Rusya ve Sovyetler Birliği tarihi üzerine uzmanlaşan tarihçi Catherine Merridale de, diğer sosyalist partilerin harekete geçmekte tereddütlü olduğu bir dönemde Bolşeviklerin harekete geçme görevini kendilerinde hissettiklerini söylüyor.Merridale’e göre, Bolşevikler’in programı diğer sosyalist partilere göre daha net ve daha radikaldi.Bu, geçici hükümetin politikalarından memnun olmayan işçilerin Bolşevikler’e yönelmesine yol açtı.
Birinci Dünya Savaşı, yalnızca Çarlık rejiminin sonunun gelmesinde önemli rol oynamadı, aynı zamanda, kurulmaya çalışılan yeni düzende ülkenin en önemli sorunu olmaya devam etti.Nisan ayına gelindiğinde Geçici Hükümet ve Şubat Devrimi’nde rol oynayan gruplar arasında Birinci Dünya Savaşı’na katılımla ilgili görüş ayrılıkları iyiden iyiye derinleşiyordu.
Petrograd Sovyeti, Menşevik Nikolay Sukhanov’un kaleme aldığı “Dünyanın Bütün Halklarına Çağrı” başlıklı bildiriyle savaşa karşı olduğunu ilan etti ve barışın sağlanması için Avrupa’daki herkesi birlikte harekete geçmeye çağırdı:
Bütün ülkelerin işçileri! Kardeşlerimizin cesetleriyle dolu dağları, masumların kan ve gözyaşlarının aktığı nehirleri, yakılan köy ve kasabaların dumanları ve kaybolan tüm kültürel hazinelerini aşarak, sizlere kardeşlik eli uzatıyor ve sizleri yenilenmiş, daha da güçlendirilmiş bir uluslararası birlik kurmaya davet ediyoruz. Bu, gelecekte elde edeceğimiz tüm zaferleri ve insanlığın tam özgürlüğünü teminat altına alacaktır. Dünyanın tüm işçileri, birleşin!
Buna yanıt olarak, Geçici Hükümet de “Geçici Hükümetin Savaş Amaçları” başlıklı kendi duyurusunu yayımladı. Bu duyuruda, savaşa devam etmekteki amacın başka ülkeleri ya da toprakları ilhak etmek değil, devrimin kazanımlarını korumak olduğu belirtiliyordu.
Duyuruda, “Ulusumuzun özgürlüğünü savunan askerlerimizin en önemli ve en öncelikli görevini, herhangi bir ülkenin işgaline karşı elimizdeki mirası ve ülkemizin özgürlüğünü ne pahasına olursa olsun korumak oluşturmaktadır” ifadeleri yer alıyordu.Tam bu dönemde sürgünde olduğu Almanya’dan Petrograd’a dönen Lenin’in geliştirdiği Nisan Tezleri ise “bütün iktidarın sovyetlere devredilmesini” talep ederek, Bolşeviklerin hem Petrograd Sovyeti hem de Geçici Hükümet ile arasına mesafe koyuyordu. Geçici Hükümet’in saldırganlık yapmadan ve başka ülkeleri ilhak etmeden tamamen savunma amaçlı savaşa devam etme açıklamasına rağmen, kısa süre içerisinde işlerin aslında pek de öyle olmadığı anlaşıldı.
Dönemin Dışişleri Bakanı Pavel Milyukov’un İtilaf Devletleri blokunda bulunan diğer ülkeler İngiltere ve Fransa’ya gönderdiği gizli telgrafta ilan edilenin tam zıttı taahhütlerde bulunduğu ortaya çıktı.Milyukov gönderdiği telgrafta, aynı Çarlık döneminde olduğu gibi, Rusya’nın savaşın sonuna ve zafer kazanılana kadar savaşmaya devam edeceğini söylüyordu.Mesajda, Rusya’nın bu zaferle birlikte gelecek olan normal “garanti ve yaptırımları” da uygulamaya hazır olduğunu belirterek, Çanakkale ve İstanbul Boğazları’nın kontrolünü ele geçirme arzularından vazgeçmediklerinin de sinyallerini veriyordu.
Konudan haberdar bir kişinin bu mesajı Bolşeviklere sızdırması ise bugün tarihin gidişatını değiştiren çok önemli bir dönüm noktası olarak görülüyor.Zira, bu mesajın sızması, varlıklı burjuva sınıfının egemenliği altında olan Geçici Hükümet’in de aynı Çarlık Rusyası gibi savaşa devam etmek istediğini ortaya koyması nedeniyle halkın büyük tepkisini çekti.Geçici Hükümet’in kısa bir süre önce toplanma ve sendikalaşma yasağı ile basın üzerindeki sansürü kaldırması sayesinde hem Milyukov’un gönderdiği gizli telgraf geniş kitlelere ulaştı hem de savaş karşıtı büyük protestoların düzenlenmesinin önü açılmış oldu.
Yaşanan bu protestoların ardından Menşeviklerin ağırlıkta olduğu Petrograd Sovyeti’nin Geçici Hükümet’le yaptığı müzakereler sonucunda yeni bir koalisyon kuruldu. Milyukov ve Savaş Bakanı Aleksander Guçkov istifa etti.Koalisyona, sosyalist kanattan beş isim katılırken, savaş bakanlığı görevine ise Aleksander Kerenski getirildi.
Michigan State Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Lewis Siegelbaum, bu değişimin iki önemli sonucu olduğuna dikkat çekiyor:
18 Mayıs’ta, Sosyalist Devrimcilerden Viktor Çernov ve Menşeviklerden de Irakli Tseretelli ve Mihail Skobelev’in de aralarında bulunduğu beş sosyalist Kerenski hükümetine katıldı. Bunun iki önemli sonucu oldu: İkili iktidarı yürüten organlar arasındaki sınırlar muğlaklaştı ve Bolşeviklerin iki ana sosyalist rakibi Geçici Hükümet’in politikalarının ve hepsinin ötesinde savaşın devam etmesi kararının ayrılamaz bir parçasına dönüştü.
Menşevik ve Sosyalist Demokratların desteklediği Geçici Hükümet’in ilk icraatlarından biri köylülerin en önemli taleplerinden olan toprak reformunun hayata geçirilmesi gerektiğini ilan etmek oldu. Ayrıca, Kurucu Meclis’in seçim esaslarıyla ilgili kanunu hazırlamak amacıyla özel bir konseyin kurulmasına karar verildi.
Geçici Hükümet aynı zamanda silahlı kuvvetlerin güçlendirilmesi ve daha demokratik bir yapıya kavuşturulmasını da gündemine aldı.Halkın yoğun savaş karşıtı gösterilerine rağmen, o dönem gücünün zirvesinde olan Menşevikler, hükümete katılmalarının ardından savaşın halk üzerinde yıkıcı etkiler yarattığını kabul etseler de, devrimin kazanımlarının savunulması amacıyla devam edilmesi gerektiğini savunmaya başladı.
Bolşevikler ise savaşın bir an önce sona erdirilmesi ve barış ilan edilmesi gerektiğini düşünüyordu. Savaşla ilgili bu tartışmalar, Bolşeviklerin halk desteğini artırmasını sağlıyordu.Geçici Hükümet’in yeni reform girişimleri halkı memnun etmeyi başaramıyordu. Köylüler, toprak sahiplerinin elindeki topraklara el koyarak, kendi aralarında paylaşmaya; cepheden kaçıp gelen askerler de üst sınıfa ait mülkleri tahrip etmeye başlamıştı.
Temmuz ayaklanması ve General Kornilov Olayı
Yeni koalisyon hükümetinin ilk icraatlarından biri savaşa devam etme kararı oldu. Savaş Bakanı Kerenski, Haziran başında “kesin zafer kazanana kadar savaşa devam edileceğini” açıkladı.
Kerenski, savaşa devam etme kararından kısa bir süre sonra Şubat Devrimi sonrası yaşanan iç kargaşa, gıda sıkıntısı ve idam cezasının kaldırılmasıyla cepheden kaçan askerlerin yarattığı moral bozukluğunun giderilmesi ve son dönemde kaybedilen halk desteğinin yeniden kazanılması için Temmuz ayı başında Galiçya’ya taarruz emri verdi.
İlk etapta, Rusların yoğun bombardımanı Avusturya Macaristan İmparatorluğu ile Almanya’nın ortak kuvvetlerinde sıkıntı yarattı. Ancak daha sonra karşı taarruza direnemeyen Rus kuvvetleri ay sonuna doğru ciddi bir bozguna uğradı. Rusların toplam can kaybının 400 bin civarı olduğu tahmin ediliyor.
Taarruzun başladığı günlerde Rusya içinde de kargaşa giderek büyüyordu. Savaşın tüm sıkıntılara rağmen devam ediyor olması, Bolşeviklerin desteğinin artmasına neden oluyor, basın üzerindeki sansürün kaldırılması sayesinde kısa bir süre önce iktidara talip olduklarını açıklayan Lenin’in görüşleri Bolşeviklerin yayın organı Pravda gazetesi üzerinden geniş kitlelere ulaşıyordu.
Temmuz ayı ortalarına gelindiğinde, başkent Petrograd’da bir kez daha büyük kitlesel gösteriler düzenlenmeye başladı. Yüz binlerce fabrika işçisi, mevcut istikrarsızlık, siyasetteki tıkanma ve savaşta yaşanan bozgunları protesto etmek amacıyla sokaklara döküldü.
Troçki, Rus Devrimi’nin Tarihi kitabında eylemleri şöyle anlatıyor:
Yürüyüş güzergahı, henüz üç ay önce demokrasinin en büyük birlik gösterisi olan cenaze törenlerini anımsamak adına, Şubat kurbanlarının mezarlarının bulunduğu Mart Meydanı’na doğru giden hat olarak belirlenmişti. Ama güzergah dışında, mazide kalan Mart günlerini anımsatan hiçbir şey yoktu. Korteje, yaklaşık 400 bin kişi katılmıştı ve bu sayı, cenaze törenlerine kıyasla daha az kişinin katıldığını gösteriyordu. Bu yürüyüşten yalnızca sovyetlerle işbirliği yapan burjuvazi değil, aynı zamanda daha önceki demokratik yürüyüşlerde kayda değer bir grup oluşturan radikal entelijansiya da kaçınmıştı. Kortejdeki kişi sayısı daha azdı ancak yalnızca fabrikalar ve kışlalardan oluşuyordu.
Gösteriler, “Bütün İktidar Sovyetlere” sloganı altında düzenleniyor ve katılımcıların önemli bir kısmını Bolşevik destekçileri oluşturuyordu. Eylemcilerin, Bolşevik liderlerin desteğini alma girişimleri ise ilk etapta sonuçsuz kaldı.Ancak daha sonra Lev Troçki başta olmak üzere bazı Bolşevik liderler, bazıları silahlı olan eylemciler nedeniyle gösterilere şiddet bulaşmasını engellemek amacıyla destek vermeye ve barışçıl karakterini korumaya çalıştı.Yine de göstericilerin şiddete başvurması ve Bolşeviklerin kararsız tutumları nedeniyle Geçici Hükümet kendisine bağlı askeri birliklerle sert bir müdahalede bulunarak, ayaklanmayı bastırdı.
Bu yaşananların iki önemli sonucu oldu. Bunlardan ilkini hükümette yaşanan değişim, ikincisi de yönetimin Bolşevikler üzerindeki baskıyı giderek daha çok artırması.Olayların bastırılmasından kısa bir süre sonra Geçici Hükümet tarafından yeni bir deklarasyon yayımlandı. Bu deklarasyonda, Rusya’da cumhuriyet ilan edilmesi, Kurucu Meclis toplanması ve toprak, gıda ve çalışma reformlarının yapılması öneriliyordu.Bu yaşananların iki önemli sonucu oldu. Bunlardan ilkini hükümette yaşanan değişim, ikincisi de yönetimin Bolşevikler üzerindeki baskıyı giderek daha çok artırması.
Olayların bastırılmasından kısa bir süre sonra Geçici Hükümet tarafından yeni bir deklarasyon yayımlandı. Bu deklarasyonda, Rusya’da cumhuriyet ilan edilmesi, Kurucu Meclis toplanması ve toprak, gıda ve çalışma reformlarının yapılması öneriliyordu.Bu yaşananların iki önemli sonucu oldu. Bunlardan ilkini hükümette yaşanan değişim, ikincisi de yönetimin Bolşevikler üzerindeki baskıyı giderek daha çok artırması.
Olayların bastırılmasından kısa bir süre sonra Geçici Hükümet tarafından yeni bir deklarasyon yayımlandı. Bu deklarasyonda, Rusya’da cumhuriyet ilan edilmesi, Kurucu Meclis toplanması ve toprak, gıda ve çalışma reformlarının yapılması öneriliyordu.
Kerenski ise Kornilov’un siyasi emellerinin de olabileceğinden endişe ediyordu.Eylül ayı başında Almanya, Riga’ya yönelik bir taarruz başlattı. Rus kuvvetleri, Birinci Dünya Savaşı’nda savaştıkları bu son cephede de yenilgiye uğradı.Alman ordusunun Riga’ya ulaşmasının ardından Kerenski, Petrograd’da olağanüstü hal ilan etti.Kerenski, bir yandan kendini General Kornilov’un giderek artan popülaritesinin baskısı altında hissediyor, diğer yandan da Bolşeviklerin silahla yeni bir devrime kalkışması halinde kendisini korumak için Kornilov’a güveniyordu.Tarihe “Kornilov Olayı” olarak geçen bu süreçte ne yaşandığına dair farklı anlatımlar mevcut. Bunlardan ilkine göre, Fransız Devrimi’nin etkisi altında olan Kerenski, karşı devrimin sol kanattan değil, sağdan geleceğini düşünüyordu.
Bu nedenle de bazı tarihçiler tarafından paranoyaklaştığı söylenen Kerenski, olası bir ayaklanmaya karşı mevcut yönetimin korunması için Kornilov’dan başkente asker göndermesini istedi.
Ancak daha askerler başkente ulaşmadan bu kez Kerenski, Kornilov’un kendisine yönelik bir darbe girişiminde bulunacağı endişesiyle tutuklanmasına karar verdi ve genelkurmay başkanlığına kendisini atadı.Bu döneme dair bir diğer anlatım da Kerenski’nin aslında paranoyak olmadığı, Kornilov’un gerçekten de bir darbe planladığı yönünde çok sayıda bulgu olduğunu öne sürüyor. Bu iki senaryodan arasından ağırlıklı olarak ilki kabul görüyor.
O dönemde Petrograd’da Kerenski’nin Kornilov’un yapmayı planladığını öne sürdüğü darbeye karşı koyabilecek örgütlenmeye sahip tek grup ise Bolşeviklerdi.