecekte Suriye’yi kimin yönettiği ile ilgilenmediğini söyleyerek “Bizi ilgilendiren federalizm, ortaklığa ve yerel yönetimlere dayalı siyasi bir sistemin nasıl kurulacağıdır. Biz Suriye’nin bir parçasıyız. Onun bölünmesi için ya da ona tek başına hükmetmek için çalışmıyoruz. Zira yönetim, tüm bileşenler ve Suriye toplumunun unsurları arasında ortaktır. Ancak daha önemlisi gerçeği ve halkların iradesini ortaya koymak ve demokratik bir toplum inşa etmek için bir devrim gerçekleştirmektir” açıklamasında bulundu.
2017 yazında PYD ve özerk yönetimdeki müttefikleri, egemenlik sahalarında bölgenin işlerini düzenlemek için ‘sosyal sözleşme’ adını verdikleri seçim yasası ve federal rejimin anayasasını ilan ettiler. 2017 yılında sayısız seçim gerçekleşti. İlk aşamada Komin adını verdikleri mahallelerin yerel komisyonları için eş başkanlar seçildi. İkinci aşamada, geçen aralık ayında tüm bölgeyi kapsayan il ve ilçelerin yerel konseyleri seçildi. Halep’in kuzeyindeki Afrin harekâtı sebebiyle ertelenen son aşama da üç bölgenin tamamı için yerel yasama yetkisine sahip bir konsey seçmeyi hedefliyor. Daha sonra da yasaları ve mevzuatı yürürlüğe sokacak ve yerel yönetimleri onaylayacak yerel bir parlamento benzeri ortak bir meclisin seçimi gerçekleşecek.
Suriye muhalefetine ve devrim güçlerine itiraz eden ulusal koalisyonun çatısı altındaki ‘Ulusal Kürt Konseyi’, PYD’nin Suriye rejimi ile olan ilişkisini eleştiriyor. Muhalif Ulusal Kürt Konseyi’nin Basın Ofisi Müdürü Beşar Emin konuyu, “Bu yönetim, kararlarını alırken tam bir özgürlüğe sahip değil. Zira rejim ile halen ilişkide ve özellikle de temel meselelerde onunla işbirliği içerisinde hareket ediyor. Rejim, yönetimin bölgelerinden nihai bir şekilde geri çekilmedi. Bu, bu tarafın Kürt Konseyi ile gerçek ortaklığı kabul ettirememesinin altında yatan temel sebeplerden biriydi” sözleri ile değerlendirdi.
Emin, PYD’yi iktidarda, siyasi hayatta ve gündem dayatmada tekelleşme ile suçlayarak şunları söyledi:
“Liderlere, Ulusal Konsey ve parti kadrolarına yönelik tutuklamaları devam ediyor. Ofisleri ve yerleşkeleri kapatılıyor. Bölge halkına yüksek vergiler koyulmasından sonra şimdi de zorunlu askerlik için gençler takibe alınıyor.”
Kürt Konseyi ve PYD arasında bir ilişkinin olmadığını belirten Emin “Aşama, en düşük seviyede de olsa siyasi tutumu ve safları birleştirmek yoluyla birlik toplumunun üyeleri arasında anlaşma ve diyalog atmosferini sağlamalıdır” yorumunu yaptı.
Gazeteci yazar ve analizci Elan Hasan’a göre PYD ile rejim arasındaki ilişki sadece medya yayınlarında sisli ve belirsiz halde. Zira iki taraf, Haseke ve Kamışlı şehirlerindeki Suriye iktidarının varlığında ortak menfaatler ile birbirlerine bağlı. Hasan konuyla ilgili şu değerlendirmelerde bulunuyor:
“Haseke bölgesinin hükümetin kontrolünden tamamen çıkması, yönetim ile hükümet arasındaki irtibatı koparır. Ne yönetim birlik çağrısında bulunan Suriye’den ayrılmak istiyor ne de hükümet topraklarının azalmasına hazır. Özellikle de gaz, petrol ve tarım ürünleri bakımından zengin ve aynı şekilde Suriye’nin tamamı için önemli bir su deposu olarak kabul edilen bölgenin elden çıkmasını istemez.”
Hasan, iki taraf arasındaki askeri ve güvenlik işbirliği hakkında ise şunları söylüyor:
“Evet, askeri ve güvenlik birimleri arasındaki koordinasyon ilk aşamada tamamlandı. İki taraf radikal gruplara karşı açılan birçok cephede birlikte savaşıyor. Türkiye’ye karşı da beraber çatışıyor. Ancak Suriye Demokratik Güçleri’nin ABD ile olan ittifakı ve aynı şekilde Suriye’nin kuzeyinde federalizmin ilanından sonra siyasi anlaşmazlık bir miktar arttı.”
Kürt Halkını Koruma Birlikleri, DEAŞ’a karşı savaşta yıllar boyu ABD’den ve uluslararası ittifak devletlerinden yardım alan Suriye Demokratik Güçleri’nin omurgası konumunda bulunuyor.
Bariyerlerde!
Haseke ve Kamışlı halkı, DEAŞ’ın 2014 yılında Deyrizor ve Rakka bölgelerini ele geçirerek daha sonra Uluslararası Koalisyon’un hava desteğiyle Suriye Demokratik Güçleri tarafından bölgeden çıkartılmasından sonra Haseke’nin Suriye’den izole olduğunu ve Kamışlı Havalimanı’nın gıda ve tıbbi malzeme nakli ve diğer şehirlere ulaşım için tek geçit olarak kaldığını aktarıyor. Kamışlı’da yaşayan 60 yaşlarındaki Muhammed Ebu Şirin “Havalimanı bölgenin tüm insanları için hayat damarı ve Suriye’nin diğer bölgelerine tek geçit olarak kaldı” diyor.
30 yıldır taksi şoförü olarak çalışan ve Kamışlı hattında başkanlık yapan 52 yaşındaki Abbas Ebu Muhammed yaşanan değişimi saklamıyor:
“Yakıt fiyatı her zamanki gibi değil ve liranın değeri ciddi anlamda düştü. Ancak hesap yaptığımızda ücret aynı. Müşteri krizden önce 50 lira ödüyordu şimdi ise 500 lira.”
Rejim ve yönetimin barikatları hakkında da değerlendirmede bulunan Muhammed hiçbir tarafın kamusal araçları engellemediğinin altını çizerek şunları söylüyor:
“Yönetim ve hükümet tarafından insanlara hizmet etmek için işimizin devam etmesine yönelik verilen talimatlar var. Ben rejime bağlı trafik dairesine vergi ödüyorum. Çünkü arabamın plakası hükümet tarafından verildi.”
Muhammed, konuşmasının devamında şoförlerin ve yolcuların vakitlerinin çoğunun artanbarikatlarda ve kontrol noktalarında geçirdiğine dikkat çekti.
Analizci Elan Hasan, bölgedeki manzaranın sisli kalacağını ve geleceğin Amerika ve Rusya arasında bir bütün olarak Suriye’deki işbirliğine dayalı olduğunu düşünüyor. Bu durumu şu sözlerle ifade ediyor: “Büyük devletler genellikle büyük anlaşmalardaki kâğıtlarının bir kısmını geri çekerler. Herhangi bir tarafın mevcut sıfır denkleminin değişkenliğini döndürme yönünde bir çaba harcamaması durumunda bölgenin kaderi uluslararası anlaşmalara rehin kalacaktır.” da sıkı bir şekilde alınan güvenlik önlemleri ortasında evinden işine gidiyor. Ancak tarafların askeri bariyerleri ve kontrol noktalarını artırmasından şikâyetçi.
Abdülhakim, bir süre önce rejim ve Kürt asayiş birimleri arasında yaşanan askeri çatışmaların eczanesinin yer aldığı sokağa kadar ulaştığını aktarıyor. Bu durumu “Burada saatlerce kuşatma altında kaldık, çatışmaların şiddetinden ötürü ne çıkabildik ne de hareket edebildik. Mermiler yağmur gibi yağıyordu” sözleri ile tarif ediyor. Eczanesi, Haseke’nin başlıca ticaret bölgelerinden olması sebebiyle rejim ve yönetimin hâkimiyet alanına katmak için mücadele verdiği bir bölgede. Bu çekişme, vatandaşlara tıbbi yardım ve ilaç sağlamak amacıyla yürütülen insani çalışmaların önünde engel oluşturuyor. Abdülhakim şöyle devam ediyor:
,“Sular durulana kadar birkaç gün öylece kaldık. Sonrasında eczaneyi açtığımda içerideki malzemelerin çoğunun yağmalandığını gördüm. Her yerde kırık camlarla karşılaştım. Yakınlardaki birçok dükkân ve klinik de bu yağma ve yangından nasibini aldı. Ne yazık ki ne rejim ne de yönetim maddi zararımızı karşılamadı. Bu durum düzenli olarak tekrar ediyor. Buradaki vaziyet her an değişmeye ve dalgalanmaya meyillidir.”
2013 yılının başında rejim güçlerinin ülkenin birçok bölgesinden geri çekilmesi sağlandı. Kürtler ise nüfusun çoğunluğunu teşkil ettikleri üç bölgede yerel yönetimlerini kurma fırsatı elde etti. Haseke ve Kamışlı şehirlerini içine alan el-Cezire, Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı yerlerden biri. Bununla birlikte Doğu Halep kırsalındaki Kobani ve Kuzey Halep kırsalındaki, Türkiye’deki Hatay şehrine paralel sınır bölgesinde kalan Afrin de Kürt yoğunluğuna sahip noktalar. Bunlardan Afrin, ocak ayının 20’sinden bu yana 2012’nın sonlarından beri bölgeyi kontrolünde bulunduran Kürt birliklerinin geri çekilmesini sağlamayı hedefleyen Türk ordusu ve ona bağlı muhalif Suriye uzantıları tarafından operasyonlara maruz kalıyor.
Suriye rejimi Haseke ve Kamışlı şehirlerindeki iki güvenli bölgeyi kendisine tahsis etmiş durumda. Haseke’deki koridor, batıda Kamışlı Caddesi’nden başlıyor ve hükümet binası, adalet sarayı, valilik sarayları ve ana çarşının bir kısmını içeriyor. Doğudan askeri şeritle sona eriyor. Buna ek olarak rejim Haseke’nin 15 kilometre kuzeydoğusundaki Kevkeb Dağı’nda bir bölüğe de hükmediyor ki burası Kamışlı’daki 137 bölüğün yanı sıra Şam’a bağlı en büyük askeri tabur olarak kabul ediliyor.
Haseke’nin merkezindeki Filistin Sokağı, rejim unsurları ile Kürt özerk yönetimine bağlı yerel polis Asayiş’in kontrolü arasındaki temas bölgelerini birbirinden ayırıyor. Her iki kuvvet de barikatlarını çarşının iki tarafına yerleştiriyor. Asayiş, rejime bağlı her askeri bariyerin karşısına kontrol noktaları kuruyor. Eczacı Abdülhakim şehrindeki bu manzarayı, ‘kapalı kışla’ olarak niteliyor ve “Her iki tarafın bariyerleri de iç içe geçmiş ve oldukça yaygın durumda. Bunların şehirden çıkarılması gerek” diyor.
Halk hizmetlerini yürüten ve kurumları yöneten özerk yönetim bazı adımlar attı. Bunların en belirginleri de eğitim müfredatına Kürtçeyi dâhil etmek, hükümet dairelerinde vergileri toplamak ve resmi evrak çıkarmak gibi paralel hizmetleri gören kurumlar oluşturmaktı. Abdülhakim, aynı anda hem rejime hem de yönetime vergi ödediğini belirtti. Zira eczanesi her iki tarafın da tam arasında kalıyor. Bu konuda, “Havayoluyla yolculuk yaptığımızda veya herhangi bir hükümet dairesine başvurduğumuzda rejim işi sıkılaştırıyor. Vergileri ve faturaları ödediğimize dair bir dekont talep ediyor. Bu durum yönetimde de aynı şekilde uygulanıyor. Bir kuruma başvurduğunuzda ya da yakıt ve gaz ücreti talep edildiğinde onlara ödemekle yükümlü olduğumuz vergileri verdiğimizden emin olmak istiyorlar” açıklamasını yapıyor.
50’li yaşlarının başında olan Suad Hanım’a gelince… O da Haseke şehrinin ortasındaki Valilik Sarayı’nın yakınlarında oturuyor. Şehrindeki hayatı, rejime bağlı güvenlik koridorunda özerk yönetim kurumlarını yayan ‘devlet içinde devlet’e benzetiyor ve şöyle diyor:
“Sokağımızın başında Komin Meclisi var. Kışın başlarında Meclis Başkanı olan kadın beni ziyarete geldi ve bana kendilerinin mazot ve gaz dağıttıklarını söyledi. Ben duyduklarıma inanamadım. Çünkü benim evim Haseke güvenlik koridoru olarak adlandırılan yerin ortasına düşüyor.”
Birkaç gün sonra Meclis, Suad ve mahalle sakinlerine mazot dağıtımını yapmış. Aynı şekilde gazı de almışlar. Komin ya da bir diğer tabirle mahalle meclisi, özerk yönetim kurumları arasında en küçük idari birim olarak kabul ediliyor.
Suad üç ay önce, Valilik Sarayı’na bağlı güvenlik unsurlarının ve bekçilerin aynı yerden ısınma mazotu aldıklarını söyleyerek, “Biz devlet içindeki devlette yaşıyoruz. Her şeyi şeklen rejim güçlerine bağlı güvenlik koridoru ancak fiilen özerk yönetim idare ediyor. Ben bizi kimin yönettiğini gerçekten bilmiyorum. Haseke sakinlerinin çoğu da yönetenin kim olduğunu anlamış durumda değil” ifadelerini kullandı.
Bölünmüş şehir
Kuzey Suriye’nin uzak bölgelerine düşen Kamışlı’daki manzaranın da Haseke’den aşağı kalır yanı yok. Hatta belki daha fazlası var. Rejim halen şehir sakinlerinin ‘dikdörtgen’ olarak tarif ettiği bir güvenlik koridoruna sahip. Bölge, kuzeyde güvenlik birimlerinin karargâhlarını ve doğuda da şehir pazarının Birlik Caddesi ile birleşen bir kısmı içine alıyor. Güneyde yer alan Bölgede tek olan Kamışlı Havalimanı, Suriye’nin iç kesimleri ile birlikte şehrin geri kalanına bağlanan yegane geçit konumunda bulunuyor.
Merkez çarşısı yolundaki gençlik şehri dönemecine geldiğinizde Asayiş barikatları tarafından durduruluyorsunuz. Özerk yönetim yerleşkeleri ve kurumlar sağ tarafa dizilmiş ve ‘Yönetim Güvenlik Noktası’ olarak isimlendirilmiş. Şehir pazarına doğru giden yolu tamamladığınızda da Asayiş barikatlarına yalnızca birkaç metre mesafede yer alan posta merkezinin önünde duran bir trafik polisi sizi durduruyor. Daha sonra ortasında eski Suriye Devlet Başkanı Hafız Esed’in heykelinin yer aldığı es-Seb Bahrat kavşağı geliyor. Kuzeyinde de rejime bağlı güvenlik birimlerinin yerleşkesi yer alıyor. Aynı şekilde onun da iki tarafına istihbarat unsurları ve polis ve güvenlik güçleri dizilmiş durumda.
Kamışlı ahalisince meşhur tatlıcı Esad Ebu Rond, Esed’in heykelinin karşısına konuşlanan devlet kurumlarını ve rejim yerleşkelerini bölge vatandaşlarının yararına çalışan bir varlık olarak görüyor ve şöyle diyor: “Benim dükkânım güvenlik koridorunun ortasında yer alıyor. Batıdaki rejim unsurları ve trafik polisine birkaç metre mesafede. Aynı şekilde doğuda yönetime bağlı Asayiş unsurlarına da birkaç metre uzaklıkta yer alıyor. İki taraf anlaşma halinde ve sivillerin işlerine karışmıyorlar. Müşterilerimiz gelip gidiyor ve herhangi bir zorlukla karşılaşmadan en iyi tatlıları satın alıyorlar.”
Demokratik Birlik Partisi (PYD) ve özerk yönetim partileri, 2016 yılının mart ayında ülkenin kuzeyinde egemen oldukları bölgelerde federal rejim ilan ettiler ve buna ‘Kuzey Suriye Federasyonu’ adını verdiler. İdari olarak 3 bölgeye ayrılıyor. BU bölgeler El-Cezire (Kuzeydoğu) Haseke ve Kamışlı şehirlerini kapsıyor. Fırat (Kuzey Orta), Rakka bölgesi ile Tel Ebyad ve el-Tavrah şehirlerini de içine alıyor; Afrin bölgesi (Kuzeybatı), Afrin şehrinin yanı sıra Kuzey Halep kırsalındaki Şahba bölgesi beldeleri ve şehirlerini içeriyor.
Kuzey Suriye Federasyonu’nun Yürütme Konseyi’nin Eş Başkanı Fevza Yusuf, Haseke ve Kamışlı’nın tamamındaki güvenlik koridorlarında rejimin varlığının sınırlı olduğunu ifade ederek “Vatandaşların işlerine karışma yetkisine sahip değiller. Zira yönetim genel anlamda bölgenin idaresini fiilen gerçekleştiriyor” dedi. Özerk yönetim kurumları ile rejim daireleri arasında herhangi bir üyelik ilişkisinin olmadığının altını çizen Yusuf “Acil durumlarda ve vatandaşların hayatına doğrudan etkide bulunan bir sorun çıktığında bunun çözümü için onlarla konuşuluyor” ifadesini kullandı. Fevza Yusuf, ayrıca ‘bir güç dengesine dayanıldığını ve herhangi bir belirsizlik veya kafa karışıklığının olmadığını’ söyleyerek taraflar arasındaki ilişkinin dengeli olduğuna da işaret etti.
Kamışlı şehrinin hâkimiyeti üç askeri taraf arasına bölüştürülmüş durumda: Birlik güçleri ve Asayiş, şehrin büyük bir bölümüne hükmediyor ve hükümet kurumlarında ve dairelerinde kendilerine ait karargâhları bulunuyor. Rejim güçleri ve ulusal savunma milisleri güvenlik koridoruna, Kamışlı Havalimanı’na ve 137 bölüğüne hükmediyor. Suturo güçleri de Kamışlı’nın ortasında yer alan Hıristiyan mahallelerini elinde bulunduruyor ve rejim ile ittifak halindeki milislerden oluşuyor.
Kamışlı’da yaşayan 52 yaşındaki Kürt muhalif Sirac Keleş, güvenlik ve istihbarat birimi hizmetlerinin yarı felç vaziyette olduğuna dikkat çekiyor ve “En doğru ifade ile tam bir uyku halinde. Ne tutuklama var ne baskın ne de devriyeler” diyor. Yargı ve sisteme bağlı nüfus daireleri Kamışlı’daki kamu hizmelerinin başında geliyor. Sirac bu kurumların çalışmalarıhakkında şu yorumda bulundu:
“Vatandaşın evlilik ve doğum kaydı, emlak, kimlik ve aile cüzdanlarının çıkarılması gibi işlemlerini gerçekleştirilmesinde hizmetler kısıtlı.”
Her askeri birim kendi egemenlik sınırlarını toprak kontrolleri ve kontrol noktaları ile çizmiş durumda. Asayiş unsurları iki taraf arasında meydana gelebilecek herhangi bir karşılaşmadan çekindiğinden Suturo güçlerine bağlı bölgeye girmiyor. Asayiş, 2016 yılının başında Hıristiyan mahallesini ele geçirmeye çalıştı fakat bu hamle şiddetli çatışmalarla sonuçlandı. Buna karşılık siviller kimlik belgelerini kontrol ettirmeden bir mahalleden ötekine kolaylıkla geçebiliyor. Hatta özerk yönetim işaretleri taşıyan özel araçlar da rejim ve Suturo bölgelerine herhangi bir zorlukla karşılaşmadan girebiliyor. Aynı şekilde rejimin unsurları ve uzantıları da şehrin geri kalanında özgürce dolaşabiliyor.
Sirac Keleş, “Parti, tüm kurumlara egemen ve bölgenin ekonomik, siyasi, toplumsal, sivil ve güvenlik alanlarındaki tüm kaynaklarına hükmediyor. Araplar, Asuriler ve diğer toplumsal bileşenlerden ve siyasi yönden yönetimdeki ortaklarından hiçbir itiraz ile karşılaşmıyor” diyerek PYD ve Suriye rejimi arasındaki ilişkinin şaibeli ve belirsiz olmadığına dikkat çekti.
Eleştiriler
Suriye rejimine karşı 2011’de başlayan ayaklanma patlak vermeden önce 23 milyonu bulan nüfusun yüzde 15’ini oluşturan Kürtler, 1970’lerdeki Baas Partisi iktidarında onlarca yıl dışlanma ve yoksun bırakılmaktan çok çekti. Rejim güçleri aşamalı olarak onların bölgesinden çekildikten sonra konumlarını güçlendirmeye başladılar. İlerleyen zamanlarda DEAŞ’a karşı savaşta en etkin kuvvet olarak kendilerini gösterdiler.
El-Cezire bölgesinin Eş Başkanı Hayfa el-Arbo, Suriye halkının genelinin kimliğini ve toplumun bileşenlerini yok sayan Baas Partisi’nin temsil ettiği despot rejimin iktidarında zulüm ve meşakkat ile karşı karşıya kaldığını dile getirdi ve “Aynı şekilde biz Kürtler de iki şeyden çok çektik: Kimliğimizin reddedilmesi ve merkeziyetçi, otoriter bir rejim istememiz” dedi. Hayfa el-Arbo, Kürt yönetiminin gelecekte Suriye’yi kimin yönettiği ile ilgilenmediğini söyleyerek “Bizi ilgilendiren federalizm, ortaklığa ve yerel yönetimlere dayalı siyasi bir sistemin nasıl kurulacağıdır. Biz Suriye’nin bir parçasıyız. Onun bölünmesi için ya da ona tek başına hükmetmek için çalışmıyoruz. Zira yönetim, tüm bileşenler ve Suriye toplumunun unsurları arasında ortaktır. Ancak daha önemlisi gerçeği ve halkların iradesini ortaya koymak ve demokratik bir toplum inşa etmek için bir devrim gerçekleştirmektir” açıklamasında bulundu.
2017 yazında PYD ve özerk yönetimdeki müttefikleri, egemenlik sahalarında bölgenin işlerini düzenlemek için ‘sosyal sözleşme’ adını verdikleri seçim yasası ve federal rejimin anayasasını ilan ettiler. 2017 yılında sayısız seçim gerçekleşti. İlk aşamada Komin adını verdikleri mahallelerin yerel komisyonları için eş başkanlar seçildi. İkinci aşamada, geçen aralık ayında tüm bölgeyi kapsayan il ve ilçelerin yerel konseyleri seçildi. Halep’in kuzeyindeki Afrin harekâtı sebebiyle ertelenen son aşama da üç bölgenin tamamı için yerel yasama yetkisine sahip bir konsey seçmeyi hedefliyor. Daha sonra da yasaları ve mevzuatı yürürlüğe sokacak ve yerel yönetimleri onaylayacak yerel bir parlamento benzeri ortak bir meclisin seçimi gerçekleşecek.
Suriye muhalefetine ve devrim güçlerine itiraz eden ulusal koalisyonun çatısı altındaki ‘Ulusal Kürt Konseyi’, PYD’nin Suriye rejimi ile olan ilişkisini eleştiriyor. Muhalif Ulusal Kürt Konseyi’nin Basın Ofisi Müdürü Beşar Emin konuyu, “Bu yönetim, kararlarını alırken tam bir özgürlüğe sahip değil. Zira rejim ile halen ilişkide ve özellikle de temel meselelerde onunla işbirliği içerisinde hareket ediyor. Rejim, yönetimin bölgelerinden nihai bir şekilde geri çekilmedi. Bu, bu tarafın Kürt Konseyi ile gerçek ortaklığı kabul ettirememesinin altında yatan temel sebeplerden biriydi” sözleri ile değerlendirdi.
Emin, PYD’yi iktidarda, siyasi hayatta ve gündem dayatmada tekelleşme ile suçlayarak şunları söyledi:
“Liderlere, Ulusal Konsey ve parti kadrolarına yönelik tutuklamaları devam ediyor. Ofisleri ve yerleşkeleri kapatılıyor. Bölge halkına yüksek vergiler koyulmasından sonra şimdi de zorunlu askerlik için gençler takibe alınıyor.”
Kürt Konseyi ve PYD arasında bir ilişkinin olmadığını belirten Emin “Aşama, en düşük seviyede de olsa siyasi tutumu ve safları birleştirmek yoluyla birlik toplumunun üyeleri arasında anlaşma ve diyalog atmosferini sağlamalıdır” yorumunu yaptı.
Gazeteci yazar ve analizci Elan Hasan’a göre PYD ile rejim arasındaki ilişki sadece medya yayınlarında sisli ve belirsiz halde. Zira iki taraf, Haseke ve Kamışlı şehirlerindeki Suriye iktidarının varlığında ortak menfaatler ile birbirlerine bağlı. Hasan konuyla ilgili şu değerlendirmelerde bulunuyor:
“Haseke bölgesinin hükümetin kontrolünden tamamen çıkması, yönetim ile hükümet arasındaki irtibatı koparır. Ne yönetim birlik çağrısında bulunan Suriye’den ayrılmak istiyor ne de hükümet topraklarının azalmasına hazır. Özellikle de gaz, petrol ve tarım ürünleri bakımından zengin ve aynı şekilde Suriye’nin tamamı için önemli bir su deposu olarak kabul edilen bölgenin elden çıkmasını istemez.”
Hasan, iki taraf arasındaki askeri ve güvenlik işbirliği hakkında ise şunları söylüyor:
“Evet, askeri ve güvenlik birimleri arasındaki koordinasyon ilk aşamada tamamlandı. İki taraf radikal gruplara karşı açılan birçok cephede birlikte savaşıyor. Türkiye’ye karşı da beraber çatışıyor. Ancak Suriye Demokratik Güçleri’nin ABD ile olan ittifakı ve aynı şekilde Suriye’nin kuzeyinde federalizmin ilanından sonra siyasi anlaşmazlık bir miktar arttı.”
Kürt Halkını Koruma Birlikleri, DEAŞ’a karşı savaşta yıllar boyu ABD’den ve uluslararası ittifak devletlerinden yardım alan Suriye Demokratik Güçleri’nin omurgası konumunda bulunuyor.
Bariyerlerde!
Haseke ve Kamışlı halkı, DEAŞ’ın 2014 yılında Deyrizor ve Rakka bölgelerini ele geçirerek daha sonra Uluslararası Koalisyon’un hava desteğiyle Suriye Demokratik Güçleri tarafından bölgeden çıkartılmasından sonra Haseke’nin Suriye’den izole olduğunu ve Kamışlı Havalimanı’nın gıda ve tıbbi malzeme nakli ve diğer şehirlere ulaşım için tek geçit olarak kaldığını aktarıyor. Kamışlı’da yaşayan 60 yaşlarındaki Muhammed Ebu Şirin “Havalimanı bölgenin tüm insanları için hayat damarı ve Suriye’nin diğer bölgelerine tek geçit olarak kaldı” diyor.
30 yıldır taksi şoförü olarak çalışan ve Kamışlı hattında başkanlık yapan 52 yaşındaki Abbas Ebu Muhammed yaşanan değişimi saklamıyor:
“Yakıt fiyatı her zamanki gibi değil ve liranın değeri ciddi anlamda düştü. Ancak hesap yaptığımızda ücret aynı. Müşteri krizden önce 50 lira ödüyordu şimdi ise 500 lira.”
Rejim ve yönetimin barikatları hakkında da değerlendirmede bulunan Muhammed hiçbir tarafın kamusal araçları engellemediğinin altını çizerek şunları söylüyor:
“Yönetim ve hükümet tarafından insanlara hizmet etmek için işimizin devam etmesine yönelik verilen talimatlar var. Ben rejime bağlı trafik dairesine vergi ödüyorum. Çünkü arabamın plakası hükümet tarafından verildi.”
Muhammed, konuşmasının devamında şoförlerin ve yolcuların vakitlerinin çoğunun artanbarikatlarda ve kontrol noktalarında geçirdiğine dikkat çekti.
Analizci Elan Hasan, bölgedeki manzaranın sisli kalacağını ve geleceğin Amerika ve Rusya arasında bir bütün olarak Suriye’deki işbirliğine dayalı olduğunu düşünüyor. Bu durumu şu sözlerle ifade ediyor: “Büyük devletler genellikle büyük anlaşmalardaki kâğıtlarının bir kısmını geri çekerler. Herhangi bir tarafın mevcut sıfır denkleminin değişkenliğini döndürme yönünde bir çaba harcamaması durumunda bölgenin kaderi uluslararası anlaşmalara rehin kalacaktır.”
YENİ HABERLER
YORUMLAR
Henüz hiç yorum yapılmamış.