Azerbaycan Eğitiminde Cinsiyet Eşitliği
“Cinsiyet” toplumda kadın-erkek ilişkilerine yeni bir bakış tarzıdır. Bu bakış tarzının olumlu yönlerle birlikte eksik kısımlarının varlığı da dikkat çekmektedir. XX yüzyılın 60´lı yıllarından itibaren Batı ülkelerinin sosyal bilimlerinde (antropoloji, tarih, psikoloji, felsefe vb.) kullanılan “cinsiyet” kavramı kadın sorununu, özellikle, toplumdaki kadın ve erkek ilişkilerinin analizini içerir. Kavrama yönelik araştırmalar ve yazınsal çalışmalar XX yüzyılın 70´li yıllarında Batı literatüründe, özellikle İngilizce konuşan ülkelerde, günümüzde ise Azerbaycan’da yoğunlaşmaya başlamıştır. Günümüzde “cinsiyet ilişkileri” deyince, koşullu olarak kadın ve erkeklerin sosyo-kültürel ortamdaki karşılıklı ilişkileri akla gelmektedir. Bununla birlikte bu tanım tam anlamıyla genel kabul görmüş değildir.
Artık tüm dünyada “cinsiyet eşitliği” sosyal, ekonomik, siyasi ve kültürel alanlara dahil olarak yaşamın her alanında kendini göstermeye başladı. Azerbaycan toplumunda en eski ve köklü sorunlardan biri olan “cinsiyet eşitliği” meselesi eğitim alanında da bugünkü Azerbaycan için güncelliğini koruyan bir konudur. Azerbaycan Cumhuriyeti Anayasası’nın eğitimle ilgili 42. maddesinde “Her vatandaşın eğitim alma hakkı vardır. Bu madde kadınla erkek arasında eğitim alanında eşitlik yaratır” hükmü amirdir.
Azerbaycan Cumhuriyeti’nin eğitimle ilgili diğer kanunu da bu içeriğe sahiptir. Genel eğitim bağlamında Dünya Konferansı (1990) tüm ülkelerde herkes gibi, kadınlar için de zorunlu eğitimin önemini kaydetmiştir. 1994 yılında Kahire´de nüfus ve gelişme sorunu üzere düzenlenen konferansta kadınların eğitiminin, üreme hakları ve nüfus artışının kontrolü açısından da bağlayıcı rolünün olduğu gösterilmiştir. Birleşmiş Milletler tarafından 1995 yılının Ocak ayında Pekin’de ve sonrasında aynı yıl Kopenhag´da düzenlenen zirvelerde cinsel eşitlik konusu gündem yapılmış ve kadın ve kız çocukları için eğitim imkânlarının artırılmasına vurgu yapılmıştır.
Bu minvalde Azerbaycan´da kızların eğitimlerinin sürdürebilir olmaması, özellikle kırsal bölgelerde sosyo-ekonomik durumun düşük olmasıyla doğrudan alakalıdır. Ebeveynler kızlarının eğitimini sürdürmesi yerine onu evlendirmeyi tercih etmektedir. Zira toplumda var olan yaygın görüşe göre kızların eğitim alması boş bir uğraş olup, aileye hiçbir fayda getirmemektedir.
Azerbaycan’daki cinsiyet eşitliği hususunda resmi istatistikler de şöyledir; 1999 yılındaki verilere göre 15 yaşın üstündeki nüfusun okur-yazarlık oranı kadınlar arasında yüzde 98, erkekler de ise yüzde 100´dür. 2000-2001 eğitim öğretim yılının verilerine göre mesleki eğitim veren orta okullarda kız öğrencilerin oranı yüzde 69, erkek öğrencilerin de yüzde 31’dir. Azerbaycan Devlet İstatistik Dairesi verilerine göre, eğitim alanında çalışan kadın ve erkeklerin oranı sırasıyla yüzde 66,9 ve yüzde 33,1’dir. Buna karşın “idari” alanlarda erkeklerin oranı kadınlara kıyasla bariz üstünlüğe sahiptir. Öyle ki idari bilimler alanında öğrenim gören her 6 erkeğe karşı 1 kız öğrenci düşmektedir. Yüksek okullarda da durum kadınlar aleyhine bir orana sahiptir. Yüksek okullardaki öğrencileri yüzde 41’ni kadınlar, yüzde 59’unu ise erkekler oluşturmaktadır. Bilimsel çalışma yapan kadınların durumu da hala istenilen seviyede değildir. 1998 verilerine göre bilimsel araştırma alanında çalışanların yüzde 40,8’i kadın, yüzde 59,2’si de erkeklerden meydana gelmektedir.
Dünya genelinde 1990’lı yıllarda kızların eğitim sorunlarıyla uğraşan uluslararası kuruşlar tarafından kızların eğitim imkanlarının iyileştirmesi amacıyla geliştirilen çoğu strateji ve bu yöndeki girişim beklenen sonucu vermemiştir. Bunlar arasında “insan hakları” konulu Viyana (1993), “nüfus ve kalkınma” konulu Kahire (1994), “sosyal gelişim sorunları” konulu Kopenhag (1995) ve Habitat-İstanbul (1996) zirvelerini gösterebiliriz. Eğitimde kızlar ve erkeklerin katılımının tahliline ilişkin ulusal ve bölgesel düzeyde “cinsiyet” temelli hazırlanmış istatistiki bilginin yokluğu, bu yönde ciddi araştırma yapmaya engel teşkil etmektedir.
1990´lı yılların sonlarında Azerbaycan eğitiminde azalma oranı, daha çok okula giden kızların sayısının azalmasıyla ilintilidir. Örneğin 1995-1996 eğitim öğretim yılında zorunlu eğitimde okuyan kızların yüzde 50 iken, bu oran 1998 yılında yüzde 49’a, 2003 yılında ise yüzde 48’e düşmüştür. 1995 yılına kıyasla Hükümetin eğitime ayırdığı ödenek büyüse de, ayrılan bütçe, Sovyet dönemine kıyasla düşük kalmıştır. Resmi olmayan bilgilere göre okullarda, özellikle kırsal alanlarda kızların dersten sapma durumları kaydedilmektedir. Erkeklerin eğitim seviyesi yaklaşık yüzde 90 oranında sabit kalırken, kızlarda bu oran, 1995 yılındaki en yüksek yüzde 98’den 2002 yılındaki yüzde 88’e gerilemiştir. Son 10-12 yılda nüfusun orta gelir ve satın alma yeteneği belirgin derecede düştüğü için, çoğunluğu yoksulluk sınırında yaşayan velilerin para harcama konusunda tercihleri daralmıştır. Toplumdaki yaygın kanıya göre kızlar nasılsa evlenip başka bir aileye göçecektir. Dolayısyla pahalıya mal olan eğitime ihtiyaç yoktur. Ayrıca ülkedeki kadınlar için çalışma imkanlarının azlığı nedeniyle evlenmese bile kızlar ya işsiz kalacak ya da çok az ücretle çalışacaklardır.
Toplumsal düzende kızların ev işlerinde ve köylerde ailelerine yardım etmesi okula devamı aksatmakta, derslerine yeterince zaman ayıramayıp sınıfta kalmalarına yol açmakta ve bir süre sonra “başarısızlık” nedeniyle okuldan ayrılmasına neden olmaktadır. Eski bir geleneğin sürdürülmesi olan erken yaşta evlendirme âdeti yüzünden pek çok kız çocuğu eğitimlerini devam etmekten mahrum kalmaktadır. Bazı kişiler bunu ya dini bir vecibe olarak görmekte ya da ne kadar erken aile kurarsa o kadar iyi olacağını düşünmektedir.
Örneğin, 16 Temmuz 2004 yılında ombudusman Elmira Süleymanova “Eğitimde Cinsiyet Eşitliği” konulu Cumhuriyet toplantısında yaptığı bir konuşmada kız çocuklarının eğitimden mahrum kalma meselesinde çok ciddi ihlallerin meydana geldiğini, ülkede artık bu hususta “alarm zillerinin” çaldığını, dolayısıyla Eğitim Bakanlığı´na gerekli tedbirlerin alınması amacıyla resmen girişimde bulunduklarını söylemiştir. Kız çocuklarının eğitim hakkında mahrum kalmalarının kendileri açısından hayat ne gibi zorluklara yol açabileceğini belirtmek amacıyla E. Süleymanova başından geçen şu örneği vermiştir; “Geçenlerde 14 yaşındaki bir kız annesi bize müraacat etti. Kızlarını imam nikahıyla evlendirmişler. Bir bebekleri olmuş. İmam nikahlı koca Rusya’ya gitmiş. Kız da bebeğiyle birlikte annelerinin yanına dönmüş. Rusya’ya giden baba yasal olarak sorumlu olmadığı için bebeğe de annesine de yardım etmekten kaçınıyormuş. 14 yaşındanki kız çaresiz bir şekilde annesinden medet umar duruma düşmüş ve bizden yardım talep ediyorlar…”
Ayrıca belirtmek gerekir ki, ders kitaplarında “insan haklarına” ilişkin konular “cinsiyet” boyutuyla ele alınmadığı için bilinçli bir eğitim verilmesi kalite bakımından güçleşmektedir. Mesela 2. ve 3. Sınıf ders kitaplarını baz alırsak kadınlara oranla erkeklerin “haklarının” (sendikal ve diğer) ve faaliyet alanlarının 2-3 kat daha fazla açıklandığı ve işlendiği, kadınlarınkisinin ise çok az anlatılığı görülmektedir.
Benzer şekilde sağlık ve sosyal işleri kapsayan hizmet sektöründe kadınlar sayısal olarak 4’te 3 ve 3’te 2 oranında erkeklerden fazla olsalar bile erkeklerin maaşlarına kıyasla daha az ücrete tabi tutulmaktadır.
Genel anlamıyla Azerbaycan eğitim sisteminde cinsiyet eşit(siz)liği konusuna dönecek olursak şöyle bir önemli ayrıntı daha dikkatimizi çekmektedir. Öyle ki eğitim sistemimizde kadın çalışanların oranı erkeklere kıyasla “pozitif ayrımcılığa” sahiptir. Bununla birlikte eğitim sistemimizde “cinsiyet eşitsizliği” kendini yönetici kadrolarda göstermektedir. Yönetsel görevlerde erkek egemenliği net bir şekilde kendini hissetirmekte; kadınlar genelde sıradan öğretmenlik görevlerinde çalışmaktadırlar. Eğitim sistemimizdeki yönetici kadrolara yönelik istatistiki bilgiler durumun vehametini açıkça göstermektedir; 82 eğitim şube müdürünün sadece 7´si (yüzde 8,5), 4028 lise müdürünün 669’u (yüzde 18,9) kadınlardan oluşmaktadır.
Genel olarak öğrencilerin de yüzde 41’ni kızlar, yüzde 59’unu ise erkekler oluşturmaktadır.
Azerbaycan’da cinsiyet eşit(siz)liğine dair benzer bir durum akademik hayatta da kendini hissettirmektedir. Örneğin 79 akademisyenden sadece 4´ü kadındır. Bilimsel kurumlarda çalışan uzmanların yüzde 56’sı erkek, yüzde 44’ü kadındır. Dağılımın hemen hemen eşit olduğu beşeri bilimler hariç, diğer tüm alanlarda erkeklerin bariz üstünlüğü söz konusudur.
Çalışma hayatına dair Azerbaycan’da var olan kalıplaşmış yargıların aşılması için rehber öğretmenlere ve yeni ders yönetmeliklerine ihtiyaç vardır.
21. yüzyılda insanlar eski kalıplaşmış yargılarla yaşamaya devam edeceklerse, kadınlara karşı eşit olmayan tutumun da ortadan kalkması beklenmemelidir. Modern dönemde Azerbaycan’ın kırsal bölgelerinde kadın-erkek ilişkilerinin karakteri, erkeklerin kadınların meslek seçimine yönelik kendi isteklerini dayatması, ailede kadınlara ve kızlara olan eşitsiz yaklaşım esasında yasaları yeterince bilmemekten, bu alanda sivil toplum ve demokrasi bilincinin olmamasından kaynaklanmaktadır. Toplumumuzda yeni demokratik anlayışın, demokrasi kültürünün yerleşmesi kendiliğinden kadın-erkek eşitliğine yol açacaktır. Vatandaşlarımızın hem genel insan haklarını, hem de demokrasi ilkelerini benimsemeleri, düşüncede ve kadına yaklaşım tarzında değişikliği sağlayacaktır.
Mehpara SULTANOVA
YENİ HABERLER
YORUMLAR
Henüz hiç yorum yapılmamış.